Bursa Barosu Başkanı: Gözaltındaki polisleri itibarsızlaştırma çabaları var

Bursa Barosu Başkanı Ekrem Demiröz, 17 ve 25 Aralık operasyonlarını yürüten polislere yönelik düzenlenen operasyonun hukuki değil, siyasi olduğunu söyledi.Baro Başkanı Demiröz, polislere yönelik operasyonu Cihan'a değerlendirdi. Türkiye’nin,...

Google Haberlere Abone ol
Bursa Barosu Başkanı: Gözaltındaki polisleri itibarsızlaştırma çabaları var

Bursa Barosu Başkanı Ekrem Demiröz, 17 ve 25 Aralık operasyonlarını yürüten polislere yönelik düzenlenen operasyonun hukuki değil, siyasi olduğunu söyledi.

Baro Başkanı Demiröz, polislere yönelik operasyonu Cihan'a değerlendirdi. Türkiye’nin, uzun zamandır özellikle yargı boyutunda rahatsız edici ve sonuçları için kaygı verici bir süreç yaşadığını anlatan Demiröz, şunları kaydetti: "Bu sürecin rastlantı olmadığı, mevcut iktidarın hukuka bakışıyla doğrudan orantılı bir gelişme olduğunu görüyoruz. Bir başbakan düşünün ki ‘Yargı her ülkenin başının belasıdır’ desin. Ayrıca Anayasa Mahkemesi (AYM) kararlarını beğenmediğini, ona saygı duymadığını söyleyebilen bir başbakan. Ankara’daki başbakanlık binası için idari mahkemece verilen yürütmeyi durdurma kararıyla ilgili ‘Sıkıysa uygulayın’ diyebilen bir başbakan var. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nda (HSYK) yaşanılanları gördük. AYM iptal etmemiş olsaydı, Adalet Bakanı üzerinden doğrudan Başbakan'a bağlı bir HSYK yapısı oluşmuş olacaktı. İktidar halen bunun peşinde."

Sulh Ceza Mahkemeleri’nin kapatıldığını hatırlatan Demiröz, bu mahkemelerin yerine oluşturulan sulh ceza hakimliklerinin sadece tutuklamalara ve tahliyelere, yani tedbirlere ilişkin karar vereceğini ifade etti. Türkiye’de bine yakın sulh ceza mahkemesi olduğuna işaret eden Demiröz, şöyle devam etti: "Çift hakimli olan yerlerle birlikte yaklaşık bin 100 sulh ceza hakimi var. Sulh ceza mahkemeleri ortadan kaldırılıncaya kadar tedbirleri uyguluyorlardı. Diğer baktıkları davaların yanı sıra tutuklama konusunu ve sorgu işlevlerini gören mahkemelerdi bunlar. Peki ne oldu da sulh ceza mahkemelerinin bu süreci takip etmesinden rahatsız olundu ve sulh ceza hakimlikleri oluştu. Bini aşkın hakimi takip etmek, denetlemek, iktidarın taleplerine göre davranmalarını istemenin ne kadar güç olduğu ortada. Birkaç yüz hakimi denetlemek, HSYK kanalıyla görevlendirmenin diğer yapılanmaya göre son derece kolay olduğu açık. Sulh ceza hakimliklerini iktidarın tutuklama ve tahliye etmeme gibi, muhaliflere ya da engellenmek istenilen insanlara yönelik bir tehdit aracı olarak kullanılacağını hatırlatan ve bizi kaygılandıran gelişmeler söz konusu."

"OPERASYON SİYASİ"

Sulh Ceza Hakimlikleri’nin oluşmasının ardından, 17 ve 25 Aralık’taki yolsuzluk ve rüşvet operasyonunda görev yapan polislere yönelik operasyonunun başladığını dile getiren Demiröz, "Bu operasyonun hukuki değil siyasi olduğunu düşünmek için birçok sebebimiz var. Sayın Başbakan ‘İnlerine gireceğiz’ tamam peki, başka, ‘Daha başlangıç bu’ diyor. Siyasi literatüre girecek bir söz daha söyledi bu süreç için ‘Cadı avı başlatacağız’ dedi. Başbakan'ın bu sözüne bakarak, bu gelişen operasyonlara bakarak, acaba Başbakan'ın sözünü ettiği cadı avı başladı mı diye soruyorum." diye konuştu.

"ÖÇ ALMA DUYGUSUYLA MINTIKA TEMİZLİĞİ YAPILIYOR"

Balyoz, Ergenekon, Pınar Selek gibi ünlü davalarda polisin içinde olduğu yargının bazı bölümlerinin de içerisinde olduğu sahte dijital belgelerle insanların adil yargılanma haklarının ihlal edildiğinin ileri süren Demiröz, şöyle devam etti: "Bu gözaltına alınan insanlar arasında bu suçu işlemiş, bu suça karışmış olanlar olabilir. Türk Ceza Hukuku’nda cezaların şahsiliği ilkesi var. Ama siz bir grubu, bu grup kim olursa olsun, benim için değişmez, bir grubu hedefleyerek toplu tutuklamalar, toplu temizleme, mıntıka temizleme gibi bir işleme başlarsanız ben bunun hukuki değil siyasi olduğunu iddia edebilirim. İktidarın kendisine muhalif olmuş, 17 aralık operasyonlarını belki başlatmış, bakan çocuklarına ve kendi çocuğuna yönelik operasyonları takip etmiş insanlardan acaba öç mü alıyor’ diye düşünülmesi mümkün."

