Gül aday olursa ne olur? İşte ANKET sonucu

ANAR tarafından yapılan son seçim anketine göre muhalefet partilerinin tamamı bir araya gelerek 11. Cumhurbaşkanı Gül'ü aday gösterse dahi seçimi kazanamıyor. Bu şekilde kurulacak bir ittifakın alacağı oy oranının yüzde 48,5 olacağı belirtiliyor. Öte yandan partilerin şu anki oy oranlarıyla ilgili verileri de açıklayan ANAR, Cumhur İttifakı'nı oluşturan iki partinin oy oranlarının yüzde 53 bandında olduğunu belirtti.

Google Haberlere Abone ol
Gül aday olursa ne olur? İşte ANKET sonucu

ANAR Araştırma Şirketi'nin sahibi İbrahim Uslu, 3 Kasım 2019'dan 24 Haziran 2018'e çekilen cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili olarak değerlendirmelerde bulundu. "AK Parti şimdi bir risk aldı. En çok kullandığı kapı kapı gezme, yüz yüze iletişim teknikleri için zamana ihtiyaç var. Şimdi AK Parti en büyük silahından feragat etmiş oldu" diyen Uslu, sözlerine "Ramazan ayı içerisinde kampanya yapılacak; gündüz bir kere ölü, geceler de büyük ölçüde ölü. Çünkü önce iftar, arkasından iftar sonrası rehaveti, bir kısım insanlar için de teravih var" diye devam etti.

Anketlerde 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün oy oranının yüzde 48.5'a yakın olduğunu gördüklerini belirten Uslu, "Sayın Gül bir partinin adayı olmak istemiyor. Muhalefetin ortak adayı olması durumunda adaylığa sıcak bakacağını düşünüyorum" ifadesini kullandı.

Habertürk'te Kübra Par'ın sorularını yanıtlayan Uslu, partilerin oy oranlarına ilişkin olarak da şu bilgileri verdi:

"AK Parti’yi 46-47, MHP’yi 6-8, CHP’yi 22-23, İYİ Parti’yi 9-11 aralığında görüyoruz. HDP 10 civarında, Saadet’te bir kıpırdama gözlemlemedik."

İbrahim Uslu'nun, Kübra Par'ın sorularına verdiği bazı yanıtlar şöyle:

 - İbrahim Bey, siz nisan başında “2018 sonbaharında erken seçime gidilebilir” demiştiniz ama 24 Haziran sizin için de sürpriz oldu mu?

İşin doğrusu sürpriz oldu. Çünkü partilerin hazırlanmak için biraz daha zamana ihtiyaçları olacağını düşünmüştüm. Aslında referanduma gidecek Anayasa paketinin içeriğine bakacak olursanız, orada her iki partinin kurmayları erken seçim olasılığını öngörerek 3 madde koymuşlardı. Seçim yasalarında değişiklik yaparsanız Anayasa’ya göre 1 yıldan önce uygulanamıyor. Ama tek seferlik olarak uygulanacağına dair bir madde konuldu. İkincisi, “Yerel seçim ile genel seçim arasında 1 yıldan az bir süre varsa ikisi birleştirilir” maddesi askıya alındı. Üçüncüsü, “Seçim 2019 Kasım’ında olacak ama parlamento erken seçim kararı alacak olursa, o zaman Cumhurbaşkanlığı seçimi parlamentonun aldığı tarihte yapılır” şeklinde bir madde daha var. Yani açıkça erken seçimden bahsediliyor. Nitekim AK Parti referandum geçer geçmez erken seçim hazırlığına başladı. Başka sinyaller de gördük. Taşeron düzenlemesi de AK Parti ilçe kongrelerinin öne çekilmesi de bu sinyallerdendi. Sayın Bahçeli’nin seçime henüz 2 yıl varken “Önce şu barajlar konusunu konuşalım” deyip sonra da “Madem baraj olmuyor, seçim ittifakları konusunu yasal çerçeveye kavuşturalım” demesi, yasanın hızla çıkması ve hemen arkasından iki partinin seçim ittifakı yapacağını deklare etmesi, hep bu erken seçimin belirtileriydi. Seçime 2 yıla kala böyle bir ittifak kurulamayacağına göre ben bunların tamamının bir seçim sinyali olduğunu düşünmüştüm.

- Peki, Devlet Bahçeli’nin “26 Ağustos’ta erken seçim yapalım” diyeceğinden Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın haberi var mıydı, yoksa o da bizim gibi televizyondan mı öğrendi?

 Bence öyle bir şey olamaz. Mutlaka daha öncesinde görüşülüp konuşulmuş ve onun üzerine böyle bir öneride bulunulmuştur. Devlet Bahçeli niye böyle bir emrivaki yapsın? Hatta birçok yorumcu Sayın Başbakan Binalı Yıldırım’ın Bahçeli’ye sürpriz ziyaretinde bunun konuşulduğunu rivayet etti.

