'Biz Nene Hatunlarız'

Boğaziçi Köprüsü'nde askerlerin açtığı ateş sonucu yaralanan Yasin ve Ayla Kasarcı çifti, yaşadıklarını anlattı.

Google Haberlere Abone ol
'Biz Nene Hatunlarız'
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz'daki darbe girişimine karşı koymak için çıktıkları Boğaziçi Köprüsü'nde askerlerin açtığı ateş sonucu yaralanan Yasin ve Ayla Kasarcı çifti, yaşadıklarını AA'ya anlattı.

Aslen Rizeli olan ve İstanbul Ticaret Odası'nda çalışan 43 yaşındaki Yasin Kasarcı, darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz akşamı TRT'de darbecilerin okuttukları metni duyunca çok üzüldüğünü söyledi.

Kasarcı, "darbeye hayır" demek için harekete geçmeye karar verdiğini, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "meydanlara çıkın" çağrısından sonra da ailesiyle köprüye gittiğini anlattı.
Köprüye ulaştıklarında tanklardan ateş edildiğini gördüklerini aktaran Kasarcı, "İlk başta açılan ateş karşısında eğilme gereği bile duymadık zira bizim askerimiz bize ateş etmez diye düşündük. İleri doğru yürümeye devam ettik. Ancak umduğumuz gibi olmadı. Gözümüzün önünde insanlar ölüyordu. Bu sırada yaralıların yardım çığlıklarına selalar eşlik ediyordu. Allah sanki korku denen şeyi içimizden almıştı. Vurulanları görmemize rağmen hiç tereddüt etmeden ilerlemeye devam ettik. Bu sırada eşim Ayla Hanım 'vuruldum' dedi. Bir baktım kolundan kan akıyordu. Onunla ilgilenirken sırtımın sol tarafından vuruldum. Hastanede öğrendiğime göre omurgaya çarpan mermi kaburgaları kırıp, dalağı parçalamış ve sağ tarafımda bir yerde kalmış. Vurulduğum an sinir sistemim çöktü ve yere düştüm." diye konuştu.

Kasarcı, çevredeki vatandaşların yardımıyla bir arabaya taşındığını, kız kardeşi ve eşiyle birlikte hastaneye gittiklerini ifade ederek, darbeci askerlerin yolları kapatması nedeniyle en yakındaki hastaneye ulaşamadıklarını dile getirdi.

Hastaneye gittiklerinde aldığı darbenin etkisiyle kendinden geçtiğini vurgulayan Kasarcı, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Hastanede beni ameliyat etmişler, dalağımı almışlar. Üzerimde nüfus cüzdanı olmadığı için hastanede ailem bir süre bana ulaşamadı. Eşim, kardeşlerim, dayım herkes beni aramış. Hatta eşime 'gidin bir de morga bakın, belki oradadır' demişler. Birkaç gün beni aramışlar. Bir gün kardeşim servisleri gezerken tesadüfen beni görmüş. Şu ana kadar iki büyük ameliyat geçirdim. İlk operasyonda dalağımı aldılar. Dalak ve kaburgalar parçalanmış. Son olarak da sırtımda kalan mermiyi çıkarttılar. Mermi omurgama isabet ettiği için bacaklarımda sorun var. Yürümekte zorluk çekiyorum. Allah'ın izni ve kuvvetiyle bu da çözülecek. Egzersiz yapıyorum, fizik tedavi görüyorum. Eski gücüme kavuşana kadar bunlara devam edeceğim. Doktorlar, bir ay gibi bir sürede toparlanacağımı söylüyor. Bu darbe girişimi ikinci Kerbela'dır. Kendi askeriniz, kendi tankınız size ateş ediyor. İnsanın aklına gelir mi? Köprüye gideren hiç tereddüt etmedik çünkü bizde iman gücü var, şehitlik mertebesi bizim için çok önemli. Korku hiç aklımıza gelmedi. Vurulana kadar ilerlemeye devam ettik."

