'Bugün Risale'lerin başına, yarın diğer eserlere'

Gerçek sahibi vefat etmiş ancak koruma süresi dolmamış eserlerin basımının Bakanlar Kurulu kararı ile devlet tekeline alınmasını öngören düzenleme, Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşülerek torba yasaya eklendi. Eski Kültür Bakanı...

Google Haberlere Abone ol
'Bugün Risale'lerin başına, yarın diğer eserlere'

Gerçek sahibi vefat etmiş ancak koruma süresi dolmamış eserlerin basımının Bakanlar Kurulu kararı ile devlet tekeline alınmasını öngören düzenleme, Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşülerek torba yasaya eklendi. Eski Kültür Bakanı Fikri Sağlar, “Arazi kamulaştırır gibi fikir eseri kamulaştırılmaz.” sözleriyle düzenlemeye tepki

Zaman gazetesinde yer alan habere göre; Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu'ndaki torba yasa tasarısına eklenen ve Risale-i Nurların basım yetkisinin Bakanlar Kurulu'na devredilmesinin önünü açan madde, yayın dünyasında tepkiyle karşılandı. Düzenlemeye göre, 5864 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'nun 47. maddesinde yapılacak değişiklikle Risale-i Nur gibi eserlerin basım izni devlet tekeline tabi hale gelecek. Söz konusu tasarı, sadece Risale-i Nurlar ile sınırlı değil. Düzenleme, yazılı eserlerin yanı sıra müzik eserlerinin tüm haklarının, yasal vârislere ‘münasip bir bedel' ödenerek devlete geçmesi ve hükümetin istediği kuruluşlara rant olarak dağıtmasının önünü açıyor.

Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın teklifi ile torba kanuna eklenen madde, bakanlık yetkilileri tarafından ilginç gerekçelerle savunuluyor. “Koruma süresi dolmayan (eser sahibinin vefatından sonraki 70 yıl) ancak bastırılmayan birçok önemli eser var, bu eserlerin unutulmaması, yeni nesillere aktarılması gerekiyor. Yayınevleri, yapımcılar çeşitli hukuki sebeplerle bu eserleri basamadığı için eserlerin unutulması söz konusu. Bu düzenleme de, kamu yararı adına unutulmaması gereken eserleri kapsıyor. Bu madde ile Bakanlar Kurulu önemli bir eser için, koruma süresi dolmasa da, bir karar alarak, eserle ilgili tüm tasarrufu ilgili bir kuruma verebilir. Yasal vârisler itiraz ederse, yasada belirtildiği gibi münasip bir bedel ödenebilir.” deniliyor. Düzenlemenin, özellikle müzik eserleri için yapıldığını belirten yetkililer, bestekârı-söz yazarı vefat etmiş ancak vârislerin anlaşmazlığı sebebi ile yeniden yayınlanamadığı için unutulan eserlerin olduğunu söylüyor.

Ancak maddede belirtildiği üzere, yazılı eserler de madde kapsamına giriyor. Bediüzzaman Said Nursi'nin Risale-i Nur Külliyatı ise tam olarak bu maddenin hedefinde yer alıyor. Çünkü Risale-i Nurların basımı için yaklaşık 6 aydan bu yana Kültür ve Turizm Bakanlığı bandrol vermiyor. Gerekçe olarak da başvuruda bulunan yayınevlerinin, Risale-i Nurların 5 yasal vârisinden izin almamış olmalarını gösteriyor. Düzenleme yasalaşırsa aylardır basılmayan Risale-i Nurlar için, ‘kamu yararı' gerekçesi ile çok rahat bir şekilde Bakanlar Kurulu kararı alınabilir. Bakanlar Kurulu, Risalelerin tüm haklarını Diyanet İşleri Başkanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı veya herhangi bir kuruluşa devredebilir. Maddede belirtildiği gibi yasal vârislerin ‘münasip bir bedel isteme hakları saklı kalmak kaydı' ile yasal vârislere bir miktar ücret ödenip tüm basım-yayın hakları ilgili kuruma bırakılabilir.

BAKANLIK BANDROL VERMİYOR

Kültür ve Turizm Bkanlığı, 2010’da çıkarılan bir yasa ile basılacak tüm eserlerin bandrol alımı için yasal vârislerin tamamından onay alma şartı getirdi. Risale-i Nurlar için başvuran yayınevlerine ise 2014’e kadar bandrol verildi. Çünkü Risale-i Nurlar için ‘koruma süresi bitmiştir' hükmü uygulanıyordu. 2014'te hükümetin bir kesimi hedef alan uygulamalarından Risale-i Nurlar da payını aldı. Başbakanlık İletişim Merkezi (BİMER) üzerinden gelen şikayette, ‘yayınevlerinin koruma süresi bitmediği halde bakanlıktan bandrol aldığı' ifadeleri yer aldı. Bu şikayet üzerine bakanlık, 5 yasal vârisin izni ile gelmeyen hiçbir yayınevine bandrol vermedi. Böylece çok fazla okuyucusu olan

Fikri Sağlar (Eski kültür bakanı): "Biat geleneği oluşturulmak isteniyor. Vârisleri olduğu sürece eserin kamulaştırılması çok doğru değil. Vârislerinin onayı alınmak sureti ile aynı şekilde kamu yararı olduğu düşünülüyorsa yapılabilir. Arazi kamulaştırır gibi sanat eserini, fikir eserini kamulaştıramazsınız. Eser, devletin tekelinde olamaz. Vârisler gönüllü olarak onay verirse olabilir. Ama rıza olmadan yapılması, vârise de ‘münasip bir bedel isteme hakları saklı kalmak kaydı ile’ denilerek, böyle bir uygulama yapılamaz. Bu uygulama, telif hakkının ruhuna aykırıdır. Her şeyde olduğu gibi iktidar, edebiyat alanında da tek adama biat geleneği oluşturmak istiyor. Hitler’in uygulamaları gibi.”

