Darbecilerin hafıza problemi: Hiçbiri bir şey hatırlamıyor
Darbenin beyin takımı olduğu belirlenen ve Yurtta Sulh Konseyi'nin de üyeleri oldukları bilinen darbecilerin yargılandığı mahkemenin ilk haftası geride kaldı; ancak darbecilerden hiçbirisi kamera görüntüleri de dahil olmak üzere birçok net delile rağmen inkar yolunu seçti. Bazı darbecilerin ise hiçbir şeyi hatırlamama yöntemine başvurması dikkat çekti.
FETÖ 15 Temmuz'daki darbe girişimi sırasında, Genelkurmay
Başkanlığındaki eylemlerle ilgili, sözde "Yurtta Sulh Konseyi"
üyelerinin de aralarında bulunduğu 221 sanık hakkında açılan davada
ilk 5 gün tamamlandı. Dava, Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince,
Sincan Ceza ve İnfaz Kurumları yerleşkesindeki duruşma salonunda
görüldü. Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Oğuz Dik'in
başkanlığında 22 Mayıs Pazartesi günü başlayan duruşmalarda, 11
sanığın savunması alındı. Sanıklar, haklarındaki suçlamaları
reddetti. Sincan Ceza ve İnfaz Kurumundan jandarma komandoları
eşliğinde çıkarılan Akın Öztürk, Mehmet Partigöç, Mehmet Dişli,
Gökhan Şahin Sönmezateş ve İlhan Talu'nun aralarında bulunduğu
sanıklar, cezaevi önünde toplanan ve ellerinde Türk bayrakları
bulunan çok sayıda vatandaş tarafından protesto edildi. 15
Temmuz'un en kritik davasında ilk savunmayı, darbecilerin askeri
kanattaki bir numarası olduğu iddia edilen eski YAŞ üyesi Akın
Öztürk yaptı.
Hakkındaki suçlamaları reddeden, darbeden haberi olmadığını iddia
eden Akın Öztürk, savunmasında şunları söyledi:
"1960 darbesini, 1971 muhtırasını, 1980 darbesini, 28 Şubat
olaylarını yaşamış, milletin üzerindeki olumsuz etkilerini gören
bir asker olarak, bu darbe girişimini haklı görecek veya
destekleyecek bir kişiliğe, yapıya sahip değilim. Bu yaftayı
üzerime çiviyle çaksalar da tutturamazlar. 'Yurtta Sulh Konseyi'
isimli oluşuma dahil olmadığım gibi bu oluşumun ismini ilk defa
emniyet aşamasında polislerden duydum. Genelkurmay Başkanının
darbenin başına geçirilmesi konusunda oluşturulan ekibe
katılmadığım gibi komutanın ikna edilmesi için herhangi bir çabam
olmamıştır. Huzurda bulunan sanıkların hiçbiri benim olaya
karıştığımı, katkıda bulunduğumu, emir ve talimat verdiğimi
söyleyemez."
'VUR' EMRİ VERMİŞTİ İNKAR ETTİ
Davanın ilk gününde, Akın Öztürk'ün ardından eski Hava Kuvvetleri
Genel Sekreteri Albay Ahmet Özçetin savunmasını yaptı.
Darbe gecesi Akıncı Üssü'nde yaşananlara ilişkin açılan davanın da
sanığı olan ve Akıncı iddianamesinde, suç tarihinde albay
rütbesiyle 4. Ana Jet Üs Komutanlığında Üssün Harekat Komutanı
olarak görev yaptığı, darbe girişiminin yaşandığı gece eylemleri
gerçekleştiren şüphelilere emir ve talimat verdiği belirtilen
Özçetin, tüm suçlamaları reddetti.
Darbe girişiminde vatandaşların şehit olmasına neden olan F-16'lara
bombalama emrini veren Ahmet Özçetin savunmasında, neden "Yurtta
Sulh Konseyi" üyeliğiyle suçlandığı hakkında fikrinin bulunmadığını
öne sürerken, FETÖ'nün TSK'daki hücre yapılanmasını da iddianameden
öğrendiğini iddia etti.
Daha önceki ifadesinde Polis Özel hareket Merkezi'ndeki yol nizamiye ve bazı yerlerin vurulması talimatını verdiğini kabul eden Özçetin, hakim karşısında ise suçlamaları reddetti.
