Bursalı işadamları ve STK’lardan tepki: Hükümet nefret söylemini bırakmalı
Yolsuzluk ve rüşvet operasyonu sonrasında yargıyı baskı altına almaya ve halkı kutuplaştırmaya yönelik açıklamalara Sivil Toplum Kuruluşlarından (STK) tepkiler gelmeye devam ediyor.
Yolsuzluk ve rüşvet operasyonu sonrasında yargıyı baskı altına
almaya ve halkı kutuplaştırmaya yönelik açıklamalara Sivil Toplum
Kuruluşlarından (STK) tepkiler gelmeye devam ediyor. Bursa’da, 35
işadamı ve sivil toplum kuruluşu temsilcisi, hükümet eliyle devlet
sisteminin alt üst edildiği bir ülkenin, dış yatırımcıya cazip
gelmeyeceğini, yerli üreticilerin de kendilerini güvende
hissedemeyeceğini ifade etti. STK’lar adına açıklama yapan Bursa
Girişimci İş Adamları Derneği (BUGİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Ali
Fuat Er, “Değerli hükümet yetkililerinin halkı kutuplaştırıcı,
birbirine düşman edici, nefret söylemini bir kenara bırakarak,
toplumun tüm katmanlarını kucaklayacak bir açılımı başlatmasını,
ülke sevgisinden kaynaklanan endişe ve kaygılarımızı
değerlendirmesini bekliyor.” dedi.
Almira Otel’de 35 STK temsilcisinin
katıldığı basın toplantısında konuşan Ali Fuat Er, parti tüzüğünde
'Yolsuzluklarla mücadele için başsavcılıkların yetkilerinin
artırılacağı' vaadi bulunan bir hükümetin, dört bakanın istifasına
yol açan yolsuzluk ve rüşvet soruşturmalarını örtbas etmek için
ilgili savcılara baskı yapmasını ve hepsinin görevden el
çektirilmesini üzüntüyle karşıladıklarını söyledi. Emniyet ve
yargıdaki tasfiyelerin yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarını
karartmaya yönelik adımlar olduğu vurgulayan Er, 12 Eylül ve 28
Şubat dönemlerinde bile olmadığı kadar kıyıma girişilmesini,
binlerce polis, polis müdürü, maliye ve yargı mensubunun hiçbir
soruşturmaya tabi tutulmadan, fütursuzca görevden alınmalarını bir
akıl tutulması olarak hayretle karşıladıklarını kaydetti.
“PARALEL DEVLET SÖYLEMİ, SİYASİ BİR
PROPAGANDA”
Ani görevden almaların hangi verilere göre
yapıldığını soran Er, şöyle konuştu: “Eğer bu işlemler bir takım
fişlemelere dayanıyorsa, hükümetin anayasal suç işlediği anlamına
gelecektir. Bulundukları kamu kurumunda amirlerini dinlemeyen bir
kısım bürokrat, memur, amir varsa bu kişilerin somut delillerle
yargıya intikal ettirilmesi gerekir. Aksi takdirde, sürekli
tekrarlanan 'Paralel Devlet' söyleminin siyasi bir propaganda amacı
taşıdığı düşünülecektir. Bu durumun toplumsal bir ötekileştirmeye
sebep olacağını üzülerek belirtiriz. Toplumu birleştirme görevi
olanların, vatandaşlarını ‘örgüt, karanlık çete, haşhaşi’ gibi
nefret söylemleriyle ayrıştırmaya çalıştığı, ‘yargı cuntası,
paralel yargı’ gibi isnatlarla dev bir yargı camiasını baskı altına
almayı, zan altında bırakmayı, devlet aklıyla telif
edemiyoruz.”
