Başbuğ: Davalarla ilgili hükümet samimiyse araştırma komisyonu kurulsun
TBMM’de davalarla ilgili bir araştırma komisyonu kurulması gerektiğini söyleyen Genelkurmay eski Başkanı İlker Başbuğ, “İktidar partisi ve hükümet de gerçekten, kendi deyimleriyle kumpasın ortaya çıkarılmasında samimiyse bu önergeyi desteklesinler ve Mec.
TBMM’de davalarla ilgili bir araştırma komisyonu kurulması
gerektiğini söyleyen Genelkurmay eski Başkanı İlker Başbuğ,
“İktidar partisi ve hükümet de gerçekten, kendi deyimleriyle
kumpasın ortaya çıkarılmasında samimiyse bu önergeyi desteklesinler
ve Meclis bu konuya el atsın.” dedi.
Başbuğ, İzmir'de Vardiya Bizde Platformu tarafından düzenlenen
"Sessiz Çığlık" eylemine katıldı. Konak Meydanı'ndaki eylemde
yaptığı konuşmada, “Casusluk davası adı altında, kamuoyuna öyle
yansıdı, iki tane dava var, İstanbul ve İzmir davası. Bu iki davaya
baktığımızda öne çıkan en önemli husus, çeşitli silah
arkadaşlarımın evinde veya diğer yerlerde bulunan dökümanlara
gizlilik derecesinin verilmesi yönünde yapılan sorunlardır. Şimdi
bu çok önemli teknik bir konu, burada detayına girmek istemiyorum.
Türk Ceza Kanunu'nun 326, 327 ve 334. maddeleriyle ilgili bunlar
doğru yorumlanmalıdır. Bu çok önemli. Her dökümana siz kalkıp gizli
diyemezsiniz.” şeklinde konuştu.
'TBMM’DE DAVALARLA İLGİLİ ARAŞTIRMA KOMİSYONU KURULMALI'
TBMM’de söz konusu davalarla ilgili bir araştırma komisyonu
kurulması gerektiğini savunan İlker Başbuğ, “İnanıyoruz ki bu gizli
belgelere tekrar dikkatli bir gözle bakılması, özellikle bu iki
davanın seyrini değiştirebilir. Yeniden yargılanma konusunda
TBMM’de bir araştırma komisyonu, mutlaka ve mutlaka bu davalarla
ilgili kurulmalıdır. Eğer hükümet, iktidar partisi bu konuda
samimiyse samimiyetini göstersin. Diğer partiler Meclis'e araştırma
komisyonu kurulmasıyla ilgili önerge verdiler.” dedi.
'EN BÜYÜK DARBEYİ DENİZ KUVVETLERİ ALDI'
Türk Silahlı Kuvvetleri'ne ve personeline, özellikle söz konusu iki
davanın büyük darbe vurduğunu dile getiren Başbuğ, “Bunlardan bir
tanesi, hepinizin çok iyi bildiği Balyoz davasıdır. Bugün Balyoz
davasından 237 silah arkadaşım cezaevlerinde. Bunu defalarca
söyledim, elbette en büyük darbeyi yiyen Deniz Kuvvetleri, bu açık.
Eğer siz 52 amiralin 33’ünü tasfiye ederseniz, kuvveti tasfiye
ediyorsunuz. Hava Kuvvetleri'ne bakıyoruz, 28 pilot tasfiye olmuş,
27 tanesi F16 pilotu. Biz nasıl yetiştirdik bu pilotları? Buna
yatırılan kaynakları düşünün.” diye konuştu.
İki büyük davadan bir diğerinin casusluk davası olduğunu belirten
Başbuğ, “İstanbul davasında 43 kişi hüküm giydi. Yargıtay
tarafından onaylandı. Bugün özellikle medyada fazlasıyla yer
almıyor. Unutulan dava şeklinde ancak İzmir davası ile İstanbul
davası, diğer davalar hepsi ortak. Birbirine benzeyen özelliklere
sahip. Birbirinden ayırt etme imkanı yok. Hepsinde oyun var.
