GYV: Hizmet Hareketi’nin AK Parti’ye husumeti yoktur ve olamaz
Fethullah Gülen Hocaefendi’nin Onursal Başkanlığını yaptığı Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı (GYV), Yolsuzluk ve Rüşvet operasyonu sonrasında yapılan tartışmalar üzerine kamuoyuna yazılı bir açıklama yaptı.
Fethullah Gülen Hocaefendi’nin Onursal Başkanlığını yaptığı
Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı (GYV), Yolsuzluk ve Rüşvet operasyonu
sonrasında yapılan tartışmalar üzerine kamuoyuna yazılı bir
açıklama yaptı. Açıklamada, Fethullah Gülen Hocaefendi ve Hizmet
Hareketi’nin yolsuzluk soruşturmasını yürüten “savcılarla ilişkili”
olduğu ve “dış güçlerin maşası” oldukları için bu davaları
açtırdıkları iddialarının çirkin birer iftira olduğu belirtildi.
Açıklamada şöyle denildi:
“Yolsuzlukla mücadele dünyanın her yerinde kamuoylarının
hassasiyetle talep ve takip ettiği konuların başındadır. Türkiye’de
de ismi yolsuzluğa karışmış ya da maşerî vicdanın yolsuzlukla
mücadele etmediği hükmüne vardığı hükümetlerin güven ve kredi
kaybına uğradığı aşikârdır. Bu günlerde kamuoyunca büyük bir ilgi
ve merakla takip edilen yolsuzluk iddialarının üzerine en etkin
şekilde hem yargı tarafından hem de medya tarafından gidilmesi, tüm
demokratik ülkelerde olduğu gibi, zaruridir.
Maşeri vicdanın ve kamuoyunun, adaletin hakkı ile yerini bulduğuna
ikna olması için, başta Hükümet, bütün ilgili kişi ve kurumların
Anayasa ve Kanunlarımızda ifade edildiği şekli ile bağımsız ve
Millet adına karar veren Yargıya saygı duyması gerekmektedir.
Gelinen bu aşamadan sonra, hakkında yolsuzlukla ilgili bir takım
iddia ve istifhamlar bulunan kişilerin de aklanması, ancak yargı
sürecine saygı duyulması ve bu sürecin her hangi bir müdahale
olmadan sonuçlanması ile mümkün olabilecektir.
'YÜRÜTÜLEN SORUŞTURMALARIN ARDINDA 'HİZMET' OLDUĞU İDDİASI, ÇİRKİN
BİR İFTİRADIR'
Onursal Başkanımız Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi ve Hizmet
Hareketi’nin yolsuzluk soruşturmasını yürüten “savcılarla ilişkili”
olduğu ve “dış güçlerin maşası” oldukları için bu davaları
açtırdıkları iddiaları çirkin birer iftiradır.
Ayrıca, vakfımızın hem Türkiye’yi hem de Hizmet Gönüllülerinin
yapmış oldukları faaliyetleri tüm dünyaya anlatma amaçlı yaptığı
şeffaf toplantıların bile hükümete yakın bir kısım medya
organlarınca çarpıtılarak “vatana ihanet”, “casusluk”,
“uluslararası odaklarla işbirliği” gibi akıl almaz komplo teorileri
ve ithamlarla haberleştirilmesi insafla bağdaşmaz.
Aksi takdirde bu tip faaliyetleri yapan herkesi ajanlıkla suçlamak
ülkeyi içinden çıkılmaz bir cinnet haline sürükleyecektir
Muhterem Hocaefendi ve Hizmet Hareketi’nin, ülkeye çok hizmetleri
geçmiş AK Parti’ye karşı bir husumeti bulunmamaktadır. Hizmet, AK
Parti’nin 2002-2011 arasındaki her tür demokratikleşme hamlesini
açıkça desteklemiştir. Ancak, Sayın Erdoğan’ın ve partisinin
yönetiminde, eylemlerinde ve eylemsizliklerinde 2011 genel
seçimlerinden bu yana ciddi bir farklılık oluştuğu açıktır. AB
sürecinin yavaşlaması, kuvvetler ayrılığını erozyona uğratan şekli
ile başkanlık teklifi, medya özgürlüklerinin giderek daralması,
parlamenter denetimin zayıflaması, Sayıştay’ın görevini yapamaz
hale gelmesi ve otoriterleşme emarelerinin artması, son olarak
yargıya bile müdahale edilmesi AK Parti’yi destekleyen sağduyulu
kesimleri ülkenin geleceği ile ilgili derin endişelere sevk
etmiştir.