Mahkeme Başkanı Oğuz Dik'in, darbe girişiminin yaşandığı gece Akıncı Üssü'nden Ankara'yı bombalayan pilotlarla yaptığı telsiz konuşmalarını hatırlatması üzerine Özçetin, "Bu görüşmelerin net olarak bana ait olup olmadığını bilmiyorum. Görüşmelerin hangi ortamda yapıldığını hatırlamıyorum. Bu görüşmelerin bir kısmının bana ait olmadığını, bir kısmının da bana dikte ettirildiğini tespit ettim." savunmasını yaptı. Sanık Ahmet Özçetin, "'Yurtta Sulh hareketini icra ediyoruz' şeklindeki konuşma bana aitse, hangi şartlar altında bunu söyledim, bilemiyorum." dedi.
ERDOĞAN'IN BAŞYAVERİ DE İNKAR ETTİ
Davanın ikinci gününde, sanıklardan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan'ın eski Başyaveri Ali Yazıcı savunmasını yaptı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'a suikast iddiasıyla Muğla'da görülen davanın
da sanıklarından olan Yazıcı, "Benim bu işlerle ilgim olsaydı
yaverliğe seçilmezdim. İlk defa Cumhurbaşkanımızdan ayrılıyorum ve
Sayın Cumhurbaşkanı'na suikastle suçlanıyorum. Her zaman bu imkan
ve yapma kabiliyetim varken yapmıyorum da yanından ayrıldığım ilk
anda sözde suikast yapmakla suçlanıyorum, bu akla uygun gelmiyor."
şeklinde savunma verdi.
Yazıcı, Muhafız Alay Komutanı Kutsi Barış'a 15 Temmuz sabahı
kahvaltıda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın tatil yaptığı yeri söylediği
iddialarını da reddederek, sadece basında tatil yerine ilişkin
çıkan haberleri konuştuklarını, kendisine bir yer bildirmediğini
ileri sürdü.
Mahkeme Başkanı Dik'in, "Bu darbeyi kimin yaptığını düşünüyorsun?"
sorusuna Yazıcı, "Bunu beni seçen Cumhurbaşkanımıza ve beni
yetiştiren komutanlara sormak gerekir. Darbeyi kimin yaptığını 10
aydır düşünüyorum, ben de işin içinden çıkamadım. Benim bildiğim,
'Şu FETÖ'cüdür, terör örgütü üyesidir' diyeceğim bir komutan, asker
de yok." yanıtını verdi.
Muhafız Alayından ayrılırken yanına gelen ve kendisini "Emin
Yarbay" olarak tanıtan kişinin "Komutanım Antalya'ya
gidiyormuşsunuz. Ben de tatile gidiyorum, sizinle gelebilir miyim?"
diye sorduğunu ve bu kişiyle birlikte yola çıktıklarını iddia eden
sanık Yazıcı'nın bu beyanları, Muğla'da yargılanan Emin Güven'in
mahkemede verdiği savunma ile çelişti. Güven, Muğla'daki davada,
Muhafız Alayına darbe girişiminin planlandığı Ankara'daki villada
düzenlenen toplantıya katıldığı tespit edilen Özel Kuvvetler
Komutanlığında görevli Albay Fırat Alakuş ile gittiklerini,
kamelyada aralarında Yazıcı'ın da yer aldığı 10-15 kişinin
bulunduğunu, kamelyadaki masada üzerinde "Marmaris" yazan hava
fotoğraflarının bulunduğunu anlatmıştı.
SIKIYÖNETİM MESAJINDA İMZASI OLAN DA
REDDETTİ
Davanın ikinci gününde, TSK mesaj sisteminden gönderilen
sıkıyönetim belgesinde imzası olan sanık eski Genelkurmay
Başkanlığı General/Amiral Şube Müdürü Kurmay Albay Cemil Turhan da
savunma yaptı.
Turhan, "O gece çekilen mesajların hiçbirinin hiçbir kelimesi
tarafımdan yazılmamıştır. Mesajlar, benim veya şubemdeki bir başka
bilgisayarda hazırlanmamıştır. Atama listeleri tarafımdan
hazırlanmadığı gibi hazırlanmasında katkım olmamıştır. Kim
tarafından hazırlandığını bilmiyorum. İsmimin, mesajın 'yazan'
bölümünde yer almasının, bulunduğum görevden kaynaklandığını
değerlendiriyorum. Mesajlarda imzam yoktur." iddiasında
bulundu.
