‘Başbakan ve bakanlar hakkındaki suç duyurumuzu, savcılar işleme almak istemedi’
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve bazı bakanların da aralarında bulunduğu isimler hakkında suç duyurusunda bulunan avukatların, dilekçeyi kabul ettirmek için saatlerce uğraştığı ortaya çıktı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve bazı bakanların da aralarında
bulunduğu isimler hakkında suç duyurusunda bulunan avukatların,
dilekçeyi kabul ettirmek için saatlerce uğraştığı ortaya çıktı.
Dilekçe için 6 savcıya gittiklerini ve her savcının, “Bu benim
görevim değil.” dediğini belirten Avukat Süleyman Taşbaş, “İsmi
güçlü kişiler olduğunda hukukun meseleye tereddütle yaklaştığını
görüyoruz.” dedi.
Geçtiğimiz günlerde bir grup avukat ve hukuk dernekleri
temsilcileri, Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı'nda rüşvet ve
yolsuzluk iddialarına karşı suç duyurusunda bulundu. Şikayet
edilenler arasında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İçişleri Bakanı
Efkan Ala, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, eski İçişleri Bakanı Muammer
Güler, eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, eski Avrupa Birliği
Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, İstanbul Emniyet Müdürü
Selami Altınok, eski İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Turan
Çolakkadı, Adalet Bakanı Müsteşarı Kenan İpek, Düzce Milletvekili
Fevai Arslan, savcılık ve ilgili mahkemeler tarafından verilen
gözaltı, arama kararlarını yerine getirmeyen sıralı kolluk
görevlilerinin tamamı ve Yeni Akit, Star, Akşam, Sabah, Yeni Şafak,
Takvim, Milad gazetelerinin sorumlu genel yayın yönetmenleri
bulunuyor.
Hukukçular, suç duyurusu dilekçelerinin ise zor bir süreçten sonra
kabul edildiğini anlattı. Adalet ve Hukuk Derneği adına dilekçe
veren Avukat Süleyman Taşbaş, yaklaşık 1 aylık bir süreçte
hukuksuzlukların artarak devam ettiğini ve bunun için bir suç
duyurusunda bulunduklarını kaydetti. Taşbaş, “Dilekçemizi ilgili
savcıya götürdük. Savcı suç duyurusunda bulunduğumuz isimleri
görünce bakmak durumunda kaldı. Suç duyurusunda bulunduğumuz
isimler arasında Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan, İçişleri
Bakanımız Efkan Ala, Adalet Bakanımız Bekir Bozdağ gibi isimler
var. Dilekçemizi götürdük, ilgili savcıya teslim ettik. Savcı bey
suç duyurusunda bulunduğumuz isimleri görünce ‘benim görev alanıma
girmiyor’ dedi.” şeklinde konuştu.
Dilekçeyi kabul etmeyen savcıya, “Dilekçenin içeriğinde kanun
maddeleri açıkça bu suçun sizin görev alanınızda olduğunu
belirtiyor.” dediğini söyleyen Taşbaş, yaşadıkları sürecini şöyle
anlattı: “Tabi orada bir mahkeme kuruldu. Sayın savcım biz burada
yargılama makamı değiliz. Siz iddia makamı biz de savunma
makamıyız. Dilekçemizi takdim ediyoruz dedik, ‘ben alamam’ dedi.
Telefonla Başsavcı ile görüştü. Sayın Başsavcı o zaman müracaat
savcısına gidilsin demiş. Bunun üzerine müracaat savcısına gittik.
Müracaat savcısı ‘benim görev alanıma girmiyor’ dedi. ‘Sayın savcım
nereye gideceğiz?’ dedim. ‘Özel suçlara bakan savcıya’ gideceksiniz
dedi. Özel suçlara bakan savcının yanına gittik o da ‘benim görev
alanıma girmiyor’ dedi. Başsavcı vekiline gideceksiniz’ dedi.
Başsavcıvekili ‘benimle alakalı değil, TMK ile alakalı savcıya
gideceksiniz’ dedi. O savcıya gittik, ‘beni ne ilgilendiriyor bu?’
dedi. Artık biz tekrar başsavcının yanına gittik. Durumu izah
ettik, bu şekilde giderse yargılama yapacak mahkeme bulamayacağız’
dedik. Siz dilekçeyi almak durumundasınız’ dedim. Yaklaşık 5-10
dakika bir görüşme oldu. Akabinde de mevcut suç duyuruları olan
dilekçelerden bir tanesinin dosya numarası verilerek bizim
dilekçemiz alındı. Süreç bu şekilde oldu.”
Adliyede 3 saat süren bir uğraş sonrasında dilekçelerinin kabul
edildiğini söyleyen Taşbaş, “İsmi güçlü kişiler olduğunda hukukun
meseleye tereddütle yaklaştığını görüyoruz. Bu da bir hukukçu
olarak bizleri düşündürüyor.” değerlendirmesinde bulundu.
CİHAN
Yorumlar