Hastalığına tanı konulamayan genç kız ölümü bekliyor
Hastalığı konusunda doktorlar tarafından tanı konulamayan 18 yaşındaki Ayşe Yıldız, baba evinde ölümü bekliyor.
Hastalığı konusunda doktorlar tarafından tanı konulamayan 18
yaşındaki Ayşe Yıldız, baba evinde ölümü bekliyor. Genç kızın bir
ablası ve bir ağabeyi de yine tanısı konulamayan hastalık yüzünden
vefat etmiş.
Nevşehir’in Derinkuyu ilçesinde yaşayan, Mustafa (48) ve Senem
Yıldız (44) çiftinin, 3 çocukları oldu. Çocuklardan Şahin 4 yıl
önce 26 yaşında, Zeynep ise 3 yıl önce 25 yaşına girdiğinde birer
yıl arayla öldüler. En küçüğü olan Ayşe ise ölüme her geçen gün
biraz daha yaklaşıyor. Nevşehir, Kayseri, Ankara ve Adana’da
bulunan tıp fakülteleri ve devlet hastanelerine çocuklarını götüren
aile, tam bir tanı bile konulamayan Ayşe’nin çaresizlik içinde gün
be gün izliyor. Üç çocukta da hastalık 18 yaşında başlamış.
Hastalık çocuklarda hırçınlaşma, parmak şıklatmalar, el kol
hareketleri, konuşma bozukluğu, sinir, stres, sürekli yatma, uyuma,
uygunsuz kelimeler kullanmayla başlıyor ve kısa sürede ileri
düzeyde zeka geriliğine yol açıyor. Aile doktorlara götürmelerine
karşın tam bir tanı bile konulamamış.
İki çocuğunu bu şekilde kaybeden aile üçüncü ve son çocuklarını bu
hastalıktan erken tedavi ile korumak istemiş ama bu da olmamış.
Hastalığı nedeniyle 18 yaşında olmasına rağmen 120 kiloya ulaşmış,
beyni 2-3 yaşındaki bir çocuğun zekasına gerilemiş. Kendi başına
yemek yiyemiyor, ihtiyaçlarını gideremiyor. Bebeklerle oynuyor,
konuşamıyor. Solunum cihazından aldığı ilaçlı buharla rahatlıyor,
ağrıları artınca acilen hastaneye kaldırılıyor. İğne vurularak
rahatlatılabiliyor.
Genç kızın annesi Senem Yıldız, kızının çaresiz hastalığı
karşısında acıların en büyüğünü yaşadığını söyledi. İki çocuğunu
birer yıl arayla kaybettiğini, Ayşe’yi ise kaybetmek istemediğini,
ancak doktorların tanı bile koyamadan ölümünü beklemelerini
söylediklerini anlatan acılı anne, kızının yaşamasını istediğini,
tedavi konusunda devlet büyüklerinden ve doktorlardan yardım
beklediğini söyledi.
Üç çocuğundan İkisini henüz tanı bile konulamayan hastalıktan
dolayı kaybettiğini anlatan acılı anne, şunları anlattı:
“Hastalıklarının ne olduğuna dair doktorlar tam olarak teşhis
koyamadılar. Elimde bir tane kaldı, onu da kaybetmek üzereyim.
Hastalık doğuştan başlamıyor. İlkokula gittiler. Hafif geri
zekaları vardı. 18 yaşına gelince hastalık birden ortaya çıkıyor.
Hastalık 18 yaşına girince parmak şıklatmalarla, el kol hareketleri
ile, konuşma bozukluğu olmasıyla, sinir, stresle, sürekli yatma,
uyuma isteğiyle, uygunsuz kelimeler kullanmalarıyla başlıyor.
Büyüdükçe beyinleri küçülüyor. Altlarından alıyorum,
yürüyemiyorlar, yemekleri yutamıyorlar, en sonunda da nefes
alamıyor ve ölüyorlar. Adana’daki doktorlar şizofren tanısı
koydular, ama onlar da emin değiller. Nevşehir Devlet Hastanesi’ne
devamlı gidip, geliyoruz. Son çocuğumun da ölmemesi için. Hastalığı
başlamadan durdurabilmek için Kayseri Tıp Fakültesi Hastanesi’ne
götürdük. Onlar da teşhis koyamadılar. Beyinden gelene hiçbir şey
yapamayacaklarını söylüyorlar. Yaklaşık bir ay önce de Ayşe’de
hastalık birden başladı. Birkaç ay sonra saldırganlaşmaya başladı.
Ondan sonra hayat çok daha zor oldu.”
ODAYA KİLİTLEMEK ZORUNDA KALIYOR
Ne olduğunu bilmedikleri hastalığın çok ağır ve şiddetli olduğunu,
başladıktan 2- 3 yıl sonra çocuklarının saldırgan olmaya
başladıklarını anlatan anne Senem, sözlerine şöyle devam etti:
“Saldırmaya başladıklarında eve kapatıyorum, ellerini bağlıyorum.
Bakımları çok zor oluyor. Ben kendim de hastalandım. Depresyon
geçirdim, şu anda ilaç kullanıyorum. Yemek veriyorum, yemiyorlar,
bana atıyorlar. Kafama kaşık vuruyorlar, yumruk atıyorlar. Çok
saldırgan oluyorlar. Şu anda kızımda saldırganlık yok ama zamanla
olacak. Çok zorluklar yaşadım. Sürekli ellerini ve kollarını
bağladım. Ayak tırnaklarını pencereden uzatıyorlardı, dışarıdan
kesiyordum. Yemeklerini uyurken odalarına bırakıp kaçıyordum.
Kapıyı üzerlerine kilitliyordum. Sobayı yakamıyordum, yaktığım
zamanlar ellerini yakıyorlardı, adeta elleri pişiyordu ama canları
yanmıyordu. Bu zorluklara karşın ayakta durmaya, onlara bakmaya
çalıştım.”
Yakın akraba evliliği yapmadıklarını, hastalığın ailede başka
kimsede olmadığını anlatan Senem Yıldız, “Sadece eşimin kardeşinin
bir çocuğunda hafif zeka geriliği var, ama böyle bir hastalık yok.
İki evladımı elimde kaybettim. Acısı çok büyük, Allah düşmanımın
başına vermesin. Onun için bu çocuğumu yaşatmak istiyorum.
Büyüklerden yardım bekliyorum. Uzanacak bir ele ihtiyacım var. Bu
çocuğum gözlerimin önünde eriyor, her gün ölümünü yaşıyorum. Yemek,
ekmek bile yiyemiyoruz, uyuyamıyoruz. Gece sabaha kadar bebek gibi
saçlarını okşuyorum, uyutmaya çalışıyorum, sabaha kadar sürekli
ağlıyor. Türkiye’den çocuğa yardım bekliyorum. Başbakanım izlerse
çocuğumun feryadını duysun, yardım bekliyorum.” diye konuştu.
Baba Mustafa Yıldız ise “2 çocuğumu birer yıl arayla kaybettim.
Şizofren diyorlar ama tam da tanı koyamıyorlar. Üçüncü çocuğum da
aynı durumdadır. Nevşehir, Kayseri, Adana, Ankara, Niğde’de çok
sayıda doktora götürdük. Gece gündüz başında bekliyoruz. Doktorlar
'her an için ölümü bekle' diyorlar. Sağlık Bakanlığı’ndan,
hayırsever vatandaşlardan, ilgili doktorlardan yardım bekliyoruz.”
dedi. CİHAN
Yorumlar