Ertuğrul Günay (Eski kültür bakanı): "Birçok eserin başına tekelci anlayış balyozu inecek. “Bu değişiklikle Risale-i Nurların bundan sonraki basımının devlet tekeline alınacağı gibi başka birçok eserin başına da aynı tekelci anlayış balyozunun inmesi sonucuna yol açabilir. Bu madde önerisinin düşünce özgürlüğüne ve doğrudan doğruya eser yaratanların fikri haklarına müdahale olduğunu düşünüyorum. Parlamentodan geçmeyeceğini temenni ederim ama geçerse sanıyorum ki bu düzenlemeyi Anayasa Mahkemesi de iptal edecektir.”

Attila Özdemiroğlu (MESAM Başkan Yrd.): "Varislerin mülkiyetine el konulamaz. Eserin yayınına izin vermek, eserin adını koymak ve arajmanlarına izin vermek yalnız eser sahibinin şahsına tanınmış devredilemez manevi haklardır. Eseri belli bedele ve şartlarla kullanıma sunmak ise maddi hakladır. Eser sahibinin vefatından sonra varisler maddi hakları 70 yıl süreyle kullanabilirler. Türkiyedeki sorun bu hukukun kavranamamasıdır. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın yeni bir yasa yapmasına gerek yok. Maddi haklarının varislerce kullanılmasında ise uygun ücret talep edilmeli. Bakanlığın eserler üzerindeki vesayetinin hukuki karşıtlığı olamaz. Buna gerek de yok. Bugün eski eserlerin yayınlamama sebebi, varislerin manevi hakları kullanıyor olmasıdır. Bakanlık, yeni yasayla sahibi vefat etmiş eserler üzerinde tasarrufta bulunmaya kalkıyorsa varislerin maddi mülkiyetine el koyuyor demektir ki, bu durum kabul edilemez.

Bülent Forta (MÜ-YAP Başkanı): "Telif Hakları Yasası'na aykırı. Yasal vâris olduğu halde, bu yetki vâristen alınıyorsa bu doğrudan doğruya Telif Hakları Yasası'nın özüne aykırı bir şey. İnsanların fikri mülkiyet hakkı, ölüm artı 70 yıl boyunca yasal vârislerindedir. Bu bir kamulaştırma yasası dolayısıyla ne amaçlanmak isteniyor net değil. Dünyada böyle bir uygulama yok. Bazen eserin sahibinin vârisi bulunamıyor, eser yayınlanamıyor, devletin bu noktada eseri kamuya kazandırması anlaşılabilir ama mirasçısı belli iken kamulaştırma yapılması uygun değil.”

Türkiye Yayıncılar Birliği: "Bugün Risale-i Nurlara yapılan, yarın başka eserlere yapılabilir. Metin Celal’in başkanlığını yaptığı Türkiye Yayıncılar Birliği dün bir bildiri yayınladı. Bildiride özetle şöyle denildi: “Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'ndaki bu değişiklik önerisi ‘Risale-i Nur eserlerinin basımının devlet tekeline alınması, basım izninin tamamen Bakanlar Kurulu'na verilmesi’ olarak algılanmıştır. Çünkü bir süredir Said Nursi'nin Risale-i Nur eserlerine Kültür ve Turizm Bakanlığı'nca bandrol verilmemekte ve bandrol verilmemesine sebep olarak ‘kanuni mirasçı olmamaları' gösterilmektedir.

Yayınevleri bandrol uygulamasının başladığı 2002 yılından beri yani 12 yıldır Risale-i Nur eserleri için bandrol almakta ve serbestçe basabilmekteydi. Bakanlıkça mirasçılar gerekçe gösterilerek bandrol verilmemesi nedeniyle yirmiye yakın yayınevi, eserlerin yeni basımlarını yapamamaktadır. Yayınevlerinin büyük maddi ve manevi zarara uğramasının yanında okurun Said Nursi'nin Risale-i Nur eserlerini okuması da engellenmiş olmaktadır. Bu uygulama, uluslararası sözleşmeler ve Anayasa ile korunan yayınlama özgürlüğüne aykırıdır.

Tek bir kişiye ya da esere yönelik yasa çıkartılamayacağı göz önüne alınırsa Torba yasaya eklenen bu madde ile Bakanlar Kurulu istediği eseri “kamuya mal” edebilecek, yani devletleştirebilecektir. Bugün Risale-i Nur eserlerine yönelik olarak yapılacak bu uygulamanın gelecekte başka yazarların eserlerine uygulanmasının önünde hiçbir engel yoktur. Siyasal iktidarlar bu yasa maddesi ile istedikleri eserin yayınevlerince basımına engel olabilir.

Türkiye Yayıncılar Birliği olarak söz konusu yasa değişikliğinin yayınlama özgürlüğüne aykırı olduğunu, yayıncılar ve yazarlar açısından çok tehlikeli sonuçlar doğurabileceğini düşünüyoruz. Yayınlama özgürlüğüne büyük bir darbe vuracak bu madde değişikliğinin yasa taslağından çıkarılmasını talep ediyoruz.”

CİHAN

Yorumlar