"TÜM YAPILANLARI CEMAATİN ÜSTÜNE YIKIP, KENDİSİ SIYRILACAK"

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın kendi yandaşlarına ‘Cemaatçi olmamanız yetmez, cemaate karşı mücadele etmiyorsanız halkımız da biz de bunu not ediyoruz’ dediğini hatırlatan Demiröz, "İktidarın tüm bu yapılanlardan haberdar olmadığını iddia etmesi, cemaat eğer bu işin içindeyse ‘paralel yapı’ diye iddia ettiği bu yapının paralelinde de bizzat iktidarın kendisi var. Tüm bunları cemaatin sırtına yıkacak, kendini sıyıracak. Böyle bir şey yok. Bunun sorumluluğunu iktidar da vermek zorunda. Kendini sütten çıkmış ak kaşığa dönüştürmesine, algı yönetimi de yetmez. Sadece bu insanlar yaşanılanlardan tedirgin oluyorlar ve Sulh Ceza Hakimlikleri’nin giderek iktidarın taleplerine göre davranma olasılığı son derece yüksek yapılanmalar olduğu konusunda büyük kaygılar taşıyoruz. Hukukla bu kadar oynamasınlar. Hukukun itibarını itibarsızlaştırmayı da başardılar belki bu bilinçli yapıldı ki tüm bu yapılanlara insanlar ses çıkarmasın. ‘Zaten hukuk mu kaldı canım, elbette her şey olur’ diyebilsinler diyedir. Tek kaygımız var; herkes adil olarak yargılansın, savunma hakları özgürce kullanılsın. Ayrıca, görünen odur ki intikam operasyonu algısını da besleyen ‘ee canım insanların elleri arkasından kelepçeleniyor, bir takım haller ediliyor’ deniliyor. Kendileri gelip teslim oluyor, görüyoruz işte. Kısacası toplumda bu insanları da itibarsızlaştırmak çabaları var." diye konuştu.

"İNSANDAN DELİLE GİDİLMEZ, TÜM ADLİYELERİ TÖHMET ALTINDA BIRAKTI"

Kanun karşısında suç işleyen kim varsa hesap vermesi gerektiğini belirten Demiröz, şunları kaydetti: "Delillerden suçlulara gidilmesi gerekiyor. Ama şimdi Başbakan ‘Bu başlangıç, daha neler çıkacak’ diyor. Savcı mı hakim mi. Bakın çok büyük kaygı içerisindeyiz, hukuku yerle bir eden bir süreç içerisindeyiz. Baro başkanı olarak iddia ediyorum kime yapılırsa yapılsın. Şu hastalıklı zihniyetten de toplumumuzun kurtulması lazım; kendi insanına yapılınca kıyamet koparıp, bizim gibi düşünmeyen karşı fikirli insanlara yapıldığında ‘oh olsun’ diyen veya en azından ses çıkarmayan çirkin zihniyetten kurtulmamız lazım. İyi olmak, kötü olmak izafi bir şeydir adil olmalıyız, adil olunmalı. Sayın Başbakan ‘Devlet koridorlarını çetelerden temizledik’ sıra adliye koridorlarındaki çetelere geldi’ dedi. Bir başbakan bunu nasıl diyebilir ve tüm adliyeyi töhmet altında bırakan bu iddiayı nasıl söyleyebilir bu tür yaklaşımların siyasi olduğunu anlamak için deliller dosyalara bakmaya gerek yok, sayın başbakanın ifadelerini takip etmek de yeterli. Bu yaklaşımı kabul etmiyoruz."

"AHMET ŞUNU YAPTI’ DİYEMİYOR, CEMAAT ÜZERİNDEN MUHALİFLERİNE SAVAŞ BAŞLATMIŞ OLABİLİR"

Devletin birliğini yasalarla alınmış yetkiyi ihlal edenlerin muhakkak hesap vermesi gerektiğini dile getiren Bursa Barosu Başkanı Ekrem Demiröz, sözlerini şöyle tamamladı: "Suçlu kim varsa elbette yargı bunların peşine düşmeli ancak bunu bir toplu hareket tüm bir kesime yönelik operasyon olarak yapılması hukuki değil siyasidir. Olasılıdır ki cemaat üzerinden tüm muhaliflerine yönelik bir savaş bile başlatmış olabilir. Ben bundan kuşkulanmaktan haklıyım. Çünkü ‘Ahmet şunu yaptı’ demiyor, delilleri toplayıp da sanığa ulaşmıyor, önce sanıkları muhtemel sanıkları topluyor. Şimdi ne olacak? Bu insanlar gözaltına alındı, yarın delil mi üretilecek? Ya da içeride kalmalarını gerektirecek inandırıcı bahaneler mi oluşturulacak bunları bilmiyorum, bunlar kaygı vericidir. Herkesin hukuk önünde eşit olduğu bir ülke istiyoruz. İktidarın taleplerine göre değil hakkın, hukukun gereklerine göre davranan hakim savcıları istiyoruz. Tarafsız ve bağımsız yargı istiyoruz. Bunun savaşını veriyor Bursa Barosu, bu savaşı da sürdürmeye devam edecek. Hiç kaygı duymayın, bir gün hepimizin hukuka güveneceği günleri hep birlikte oluşturacağız. Bu kötü günlerin aşılacağına kesinlikle inanıyorum."

CİHAN

Yorumlar