El-Halil’in kaderini vakıf kayıtları belirleyecek
Filistin’de Kudüs’ten sonra en kutsal şehir olarak bilinen El Halil’de İsrail’in işgal politikası milletlerarası hukuka rağmen hız kesmeden sürüyor.
Filistin’de Kudüs’ten sonra en kutsal şehir olarak bilinen El
Halil’de İsrail’in işgal politikası milletlerarası hukuka rağmen
hız kesmeden sürüyor. Vakıf eserleriyle dolu olan El Halil’in
geleceğini 1914 yılına kadar düzenli tutulan vakıf kayıtları
belirleyecek.
Yedikıta Tarih ve Kültür Dergisi Ocak sayısında Müslümanlar için
tarihi önemi çok büyük olan El-Halil şehrinde İsrail tarafından
gerçekleştirilen işgale ve oradaki vakıf eserlerine dikkat çeken
bir dosya yayınladı. Doç. Dr. Mustafa Güler ve Ahmet Ferhan’ın
kaleme aldığı yazıda, Kudüs ve çevresindeki İsrail işgalinin
basında yer almasına karşın, en önemli camisi sinagog haline
getirilen El Halil şehrinin unutulduğu kaydediliyor. İsrail
yönetiminin El-Halil şehri ile Harem-i Halil denilen Halilürrahman
Camii ve çevresinde sergilediği hukuka aykırı tavırlara dikkat
çekilen yazıda şöyle deniliyor:
“Mescid-i Aksâ ve Harem’de bulunan bütün unsurlar tarihî
vesikalarda sabit olduğu üzere Müslümanlar tarafından inşa edilmiş
olup İslam medeniyetine ve Müslümanlara aittir. El-Halil şehri
1948’den sonra, 1967 Arap-İsrail Savaşı ve daha sonra yapılan
anlaşmalarla Filistin toprağı kabul edilmiştir. Yani İsrail
yönetiminin, Kudüs için öne sürdüğü tek taraflı gerekçelerin
hiçbirisi el-Halil için mevcut değildir. Böyle olmasına rağmen
Filistin halkı o tarihten bu yana neredeyse her yıl çeşitli taciz
ve korkutma hareketlerine maruz kalmıştır.”
HALİL İBRAHİM CAMİİ’NİN YARISI SİNAGOG YAPILDI
Makalede yer alan bilgiye göre; 1994 yılında bir Yahudi’nin (Baruch
Goldstein) gerçekleştirdiği saldırı bölge açısından bir dönüm
noktası olmuş. İsrail makamları karşılarında muhatap alacakları bir
siyasî otorite olmadığı bahanesiyle El-Halil’de de birçok yeri
işgal etmişler. İşgalin ve iki halk arasında bölünmüşlüğün belki de
en manidar sembolü, vaktiyle İslam mabedi olan Halil İbrahim
Camii’nin cami - sinagog olmak üzere ikiye ayrılması olmuş. Yalnız
camii değil, tarihî İslam şehri olan bölgeyi de ikiye bölerek bir
bölümünü kapatmışlar.
Dergide ayrıca, “Tarihin hiçbir döneminde mukaddes mekânlar için
uygulanmamış ve günümüz milletler hukuku açısından da tamamen
hukuksuz olan El-Halil’deki bu engellemeler ne yazık ki öncelikle
Müslüman kamuoyunun bilgi ve ilgisinden oldukça uzaktır. Bu
ilgisizlik ve boş vermişlik devam ederse bir süre sonra
Müslümanların Hazret-i İbrahim Türbesi dâhil El-Halil Külliyesi’ne
girmeleri imkânsız hale gelecektir.” uyarısı yapılıyor.
OSMANLI, VAKIFLARI KAYIT ALTINA ALDI
Osmanlı Devleti, İslam toprak hukuku gereğince, Müslüman
devletlerden ilhak ettiği topraklardaki ‘Müslüman mülkleri ile
vakıflar başta olmak üzere’ hayratı aynen devam ettirmiş. Bölgedeki
mülkiyet ile alakalı hususların netlik kazanması ve özellikle
mukaddes mekânların temel gelir kaynaklarının tespitiyle,
muhafazası ve sonraki nesillere aktarılabilmesi için devlet,
ilhaktan hemen sonra Kudüs ve Halilürrahman çevresinin detaylı
kaydını yaptırmış. Halen tamamı elimizde bulunan tahrir
defterlerinde geçen onlarca belde Halilürrahman Vakıfları olarak
kaydedilmiş. Bu kayıtlar vakıfların çoğunluğunun Memlûkler ve
öncesi dönemde kurulduğunu gösteriyor. Sonraki dönemlerde Osmanlı,
eski vakıfların yeterli olmadığı durumlarda, Halilürrahman
vakıflarının kalıcı olması maksadıyla güçlü vakıflar tesis
etmişler.
Osmanlı, aynı zamanda mevcut vakıfların korunması için de büyük
emek sarf etmiş. Halilürrahman vakıflarının muhasebeleri, yeni
vazifeli tayinleri, akarlarının durumları titizlikle takip edilerek
1914 yılına kadar kesintisiz olarak kayıt altına alınmış.
CİHAN
Yorumlar