 - Size gelen kulislerde ne vardı?

 Benim duyduğum kulis bilgisi, ilk önce AK Parti’nin bu kanaate ulaştığı ve teklifin AK Parti’den Sayın Bahçeli’ye iletildiği, Sayın Bahçeli’nin bunu kendi parti meclisine götürdüğü ve parti meclisinden bu karar alındıktan sonra da deklare ettiği şeklinde. Bu daha rasyonel.

 - Peki, ağustos ile haziran arasındaki fark bir sürpriz miydi?

 Yaz tatilinde olmayacağına iddiaya girerdim. Hep de onu söyledim. Nitekim yaz tatilinde seçim yapmadı. AK Parti şimdi bir risk aldı. En çok kullandığı kapı kapı gezme, yüz yüze iletişim teknikleri için zamana ihtiyaç var. Şimdi AK Parti en büyük silahından feragat etmiş oldu. Ramazan ayı içerisinde kampanya yapılacak; gündüz bir kere ölü, geceler de büyük ölçüde ölü. Çünkü önce iftar, arkasından iftar sonrası rehaveti, bir kısım insanlar için de teravih var. Önceden AK Parti teşkilatları 24 saatin 13-15’ini propaganda faaliyetleriyle geçirirken, şimdi birkaç saat kalacak. Bu önemli bir dezavantaj. Ama bu dezavantaja bütün partiler sahip olduğu için AK Parti bu avantajını kullanmaktan feragat etti.

 - Erken seçimi önce Devlet Bahçeli’nin açıklaması, akıllara 3 Kasım 2002 seçimleri öncesi erken seçim çağrısını hatırlattı. O seçimde hem MHP hem de o dönemki ortakları baraj altında kalmıştı. Bu seçim AK Parti veya MHP için riskli bir adım mı?

 Hayır, zaten “Bir erozyon var ve o erozyonu engellemek için” yorumuna ya da CHP’nin “Yönetemediğinizi anladınız, o yüzden bunu yapıyorsunuz” argümanına hiç katılmadım. Şu an konjonktür AK Parti’nin ve cumhur ittifakının lehine ve bu avantajlarını kullanmak isteyecekler. Öne çekerek de aslında avantajlarını maksimize ettiler. Gerek tavanlarında, gerek tabanlarında şu an herhangi bir sorun görünmüyor. Parti üst yönetimleri bu ittifaka çok değer veriyor. Teşkilatlar da buna ısındı. Oysaki muhalefet partilerinin hepsi henüz tek başına; hiçbiri bir ittifak kuramadı. Yüzde 50’yi aşan bir blok var, karşısında en büyüğü yüzde 25, hatta şu an yüzde 22-23 civarında olan CHP’yle rekabet söz konusu.

 - Peki, muhalefet Cumhurbaşkanlığı için seçime ittifakla mı girerse avantajlı çıkar, yoksa ayrı ayrı adaylarla mı?

 Yüzde 48.5 kaç parçaya bölünürse bu o kadar iktidarın lehine, muhalefetin aleyhine olur. Muhalefet birden fazla parçaya bölünürse seçimin ilk turda Sayın Erdoğan lehine biteceğini düşünenlerdenim. Rekabet olabilmesi için 48.5’in konsolide olması lazım. Muhalefetin ortak adaysız kazanma şansı yok. İkinci tura bırakma hesabı işlemez.

 - Adayların oy oranlarına baktınız mı? Kemal Kılıçdaroğlu, Abdullah Gül, Meral Akşener, Yılmaz Büyükerşen, İlhan Kesici... Muhalefet bir isimde uzlaşırsa ismi zikredilen bu isimler arasında en yüksek şansa sahip aday kim sizce?

 Ölçümlerimizde, muhalefet içinde en yüksek oy alan isim Sayın Gül’dü.

 - Kaça tekabül ediyor?

 Rakamları hatırlamıyorum ama yüzde 48.5’i en fazla ölçüde toparlayan aday Sayın Gül’dü. HDP tabanının oy vermeye en sıcak baktığı aday Sayın Gül olduğu için kendisi saymış olduğunuz diğer adaylara göre ön plana çıkıyor.

 - Ama Abdullah Gül’ün aday olmasının CHP’nin kemikleşmiş kitlesinde bir Ekmeleddin İhsanoğlu tepkisi yaratabileceği söyleniyor...

