Çini çiftliği kurdular, dünyaya çini satıyorlar
Bursa Ovası’nın en değerli alanlarından Yeniceabat köyünde 24 dönümlük arazide kurulan çiftlik evini çini atölyesine dönüştüren sanatçılar, dünyaya çini satıyor.
Bursa Ovası’nın en değerli alanlarından Yeniceabat köyünde 24
dönümlük arazide kurulan çiftlik evini çini atölyesine dönüştüren
sanatçılar, dünyaya çini satıyor. Çiftlik evine giren toprak
şahmeran, keçi, frig kazı, nar şeklinde çini olarak çıkıyor ve
piyasaya sürülüyor.
Şebnem ve Turgut Tuna çifti, 2010 yılında Yeniceabat’taki çiftlik
evinde kurdukları Çini Çiftliği’nde 12 kişiyle üretim yapıyor.
Çininin yolculuğunu Cihan ekibine uygulamalı olarak anlatan Şebnem
Tuna, seramik yapmaya 20 yıl evvel 18 Mart Üniversitesi Seramik
Bölümü'ne girdiğinde başlamış. Daha sonra Uludağ Üniversitesi’nde
resim eğitimi alan Şebnem Tuna, eşi ünlü çini sanatçısı Turgut Tuna
ile birlikte 2005 yılında İznik’te atölye kurmuş. Tuna, “İznik’te
kültür araştırmaları yaptık, kazılardan çıkan çini buluntuları
değerlendirdik. Bunları inceleyerek orijinallerine en yakın biçimde
yaparak işe başladık.” diye konuştu.
‘Günümüzdeki insana çiniyi nasıl tanıtabilir ve daha çok nasıl
sevdirebiliriz’ üzerine araştırmalar yaptıklarını anlatan Tuna,
şöyle devam etti: “Orijinalleri gibi replikalar, gelenekten hareket
ederek yeniliği olanlar bir de yepyeni örnekler yaptık. Bu, meslek
konsantrasyonu gerektiriyor. Çok emek ve bilgi isteyen bir meslek.
Yeni tasarımlarımızı tetikleyecek mekana ihtiyaç duyduk. Burası,
eşimin ailesinden kalan araziydi. Kapalı 6 dönümlük, açık 24
dönümlük arazi içerisinde kuruldu bu çiftlik. 2010 yılında 12
kişilik ekiple çiftliğimizi kurduk. Burada her aşamasını yaparak
çiniyi üretiyoruz. Atölyemize toprak olarak giriyor, bitmiş ürün
olarak çıkıyor.”
Şebnem Tuna, Rusya’ya Suudi Arabistan, ABD, İspanya, İtalya,
Yunanistan gibi dünyanın dört bir tarafına ürün gönderdiklerini,
yurt içinde ise mağaza zincirlerine ürün verdiklerini ifade
ederken, 400 çeşit ürün ürettiklerine işaret etti.
"VERGİ YÜKÜMÜZ NE YAZIK Kİ YÜKSEK ORANLARA ÇIKIYOR"
Osmanlı Devleti döneminde çini yapımına saray yönetiminin sponsor
olduğuna dikkat çeken Şebnem Tuna, şöyle konuştu: “Kayıtlardan;
Osmanlı döneminde 20 santimetre uzunluğundaki bir karonun fiyatı
bir koyun fiyatına denk geliyormuş. Bugün bu fiyatlara satmak çok
zor. Bunun nedeni yarı değerli bir taş olan kuvarsın
şekillendirilmesinin son derece zor olmasıdır. Orijinaline yakın
bir şey yapmak istiyorsanız matematik, fizik, kimya çok iyi
bilmelisiniz. 10 ürün yaparsınız ama 3-4 ürün alırsanız kendinizi
şanslı hissedersiniz ama bunu alıcı bilmez. En önemli sorun yüksek
vergiler ödememiz. Bir mücevher aldığınızda vergi vermezken, burada
cevherden mücevhere büyük uğraşlarla yaptığımız ürün için çok
yüksek vergiler üretiyoruz. Kendi çabalarımızla ayakta kalmaya
çalışıyoruz. Yüzde 18 KDV ödüyoruz, stopaj ve gelir vergisiyle
birlikte vergi yükümüz ne yazık ki yüksek oranlara çıkıyor.”
Şeftali, armut bahçeleri arasında tümüyle çini yapımına konsantre
olduklarını belirten Tuna, “Kültür ürününü layıkıyla usulüne uygun
büyük araştırmalarla yapmaya çalışıyoruz. Çok okumak gerekiyor.
Farklı müzelere gidip orijinallerini incelemeye çalışıyoruz. Çok
denemeler yapıyoruz. Bu ortam da bize çok destek oluyor.” diye
konuştu.
TOPRAK, BU EVDE ÇİNİ OLUP ÇIKIYOR
Şebnem Tuna, çini çiftliğine giren toprağın, atölyeden çini olarak
çıktığını söyledi. Tuna, çininin aşamalarını şöyle anlattı:
“Toprağı; önce kendi özel reçetemizdeki oranlara göre değirmende
öğütüyor sonra da karıştırıcıya alıyoruz. Şekillendirme aşamasından
sonra rötuş, astarlama ve ilk pişirim için fırınlıyoruz. 950 derece
civarında pişen ürün dekorlanmak için desen bölümünde çizilip
boyanır. Ardından sırlanarak tekrar 950 derece civarında ikinci kez
pişirilir. Bu süreç, yapılan forma göre değişse de yaklaşık 3-4
hafta sürmektedir.” Çini çiftliğinde üç yıldır çalışan Sermin Sürer
de doğal ortamda çini üretmenin ayrıcalık olduğunu söyledi.
CİHAN
Yorumlar