Bediüzzaman'ın Defninde Görevli Asker: Bize 'Casus Defnedilecek' Dediler

23 Mart 1960'ta vefat eden Said Nursi, darbe sonrası bilinmeyen bir yere nakledilmişti. Nakil işlemine tanıklık eden Ahmet Çam, 'Kimin cenazesi olduğunu bilmiyorduk' dedi.

Google Haberlere Abone ol
Bediüzzaman'ın Defninde Görevli Asker: Bize 'Casus Defnedilecek' Dediler

Bediüzzaman Said-i Nursi'nin vefatının üzerinden 55 sene geçti. 23 Mart 1960'ta vefat eden Said Nursi, evvela Şanlıurfa'ya defnedildi. Ancak 27 Mayıs darbesinin peşinden cunta yönetimi, Bediüzzaman'ın naaşını kabrinden çıkarıp bilinmeyen bir yere nakletti.

1960'ın Temmuz ayında gerçekleşen taşıma işlemine tanıklık edenlerden biri, Nur talebesi Gaziantepli Ahmet Çam'dı. O çağda er şekilde vazife oluşturan Çam, 'Kimin cenazesi olduğunu bilmiyorduk. Sorduğumuzda gelen bireyin bir casus olduğunu söylediler. Tüfeklerimizi çapraz tutacak biçimde askerî arabanın içine yerleştik. Herhangi bir muhtemel saldırıya karşılık da tüfeklerimizi mermiyle doldurdular! Cenazeyi virajlı ve fazla fazla arızalı yollardan geçerek Isparta'nın bir dağına getirdik.' dedi.

İKİNCİ DEFİN OLAYINI ANLATTI

23 Mart Çarşamba günü vefat eden Said-i Nursi Hazretlerinin naaşı takribî 4 ay sonra 1960'ın Temmuz'unda öteki bir şehre taşındı. Bu zulme tanıklık eden Nur Talebesi Ahmet Çam, Isparta'da bilmedikleri bir dağın tepesine yapılan ikinci defin olayını anlattı. O çağ askerde er şekilde yurtsal hizmetini yerine getiren Ahmet Çam, yeni yerine defnedilirken Bediüzzaman'ın kimliğini kimsenin bilmediğini ve askeri araçlar ve cemseler nezaretinde gerçekleştirilen naklin giz benzeri saklandığını dile getiriyor. Çam, defnini yaptıkları bireyin kendilerine casus şekilde tanıtıldığını söylüyor. Define nezaretleri sırasında bazı gömdüklerini bilmediklerini anlatırken tarihe tanıklığını şöyle aktarıyor: 'Kimin cenazesi olduğunu bilmiyorduk. Sorduğumuzda gelen bireyin bir casus olduğunu söylediler. Tüfeklerimizi çapraz tutacak biçimde askerî arabanın içine yerleştik. Herhangi bir muhtemel saldırıya karşılık da tüfeklerimizi mermiyle doldurdular! Cenazeyi virajlı ve fazla fazla arızalı yollardan geçerek Isparta'nın bir dağına getirdik.'

'ÖLÜSÜNDEN BİLE KORKARLAR'

Çam'ın anlatımına göre, zifiri karanlık bir gecede yapılan Bediüzzaman'ın cenaze nakli bugün hala noktayı bilinmeyen son istirahatgahına taşınmasıyla son buldu. Cunta, Urfa başta olmak üzere bütün Türkiye ve İslam aleminde alaka gören Bediüzzaman'ı halktan kaçırmak istemişti. Olayın şahitlerinin dahi onu tanımasını istemediği için 'casus' yaftası ve yalanı ile tarihe kara bir kir benzeri geçen taşıma işlemini yaptı. Aradan 3 gün geçtikten sonra defnettikleri bireyin Bediüzzaman Said Nursi olduğunu öğrenen Ahmet Çam, 'Başımdan kaynar sular döküldü.' diyor. O anları yâd ederken şunları söylüyor:

'İşte bunlar İslamiyet'in ölüsünden dahi korkar. Şimdiki aklım olsa gider onun öyle bir boynuna sarılırdım ki, onu öyle bir bağrıma basardım ki...'

'CASUS GÖMDÜĞÜMÜZÜ SÖYLEDİLER'

27 Mayıs cuntası, 23 Mart 1960'da vefatının peşinden tıpkı senenin Temmuz ayında Bediüzzaman Said-i Nursi'nin naaşını defnedildiği Şanlıurfa'dan alarak uçakla ülkenin batısına taşıdı. Afyon'a uçakla getirilen naaş Isparta'da yüksek bir dağın tepesine götürülmüş ve yine toprağa verilmişti. Defnedildiğinde saatler gece yarısını gösteriyordu. Cuntanın hummalı ilgisinden korkarak yaptığı bu zulmün şahitleri içerisinde yer sektör Ahmet Çam, 55 sene sonra yaşananları anlattı. Çam, Afyon'dan aldıkları naaşı mermi dolu tüfeklerle gece ½ si Isparta'nın bir dağına ellerinde fenerlerle gömdüklerini anlatıyor. Mezara ne bir taş ne de bir işaret koyulmadığını aktaran Çam, 'Gece ½ si 2 benzeri bölüğe döndük. Subaylardan birisi geldi ve bu defin işlemiyle ilgili ağzımızdan bir şey kaçırmamız biçiminde askerliğimizin hiç bir zaman bitmeyeceğini söyleyerek bizi tehdit etti. Darbe dönemini yaşamayanlar bilemez. O bireyin Bediüzzaman Hazretleri olduğunu 3 gün sonra öğrenebildik.' diyor ve ekliyor: 'Darbe çağında İslamiyet'in ölüsünden dahi korkuyorlardı. Onun kimliğini dahi gizlediler, bize bir casusu gömdüğümüzü söylediler.'

Defin sırasında Çam, 'Ortam o kadar karanlıktı ki ellerimizdeki el fenerleri dahi aydınlatmaya zor yetiyordu. Ben tüfeklerin başında nöbetçi şekilde beklerken birkaç adım ötede arkadaşlarım bir yer kazdı, tabutu açtı ve naaşı oraya defnettiler. Gömdüğümüz yerin etrafını subaylar ve çavuşlar sarmıştı. Defin işlemi gerçekleşirken iri silahlarla önlemler alınıyordu. Karanlık bir havada defin gerçekleşti. Ne mezar taşı ne de burada kimin yattığını işaret eden bir şey konuldu.' izahatsını yaptı.

AHMET ÇAM KİMDİR?

Ahmet Çam, 1939 yılında Gaziantep'in Nizip ilçesine bağlı Yeniyazma köyünde dünyaya geldi. 20 yaşında gencecik bir delikanlıyken 24 maaş askeri vazifesini yapmak üzere Isparta'ya giden Çam'ın askerliğinin ilk sene dönümünde 27 Mayıs 1960 darbesi gerçekleşir. Aradan takribî 2 ay geçtikten sonra temmuz ayında yaşamı boyunca unutamayacağı bir hadiseye şahitlik eder. Öğle yemeği vaktine az bir zaman kala Afyon Havaalanı'na götürülen aralarında Çam'ında olduğu 12 asker ve 6 subayın ellerine ağzına kadar dolu tüfek ve mermi verilir. Ardından askeri bir vasıtaya konan cenazenin çevresine tüfekleri tetikte olacak biçimde dizilirler. Havanın kararmasının peşinden gece yarısına doğru Isparta'nın sarp yamaçlı bir dağında dururlar. Define nezaretleri sırasında bazı gömdüklerini bilmeden vazifesini yaparlar.

Kaynak: HABERLER.COM

Yorumlar