Avcı: Özel okullar sanki oteller gibi yıldızlı yapılacakmış gibi algılandı

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, özel okulların sınıflandırılmaya yönelik sisteme ilişkin yanlış anlamalar oluştuğunu söyledi. Avcı, "Sanki oteller gibi, bir yıldızlı, iki yıldızlı, üç yıldızlı, beş yıldızlı tasnifi yapılacakmış...

Google Haberlere Abone ol
Avcı: Özel okullar sanki oteller gibi yıldızlı yapılacakmış gibi algılandı

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, özel okulların sınıflandırılmaya yönelik sisteme ilişkin yanlış anlamalar oluştuğunu söyledi. Avcı, "Sanki oteller gibi, bir yıldızlı, iki yıldızlı, üç yıldızlı, beş yıldızlı tasnifi yapılacakmış gibi algılandı. Bu doğru değil. İşin doğrusu şudur: Dershanelerin okula veya başka eğitim kurumlarına ve tabii bu arada özel okullara dönüştürülmesi sürecinde bir takım teşvikler öngörüyoruz." dedi.

'İlköğretim Kurumlarına Devam Oranlarının Artırılması Projesi' kapsamında gerçekleşen Uluslararası Dil Eğitimi Konferans açılışı Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın katılımı ile Green Park Otel Pendik'te yapıldı. Konferansa Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu Baş Kâtibi Javier Menendez Bonilla (Mali işbirliği, Altyapı, Sosyal ve Bölgesel Projeler Bölüm Başkanı) kontrat makamı Merkezi Finans ve İhale Birimi temsilcileri, Milli Eğitim Bakanlığı bürokratları, alanlarında önemli çalışmalara imza atmış uluslararası ve ulusal uzmanlar, akademisyenler, projenin uygulanacağı illerden, Sivil Toplum Kuruluşlarından ve çok sayıda kurum ve kuruluştan temsilciler katıldı.

Konferansta bir konuşma yapan Milli Eğitim Bakanı Nabi öğrencilere ana dil, Türkçe yeterince öğretilemediği için yabancı dillerin öğretiminde de eğitiminde zorluklar yaşandığını belirtti. Avcı, "Artık her yerde ve her fırsatta sorulur hale gelen 'Neden yabancı dil öğrenemiyoruz veya öğretemiyoruz?' sorusunun cevabını ararken bakmamız gereken yerlerden birisi de bu. Okullarımızdaki Türkçe öğretimini ciddiyetle gözden geçirmeye ihtiyacımız var ve geçiriyoruz." dedi.

Avcı, The Green Park Hotel Pendik'te, 'İlköğretim Kurumlarına Devam Oranlarının Artırılması Teknik Destek Projesi'nin açılış seremonisi ile 'Uluslararası Dil Eğitimi Konferansı'nın açılışında, hayatın, çocuklarla daha anlamlı hale geldiğini dile getiren Avcı, "Onların saf, hesapsız, renkli ve coşkulu dünyalarına bizim de ihtiyacımız var. Buna karşılık biz büyükler durmadan onların dünyalarını sınırlamakla meşgulüz. Terbiye metotlarımızı, disiplin anlayışımızı, çocuklarımızın coşkun dünyasını sıradanlaştırmak, bir kalıba sokmak için değil, onlara bahşedilen merak, öğrenme, keşfetme arzularını kaybetmemeleri için düzenlemeliyiz." diye konuştu.

Avcı, okulların çocukların dünyalarıyla uyumlu olması gerektiğine işaret ederek, asık suratlı, oyuna ve neşeye yeteri kadar yer açmayan okul anlayışının, çocukları okulda tutamadığını, onların gönüllü olarak güle oynaya okula gelmelerini sağlayamadığını söyledi.

Hayata geçirilen 'İlköğretim Kurumlarına Devam Oranlarının Artırılması Teknik Destek Projesi'nin, çocuklarla okullar arasında sağlam bağların kurulmasını ve zamanın ruhunu okuyan mektep arayışlarına katkılar sunacağını umduğunu ifade eden Avcı, "Unutmamak gerekir ki öğrencilerimizin okula devamlarını artırmak, onların mutlu olacakları kendileri için düzenlenmiş eğitim süreçlerinin hazırlanmasıyla mümkün olabilecektir." diye konuştu.

