Baykal: Yolsuzlukları paralel uydurmalarıyla geçiştiriyorlar
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) eski genel başkanı ve Antalya Milletvekili Deniz Baykal, "hükümetin yolsuzlukları paralel devlet uydurmalarıyla örtbas etmeye çalıştığını" söyledi.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) eski genel başkanı ve Antalya
Milletvekili Deniz Baykal, "hükümetin yolsuzlukları paralel devlet
uydurmalarıyla örtbas etmeye çalıştığını" söyledi.
Baykal, İstanbul’da Bab-ı Ali toplantıları’na katıldı. Dedeman
otelde gerçekleşen toplantıya Baykal’ın yanı sıra CHP eski İstanbul
Milletvekili Mehmet Sevigen, eski Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş,
CHP Bakırköy Belediyesi Başkanı Ateş Ünal Erzen ile çok sayıda
gazeteci ve davetli katıldı.
Programda yaptığı konuşmada, hükümetin kimse benden hesap soramaz
şeklinde bir tavır içinde bulunduğunu hatırlatan Baykal, “Sonra
aman bunun tartışmalarını yapıyorlar, yargı aman kontrolümde olsun,
aman emniyet müdürü harekete geçemesin, aman savcı bilmem işte
istediği zaman istediği soruşturmayı yapamasın, valinin haberi
olsun, kolluk kuvveti aman şöyle olsun, açıp telefonu bakan adına
müsteşar kapat o dosyayı desin, içişleri bakanı oğlum ne var desin
bunlar olmuyor yani bunlar tek taraflı paralel bilmem şeyi
uydurmalarıyla bununla geçiştiremeyiz bunları” dedi.
Baykal, hükümetin "elimde iktidar var kimse benden hesap soramaz"
tutumu içine girdiğini söyledi. Yaşanan yolsuzluk olaylarının
paralel devlet uydurmalarıyla örtbas edilmeye çalışıldığını
belirten Baykal, “Yani şimdi bunun en özüyle temeliyle ilgili
sorgulamaların etkisine kendimizi kaptırıyoruz. Ve niçin oluyor bu;
elimde iktidar var kimse benden hesap soramaz, bal tutan parmağını
yalar, ekonomi, güç önemlidir, siyaset için her şey için önemlidir
ve yavaş yavaş yolsuzluk dünyasına doğru yelken açan bir iktidar"
diye konuştu.
"CUMHURBAŞKANI GEREKEN MÜDAHALEYİ YAPAMIYOR"
Devletin bu tür olaylara müdahale eden mekanizmalarının olduğunun
altını çizen Baykal, bu mekanizmaların en başında Cumhurbaşkanı'nın
geldiğini ifade etti. Cumhurbaşkanı’nın gereken müdahaleyi
yapmadığını kaydeden Baykal,”Tüm bu tabloya müdahale edecek, bu
olaylara müdahale edecek devletin mekanizmaları vardır. Türkiye’de
böyle bir mekanizma yok mu? Bu süreç niye böyle rahat işliyor?
Nedir bu mekanizmalar? Başta cumhurbaşkanı. Cumhurbaşkanlığı bu
çerçevede rejimin bu gidişatına karşısında yargıyla yürütmenin iç
içe geçmesi yolsuzluk iddialarının ortalığa saçılması karşısında
gereken etkin insiyatifleri alıyor diyebiliyor muyuz? Maalesef bunu
söyleyebilmenin imkanı yok. Ciddi bir müdahale ihtiyacı vardır ama
bu müdahale yapılamamaktadır” şeklinde konuştu.
"ESKİDEN ASKER DEMOKRASİYİ TEHDİT EDERDİ ŞİMDİ İKTİDAR TEHDİT
EDİYOR"
Türkiye’nin demokratikleşme konusunda sıkıntılı bir dönemden
geçtiğini belirten Baykal, eskiden demokrasiye, iktidara karşı
askerin tehdit oluşturduğunu, şimdi ise iktidarın tehdit
oluşturduğunu savundu. Baykal, “Demokratikleşme dönemlerimizin en
sıkıntılı dönemlerine girdik. Yani demokrasiyi asker tehdit ederdi,
artık o aşıldı. Şimdi demokrasiyi siyasetçiler tehdit ediyorlar.
Demokratik kurumları, süreçleri, mekanizmaları işletmiyorlar,
saptırıyorlar rejimi sıkıntıya sokuyorlar. Yani bu da demokrasi
eskiden iktidara meydan okuyarak, iktidara karşı çıkarak tehdit
edilirdi asker hamlesiyle e şimdi iktidarın içinden demokrasinin
tehdit edildiğine tanıklık ediyoruz. En güçlü tehdit de belki bu ve
bu tehditi yapanlar da halktan güç alıyoruz, millet bizi
destekliyor söylemiyle bunu meşrulaştırmaya çalışıyorlar. Böyle bir
meşrulaştırma olamaz ama bu bir siyasi kriz yaratıyor. İşte bunu
kırmak lazım. Demokrasinin güvencesi son tahlilde vatandaşın
kendisidir” şeklinde konuştu.
