Bazen iletişim çabası olan ağlama, bazen de ağrı sinyali olabiliyor
Ağlamak, bebeğin ilk iletişim kurma yolu. Bebeklerin ağlamak dışında sıkıntılarını anlatacakları bir lisanları bulunmuyor.
Ağlamak, bebeğin ilk iletişim kurma yolu. Bebeklerin ağlamak
dışında sıkıntılarını anlatacakları bir lisanları bulunmuyor.
Bebekler ağlayarak, çoğu zaman sorununu çevresindekilere anlatmaya
çalışıyor. Ağlayan bebeklerin yaramaz ve disiplinsiz olduklarından
değil, iletişim kurma çabası içinde olduklarından bu eylemi
gerçekleştirdiğini belirten Acıbadem Bursa Hastanesi Çocuk Sağlığı
ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Bülent Öztürk, “Öncelikle bebeğin
ağlamasına neden olan bir sağlık sorunu olup olmadığı belirlenmeli.
Bazen kolik ağrısı bazen de erken diş çıkarma, bebeklerde inatçı
ağlamaya neden olabiliyor.” dedi.
Bebeklerin, çevrelerindeki strese ağlayarak tepki gösterdiklerini
ifade eden Dr. Öztürk, şu bilgileri verdi: “Durum ne kadar stres
verici olursa, ağlama da o denli uzun ve yoğun oluyor. Dolayısıyla,
eğer bebeğin anne ve babası kötü bir gün geçirmiş ise bu durum
bebeğe yansıyabiliyor. Evdeki ortam sakin olduğu zamanlar bebeğin
huysuzluğu da durumdan etkilenme oranına bağlı olarak azalıyor.
Anne babalar ilk bebeklerinde daha tecrübesiz olduklarından, ilk
bebeklerin ağlama nöbetleri daha uzun süreli olabiliyor. Bazı
günler bebeklerin ağlaması, bir iki ıkınma ya da birkaç dakika
ağlama şeklinde olurken bazı günlerde durdurması pek mümkün
olmayan, saatlerce süren ve kıpkırmızı oluncaya kadar devam eden
ağlama nöbetleri görülebiliyor.”
BEBEKLER NEDEN AĞLIYOR?
Dr. Öztürk, bebeklerin ağlama nedenlerini şöyle sıralıyor: “Kolik;
ortamın çok sıcak ya da soğuk olması ya da bebeğin altının pis
olması gibi nedenlerden kaynaklanan rahatsızlık hissi, çok fazla ve
sık ziyaretçi gibi durumların neden olabileceği yorgunluk, hastalık
ya da ağrı, bu gibi durumlarda bebeğin ağlaması değişkenlik
gösterebilir, bebeğin aç olması, annenin yediklerinin, aldığı
ilaçların, kafein ya da sigara gibi maddelerin sütün kalitesini
olumsuz etkilemesi, memede süt fazlalığı, fazla ilgi gereksinimi
olması, bebeklerin dişleri 5-11 ay arasında görünür olarak çıksa da
aslında gebeliğin 14. haftasında dişler oluşmaya başlıyor ve 2.
aydan itibaren dişler kabarıyor ve yukarı doğru hareketleniyor. Bu
da ağlamaya neden olabiliyor.”
Bazı durumlarda bebeğin, ortada bir neden yokken de ağlayabildiğini
ifade eden Dr. Öztürk, şöyle devam etti: “Anne karnı bebekler için
en ideal ortamı oluşturuyor. Burada nefes bile almalarına gerek
kalmadan tüm ihtiyaçları anında karşılanıyor. Doğduktan sonra ilk
nefesi aldıklarında akciğerleri dış atmosferle tanışıyor ve bebek
dünyaya geldiği anda ağlamaya başlıyor. Anne karnındaki konforu dış
dünyada bulamayan bebekte, bazen eve geldikten birkaç gün sonra
saatlerce süren ağlama nöbetleri görülebiliyor.”