Avcı, 'Uluslararası Dil Eğitimi Konferansı'nda ele alınacak dil öğretimi konusunun, Türkiye eğitim sisteminin en önde gelen meselelerinden biri de olduğunu belirterek, şunları söyledi: "Öğrencilerimize ana dillerini, Türkçe'yi yeterince öğretemediğimiz için yabancı dillerin öğretiminde de eğitiminde zorluklar yaşıyoruz. Artık her yerde ve her fırsatta sorulur hale gelen 'Neden yabancı dil öğrenemiyoruz veya öğretemiyoruz?' sorusunun cevabını ararken bakmamız gereken yerlerden birisi de bu. Okullarımızdaki Türkçe öğretimini ciddiyetle gözden geçirmeye ihtiyacımız var ve geçiriyoruz. Öğrencilerimiz 30 soruluk bir Türkçe testindeki soruların çoğunu doğru cevaplandırabiliyorlar, fakat düzgün, etkili birkaç cümle yazamıyorlarsa dikkatlerimizi Türkçe eğitimine yöneltmeli, yöntemlerimizi gözden geçirmeliyiz."

Özellikle sosyal medyanın dil konularında hızlı bir bozulmaya, yozlaşmaya yol açtığını dile getiren Avcı, "Sosyal medyanın sebep olacağı her bozulmayı, her yozlaşmayı eğitimciler olarak dikkatle ve özenle takip etmeli, bu konuda ciddi tedbirler almalıyız." ifadelerini kullandı. Avcı, birkaç yüz kelimeden ibaret bir Türkçeyle çocukluğun sonsuz alemine hitap etmenin, onları etkilemenin, onların ilgilerini dildeki nüanslara, inceliklere, benzetmelere çekmenin mümkün olmadığını vurgulayarak, şöyle devam etti: "Bizim, Yunus Emre'nin, Evliya Çelebi'nin, Dede Korkut'un ışıltılı Türkçesine ihtiyacımız var. Bilmeliyiz ki Türk edebiyatının bin yıllık muazzam birikimi, Türkçe eğitimini cazip kılacak hazine değerinde bir kaynaktır. Türkçe öğretimi ,bir alanın, bir bilim alanının sınırları içine hapsedilmemelidir. Bütün öğretmenlerimizin, Türkçe'yi etkili ve verimli, güzel kullanmaları ve öğrencilerimizi de bu konuda dikkatle takip etmeleri zaruridir. Yabancı dil öğretmenlerimizin de Türkçe'yi iyi bilip kullanmaları, inanıyorum ki yabancı dil öğretmede makus talihimizi değiştirecektir. Dil öğretimi ve aslında bütün eğitimimiz hayata dair, hayatla yakın ve hayatla içiçe olmalıdır. Hayret duygusunu yitirmeyen, güzel bir çiçek, ağaç karşısında gözlerini açarak şaşıran, bakmayı, temaşayı, incelemeyi bilen öğrenciler, bu duygularını anlatabilen, yazabilen, konuşabilen, resme, fotoğrafa, tabiata, gökyüzüne aşina çocuklarımız olsun istiyoruz. Aslında çocuklar zaten böyle de bizim onların dünyasına uygun düzlemler ve süreçler inşa etmemiz gerekiyor.”

Verilen arada basın mensuplarının sorularını da cevaplayan Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, dershanelerin okula veya başka eğitim kurumlarına ve özel okullara dönüştürülmesi sürecinde bir takım teşvikler öngördüklerini belirterek, "Bu teşviklerin hangi kurumlara, hangi ölçütlerle verileceğini belirleyebilmek için onları tasnif etmemiz gerekiyor. Dolayısıyla okullarımızı, otellerler gibi yıldızlamak için değil teşviklerden yararlanacak özel okullarımızın hangi teşviklerden ne oranda yararlanabileceklerini nesnel olarak ölçebilmek için böyle bir sınıflandırmaya ihtiyacımız var." dedi.

