Diyanet: Muskadan değil Allah’tan bekleyin

Muskanın; hastalık, göz değmesi, afetten korunmak veya kurtulmak için yazılan ve insanların üzerlerine astıkları bir materyal olduğunu açıklayan Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu, "Allah’tan beklenilecek şeylerin...

Google Haberlere Abone ol
Diyanet: Muskadan değil Allah’tan bekleyin

Muskanın; hastalık, göz değmesi, afetten korunmak veya kurtulmak için yazılan ve insanların üzerlerine astıkları bir materyal olduğunu açıklayan Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu, "Allah’tan beklenilecek şeylerin muskadan beklenmesi doğru değildir." uyarısında bulundu.

Sanal alemden vatandaşların sorularını cevaplandıran Yüksek Kurul, 'Muska kullanmak dinen caiz midir?' sorusunu değerlendirdi. Korkudan, nazardan korunmak, bazı hastalıklardan şifa bulmak için dua etmenin, Kur’an-ı Kerim’den ayetler okumanın caiz olduğuna dikkat çeken Din İşleri Yüksek Kurulu, "Ayet ve dua gibi metinlerin bir şeye yazılıp, insanların bedenlerine asılması veya iliştirilmesi konusunda Hz. Peygamber(sas)'den bir rivayet yoktur. Ancak Abdullah b. Amr, Hz. Peygamber’in şöyle buyurduğunu bildirmektedir: ‘Sizden biriniz uykuda korkarsa ‘Allah’ın gazab ve azabından ve kullarının şerrinden, şeytanların vesvesesinden ve yanıma gelmelerinden, eksikliği olmayan Allah’ın sözlerine sığınırım.' desin. O takdirde, hiçbir şey ona zarar vermez.’ Abdullah b. Amr’ın da bu duayı temyiz çağına gelen çocuklarına öğretip, temyiz çağına gelmeyen çocukları için yazıp boyunlarına astığını rivayet etmiştir. Bazı fıkıh kaynaklarında Kur’an-ı Kerim’den ayetler yazılıp, muska yapılarak takılmasında sakınca görmeyen alimler bulunduğu belirtilmektedir. Bununla birlikte, muskadan medet umma, onu koruyucu olarak algılama, Allah’tan beklenilecek şeyleri muskadan bekleme gibi olumsuzluklara sebep olacaksa muska kullanılması doğru değildir. Bu bağlamda insanların duygularını istismar eden şarlatanlara karşı da uyanık olunmalıdır." değerlendirmesinde bulundu.

'DUA VE ZİKİR SESLİ Mİ YOKSA SESSİZ Mİ YAPILMALIDIR?'

Duanın, alçak sesle, hüzünlü ve tazarru ile (yalvararak) yapılmasının adaptan olduğuna hükmeden Din İşleri Yüksek Kurulu, Kur’an-ı Kerim’de, 'Rabb'inize yalvararak ve için için dua edin' ayeti bulunduğunu hatırlattı. Açıklamada şu ifadelere yer verildi: "Ancak, içtenlikle ve samimi olduğu sürece, sesli olarak da dua edilebilirse de sessiz olması daha uygundur. Hz. Peygamber bir yolculuk esnasında sesli olarak tekbir ve tehlil getirmeye başlayan bir grup sahabiye, 'Ey insanlar! Kendinize acıyın; siz ne sağıra dua ediyorsunuz ne de uzakta olan birisine. Muhakkak siz, işiten, yakın olan bir zata dua ediyorsunuz ki O sizinle beraberdir.' buyurmuşlardır."

RAMAZAN GECELERİNDEKİ DUANIN EDİLECEĞİNE YÖNELİK HADİSLER VAR

İslam dinine göre dua için mutlaka uyulması gereken özel bir zaman ve mekan tahsis edilmediğine vurgu yapan Yüksek Kurul, her yerde her zaman dua edilebildiğini şöyle açıkladı: "Akşama ulaştığınızda ve sabaha kavuştuğunuzda, gündüzün sonunda ve öğle vaktine eriştiğinizde, Allah’ı tesbih edin (namaz kılın). Göklerde ve yerde hamd O’na mahsustur.' şeklindeki ayette ibadet ve duanın gün içine yayılmasının önemi vurgulanmıştır. Bununla birlikte Kur’an ve hadislerden anlaşıldığına göre gece seher vaktinde yapılan dualar daha makbuldür. Al-i İmran suresi 16-17. ayetlerde cennetlikler şöyle müjdelenir, '(Onlar) ‘Rabb'imiz, biz iman ettik. Bizim günahlarımızı bağışla. Bizi ateş azabından koru diyenler, sabredenler, doğru olanlar, huzurunda gönülden boyun büküp divan duranlar, Allah yolunda harcayanlar ve seherlerde (Allah’tan) bağışlanma dileyenlerdir.' Bir başka ayette de şöyle buyurulmuştur; 'Onlar, geceleri az uyuyanlardı. Seher vakitlerinde bağışlanma dilerlerdi.' Ramazan gecelerinde, Arafat vakfesinde, gece vakitlerinde, ezan okunduğu ve kamet getirildiği sıralarda, farz namazların sonunda yapılan duaların kabul edileceği hadis-i şeriflerde beyan edilmiştir." CİHAN

Yorumlar