Baro Başkanı Şarlan: Yürütme yargıya tamamen müdahale edebilir hale gelecek

Çanakkale Baro Başkanı Bülent Şarlan, HSYK teklifinin kanunlaşması durumunda Adalet Bakanı'nın yetkisinin daha da artacağını, yürütmenin yargıya tamamen müdahale edebilir hale geleceğini savundu.

Google Haberlere Abone ol
Baro Başkanı Şarlan: Yürütme yargıya tamamen müdahale edebilir hale gelecek

Çanakkale Baro Başkanı Bülent Şarlan, HSYK teklifinin kanunlaşması durumunda Adalet Bakanı'nın yetkisinin daha da artacağını, yürütmenin yargıya tamamen müdahale edebilir hale geleceğini savundu. Yaptığı açıklamada, Türkiye'nin kuvvetler ayrılığı prensibiyle yönetildiğini hatırlatarak, hukuk devleti ve demokrasinin yerleşmesi için yargıya karşı veya yargı içindeki bütün müdahalelerin tamamen ortadan kaldırılması gerektiğini söyledi. Şarlan, "Yargı, hiçbir kesimin vesayetinde ve kontrolünde olmamalıdır. Yargı, diğer kuvvetler olan yasama ve yürütmenin müdahalesi olmadan, tüm kurum ve örgütlenmelerle tüm anlayışların üstünde olmalıdır. Böyle olursa yargı, evrensel kurallara ve objektif ilkelere göre karar verir, adaleti tesis edebilir. HSYK'nın bağımsız bir kurul olma ihtiyacı karşında hakim ve savcıların taraf olmadan ve bağımsız çalışabilecekleri, güvence altında olacakları bir kurumun oluşturulması ihtiyaçtır fakat yasa teklifi, bu anlayışın uzağında olup bu haliyle Anayasa'ya aykırı olduğu düşüncesindeyim." dedi.

'YARGI BAĞIMSIZLIĞI ZEDELENİR'

Teklifin kanunlaşması durumunda yürütmenin, yargıya tamamen müdahale edebilir hale geleceğini, böylelikle de bir hukuk devletinde bulunması zorunlu unsur olan güçler ayrılığı ilkesi ve yargı bağımsızlığının zedeleneceğini iddia eden Baro Başkanı Şarlan, şu açıklamalarda bulundu: "Bizlere, hukuk eğitimi almaya başladığımız ilk günden beri HSYK başkanının Adalet Bakanı, HSYK üyelerinden birisinin de Adalet Bakanlığı Müsteşarı olmasının yargı bağımsızlığını zedeleyen en önemli unsur olduğu öğretilmiştir. Adalet Bakanı ve müsteşarının bulunmadığı bir HSYK ile daha bağımsız bir yargı kurumunun yaratılması mümkün olduğundan, sunulan yasa teklifi bu anlayışı tamamen ortadan kaldırmaktadır. Kaldı ki AB ilerleme raporlarında, Adalet Bakanı'nın kurul üyesi olmasının dahi demokratikleşme önünde bir engel olduğu belirtilmektedir. Hâkim ve savcı performanslarını değerlendiren birimlerin Adalet Bakanlığı'na bağlı olması dahi antidemokratiklik olarak değerlendirilmiş, yürütme gücünün yargı içinde bulunması, yargı bağımsızlığına zarar verici bir durum olarak görülmüştür. Şimdi sunulan teklifse bu durumu daha da olumsuzlaştıracaktır. Yargı içindeki en etkin nokta olan HSYK'nın yapısının değiştirilmesi halinde, yargıyla ilgili tüm kurum ve kuruluşlar Adalet Bakanı'na, dolayısıyla yürütmeye bağlı hale gelecektir. Yargının bağımsız olması sadece bugün için değil, yarın için de gereklidir. Zaten 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan anayasa değişikliği referandumu sonucunda Anayasa'da değişiklik yapılmış, HSYK’nın iç işleyişinde demokratikleşme adına düzenlemeler gerçekleştirilmiştir. Bu değişiklikle Adalet Bakanı'nın HSYK üzerindeki etkisi azaltılmış ve temsili bir konuma getirilmiştir. Bu değişiklik, referandum sonucunda kabul edilmiştir. Bu sebeple de milletin onayından geçmiş anayasa değişikliğine rağmen bir kurumun yapısında tekrar yasama yoluyla değişiklik yapılma isteğinin, bu anlamda çelişki doğurduğunu düşünüyorum. Bu sebeplerle tüm ilgililerin, üzerine düşen sorumluluklarını hukuk sınırları içerisinde acilen yerine getirmeleri gerektiği kanısındayım." CİHAN

Yorumlar