Dr. Dilek: NATO, kendi üyeleri ve Rusya arasında ikilem içerisinde

Zirve Üniversitesi Öğretim Görevlisi Yrd. Doç. Dr. Oğuz Dilek, “NATO, Ukrayna’daki gelişmeler karşısında tam anlamı ile can acıtacak bir ikilemin içerisinde kaldı.

Google Haberlere Abone ol
Dr. Dilek: NATO, kendi üyeleri ve Rusya arasında ikilem içerisinde

Zirve Üniversitesi Öğretim Görevlisi Yrd. Doç. Dr. Oğuz Dilek, “NATO, Ukrayna’daki gelişmeler karşısında tam anlamı ile can acıtacak bir ikilemin içerisinde kaldı.” dedi.

NATO kurucu metninin 4. maddesine dikkat çeken Oğuz Dilek, “Bu madde İttifak mensubu ülkelerden birisinin kendi toprak bütünlüğünü, güvenliğini veya bağımsızlığını tehdit eden bir hal oluştuğunda, müttefiklerini durumu görüşmek ve fikir alışverişinde bulunmak üzere görüşmeye davet etmesi durumunu düzenler.” ifadelerine yer verdi.

Zirve Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Görevlisi Yrd. Doç. Dr. Oğuz Dilek, doğrudan NATO harici bir ülkenin bir NATO üyesine askeri müdahalesi olmadığını, ancak bu halin yakın olduğuna dair üye ülkelerden birinin alarm düğmesine bastığını ifade etti. Dilek, Türkiye’nin bu seçeneği bir kez 2003 yılında, Irak Savaşı esnasında ve iki kez geçtiğimiz yıllarda Suriye’deki durum üzerine kullandığını vurguladı.

Rusya’nın, eski hükümranlık alanına doğru yaptığı güç projeksiyonu ancak doğrudan bir askeri dengeleme ile çözümlenebileceğini belirten Dilek, “Bir ihtimal Rusya geriye itilebilir. Ancak bu durum oldukça risklidir. Rusya giderek özgüveni artan ve NATO kanadında zaafiyet gören devasa bir askeri güç, dolayısı ile pekala NATO güçleri ile tehlikeli bir jeopolitik restleşmeye gidebilir. O nedenle de Batı şu ana değin seçeneklerini askeri/diplomatik vasıtalarla kısıtlamış gibi görünüyor. Öte yandan, Rusya’ya daha net bir askeri cevap verilmediği takdirde, Moskova’nın bunu zayıflık olarak okuması da muhtemeldir.” şeklinde konuştu.

Rusya’nın, buna benzer sinyalleri Batı Gürcistan’da, Suriye’de ve bir ölçüde İran ile sürdürülen nükleer pazarlıkta verdiğini söyleyen Dilek, şöyle devam etti: “Bu özgüven, Polonya ve diğer Sovyet cumhuriyetlerinin de korktuğu sonuçtur. Bu durum, kolaylıkla Rusya’yı daha cesur hamleler yapmaya, güvenlik kemerini daha da güneye çekmeye sevk edebilir. Bu halde de NATO kendi varlık amacını gerçekleştiremeyecektir. Şu anda dahi yaşadığı meşruluk krizini derinleştirerek üye ülkelere güvence sağlayamayacaktır. Rusya’yı, Avrasya kıtasında sınırlamak için kurulan bu askeri/politik yapı böylece içerisinden zayıflayacak ve de aradığını bulamayan Rusya’ya komşu ‘küçük’ ülkeleri ‘eski patronları’ olan Moskova ile yakınlaşmaya itecektir. Sonuç olarak da Avrupa ortak bir güvenlik hattı çizemeyen zayıf bir politik örgütlenme olarak kalacak, Rusya’nın bu refah alanı üstünde edindiği enerji kartı daha da güçlenecektir.

NATO bir şekilde yeni üyelerine Rusya önünde güvenceler sunacaktır veya sunmak zorundadır. Bu güvence olabildiğince güçlü ve yüksek sesle verilmelidir. Çünkü tarihte yaşanan tüm büyük çaplı çatışmalar taraflardan en az birisinin yanlış hesaplamasından doğar. İkinci Dünya savaşı öncesinde Lord Chamberlain Almanya’yı olabildiğince tavizlerle hoşnut tutmak isterken, sadece yakın bir gelecekte olabilecek askeri çatışmayı daha geç bir tarihe iteledi. Farkında olmadan Almanya’ya verilen mesaj İngiltere’nin düşkün olduğu ve savaşmaktan kaçındığı idi. Benzer bir mesaj Rusya’ya verilmemeli ve de gerekirse ittifakın zor kullanmaya aynı metotla yanıt vereceği en açık şekilde gösterilmelidir. Aksi halde NATO veya AB gibi Batının belkemiği olan politik/ekonomik/askeri yapılar içerisinden bölünecektir ve inanırlığını yitirecektir.”














CİHAN

Yorumlar