DÜZELTME-İlker Başbuğ’dan gerekçeli karar yorumu: Ciddiye almıyorum
Sayın Abonemiz, "İlker Başbuğ’dan gerekçeli karar yorumu: Ciddiye almıyorum" başlıklı haberimizde "Sincan Cezaevi’nde tutuklu bulunan Engin Alan, sehven, 'Ergenekon tutuklusu' olarak yazılmıştır.
Sayın Abonemiz, "İlker Başbuğ’dan gerekçeli karar yorumu:
Ciddiye almıyorum" başlıklı haberimizde "Sincan Cezaevi’nde tutuklu
bulunan Engin Alan, sehven, 'Ergenekon tutuklusu' olarak
yazılmıştır. Doğrusu 'Balyoz tutuklusu' olacaktır. Haberimizi
düzelterek tekrar servis ediyoruz.
Ergenekon hükümlülerinden eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ,
mahkemenin Ergenekon davasında açıkladığı gerekçeli kararla ilgili
“Ciddiye almıyorum” yorumu yaptı. Başbuğ, “Ben özel yetili
savcıların hazırladığı iddianameyi ciddiye almadım. Özel yetkili
mahkemenin 5 Ağustos 2013 günü vermiş olduğu kararı ciddiye
almadım. Savunma da yapmadım. Bugün Türkiye’de özel yetkili
mahkemelerde süregelen davaların kumpas olduğu ve bu kumpası
yapanların seçilmiş polisler, savcılar, yargıçlar olduğu
söylenildiği bir ortamda bana lütfen kalkıp bu gerekçeli karar
hakkında ne düşündüğümü sormayın. Ciddiye almıyorum. Efendim bu
mahkemenin vermiş olduğu kararı veya acaba vermiş olduğu karar mı,
onlara söylenilen karar mı o da ayrı bir konu, bu kararı savunmak
için 16 bin sayfalık gerekçeli karar yayınlamışlar. Ben onlara da
acıyayım mı, kelime bulamıyorum. Sadece şunu söylüyorum. Sayın
mahkeme üyeleri; 16 bin sayfa değil 116 bin sayfa da gerekçe
yazsanız siz o kararı savunamazsınız.” dedi.
İlker Başbuğ, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu ile
birlikte Balyoz tutuklusu Engin Alan’ı Sincan Cezaevi’nde ziyaret
etti. Başbuğ, çıkışta gazetecilere açıklama yaptı. Başbuğ, ilk
olarak ziyareti değerlendirdi: “Sayın Feyzioğlu ile beraber burada
bulunan silah arkadaşlarımızdan Engin Alan’ı ziyaret etik. Engin
Alan her zaman olduğu gibi kendi tabiriyle bomba gibi. Biz de
kendisini bomba gibi gördük. Engin Alan kimdir diye sorarsanız
şöyle tanımlıyorum ben kendisini. Engin Alan 11 yaşında Türk
ordusunun şerefli üniformasını giyen ve bu üniformayı 40 yıl
şerefiyle ve onuruyla tamamlayan, ülkesine, milletine, silahlı
kuvvetlere değerli hizmetlerde bulunan, emekli olduktan sonra
Milliyetçi Hareket Partisi'nden milletvekili seçimlerinde aday
gösterilen, Yüksek Seçim Kurulu tarafından seçime girmesinde
hukuken hiçbir engel görülmeyen, seçime giren ve Türk halkının
oylarıyla milletvekili seçilen ama bugün Meclis'te bulunmayan tek
milletvekili. Bunu kabul etmemiz, benimsememiz mümkün değil. Engin
Alan kim? Engin Alan dediğim gibi gerçekten geçmişteki silahlı
kuvvetlerdeki hizmetleriyle sivrilen, değerli bir noktaya gelen ve
cezaevine girdikten sonra da duruşuyla, tavrıyla, davranışlarıyla
adeta abideleşen arkadaşlarımızdan bir tanesi. Dolayısıyla bugün
Engin Alan da bu yaşanılan hukuk cinayetleri sürecinde adeta simge
olmuş arkadaşlarımızdan birisi. Elbette aynı Engin Alan için
saydığımız nitelikler bugün silahlı kuvvetler personeli olan
amiral, general, astsubay arkadaşlarım da aynı niteliklere sahip.
Engin Alan gerçekten bu sürecin kahramanlarından ve simgeleşen
kişilerinden bir tanesi. Bugün Engin Alan’ın ve diğer bütün silah
arkadaşlarımızın cezaevlerinde tutsak oluşu sadece onlara yönelik
yapılan bir saldırı değildir. Bu her şeyden önce Türk Silahlı
Kuvvetleri’ne ve Türk milletinin iradesine yapılan bir saldırıdır.
Türk milletinin iradesi seçimle arkadaşımızı Meclis’e gönderiyor
ancak bugün kaldırılan ama kararları hala tartışılan mahkemelerin
kararlarıyla bu arkadaşımız milletvekiliği görevini yerine
getiremiyor. Tabi burada Meclis’in de kanaatimce önemli sorumluluğu
var. Bugün tek milletvekili Meclis’te görevini yapamayan bir
milletvekili. Bu saldırılar sadece kişilere değil Türk ordusuna ve
milletine birer saldırıdır. Başta Balyoz süreci olmak üzere diğer
casusluk davaları da dahil olmak üzere cezaevlerinde tutsak
bulunanların bu tutsaklığına son verilmesinin son noktalarına
gelindiği kanaatindeyim. Aziz milletimden şunu istiyorum, artık
yeter deyin. Geldiğimiz nokta budur."
İlker Başbuğ, ardından açıklanan gerekçeli karara ilişkin
değerlendirmelerde bulundu: "Ben İstanbul’dan Ankara’ya gelirken
özellikle karayoluyla geldim. Gelirken çok sayıda telefon aldım.
Telefonların nedeni de kaldırılan, tarih olan, tarih olan deyince
tarihe iyi geçmek var kötü geçmek var, tarih olan bir mahkemenin 8
ay sonra açıkladığı gerekçeli kararı var. Basın ve medya
mensuplarından çeşitli kişiler beni arayarak bu gerekçeli karar
hakkında ne düşündüğümü sormak istediklerini ifade ettiler. Ben
özel yetili savcıların hazırladığı iddianameyi ciddiye almadım.
Özel yetkili mahkemelerin mahkemenin 5 Ağustos 2013 günü vermiş
olduğu kararı ciddiye almadım. Savunma da yapmadım. Şimdi belki
bunu soracaktınız. Bana bu soruyu sormayın. Hele hele bugün
Türkiye’de özel yetkili mahkemelerde süregelen davaların kumpas
olduğu ve bu kumpası yapanların seçilmiş polisler, savcılar,
yargıçlar olduğu söylenildiği bir ortamda bana lütfen kalkıp bu
gerekçeli karar hakkında ne düşündüğümü sormayın. Ciddiye
almıyorum. Size de tavsiyem zamanınızı bununla harcamayın. Efendim
bu mahkemenin vermiş olduğu kararı veya acaba vermiş olduğu karar
mı, onlara söylenilen karar mı o da ayrı bir konu, bu kararı
savunmak için 16 bin sayfalık gerekçeli karar yayınlamışlar. Ben
onlara da acıyayım mı kelime bulamıyorum. Sadece şunu söylüyorum.
Sayın mahkeme üyeleri; 16 bin sayfa değil 116 bin sayfa da gerekçe
yazsanız siz o kararı savunamazsınız." CİHAN
Yorumlar