Casusluk davasının hakimleri görevden alındı

Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu 2. dairesi, İzmir'deki casusluk davasında Zafer Kılınç ve Serdar Ergül'ü görevden uzaklaştırdı.

Google Haberlere Abone ol
Casusluk davasının hakimleri görevden alındı

Kamuoyunda askeri casusluk davası olarak bilinen gizli bilgi ve belge bulundurma soruşturmasında, aralarında muvazzaf askerlerin de bulunduğu 357 sanık hakkında dava açıldı.

49'u muvazzaf asker toplam 93 kişi tutuklandı. Davanın görülmesine, İzmir 12'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde 16 Nisan 2013'te başlandı. Sanıklar, iddianamenin temel aldığı 'Pandora' veri tabanının ve diğer ele geçirildiği iddia edilen dijital imajların, usule ve hukuka uygun şekilde ele geçirilmediğini, komploya maruz kaldıklarını iddia etti.

Özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasından sonra İzmir 5'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam eden davada tutuklu sanık kalmadı. Bilirkişi heyeti de incelemelerinden sonra, delillerin gerçek olmadığı raporu düzenledi. Mahkeme, savcının mütalaa vermesi için duruşmayı, 15 Şubat tarihine erteledi.

AVUKATLAR, HSYK'YA MÜRACAAT ETTİ

Dava devam ettiği sırada, sanıkların avukatları da ilk olarak soruşturmayı yürüten savcı ile tutuklama kararlarını veren hakim hakkında HSYK'ya şikayette bulundu. Başvuruları inceleyen HSYK 2'nci Dairesi, soruşturmayı yürüten savcı Zafer Kılınç ile tutuklama kararlarını veren Hakim Serdar Ergül'ü açığa aldı.

UZAKLAŞTIRMA GEREKÇELERİ

HSYK 2. Dairesi'nin 5'e karşı 2 üyenin karşı oyuyla aldığı kararın gerekçesinde, cumhuriyet savcısı Zafer Kılınç'ın, "İzmir askeri casusluk davası" olarak bilinen ve yargılaması halen İzmir 5. Ağır Ceza Mahkemesinde devam eden dosyanın soruşturma sürecinde usul ve yasaya aykırı işlem tesis ettiği belirlendi.

Kılınç'ın, eski Donanma Komutanı Nusret Güner ve kızıyla ilgili doğruluğu tespit edilmeyen dijital belgeler içinde yer alan fişleme kayıtlarını hazırladığı belirtilen kişiler hakkında tahkikat yapmadığı anlaşıldı.

Savcı Kılınç'ın, Nusret Güner ve kızının, iddiaları reddetmelerine, doğrulayıcı hiçbir delil bulunmadığını söylemelerine ve şikayetçi olmalarına rağmen, "kamuoyunun yakından tanıdığı bir komutanı toplum nazarında itibarsızlaştırma adına kendisi ve kızıyla ilgili yapıldığı öne sürülen fişleme kayıtlarını sansürsüz ve bütün detayıyla iddianameye geçirdiği" de belirlendi.

Davanın diğer sanıkları hakkındaki fişleme kayıtlarını doğruluğunu tahkik etmeden iddianameye yazarak, tarafların itibarsızlaştırılmasına neden olduğu gerekçesiyle de açığa alınmasına karar verilen savcı Kılınç'ın ayrıca, "yürüttüğü soruşturma çerçevesinde bulaşıcı hastalık taşıyan eskort kızlarla ilişkisi olduğu iddia edilen şüpheliler hakkında, bu konunun sabit olduğunu belirleyen bir mahkeme kararı bulunmamasına, görevi dahilinde olmamasına ve kanunda, usulde yer almamasına rağmen kurumlara müzekkere yazarak 'özel hayatın gizliliği' hakkını ihlal ettiği" de tespit edildi.

Savcı Kılınç, diğer bazı sanıklar ve şüphelilerin özel hayatlarına ilişkin konuşma ve mesajlaşmaları, atılı suç ile bağlantısını ortaya koymadan iddianame içine alarak "özel hayatın ifşasına" neden olması da görevden uzaklaştırılması için gerekçe sayıldı.

Kılınç, soruşturma sırasında, 3 askeri hakim hakkında, Milli Savunma Bakanlığından soruşturma izni almadan doğrudan soruşturma yürütmesi, ağır cezalık suç üstü hal olmamasına rağmen bu askeri hakimlerin evlerinde arama yapılması konusunda hukuksuz talimat vermesi gibi nedenlerle de görevden uzaklaştırıldı.

HAKİM ERGÜL'ÜN UZAKLAŞTIRILMA NEDENİ

Davaya bakan İzmir Hakimi Serdar Ergül'ün de mesleğin şeref ve onurunu bozan ve mesleğe olan genel saygı ve güveni gideren nitelikte eylemde bulunduğu belirlendi.

Ergül'ün, usulsüz olduğu belirtilen iletişimin tespiti kararlarının bir kısmını karara bağlaması ve şüpheli avukatlarının dosya içeriğini inceleme yetkisinin kısıtlanması kararının kaldırılması taleplerini, Ceza Muhakemesi Kanunun açık hükmüne rağmen, cumhuriyet savcısının görüşünü almadan karara bağlaması da görevden uzaklaştırma gerekçeleri arasında sayıldı.

DAVANIN GEÇMİŞİ

TMK 10. maddesiyle görevli savcı Zafer Kılınç'ın "askeri gizli bilgi ve belgeleri ele geçirme, bulundurma" suçlamasıyla 49'u muvazzaf asker 357 kişi hakkında hazırladığı iddianamede, sanıklar için 2 yıl ile müebbet hapis arasında değişen cezalar istenmişti.

İddianamede adı geçen 831 mağdurdan, aralarında devlet memuru, asker ve MİT mensubunun da bulunduğu çok sayıda kişinin suç örgütü tarafından fişlendiği iddia edilmişti.

Örgüt lideri olduğu iddiasıyla suçlanan marina işletmecisi Bilgin Özkaynak ile Narin Korkmaz hakkında "suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, kişisel verileri kaydetmek, devletin güvenliğine ilişkin belgeleri temin etmek" suçlarından müebbet ve dokuzar yıl, sanıklar arasındaki Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı Koramiral Veysel Kösele hakkında da "suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olmak, yasaklanan bilgileri temin etmek" suçlamasıyla 2 ila 6 yıl hapis cezası talep edilmişti.

İzmir 12. Ağır Ceza Mahkemesinde 16 Nisan 2013'te görülmeye başlanan davada bugüne kadar 44'ü Bursa 6. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından olmak üzere tutuklu 69 sanık tahliye edilmişti.

Özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasına ilişkin düzenlemenin ardından davanın İzmir 5. Ağır Ceza Mahkemesinde görülmesi kararlaştırılmış, 5'i asker 10 tutuklunun da bu mahkemece tahliye edilmesiyle 357 sanıklı davada tutuklu kalmamıştı.

Milli Savunma Bakanlığının 20 Ekim 2014'te görülen duruşmadaki müdahillik talebi, "suçtan zarar görme ihtimali bulunduğu" gerekçesiyle kabul edilmişti.

Yorumlar