Avcı, özel okulların sınıflandırılmaya yönelik sisteme ilişkin bir soru üzerine, bu konuda yanlış anlamalar oluştuğunu dile getirerek, şunları söyledi: "Sanki oteller gibi, bir yıldızlı, iki yıldızlı, üç yıldızlı, beş yıldızlı tasnifi yapılacakmış gibi algılandı. Bu doğru değil. İşin doğrusu şudur: Dershanelerin okula veya başka eğitim kurumlarına ve tabii bu arada özel okullara dönüştürülmesi sürecinde bir takım teşvikler öngörüyoruz. Bu teşviklerin hangi kurumlara, hangi ölçütlerle verileceğini belirleyebilmek için onları tasnif etmemiz gerekiyor. Dolayısıyla okullarımızı, otellerler gibi yıldızlamak için değil teşviklerden yararlanacak özel okullarımızın hangi teşviklerden ne oranda yararlanabileceklerini nesnel olarak ölçebilmek için böyle bir sınıflandırmaya ihtiyacımız var. Bu okullarımıza giden öğrencilerimizin sınıflandırılması anlamına gelmez, tam tersine okullarımızın hangi düzeyde desteğe ihtiyacı olacak, okullarımız hangi düzeyde teşvik almaya hak kazanacak, okula dönüşen dershaneler hak kazanacak bunları belirlemek için yaptığımız bir çalışma. Özel okullar arasında rekabeti teşvik eder mi bu? Edebilir, bir ölçüde o da yararlı olur ama asıl bizim için okulları sınıflandıracak olan okullarımızın akademik başarılarıdır. Her okul zaten ancak akademik başarısıyla diğerlerinin önünde olmakla övünebilir. Onu da nesnel kriterlere bağlamak için çalışmalarımızı sürdürüyoruz."

'Çalışma ne zamana yetişebilir?'sorusuna da Avcı, "Bunlar, tek başına yürüyen süreçler değil. Dershanelerin dönüşüm süreci de bunun içerisinde, teşvik süreci de bunun içerisinde, yabancı dil eğitiminin kalitesinin artırılması, öğretmenlerin yeterliliklerinin artırılması gibi konular da bunun içerisinde. Bunlar hep birbirini besleyen, birbirini tetikleyen, birbirini güçlendiren veya erteleyen konular. 'Şu tarihte şunu yapacağız, ondan sonra bunu yapacağız' değil, birlikte yürüyen süreçler bunlar. Ama bu yazı bu bakımdan çok yoğun geçireceğiz." karşılığını verdi.

İlköğretimde, ortaöğretimde hem okullaşma hem okula devam oranlarında son birkaç yılda ciddi yükseliş olduğunu belirten Avcı, şu bilgileri verdi: "Son 1 yıl içinde bile okula devam oranlarında yüzde 2-3'lük artış sağladığımızı görüyoruz. Yeterli mi? Tabii ki yeterli değil, daha da artıracağız. Bunu zorunlu devamdan gönüllü devama dönüştürmek istiyoruz. Bugüne kadar aldığımız tedbirler daha çok zorulu devamı sağlamayı başarmış gibi görünüyor ama çocuklarımız için okullarımızı daha cazip, dolayısıyla daha gönüllü devama teşvik edici hale getirmemiz gerekiyor. Onun için de çalışmalarımız var. Okul mimarisinden sınıf içi stratejilere kadar, öğretmen, hizmetiçi eğitimlerine kadar her alanda çocuklarımız için okullarımızı daha çekici mekanlar haline getirmek konusunda konferanslarda tartışıyoruz. 'Bugüne kadar neler yaptık?', 'Bundan sonra neler yaparsak çocuklarımız için okullarımızı, eğitim ortamlarımızı hem daha sağlıklı hem daha güvenli hem de daha çekici hale getirebiliriz?', bunları konuşuyoruz."

Okullar tatile girerken karnelerin, nihai başarı veya başarısızlık ölçütü olmadığının da altını çizen Avcı, "Bir dönem, bir sınıftaki başarıyı, başarısızlığı veya performansı gösteriyor. Onun için aileler artık bu konularda yeteri kadar bilinçlendiler diye ümit ediyorum, çocuklarımızı karnelerindeki notlardan ötürü üzmemeleri konusunda. Bunlar telafi edilmeyecek şey değil. İnşallah önümüzdeki yaz tatilinde eğer varsa çocuklarımızın karnelerinde kendilerini veya ailelerini üzecek şeyler, onlar telafi edilebilir. Herşeyin başı sağlık." diye konuştu.

Bakan Avcı, okulların Cuma günü kapanacağına değinerek, öğrencilere iyi bir yaz tatili diledi ve öğretmenlere, yöneticilere gayretleri ve çalışmaları için teşekkür etti.

CİHAN

Yorumlar