“TÜSİAD VE TUSKON’A YAPILAN TEHDİT
YATIRIMCILARI ÜRKÜTÜR VE KAÇIRIR”
“Yürütmenin yargıyı kilitlediği, hükümetin
yolsuzlukların üzerine gitmeyi değil, bilakis yolsuzlukların
üzerini örtmeyi hedef aldığı bir ülkede ekonomik istikrardan söz
edilemez” diyen Er, şöyle devam etti: “Özellikle ülkemiz
ekonomisinin lokomotifi olan TÜSİAD ve TUSKON gibi dev ekonomi
aktörlerine yapılan tehdit ve ithamlar, yerli ve yabancı sermayenin
yatırımcılarını ürküteceği ve kaçıracağı açıktır. Hükümet eliyle
devlet sisteminin alt üst edildiği bir ülke ne dış yatırımcıya
cazip gelir ne de yerli üretici kendini güvende hisseder. Hak
aranamayan ya da hakları hukuk teminatı altında muhafaza edilemeyen
bir ülkede küresel sermaye durmaz. Sonunda ülke ekonomik olarak
yalnızlaşır ve içine kapanır. Ekonomik sarsıntı, borsanın düşmesi,
dövizin yükselmesi ve faize müdahale gibi argümanlar demokrasisi
sekteye uğrayan ülkelerde daha büyük kırılganlığa yol açar.
Amerikan Merkez Bankası (FED), tahvil alımlarını azaltacağını, 22
Mayıs 2013'te açıkladığında Türkiye bundan en fazla etkilenen ülke
oldu. Buna mukabil son dönemde ortaya çıkan yargı bağımsızlığının
zarar göreceği endişesi, mevcut kırılganlığı daha da artırdı. Bütün
bu endişelerin yanında komplo teorileri ve dış güçler söylemi
Türkiye'yi dünya önünde ekonomik yönden güvenli bir liman olma
iddiasından hızla uzaklaştırmaktadır.”
“NEFRET SÖYLEMİ BİR KENARA BIRAKILMALI”
Toplumun saygı duyduğu kanaat önderleri
hakkında ‘yalancı peygamberler, sahte veliler, içi boş, kalbi boş,
zihni boş âlim müsveddeleri’ gibi söylemlerin, toplumda
kutuplaşmaya sebep olduğunu belirten Er, sözlerini şöyle tamamladı:
“Büyük ümitlerle desteklediğimiz, demokratik adımlarını
alkışladığımız, değerli hükümet yetkililerinin halkı
kutuplaştırıcı, birbirine düşman edici, nefret söylemini bir kenara
bırakarak, toplumun tüm katmanlarını kucaklayacak bir açılımı
başlatmasını, ülke sevgisinden kaynaklanan endişe ve kaygılarımızı
değerlendirmesini bekliyor.”
Konuşmasının ardından soruları cevaplayan
Er, AK Parti’yi daha önce ‘koşulsuz’ destekledikleri söylemine
karşı çıkarak, partileri değil doğru buldukları projeleri
desteklediklerini vurguladı.
“TÜSİAD BAŞKANI'NIN YAPTIĞI DEMOKRATİK BİR
TEPKİDİR”
Bir soru üzerine, Başbakan'ın, TÜSİAD
Başkanı Muharrem Yılmaz’a ‘Vatan haini’ benzetmesiyle tepki
göstermesini eleştiren Er, şunları kaydetti: “Bize göre ortaya
konan tamamen demokratik bir tepkidir. Türkiye’nin en fazla
ihracatını, en fazla cirosunu yapan iş dünyasının başındaki
isimdir. Elbetti uyarıları olacaktır, tedirginliklerini dile
getirecektir. Fakat bu uyarıları, en ufak tepkiyi ‘vatan hainliği’
ile susturursanız, bu uyarıların arkası gelmeyecektir. Ya bu
uyarılar gelmesin diye adılar atarsınız ya da bunlar geldiğinde en
fazla nezaketen, ‘ben bu fikre katılmıyorum’ dersiniz. Ama her
fikri ‘vatan hainliği’ ile suçlarsanız düşünce özgürlüğünden, ifade
özgürlüğünden bahsedemezsiniz.”