"YOLSUZLUĞUN BULUNDUĞU, ADALETİN TAHRİP OLDUĞU BİR SİSTEMDE
DEMOKRASİDEN BAHSEDİLEMEZ"
Yolsuzlukla adaletin bir arada olamayacağını söyleyen Baykal, böyle
bir sistemde demokrasiden bahsedilemeyeceğini ifade etti. Baykal,
“Türkiye’de neden adalete müdahale ediliyor? Bunu sorguladığımız
zaman iki aşamalı bir şey ortaya çıkıyor. Önce Türkiye’nin siyasi
dengesini, yeni yapılanmasını ortaya koymak için Türkiye kendisiyle
bir hesaplaşma sürecine sokuldu. Kendi temel kurumlarıyla, silahlı
kuvvetleriyle aydınlarıyla bir iç muhasebeyle geçmişte yaşanan iç
sıkıntıların muhasebesinin yapılması, hesabının sorulması sürecine
yargı üzerinden yönelme çabası sergilendi. Bunu yapanlar bir süre
sonra bunun kabul edilemez olduğunu söylediler ve yeniden
yargılanma ihtiyacını dile getirmeye başladılar. Bir yandan da daha
vahim, daha tehlikeli ülkenin içine girdiği ağır yolsuzluk
tablosundan kaynaklanan yargıya yönelik ilgi tablosu var. Yolsuzluk
giderek kronikleşmeye başladı. Ve bugün geldiğimiz noktada iş iyice
çığrından çıkmaya başladı. Kontrol edilemez noktaya işler gelip
dayanmıştır. Yolsuzluk meselesi sadece bir etik ahlaki moral
değerin ihlal edilmesi açısından önemli olmakla kalmıyor; elbette o
açılar önemli. Yani yolsuzluk yapmak, hak edilmemiş bir kazanca
tasarruf etmek, devlet gücünü kullanarak hak etmediğin halde bir
imkan sağlamaya üretmeye çalışmak ayıptır yanlıştır. Ama olay
bundan ibaret değil. O ayıp işlemeye başlayınca o doğallaşınca o
varolmaya başlayınca ve kronikleşince yolsuzluk adaleti etkisi
altına almak durumunda kalıyor. Yolsuzluğun kendini idame
ettirebilmesi, adaletin buna sessiz kalmasının bunu hazmetmesinin
bunu içine sindirmesinin kaçınılmaz olduğu bir tablo ortaya
koyuyor. Yani hem yolsuzluk hem adalet ikisi bir arada olamaz
kavramları olarak ortaya çıkıyor. Yolsuzluk varsa orada adalet
tehlikededir. Yargı bağımsızlığı tehlikededir. Eğer yargı
yolsuzluğa göz yumuyorsa, görmemezlikten geliyorsa, doğal
karşılıyorsa, mesele yapmıyorsa o zaman adalet tehlikededir. Ya
yolsuzluk ya adalet. İkisi bir arada olamaz. Efendim yolsuzluk
yoktur, krizi açarak bu maksatlı olarak ortaya konulmuştur diyerek
bu gerçeği örtbas etmek mümkün değildir. Yolsuzluğun bulunuduğu
adaletin tahrip olduğu bir sistemde de demokrasiden bahsedilemez.
Demokrasi sadece iktidara gelirken halkın oyuyla gelinip
gelinmediğiyle ilgili bir iş değildir. Elbette iktidara gelirken
halkın oyuyla gelinip gelinmeme önemlidir. Ama demokrasinin kriteri
iktidarın menşeinde saklı değildir. Elbette orada olunacaktır. Bir
ülkede demokrasinin olup olmadığını nasıl anlarız? Halkın oyuyla
iktidardan gidildiğine tanık olarak” dedi.
"YOLSUZLUĞUN SORUŞTURULAMIYOR OLMASI VATANDAŞ OLARAK BENİ MAHCUP
EDER"
Yolsuzluğun her ülkede ve her mevkide olabileceğini belirten
Baykal, yolsuzlukların soruşturulamamasının bir vatandaş olarak
kendisini mahcup ettiğini sölyeldi. Baykal sözlerini şöyle
sürdürdü: “Her toplumda yolsuzluk olabilir. Yolsuzluk devletin en
saygın kademelerinde de olabilir. Başbakanlar, bakanlar,
cumhurbaşkanları da, prensler de yolsuzluğa bulaşmış olabilir.
Önemli olan bir ülkede yolsuzluğun olup olmadığı yada hangi düzeyde
olup olmadığı değildir. Her düzeyde her ülkede yolsuzluk olabilir.
Ben bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak kendi ülkemde en üst
düzeyde yolsuzluk yapılmasından dolayı utanç duymam. Üzülürüm ama
bundan millet olarak, vatandaş olarak bizim benim utanmama
gerektirecek bir şey olduğu kanısında değilim. Ama yolsuzluğun var
olduğu ortaya çıktıktan sonra o yolsuzluğun soruşturulamıyor
olması, o yolsuzluğun hesabının sorulamıyor olması, o yolsuzlukla
ilgili gerekenin yapılamıyor olması işte o bizi, beni, milletimizi
mahcup eder. Türkiye’de tablo şu anda bu acı gerçek bu. Bu ülkede
yolsuzluk var. Yolsuzluklar soruşturulamıyor, örtbas edilmeye
çalışılıyor. Bazen hukukun anayasanın temel ilkeleri çiğnenerek
yolsuzluklar as edilmeye çalışılıyor. İşte bu çok ciddi bir kriz
doğuruyor.” CİHAN
Yorumlar