İstanbul davasına bakıyoruz, bir elektronik postayla başlıyor
ihbar. O kadar oyun var ki hepsini burada anlatmaya kalksam saatler
yetmez. Sadece birini paylaşmak istiyorum. İstanbul’daki casusluk
davasında polis, mahkeme kararı ile bir kişinin evinde arama yapmak
için karar alıyor. Evi aranacak kişinin ismi Emrah Karaca ama her
nedense Emrah Karaca’nın evine gideceklerine, ilginç, Emrah
Küçükaka’nın evine gidiyorlar. Diyeceksiniz ki yanlışlık var. Şimdi
Küçükaka’nın evine giden polis, o evde bazı belgeler buluyor. Bu
belgeler kiminle ilgili? Emrah Karaca ile ilgili. Şimdi gelin
birisi bunu Türk milletine açıklasın, bu nasıl oluyor?” dedi.
İzmir’deki operasyonun da bir eposta ihbarıyla başladığını söyleyen
Başbuğ, sözlerine şöyle devam etti: “Nereden atılmış? Amerika’dan
atılmış. Elektronik ihbar postası önce savcıya geliyor. Savcı bunu
bir buçuk yıl inceliyor, sonra diyor ki, 'Burada bir suç yok, ben
dava açmıyorum.' Savcı değişiyor, başka bir savcı atanıyor. Ertesi
gün savcı operasyona başlıyor. Anlamak mümkün değil. İlginç bir
nokta, geçen cuma günü görülen duruşmada, duruşma savcısı bir
mütalaa veriyor. Örnek bir mütalaa. Şimdi burada bir konunun altını
çizelim. Yargının içinde bulunan bütün savcıları, bütün hakimleri
aynı kategoriye koymayın lütfen, yanlış. Bunun içinde gerçekten
hukuk adamı olan yargıçlar, savcılar var. İşte bir örneği, İzmir
davasına bakan savcı. Geçen hafta diyor ki, ‘Sadece dijital
verilerle suçlayamazsınız. Ben tutuklu olan herkesin serbest
bırakılmasını istiyorum.’ 10 kişiden beşi serbest bırakıldı fakat
yine anlayamıyorum, savcı ertesi günü veya aynı gün dosyadan el
çektiriliyor. Bunun nedeni nedir? Birilerinin bunu halka, topluma
anlatması lazım. İzmir davasında üç denizci yağız subayımız var,
dün gördüm hepsini de. Birisi üsteğmen, birisi yüzbaşı, birisi
binbaşı. Bakın bunlar hem müebbet hem de 40 yıl ceza almış
durumdalar. Şimdi işin ilginç yönü şu, üsteğmen, yüzbaşı, binbaşı
örgüt yöneticisi iddianameye göre. Peki bu örgütte generaller var,
amiraller var, subaylar var, albay, yarbay. Üsteğmen diyor ki,
'Benim emrimde albaylar var.' Yüzbaşı diyor ki, 'Benim altımda
general, amiraller var.' Ya siz Türk ordusunu başka bir orduyla mı
karıştırıyorsunuz? Nasıl olur böyle bir şey? Bunların anlatılması,
izah edilmesi lazım.”
'TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ PERSONELİNE ZULÜM YAPILIYOR'
İlker Başbuğ, “Şu anda cezaevlerinde tutuklu bulunan 342 silah
arkadaşımın özgürlüklerine kavuşacağı ana kadar onların sesi
olmaya, onların sorununu, problemini Türk kamuoyuna anlatmaya devam
edeceğim, tâ ki onlar serbest kalıncaya kadar. Aziz milletim, Türk
Silahlı Kuvvetleri ve Türk Silahlı Kuvvetleri personeline zulüm
yapılıyor. Hiçbir ülkede, hiçbir orduya bu şekilde davranılamaz.
Aziz milletim, bu ordu senin ordun. Yeter artık, sesini çıkar.
Biraz sesinizi çıkarın, bu ordu sizin ordunuz.” dedi.
Konuşmanın ardından grup, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganı
atarak alkışladı. CİHAN
Yorumlar