Camianın da paylaştığı ve defaatle dile getirdiği bu eleştirilerin
dershanelerin yasaklanması tartışmaları ile başladığı iddiası da
gerçek dışıdır. Dershane yasaklama tartışmaları başlamadan çok
önce, Vakfımızın başta medya özgürlükleri olmak üzere, Türkiye’deki
reformların yavaşlaması ve otoriterleşme eğilimleri hususunda
yaptığı açıklamalarla endişelerini kamuoyuyla paylaştığı herkesçe
bilinen bir husustur.
'SOKAK EYLEMLERİNİN BİR TAKIM PROVOKASYONLARA SEBEBİYET VERECEĞİ
ENDİŞESİNİ TAŞIMAKTAYIZ'
Yolsuzluk soruşturmasını yürüten yargıya açıkça hükümet tarafından
müdahale görüntüsü verilmesi, yargıya bağlı çalışan kolluğa
operasyon yapılması ve poliste yapılan yeni atamalar sonucu,
polisin kolluk görevini yapmamakta direnmesi pek çok kişide haklı
tepkilere sebep olmuştur.
Yasalar çerçevesinde yapılan, şiddete başvurmayan barışçıl sokak
eylemleri demokratik bir haktır. Ancak Hükümetin, Yargıya bile
tahammül edemez bir görüntü verdiği ve her gün üst üste çok gergin
ve kutuplaştırıcı açıklamalar yaptığı bugünlerde, barışçıl ve haklı
da olsa, bu tarz sokak eylemlerinin bir takım provokasyonlara
sebebiyet verebileceği endişesini taşımaktayız.
Açıkçası, eylemlerin ülkemizi kaotik bir ortama sürüklemesinden
kaygı duyuyoruz. Yolsuzluğun protesto edilmesi için ortaya çıkmış
barışçıl protestoların sabote edilmesinin yolsuzluk gündeminin
değişmesine sebebiyet verebilme ihtimali, amaçlananın tam tersi bir
sonuç verecektir. Bu çerçevede, Gezi olaylarında da ifade ettiğimiz
üzere, Hükümeti basiretli ve serinkanlı yönetime ve protesto
eylemlerinde bulunanlar da dâhil olmak üzere 76 milyonun Hükümeti
olarak davranmaya, aynı şekilde eylemcileri de barışçıl yöntemler
ile sınırlı kalmaya davet ediyoruz.
“Demokratik bir ülkede paralel devlet kabul edilemez. Varsa böyle
bir yapı hükümetin bunu delilleri ile ortaya koyması gerekir.”
Öte yandan, yolsuzluk soruşturmaları ile birlikte, hükümetçe ve
hükümete yakın medyada daha yüksek sesle dile getirilen, “yargı
cuntası”, “paralel devlet”, “otonom yapı”, “casusluk”, “ajanlık” ve
benzeri delilsiz ve çok soyut suçlamalar, soruşturmanın üstünü
örtme izlenimi vermektedir.
Bu konularda, hükümetin elinde delil varsa bir an önce yargıya
teslim etmesini Ağustos ayındaki açıklamamızda açıkça talep
etmiştik. Ancak, bunun yapılması yerine, soyut ve delilsiz
ithamlarla, milyonlarca seveni, takdir edeni ve gönüllüsü bulunan
Hizmet Hareketini, “dış güçlerin maşası”, “ajanı”, “karanlık
emelleri olan elleri kırılması gereken pis bir çete” olarak tasvir
etmek en hafif ifade ile insafsızlıktan başka bir şey değildir.