Emniyette daha önce verdiği ifadeyi kabul etmediğini söyleyen
Turhan, daha önceki ifadesinde, Genelkurmay Başkanlığı'ndaki
hareketliliğin artması ve Kara Kuvvetleri Komutanı Salih Zeki
Çolak'ın Kara Havacılık Komutanlığı'na gitmesi üzerine darbe
girişiminin erkene alındığını belirterek, "Mehmet Partigöç,
'tutuklamalar başlayacak, Ünsal'ı (eski Kara Havacılık Okulu
Komutanı Ünsal Coşkun) alacaklar' dedi. Bu nedenle hareket erkene
alındı." demişti.
Turhan, hakim karşısında ise darbeden önceden haberi olmadığını ve
kimseye darbeye yönelik emir vermediğini ileri sürdü.
'KARA KUVVETLERİ İMAMI' DA REDDETTİ
Davanın üçüncü gününde, FETÖ'nün "Kara Kuvvetleri imamı" olmakla
suçlanan Kara Kuvvetleri Harekat Başkanlığı Teşkilat Şube
Müdürlüğünde görevli eski Kurmay Albay Bilal Akyüz de hakim
karşısına çıktı. Akyüz, "Kara Kuvvetleri imamlığı iddiaları da
gerçekten hiçbir alakam olmayan hususlar. Bana komplo, kumpas
kurulduğunu düşünüyorum. İddia edilen toplantıya ilişkin benim
hiçbir alakam yoktur. Toplantıya katıldığıma ilişkin somut delil
yoktur ama ben nasıl oluyorsa gitmişim. Batıkent'te bir evden
bahsedilmektedir, adresini bilmiyorum ve bunu kabul etmiyorum.
Kendilerini kurtarmak için bu iddiaları dile getiren personelin
bana iftira attığını düşünüyorum." savunmasını yaptı.
Sanık Akyüz, Akıncı Üssünde park edilmiş aracında ele geçtiği iddia
edilen, el yazısıyla kaleme alınmış "İl-ilçe belediye başkanı...
Hiç canlı olmayacak. Belki de Başbakan da" şeklindeki notun da
kendisine ait olmadığını öne sürdü.
'TANKA ÇIKANI VURUN' DİYEN DE REDDETTİ
Davanın üçüncü duruşmasında, Akyüz'ün ardından sanıklardan eski 28.
Mekanize Piyade Tugayı İkinci Tabur Komutanı Kurmay Yarbay Ertuğrul
Terzi, savunmasını yaptı. Yurtta Sulh Konseyi üyeliğini reddeden
Terzi, iddianamedeki suçlamalara dayanak olarak, sadece İstanbul'da
ifade veren Yarbay Murat Yanık'ın sözlerinin bulunduğunu iddia
etti.
Savcılıktaki ifadesinde "Genelkurmay Başkanlığında terör saldırısı
olduğu gerekçesiyle desteğe gittikleri"ni söylediğini anımsatan
Hakim Dik, "Sizin güvenlik göreviniz var mı?" diye sordu. Sanık
Terzi, "Taburumun kolluk güçlerini destekleme yetkisi var.
Ankara'da 3 ilçede müdahale yetkim var." yanıtını verdi.
Mahkeme Başkanı Dik'in, 15 Temmuz'da "Türkiyem" adlı WhatsApp
grubundan "Zırhlı araçların üzerine vatandaşın çıkmasına izin
vermeyin. Çıkanı vurun, indirin." mesajı yazıp yazmadığı sorusuna
da sanık Terzi, WhatsApp grubunu kendisinin kurduğunu ancak 15
Temmuz günü hiçbir mesaj yazmadığını, sadece yazılanları okuduğunu
savundu.
Odasında yapılan aramada Ankara şehir haritası, "Çakırsöğüt 4
tabur, bin asker" ibareli not ve sıkıyönetim atama kararlarının
çıktığının belirtilmesi üzerine Terzi, Çakırsöğüt'e hiç
gitmediğini, bölgeyi bilmediğini, yazılı notun kriminal incelemesi
yapılarak, yazının kendisine ait olup olmadığını tespitini talep
etti.
'YANLIŞ YAPANLARI YANLIŞTAN DÖNDÜRMEK İÇİN...'
Davanın üçüncü gününde savunma yapan sanıklardan eski Kara
Kuvvetleri Komutanlığı (KKK) Harekat Başkanlığı Kuvvet Geliştirme
ve Teşkilat Daire Başkanı Tuğgeneral Erhan Caha da hakkındaki
suçlamaları reddetti.
Darbe girişiminin ardından tutuklanan ve gözaltına alınınca
ağladığı görüntüler ortaya çıkan ve ağabeyine "Yaptım bir hata.
