“Faili meçhul dosyalar zaman aşımından takır takır düşüyor”

Diyarbakır Barı Başkanı Tahir Elçi,1990’lı yıllarda işlenen faili meçhul, infaz ve gözaltında kaybedilme olaylarıyla ilgili dosyaların zaman aşımından takır takır düştüğünü söyledi. Elçi, “Diyarbakır cezaevinde yaşananlar,...

Google Haberlere Abone ol
“Faili meçhul dosyalar zaman aşımından takır takır düşüyor”

Diyarbakır Barı Başkanı Tahir Elçi,1990’lı yıllarda işlenen faili meçhul, infaz ve gözaltında kaybedilme olaylarıyla ilgili dosyaların zaman aşımından takır takır düştüğünü söyledi. Elçi, “Diyarbakır cezaevinde yaşananlar, bölge ve Türkiye’nin her tarafında işlenen ve aslında insanlığa karşı işlenmiş olarak kabul edilmesi gereken suçlar, 90’lı yıllarda yaşam hakkına yönelik bu ağır suçlarla ilgili dosyalar takır takır zaman aşımından düşmektedir.” dedi. Elçi, dosyaların batı illerine nakletme ve hukuki bir takım düzenlemelerin istismar edilerek kapatıldığını kaydetti.

1993 yılında dönemin Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın'ın Lice'de şehit edilmesi ve 16 vatandaşın öldürülmesiyle ilgili davanın Diyarbakır’dan Eskişehir’e oradan da Yargıtay ve son olarak İzmir’e nakledilmesi ve İzmir’de yapılan ilk duruşmada yargılamanın durdurulması tartışmaları devam ediyor. Lice davasını takip eden müdahil avukat, tanık ve mağdur yakınlarından oluşan Lice Adalet Arıyor Platformu’nun üyeleri basın toplantısı düzenledi. Dava hakkında bilgi veren Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi, bir general ve 16 insanın keyfi olarak infaz edildiğini ve devletin bunun hesabını 20 yıl boyunca sormadığını hatırlattı. Elçi, “ Bu dosya yetersiz olmasına rağmen dava açıldı ve biz hakikatlerin ortaya çıkarılması için çok çalıştık. 20 yıl sonra açılan dava sanık askerler tutuksuz olmasına, savcının ve mahkemenin aksi görüşüne rağmen Adalet Bakanlığı ve Yargıtay’a gönderildi oradan da Eskişehir’e ve son olarak İzmir’e gönderildi.” dedi. İzmir’de yapılan ilk duruşmada yargılamanın durdurulduğunu hatırlatan Elçi, “ Mahkeme sanıklar için kovuşturma izninin istenmesine karar verdi. Bu Temizöz ve Ergenekon davalarında aranmamasına rağmen burada engel olarak çıktı” dedi. Lice için daha farklı bir hukukun uygulandığını ve sanıkların korunup kollandığını dile getiren Elçi, Türkiye tarihinin her döneminde yaşandığı gibi yine sanıkların korunduğunun altını çizdi.

“SON 5-6 AYDIR DOSYALAR SAVCILAR TARAFINDAN KAPATILIYOR”

Gerek darbe döneminde gerekse 1990’lı yıllarda işlenen binlerce faali meçhul cinayet, gözaltında kayıp ve infazların hale soruşturulmadığını anlatan Elçi, “Adalet gerçekleşmemiştir. Özellikle son aylarda gerek hükümetin gerek devletin adli ve idari makamlarının tutumu bu ağır suçların soruşturulmayacağını ortaya koymuştur. Bu suçların ilelebet cezasız kalacağı adaletin gerçekleşmeyeceği ortaya çıkmıştı. 12 Eylül döneminde iki general zaman aşımı hükümlerinden yararlandırılmadan haklarında mahkûmiyet kararı verilmiştir. Bu çok isabetli bir karardır. Aynı askeri darbe döneminde Diyarbakır cezaevinde, bölgede ve Türkiye’nin her tarafında işlenen ve aslında insanlığa karşı işlenmiş olarak kabul edilmesi gereken suçlar, 90’lı yıllarda yaşam hakkına yönelik bu ağır suçlarla ilgili dosyalar takır takır zaman aşımından düşmektedir. Son 5-6 ay içerisinde savcılar gerek 12 Eylül döneminde işlenen suçlar bakımından gerekse 90’lı yıllarda işlenen suçlar bakımından dosyaları zaman aşımından düşürmektedir. Yani dosyaları kapatmaktadır.” diye konuştu.

“AÇILAN DAVALAR DA İNANILMAZ YÖNTEMLERLE KAPATILIYOR”

Lice davası gibi birkaç dava açılabilmişse de bunların da Lice örneğinde olduğu gibi inanılmaz yöntemlerle hukuki bir takım düzenlemeler istismar edilerek başka illere nakledildiğini anlatan Elçi, “Aslında naklettirilen davaların sonucunu da tahmin etmek güç değildir. Bugün kadar nakledilen bütün davalar pozitif bir sonuç çıkmamıştır. Endişeliyiz. Lice davası bakından rahatsızız. Devletin adli organlarının bu acıyı görmeye ve bu ağır suçun sorumlularından hesap sorulması için hukuken gereğini yapmaya davet ediyorum.” dedi.

Lice Adalet Arıyor Platformu adına konuşan Şiyar Kaymaz ise Eskişehir ve İzmir arasında gidip gelen davanın durdurulduğunu belirterek, “Biz Hasan Kundakçı gibi hikaye ve efsaneler anlatmıyoruz, biz belgelerle katliamı dile getiriyoruz. Biz sadece Lice’ye adalet için yola çıktık. Adalet arayışımız sırasında defalarca zorluklarla karşılaştık.” dedi.

Platform üyelerinden Şaban Maltaş ise daha önce zaman aşımına uğrayan Cizre, Kulp, Şırnak katliamı davalarına bir örnek de Lice davasında yaşandığını kaydetti. Maltaş, “ Açılan davalar ya sanık lehine işlenmekte ve yahut mahkemeler sürgünlere gönderilerek mağdurlar daha da mağdur edilmektedir. Hükümete ve Adalet Bakanlığı’na açık çağrımızdır. Lice katliamı davasına yaklaşım çok önemlidir. Coğrafyamızda yok olmuş adalet duygusunun tesisinde bu dava ön açıcı olacaktır. Bu davanın artık bir rotaya oturması gerektiğini belirtmek istiyoruz. Bu bağlamda Lice davası ile birlikte Cizre, Kulp ve Şırnak ve benzeri davaların geçmişle yüzleşme şeklinde ele alınması elzemdir.” ifadelerini kullandı.

CİHAN

Yorumlar