İzmirli eğitimcilerden MEB Yasa Tasarısı'na tepki

İzmirli eğitimciler dershanelerin kapatılması, Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) yöneticileri ile okul müdür ve yardımcılarının görevlerine son verilmesi gibi birçok madde bulunan kanun tasarısına tepki gösterdi.

Google Haberlere Abone ol
İzmirli eğitimcilerden MEB Yasa Tasarısı'na tepki

İzmirli eğitimciler dershanelerin kapatılması, Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) yöneticileri ile okul müdür ve yardımcılarının görevlerine son verilmesi gibi birçok madde bulunan kanun tasarısına tepki gösterdi. Aktif Eğitimciler Sendikası İzmir Temsilcisi Hasan Ovalı, Meclis’te görüşülmeye başlanan düzenlemeyle ilgili bir açıklama yaptı.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın, eğitimi milli bir mesele olarak ele alıp değerlendirmesi gerekirken son yıllarda siyaset kurumlarının varlığını ispat ve güç gösterisi için kullandığı yazboz tahtası haline geldiğini iddia eden Ovalı, “Bakanlık fişleme iddiaları, tasfiye ve kıyımlar, tayin ve terfilerin liyakat yerine siyasi, sendikal gibi referanslar ön planda tutularak yapılması, dershanelerin halka rağmen dönüştürme kılıfıyla kapatılmaya çalışılması, milletin kabulü olmadan, 'Ben yaptım oldu' mantığıyla bir gecede, Meclis TV'nin kapalı olduğu saatlerde gizlice yapılan köklü sistem değişiklikleri, eğitimin yapısını temelden sarsacak uygulamalarıyla tartışılır hale gelmiştir.” dedi. Ovalı, kamuoyuna "Dershaneler Kanun Tasarısı" olarak lanse edilen torba kanunda, dershanelerin zorla dönüştürülmesi/kapatılması ile ilgili düzenlemelerin yanında keyfiliğe açık, demokrasinin gereklerine aykırı ve milletin talep ve beklentilerini hiçe sayan pek çok değişikliğin yer aldığını öne sürdü. Aday öğretmenlerin geleceğinin keyfi uygulamalara açık olacağını da savunarak, “KPSS'yi kazanarak atanan öğretmen adaylarının, tasarıda kriterleri net olarak çizilememiş performans değerlendirmesine tâbi tutulacak olmaları, ardından objektif olmadığı gerekçesi ile öğrencilere bile uygulanmayan sözlü sınava alınacak olmaları, bürokratik kademelerde yüzlerce eğitimcinin maruz kaldığı tasfiye ve kıyımlara on binlercesinin daha ekleneceğinin işaretidir. Adaylık eğitimlerinin niteliği arttırılmalı ancak kadroya geçişte yapılması öngörülen sözlü sınav uygulaması iptal edilmelidir." şeklinde konuştu.

Ortaöğretime veya yükseköğretime giriş sınavlarına hazırlık niteliğindeki öğretim faaliyetlerinin, bakanlık gözetiminde açılabilecek kurslar listesinden çıkarılarak yasaklanacak olmasına da değinen Ovalı, bu durumun Anayasa’ya aykırı olduğunu söyleyerek, “Uluslararası bilim sınavlarında ülkemizin akademik başarıları istenen düzeyde değilken bu uygulama, eğitimde diğer ülkelerle aramızdaki uçurumu daha da artıracaktır. Ayrıca bir üst öğrenime geçişte yapılan merkezi sınav sisteminin halen devam ediyor olması, bölgesel farklılıklar ve öğretmen açığı gibi nedenlerle eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanamamış olması nedeniyle velilerin, çocuklarının akademik düzeylerini artırmak için başka arayışlar içerisine girmesine sebep olacak, özel derslere olan talebi arttıracak ve merdivenaltı dershaneciliği tetikleyecektir.” dedi. Etüt eğitim merkezlerinin 12 yaş ve altındaki öğrencilere yönelik faaliyet gösterecek şekilde düzenlenmesinin, söz konusu yaş grubunun üzerinde olan öğrencileri mağdur edeceğini de öne sürdü.

Halen atama bekleyen yaklaşık 300 bin öğretmen adayı olduğunu hatırlatan Ovalı, dershanelerde çalışan on binlerce öğretmenin atamasının yapılacağını söylemesinin gerçekçi görülmediğini de ifade etti. Sözlü sınavlardaki keyfi uygulamaların tartışıldığı dönemde MEB bünyesinde istihdam edilecek dershane öğretmenlerinin sözlü sınava tâbi tutulacak olmalarının keyfi uygulamaların artarak devam edeceği, dershanelerin zorla dönüştürülmelerine karşı çıkan kurumlarda çalışan öğretmenlerin MEB tarafından cezalandırılabilecekleri endişesini arttırdığını dile getirdi. Yıllardır devlet okullarının temel ihtiyaçlarının karşılanması için gerekli olan ödeneği göndermeyen bakanlığın, dönüşüm programına tâbi kurumların öğrencilerine devlet desteğini hangi kaynaktan sunacağının da merak konusu olduğunu ifade etti.

Okul ve kurum müdürlerinin vali tarafından dört yıllığına görevlendirilecek olması sebebiyel mevcut yöneticilerden bulundukları görevde dört yılını dolduranların derhal, dört yılını henüz doldurmayanların da bu sürenin dolmasını müteakip görevlerinin sona ereceğini belirten Ovalı, “Böylece halen görevde olan yöneticilerin müktesep hakları ellerinden alınacak ve bu durum, 100 binin üzerinde okul ve kurum yöneticisini etkileyerek, eğitim kurumlarında büyük bir kaosa neden olacaktır. Bu durum yöneticilerin sürekli baskı altında tutulmasına, okul ve kurumların vesayet altına girmek zorunda kalmasına neden olacaktır." dedi. CİHAN

Yorumlar