“BANK ASYA’YA YAPILAN BAŞKA BİR BANKAYA
YAPILSAYDI BATARDI”
Bank Asya’nın batırılmaya çalışıldığını ve
insanların kollarındaki bilezikleri bile çıkartıp bankaya
yatırdığını hatırlatan Er, bu operasyonunu başka büyük bir bankaya
yapılması halinde yerle bir olacağına dikkat çekti. Er, sözlerini
şöyle sürdürdü: “Bank Asya’nın tabanı olduğu için biraz daha
rahattı. İnsanlar Bank Asya’yı ayakta tutuyorlar, tutacaklar. A101
hisselerinin satılması ve Yönetim Kurulu üyelerinin sermaye
artışına gitmesi Bank Asya’yı 5. büyük banka yaptı. Yani şuan
Türkiye’nin 5.büyük bankasının batırılması operasyonunu
konuşuyoruz, bu kadar acı verici bir şey olabilir mi? Bunun
oluşturacağı vakumu düşünün. 2001’de İhlas Finans battığı zaman
bütün finans kurumları ve bankalar sıkıntı yaşadılar. Fakat böyle
bir yola gidiliyor. Bu da hükümetin Hizmet hareketine yönelik
yaptığı bir akreditasyon.”
“HER ŞEY BAŞBAKAN'IN İKİ DUDAĞININ
ARASINDA”
Bir gazetecinin, “Bu süreç nereye kadar gider?” şeklindeki bir soru
üzerine Er, şunları dile getirdi: “Nereye kadar gider inanın
bilmiyoruz. Açıklamamızın sonunda dediğimiz gibi, değerli hükümet
yetkililerinin halkı kutuplaştırıcı, birbirine düşman edici, nefret
söylemini bir kenara bırakarak, toplumun tüm katmanlarını
kucaklayacak bir açılımı başlatmasını, ülke sevgisinden kaynaklanan
endişe ve kaygılarımızı değerlendirmesini bekliyoruz. Bu işin
bitmesi sayın başbakanın iki dudağının arasında bu çok da zor
değil. Bunu derken, sayın başbakan bu öteleştirici, itham edici
söylemlerini bırakıp, biraz daha halkı kırmadan yürünebilirse
ortalığın biraz daha sütliman olacağını düşünüyorum. Biliyorsunuz
Hocaefendi Sayın Cumhurbaşkanı'na bir mektup yazdı, ondan sonra
Sayın Başbakan da kendisine gelmemesine rağmen yorumlar yaptı.
Ondan sonra Hocaefendi sustu zaten, konuşmuyor. Ama biz bir aydır
hala atılmadık iftira, söylenmedik yalan, yine hükümetin başındaki
insanlardan duyulmadık hakaret, haşhaşiliğimiz vesairemiz kalmadı.
İki dudağının arasında derken de bu gerilimin indirilmesi adına
sayın başbakanın adım atması adına söylüyorum.”
“DOLARDAKİ YÜKSELİŞ İŞ DÜNYASINI
ZORLUYOR”
Şuanda, paralel devlet, haşhaşilik, boş
alimlik gibi hemen her şeyin konuşulduğunu ancak bunların göreceli
ithamlar olduğunu hatırlatan Er, rüşvet ve yolsuzluk konularının
ise elle tutulur somut delilere dayanmasına rağmen konuşulmadığının
altını çizdi. Son olarak dövizdeki artışa değinen Er, “Doların
yükselmesini de değerlendiren Er, “Doların yükselmesi, sayın
başbakan tarafından ısrarla 17 Aralık’a bağlanmak isteniyor ama
aklıselim bakanlar bunun böyle olmadığını ABD’nin aldığı kararla
ilgili olduğunu söylüyor. Burada çok zorlanan derneğimizden
işadamlarını biliyorum. Aylık zararım 40 bin lira, 50 bin dolar,
100 bin dolar diyenler çıkıyor. Zarar etmek ayrı bir şeydir. Ama
çalışa çalışa batmak başka. Dikkat ederseniz dolarda yaklaşık 8
aydır inişli çıkışlı da olsa, çıkış trendli bir yükseliş var. Bu da
iş dünyasını olumsuz etkiliyor.” şeklinde konuştu. CİHAN
Yorumlar