Ailelerin, bebeklerinin ağlamaya başlaması durumunda endişeye
kapılarak soluğu doktorda alabildiğine dikkat çeken Öztürk, “Çoğu
ağlama nöbetinde bebeğin yalnızca karnı ağrıyordur ve bu anlar
bebekten daha çok anne ve babaya eziyet vermeye başlayabilir.”
yorumunu yaptı.
Dr. Öztürk, kolik ağrısı hakkında ise şunları dile getirdi: “İlk
4-6 ay bebeklerde santral sinir sitemi henüz tam gelişmediği için
bebeklerde şaşılık, çenede titreme, ürkme hareketi ve bazı ilkel
refleksler devam ediyor. Bu süre içinde kas koordinasyonu tam
sağlanamadığı için bağırsaklarda da düzensiz kasılmalar meydana
geliyor ve bu kasılmalar da kolik ağrıyı oluşturuyor. Bundan dolayı
şiddetlice ağlama görülüyor. Bu ağlama bazen bir iki ıkınma
şeklinde olabileceği gibi bazen saatlerce sürebiliyor. Ağrısız bir
bebek genellikle açken ağlarken, karın ağrısı çeken bir bebek karnı
doyurulduktan sonra ağlamaya başlıyor. Kolik bir bebeği sadece
karnı aç olduğu için ağlayan bir bebekten ayıran da tokluk sonrası
yaşadığı bu huzursuzluk oluyor. Halk arasında bu ağrı gaz sancısı
diye tanımlanıyor ama bu ağrının asıl sebebi kolik ağrısı olabilir.
Bebeğin gazı azaltıldığında kolik ağrı azalabiliyor.”
AĞLAYAN BEBEK İÇİN NELER YAPILABİLİR?
Ağlayan bebeğin aç olmasa bile emzirme pozisyonunda tutularak
rahatlamasının sağlanabileceğini vurgulayan Dr. Öztürk, şu
uyarıları yapıyor: “Bebeğinizin bezini değiştirin ya da kucağınıza
alarak gazını çıkarmaya çalışın. Eğer gaz problemi geçmiyorsa
termometrenin ucunu hafifçe makatına sokabilirsiniz ancak
bebeğinizi incitmediğinizden emin olun. Bebekler, anne babalarının
kucağındayken onların kalp atışlarını duymaktan mutlu olabiliyor.
Bebeğinizi rahatlatmak için göğsünüze yakın yatırabilirsiniz. Bazı
bebekler sallanmaktan, şarkı ya da ninni söylenmesinden, saç
kurutma makinesinin sesinden ya da arabada dolaşmaktan hoşlanıyor
ve susabiliyor. Bu durumda bebeğinizin hangi seslerle
sakinleştiğini tespit edin. Karnı ağrıyan çoğu bebek, karınları
üzerine yatırıldıklarında rahatlama gösteriyor. Bebeği kucağınızda
karnı üstü tutun, sırtına ve karnına saat yönünde masaj yapın.
Bebeğinizi hafifçe dolaştırarak sallayın. Bebeğinizi uzun süre
kucakta tutmaktan korkmayın. Tek zararı, bu durumu alışkanlık
haline getirmesi ve kucağa alınmadan susmayı reddetmesi olabilir.
Ancak kendini kötü hisseden bebeğin rahatlaması için anne baba
kucağında bulunmak faydalı olabiliyor. Bu yüzden eğer yararı
olduğunu görüyorsanız, onu kucağınıza almaktan çekinmeyin.
Bebeğiniz karın ağrısı çekiyorsa, yumuşak bir battaniyeye hafifçe
sarın. Bebeği beşiğe ya da bebek arabasına yerleştirmek de
sakinleşmesini sağlayabiliyor. Kronik ağlama gösteren bebeğiniz
için doktor kontrolünde hafif yatıştırıcılar da verebilirsiniz
ancak kendi başınıza kesinlikle ilaç kullanımına başvurmayın.”
CİHAN
Yorumlar