 Orada CHP’nin Sayın İhsanoğlu’na haksızlık ettiğini düşünüyorum. Aslında Sayın İhsanoğlu aday olduğu için ne CHP ne MHP tabanında iddia edildiği gibi bir fire olmadı. O dönemde CHP ve MHP’yi üst üste koyduğunuzda 38 civarı bir oyları vardı. Sayın İhsanoğlu da 38 aldı. Seçmen disiplini en yüksek olan iki parti var: Biri CHP, diğeri HDP. Aday kim olursa olsun, partileri aday gösterdikten sonra oy verirler. CHP, tabanına çok ters isimleri milletvekili ya da belediye başkan adayı yaptı ve firesiz bütün oyları aldılar. Mansur Yavaş, CHP tabanının asla ve asla benimsemeyeceği bir adaydır. Çok tescilli bir ‘ülkücü’den bahsediyoruz. Ankara’daki aşırı sol gelenekten gelen CHP seçmenleri bile firesiz Mansur Yavaş’a oy verdiler. CHP seçmeni, eğer partisi rakibini alt etmek için kendi geleneğinden gelmeyen bir aday gösterirse ona oy veriyor.

 - Gül’ün adaylığı konusunda son duyumlar ne yönde?

 Gördüğüm kadarıyla Sayın Gül bir partinin adayı olmak istemiyor. Muhalefetin ortak adayı olması durumunda adaylığa sıcak bakacağını düşünüyorum. Ama muhalefet ortak aday olarak Sayın Gül’ü göstermezse, tek başına bir partiden aday olmayı uygun bulmaz.

 - Saadet’ten aday olur mu?

 Yüzde 0.6 oy oranı olan Saadet Partisi’nin adayı olması için hiçbir neden yok.

 - CHP parti yönetimi Gül’ün adaylığını ister mi?

 CHP’nin ikna olması bir şeyi değiştirmiyor. Burada İYİ Parti’nin ve Sayın Akşener’in duruşu çok önemli. Sayın Akşener seçim tarihi açıklandıktan sonra 100 bin imzayla aday olacağını açıkladı. Elbette ki bir partinin genel başkanıdır ve aday olma hakkı vardır. Kimse bundan dolayı onu suçlayamaz. Ama adayını ilk açıklayan İYİ Parti olduğu için süreci akamete uğratan o oldu. Akşener adaylığını açıklayınca bu sefer CHP kiminle ittifak yapacak? Geriye binde 6’lık Saadet kaldı. HDP ile de ittifaka kendi tabanından hiç kimse sıcak bakmıyor. Dolayısıyla CHP’nin ittifak yapacağı oy potansiyeli yüksek bir aktör de kalmadı.

 - CHP, Gül’ü değil de kendi içinden bir adayı göstermek isterse, şu adayların hangisinin oy olarak daha fazla şansı var: Kılıçdaroğlu, Kesici, Büyükerşen, Muharrem İnce?

 Birinci turda hepsi eşit oy alır çünkü CHP tabanı disiplinli bir şekilde, partisi kimi aday gösterirse göstersin gidip ona oy verir. Ama bu isimler bir ittifak olmaksızın sadece CHP’nin adayı olacağı için bence aralarında hatırı sayılır bir fark hiçbirinde olmaz.

 - Haziran seçimlerine yönelik projeksiyonu 1 Kasım seçim sonuçlarına göre mi yapmalıyız, yoksa referandum sonuçlarına göre mi?

 Gözlemlediğimiz kadarıyla seçmen, Cumhurbaşkanlığı seçiminde referandumdaki gibi, parlamento seçiminde de 1 Kasım’daki gibi davranacak. Bir tek İYİ Parti faktörü var. 1 Kasım’da CHP, MHP ve AK Parti’ye oy vermiş bazı seçmenler kendi partilerini bıraktılar ve İYİ Parti’ye yöneldiler.

PARTİLERİN ŞU ANKİ OY ORANLARI

 - Partilerin şu anki oy oranı nasıl dağılıyor?

 AK Parti’yi 46-47, MHP’yi 6-8, CHP’yi 22-23, İYİ Parti’yi 9-11 aralığında görüyoruz. HDP 10 civarında, Saadet’te bir kıpırdama gözlemlemedik.

 - Bu seçimde yaklaşık 1.5 milyon gencin ilk kez oy vermesi bekleniyor. 24 Haziran’da gençler kime oy verir sizce?

 Öncelikle, bu seçmenlerin yarısından fazlası oy kullanmak için sandığa gitmiyor. Sandığa giden yeni seçmenlerin tercihleri de Türkiye ortalamasından farklılaşıyor... Diyelim ki AK Parti’nin oyu Türkiye genelinde 1 Kasım seçimlerinde yüzde 50 civarında iken, yeni seçmen grubundaki oy oranı yüzde 40 civarındaydı. Bu seçmen grubunun da birinci tercihi AK Parti ama desteğin oranı Türkiye ortalamasının altında kalıyor. Eğer sadece bu gençler oy verecek olsaydı, 1 Kasım’da CHP dördüncü parti olacaktı... MHP ve HDP bu yaş grubunun ikinci ve üçüncü partisi ve her iki partiye yönelik desteğin oranı birbirine çok yakındı. Tabii ki bu tablo İYİ Parti’nin denkleme girmesinden sonra biraz değişmiştir...

Yorumlar