Yolsuzluk iddiası ile suçlanan şüphelilerin masuniyet karinesine
aykırı bir şekilde suçlanmasının kişilik haklarının ihlali olduğunu
ifade edenlerin haklılığı aşikârdır. Ancak aynı anlayışla da hiç
bir hukuki ve demokratik ilkeye dayanmaksızın milyonlarca seveni
olan bir camiaya da çete ve örgüt denmesi akıl, izan ve insafla
bağdaştırılamaz.
Defaatle dile getirdiğimiz üzere, bir sivil toplum hareketi olan
Hizmet Hareketi’ni, iktidar üzerinde vesayet kurmak ve iktidara
ortak olmakla suçlamak açıkça abesle iştigaldir. Her hangi bir
tavsiye, eleştiri, talep veya hak savunmasında bulunan sivil toplum
oluşumlarını, iktidar peşindelermiş gibi sunarak, onlara “siyasete
karışma”, “öyleyse parti kur”, “seçimleri bekle”, “manşetlerle
milli iradeyi baskı altına alma” demek demokratik sistemin ruhu,
norm ve değerleriyle bağdaşmaz ve asla kabul edilemez.
'VESAYETİN HİÇBİR ÇEŞİDİ KABUL EDİLEMEZ'
Demokratik bir ülkede sadece yasal ve meşru vatandaşlık haklarını
kullanarak, liyakat ilkesi çerçevesinde bürokrasiye girmiş,
Hizmet’e sempati duyanların veya sevenlerin olması doğaldır. Hukuk
somut fiillere bakar. Hangi görüşten ve yaşam tarzından olursa
olsun vatandaşların kanunlar çerçevesinde devletin bütün
kademelerinde görev almasının “devleti ele geçirme”, “devlete
sızma”, “vesayet kurma” veya “paralel iktidar oluşturma” şeklinde
sunulmasının iyi niyetle açıklanması mümkün değildir. Askeri
vesayetin en güçlü olduğu dönemde, tıpatıp aynı iddialarla suçlanan
Sayın Gülen, 8 yıl yargılanmış ve tüm bu suçlamalardan beraat
etmiştir.
Elbette ki, bürokratlar seçilmiş yöneticilerinin ve amirlerinin
(hukuka uygun) emirlerine itaat etmek ve sadece onlardan emir almak
durumundadır. Halkın iradesiyle seçilmiş iktidarların idari
tasarruflarına tabii ki saygılı olunmalıdır; ancak kamuoyuna da
yansıyan ve yalanlanmayan bilgi ve belgelerin de gösterdiği üzere,
insanların Hizmet Hareketi’ne nispet edilerek anayasal bir suç olan
fişlenmeye tabi tutulması ve sonra da kriterleri belirsiz istihbari
bilgilere dayanılarak hukuka aykırı bir şekilde tasfiye edilmesi
demokratik olmadığı gibi en temel insan haklarına da aykırıdır.
NASIL BİR TÜRKİYE?
Hem Onursal Başkanımız Sayın Fethullah Gülen hem Hizmet Hareketi
hem de Vakfımız defaatle, AB reformlarını, tam demokratik
Türkiye’yi, hukukun tam anlamı ile üstünlüğünü, en ileri hali ile
insan haklarını, herkesin hukuk karşısında uygulamada da eşit
olmasını, sivil anayasayı, şeffaf, hesap verir bir devleti ısrarla
talep etmekle kalmamış, Anayasa Referandumundaki gayretleri de
dâhil, tüm faaliyet ve projeleri ile bunların gerçekleşmesi için
çaba sarf etmiştir.
Şurası çok açıktır ki, Devleti ele geçirmek isteyen ya da Devlet
içinde paralel, otonom yapı oluşturanların bu taleplerde bulunması
akıl ve mantık dışıdır. Zira paralel yapı oluşmasının ya da Devleti
niyetleri belli olmayan dar kliklerin ele geçirmesinin önündeki en
büyük engel, AB standartlarında tam demokratik ve şeffaf, hem
parlamento, yargı ve Sayıştay’a, hem de medya ve kamuoyuna hesap
verir bir hukuk devletidir.
Bu yönde kimin hala gayret edip etmediği ise kamuoyunun
takdirindedir.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur."
CİHAN
Yorumlar