Allah affetsin" mesajı attığı tespit edilen Caha, iddianamede yer
alan, Yurtta Sulh Konseyi üyesi olduğu ve darbe planı ile
organizasyonların yapıldığı toplantılara aktif olarak katıldığı
yönündeki iddianın gerçek dışı olduğunu öne sürdü.
Cuntacılar Ali Kalyoncu, Bilal Akyüz ve Mehmet Partigöç ile
irtibatını ise doğrulayan Caha, söz konusu görüşmelerin olayların
daha da büyümesini önlemeye yönelik olduğunu savunarak, "Bu
görüşmeler, yanlışa ortak olunmaması gerektiği, birliklerin
çıkartılmaması, halka zarar verilmemesi şeklinde, ana teması bu
olan konuşmalardır. Bu yanlışı yapanları yanlıştan döndürmek için
Ali Kalyoncu ile de Bilal ile de görüştüm." dedi.
GENELKURMAY BAŞKANI 'ÜRKÜTÜCÜ' DEMİŞTİ
Davanın dördüncü gününde, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi
Akar'ın müşteki olarak verdiği ifadesinde, alıkonulduğu sırada,
"Kapıdan çıktığımda tam teçhizatlı, kafasında çelik miğfer ve
silahlı bir şekilde, ürkütücü bir yüz ifadesiyle karşıma çıkan
asker dikkatimi çekti." dediği sanık eski Kurmay Albay Fırat
Alakuş hakim karşısına çıktı.
Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Salih Zeki Çolak'ın Genelkurmay
Karargahı girişinde yere yatırılarak derdest edilmesi sırasında da
olay yerinde olduğu görüntülerle tespit edilen Alakuş, hakkındaki
iddiaları reddetti.
Alakuş, "Ben ve birliğim ÖKK tarafından tevdi edilen terör
tehdidine karşı Genelkurmay Başkanlığının emniyeti için emir ve
komuta içinde harekata iştirak etmiştir. Birliğimin ve benim tuzağa
düşürüldüğüne inanıyorum. Ben ve birlik personelimin mağdur
olduğunu düşünüyorum." diye konuştu.
TRT'DE BİLDİRİ OKUNUNCA HABERİ OLMUŞ
Ev ve iş yerindeki aramada ele geçirilen belgelere ilişkin de
açıklama yapan Alakuş, aramalarda "darbe123" yazılı küçük not
kağıtları bulunduğunu kaydetti. Bunların bilgisayar şifreleri
olduğunu öne süren Fırat Alakuş, "TSK subayı olarak darbeyle yatıp
kalkmıyoruz. 1996'da bana ilk verilen telsiz kodu 'darbe' idi.
'Akılda kalan hususları şifre yapın.' denmişti. Ben de 'darbe'
kelimesini klavyede de kolay yazıldığı için bilgisayar şifresi
olarak seçtim." şeklinde savunma yaptı.
Alakuş, Darbe teşebbüsü olduğundan, TRT'de darbe bildirisi okunduğu
zaman haberdar olduğunu ileri sürdü. Mahkeme Başkanının, "Anladın
da niye sabaha kadar durdunuz orada, darbe suç değil mi,
karışmasaydın, tuzağa düşmeseydin?" sorusunu yöneltmesi üzerine
Alakuş, "Bana verilen bir görev var, ondan geriye dönüş var mı?
Darbe teşebbüsünü anladım, göreve devam ettim. Darbenin kim
tarafından yapıldığını tam netleştiremedim" iddiasında bulundu.
Başkan Oğuz Dik'in, "Gülen için ne diyeceksin?" sorusu üzerine,
sanık Alakuş gülerek, "Orada değildi, onu söyleyebilirim." dedi.
Alakuş'un gülümsemesine, şehit ve müşteki yakınları, "Tiyatro
yapıyor katil." diyerek tepki gösterdi.
'GENELKURMAY BAŞKANINI KURTARDIM'
Darbe girişiminde rehin alınan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi
Akar'ı Akıncı Üssü'ne götüren helikopterin pilotu, Kara Havacılık
Komutanlığında görevli eski Yarbay Halil Gül, Yurtta Sulh Konseyi
üyeleri arasında yer almadığını savundu.