Kasarcı, tedavi süreci boyunca yetkililerin kendisi ve ailesiyle çok yakından ilgilendiğini, her türlü ihtiyacının karşılandığını ve gördüğü bu ilgiden son derece mutlu olduğunu ifade etti.

 "Köprüde 'Çanakkale ruhu' ile ilerledik"

Ahmet Kasarcı'nın 34 yaşındaki eşi Ayla Kasarcı da özel bir bankada çalıştığını ve iki çocuk annesi olduğunu belirterek, o gece başta ailesi olmak üzere Türk toplumunun bir travma yaşadığını dile getirdi.

Kasarcı, darbe girişimi gecesi yatsı namazını kıldıktan sonra köprüye gittiklerini anlatarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Köprüde Çanakkale ruhuyla ilerleyeme devam ettik. Gişelere yaklaştığımızda çapraz ateşin ortasında kaldık. O sırada kolumdan vuruldum. Benimle ilgilenirken eşim de sırtından vuruldu. Ondan akan kanı görünce kendimi unuttum. Darbeciler, ambulanslara ateş ettikleri için bir vatandaşın arabasıyla onu hastaneye götürdük. Evden apar topar çıktığımız için üzerimizde nüfus cüzdanı, telefon hiçbir şey yoktu. Hastaneye gider gitmez eşimi ameliyata alıp, bizi dışarıda bıraktılar. Bu ayrılıktan sonra hastanede eşime ulaşamadım. Yoğun bakımdan morga kadar her yerde eşimi aradık. Hüngür hüngür ağlarken, doktorun biri 'hanımefendi, madem hiçbir serviste bulamadınız, dilim varmıyor ama bir de morga bakın' dedi. Morga indik oradaki manzarayı unutamıyorum, hala rüyalarıma giriyor. Eşimin orada olmadığını görünce içim rahatladı. Bu esnada bütün sülale dört koldan eşimi aradık. Kardeşi tesadüfen eşimi bulunca rahat bir nefes aldık."

Ayla Kasarcı, meme kanseri olduğunu ve tedavisinin yeni bittiğini belirterek, kanser gibi zorlu bir hastalıkla mücadelenin yarattığı travmanın üzerine son yaşadıkları olayların acılarını pekiştirdiğini söyledi.

Eşinin tedavi sürecine ilişkin de bilgi veren Kasarcı, "Omurgasında kırık oluştuğu için bacakta ağrılara neden oluyormuş. Sonra Üsküdar'da bir özel hastane bizi tüm masraflarımızı karşılama koşuluyla davet etti. 13 gün bu hastanede kaldık. Orada gördüğü bakımdan sonra eşim tedaviye cevap vermeye başladı. Doktor, 'eşinizin vücudunda 10 litre ödem var' dedi. Durumu o kadar kötüydü ki bırak kendi başına yürümesini, yürüteçle bile olsa yürüyebilir mi diye düşünüyordum. Gün geçtikçe durumu iyiye gidiyor. Bir an evvel sağlıklı haline döneceğine inanıyorum." diye konuştu.

Kasarcı, tüm yaşadıklarına rağmen bugün de o gece olduğu gibi yine sokağa çıkacağının altına çizerek, "Bu yaşadıklarımdan tekrar meydanlara çıkmam gerektiği dersini aldım. Evde oturmamalıyım. Dışarıda olmalıyım, benim yerim orada yani savunmada. Biz Nene Hatunlarız, biz Seyit Onbaşıların torunlarıyız. Biz, 'Şu Çılgın Türkler' adlı kitaptaki çılgın Türkleriz. Vatansız kalmak bence en büyük acı." dedi.

Ayla Kasarcı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan ve kızı Esra Albayrak'ın kendileriyle özel olarak ilgilendiğini belirterek, desteklerinden dolayı kendilerine teşekkürü borç bildiğini söyledi.

Yorumlar