Kara Havacılık Komutanlığında "Skorsky" tipi helikopterleri
kullanan pilotlardan sorumlu olduğunu anlatan Gül, Yurtta Sulh
Konseyi listesinde yer alanlarla darbe girişimi sırasında Marmaris
ve çeşitli yerlerde bulunan pilotlarla irtibatının bulunmadığını
ileri sürdü. Darbe girişimi sırasında kimseye emir vermediğini
iddia eden Gül, darbe girişiminde bulunulduğunu anladığında ölüm
tehdidi aldığını ve devam etmek zorunda olduğunu ileri sürdü.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ın helikoptere
getirildiğinde ellerinin bağlı olmadığını ve gözlerinin de açık
olduğunu savunan Gül, "Genelkurmay Başkanının yanında Dişli vardı.
Onun da elleri ve gözleri bağlı değildi. Yanlarında Özel Kuvvetler
Komutanlığı personeli vardı. Helikoptere bindirdiler. Ben
Genelkurmay Başkanını kurtardım. Ben hep emir komutanın onda
olduğunu düşündüm." dedi.
Gül, darbenin planlamasının yapıldığı toplantılara katıldığına
yönelik iddiaları da reddetti.
'GÖREVİ SEMİH TERZİ'DEN ALDIM'
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik Marmaris'teki suikast
girişimini yöneten ve cuntacıların sözde atama listesinde "MİT
Başkanı" olarak görevlendirilen eski Tuğgeneral Gökhan Şahin
Sönmezateş'in odasında, el yazısı ile yazılmış bazı notlara
ulaşılmış, bu notlarda "89'da Fetullah Gülen'in Altunizade'ye
götürdüler. Tğm.lık rütbelerini Gülen'e taktırdılar" ifadelerinin
altında, GATA'da görevli bazı doktorların isimlerinin de yer aldığı
görülmüştü.
Sönmezateş, davanın dördüncü gününde yaptığı savunmasında, "15
Temmuz'dan bugüne emir komuta zinciri içerisinde olduğuna
inandırıldığım bir işin içerisinde yer aldım. Bana verilen emir
neyse onu uyguladım. Bana verilen emir Cumhurbaşkanı'nın
Marmaris'ten alındıktan sonra Ankara'ya kadar emniyetle
getirilmesiydi. 'Cumhurbaşkanını alma' emrini Semih Terzi
generalden aldım. Söylediğim her şey doğrudur. Ne yazık ki
ölmüştür, keşke ölmeseydi de kendisine sorabilseydik. Semih
Terzi'nin bu işte tepe başı olduğunu düşünmüyorum, onun da mutlaka
bir üstü vardı, onun da emir aldığı birileri vardı. Ama tahmin
ediyorum. Ben bu görevi Semih Terzi'den aldım." savunmasını
yaptı.
Mahkeme Başkanı Oğuz Dik'in, "Görevi almasaydın, gitmeseydin. Ne
samimiyetin var Terzi ile?" sorusu üzerine Sönmezateş, "Benim Zekai
Aksakallı, Yaşar Güler, Semih Terzi ve Özel Kuvvetler'de ismini
veremeyeceğim insanlarla güvene dayalı yakın ilişkim var.
Anladığınız anlamda istihbarat yapmıyoruz, farklı bir istihbarat
yapıyoruz. Benim Cumhurbaşkanı ile ilgili aldığım hiçbir istihbarat
yok, görev var. Ben, Cumhurbaşkanı'nın alınmasını kabul ettim."
dedi.
Sanık Sönmezateş, gizli tanıkların, itirafçıların etkin
pişmanlıktan yararlanma beklentisi içinde kişiler hakkında
iftiralarda bulunduklarını savunarak, şunları söyledi:
"Hakan Bıyık ve gizli tanıkların ifadelerine göre benim aynı anda
İstanbul'da bir evde, Ankara'da 2-3 evde, bir pastanede ve bir
villada bulunmam gerekiyor. İstanbul'da bazı savcılar, beni
İstanbul'da bir evde gördüğünü söyleyen kişilerin beyanlarından
vazgeçti. Toplantıya katıldığım iddia edilen villanın sağında,
solunda, sokağında, caddesinde ne kadar kamera varsa görüntülerinin
toplatılmasını, villada parmak izi araştırılması yapılmasını talep
ediyorum. Bu gizli tanıklar bir beklenti içinde ama kusura
bakmasınlar ben FETÖ'cü değilim, bu elbise benim üzerimde durmaz.
Ben herhangi bir tarikat üyesi de değilim."
Sönmezateş, Semin Terzi'nin "darbe yapacağız" kelimesini
kullanmadığını iddia ederek, "Semih Terzi, bizdeki jargonla bir
ihtilal hazırlığı yapıldığını, çarşamba günü itibarıyla ima etti.
Emir komuta zinciri içerisinde, şu anda komutanlarımız bunu kabul
etmiyorlar, böyle bir şey olmadığını ifade ediyorlar. Ama benim
bildiğim, o günkü anlayışla Genelkurmay Birinci Başkanı ve sıralı
komuta kademesinin bilgisiyle bir ihtilal yapıldığını düşündüm. Ben
görevi kabul ediyorum, stratejik olarak onlar düşünür, ben bir
askerim. Ben 'darbeciyim' demedim, darbeye katıldım, ihtilale
katıldım." ifadesini verdi.
Marmaris'te Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kaldığı otele
baskın yapan timin kendi timi olmadığını da ileri süren Sönmezateş,
"Cumhurbaşkanımızın kıl payı kurtulduğu olaydaki asıl tim kim ya bu
süreçte öğreneceğiz ya da tarihe bırakacağız." ifadelerini
kullandı.
İLHAN TALU DA REDDETTİ
Davanın beşinci günü, Genelkurmay Başkanlı Personel Başkanı
İlhan Talu ve avukatının savunmasıyla tamamlandı. Darbe girişimi
gecesi Genelkurmay Karargahındaki görüntüleri kameralara yansıyan
İlhan Talu, hakkındaki suçlamaları reddetti.
Savcılık ifadesinde, kapıyı kilitleyip, odasında saklandığını
anlatan ve darbeye katılmadığını öne süren Talu, görüntülerini
kabul etmedi.
FETÖ ile mücadele ettiğini savunan, ancak darbenin erkene
alınmasında önemli rolü olan eski general Talu, "Bir diziye bile
karışan FETÖ'nin atama listesine nasıl yer aldığı" sorusuna cevap
veremedi.
"Hayatımın boyunca paralel devlet yapılanması ile etkin mücadele
ettim, 15 Temmuz darbe teşebbüsüne katılmadım" diyen İlhan Talu,
sanıklardan eski Mehmet Partigöç'ü suçladı. Talu, "Partigöç'ün
FETÖ/PDY üyesi olduğunu bildiğimden kalkışmanın FETÖ tarafından
yapıldığını anladım. Huduti'ye, bunun bir FETÖ kalkışması olduğunu,
Genelkurmay Karargahı'nın basıldığını, odamda beklediğimi,
faaliyetin emir komuta zinciri dışında bir kalkışma olduğunu, gelen
mesajların dikkate alınmaması gerektiğini söyledim." diye
konuştu.
BİR NUMARALI SANIK FETULLAH GÜLEN
Sincan Ceza İnfaz Kurumları'ndaki mahkeme salonunda 16 Haziran'a
kadar görülecek dava, gelecek hafta sanık savunmalarıyla devam
edecek.
Davanın bir numaralı sanığı FETÖ elebaşı Fethullah Gülen, Eski
Cumhurbaşkanı Başyaveri Ali Yazıcı, Genelkurmay Başkanı Orgeneral
Akar'ın eski emir subayı Levent Türkkan ve Başbakanlık Özel Kalem
Müdürlüğü görevlisi Muhammet Uslu da sanıklar arasında yer alıyor.
Dosyada, 200 tutuklu, 9 tutuksuz sanık bulunurken, 12 sanık ise
firari durumda.
Sanıklar, bir orgeneral, üç korgeneral, dört tümgeneral, 16
tuğgeneral, 3 tuğamiral, 26 albay, 27 yarbay, 37 binbaşı, 21
yüzbaşı, kalanlar ise daha alt rütbelerde görev yapan eski
askerlerden oluşuyor.
Davada öğretmen, memur ve esnafın da aralarında bulunduğu 12 sivil
sanık da yargılanıyor.
Sanıklar, "anayasayı ihlal", "cebir ve şiddet kullanarak TBMM'yi
ortadan kaldırmaya teşebbüs", "cebir ve şiddet kullanarak Türkiye
Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs", "silahlı terör
örgütü yönetmek ve üyesi olmak" suçlarının yanı sıra darbe girişimi
kapsamında Türkiye'de işlenen "Cumhurbaşkanına suikast", "250
vatandaşı şehit etme", "2 bin 735 vatandaşı öldürmeye teşebbüs" ve
"üst düzey komutan ve devlet yöneticilerinin hürriyetini sınırlama"
suçlarından da yargılanıyor.
Yorumlar