Askeri tıp kongresinde doğal afetlerdeki sağlık hizmetleri masaya yatırıldı

Askeri tıp alanında iş birliğini amaçlayan ve ilk kez düzenlenen '1. Türk Cumhuriyetleri Askeri Tıp Kongresi' İstanbul'da başladı. 'Olağanüstü durumlarda ve afetlerde sağlık hizmet desteği' ana temasıyla katılımcıları bir araya getiren...

Google Haberlere Abone ol
Askeri tıp kongresinde doğal afetlerdeki sağlık hizmetleri masaya yatırıldı

Askeri tıp alanında iş birliğini amaçlayan ve ilk kez düzenlenen '1. Türk Cumhuriyetleri Askeri Tıp Kongresi' İstanbul'da başladı. 'Olağanüstü durumlarda ve afetlerde sağlık hizmet desteği' ana temasıyla katılımcıları bir araya getiren kongre, 17 Ağustos Marmara depremini bir kez daha öne çıkardı. Depremi bizzat Gölcük'teki askeri hastanede yaşayan Gölcük Askeri Hastanesi Başhekimi Tabip Albay Ethem Karaşen, deprem saatlerinde yaşadıklarını anlatırken gözyaşlarını tutamadı.

Harbiye Askeri Müze'de başlayan kongre, Türk cumhuriyetlerinden ve Türkiye'den 150 katılımcıyı bir araya getirdi. İş birliği ve bilgi birikimini amaçlayan kongrenin ana teması olağanüstü durumlarda ve afetlerde sağlık hizmetleri desteği olunca yakın zamanda yaşanan felaketler gündeme geldi. Konuşmacılar özellikle deprem felaketi sonrası yaşanan kurtarma çalışmalarını ve bu çalışmalar üzerinden doğru ve yanlışları değerlendirdi.

Gülhane Askeri Tıp Fakültesi (GATA) Dekanı Prof. Tabip. Tuğgeneral Mustafa Başbozkurt, Türkiye'nin geçmişten gelen büyük birikimleri olduğunu ve bu birikimi kardeş Türk Cumhuriyetleri ile paylaştığını belirtti. Türkiye'nin, bulunduğu coğrafya itibariyle deprem, sel felaketi gibi olayları yaşadığını, en son olarak da yaşanan maden faciasıyla karşılaşıldığını, kongre ile bu tip durumlarda alınması gereken önlemlerin konuşulacağını anlattı. Başbozkurt, felaket durumlarında Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) kısa süre içinde harekete geçtiğini belirterek, "Felaket bölgesine ilk ulaşan ve oradaki insanlarımıza yardım eden kuruluş TSK'dır. Gölcük depreminde de olay yerine ilk ulaşan TSK olmuştur. Diğer kuruluşlarla irtibata geçerek ilk yardımları, kurtarma çalışmalarını gerçekleştirmiştir. Burada en önemli konulardan birisi ilk yardımın yanında çok kitlesel yaralanmalar olduğu için hastaların daha ileri hastane ve tıbbi tedaviye ihtiyaç duyan hastaların nakledilmesi meselesi var. Gölcük bölgesinde bu hasta tahliyesini olağanüstü başarı ile gerçekleştirmiştir. TSK'nın kurtarma organizasyonu vardır." dedi. Toplantıda yaptığı konuşmada 17 Ağustos Marmara depreminde havadan, karadan ve denizden yapılacak yardım çalışmalarında etkili bir yardım ekibinin bulunması gerektiğini, o dönemde yapılan çalışmalarda bu eksikliğin hissedildiğini belirten Başbozkurt, yaralı tahliyesi konusunda sıkıntı yaşanmadığını söyledi.

PLANSIZLIK VURGUSU

17 Ağustos Marmara depremini bizzat yaşayan Gölcük Askeri Hastanesi Başhekimi Tabip Albay Ethem Karaşen, deprem dönemindeki çalışmaları ve yaşanan büyük acıyı anlattı. Depremin hemen ardından hastanenin bütün kadrolarının görev başına koştuğunu anlatırken gözyaşlarını tutamayan Karaşen, aşırı sıcak nedeniyle cesetlerin tanınmaz hale geldiğini, depremin ilk saatlerinde yapılan bütün çalışmaların her hangi bir organizasyon olmadan doğal akışı içinde gerçekleştiğini söyledi. Karaşen, Gölcük'teki hastanenin bahçesinde depremden hemen sonraki saatlerde çekilen görüntüleri de paylaşarak yaşanan büyük acıyı ve insanların çaresiz hallerini ortaya koydu.

Marmara depreminde yaşanan olayları doğru ve yanlışları ile değerlendiren Prof. Dr. Tabip Albay Süleyman Ceylan da, depremin öncelikli olarak koordinasyon sorununu öne çıkardığını, bu sorunun kendisini ulaşımdan sağlığa kadar pek çok konuda hissettirdiğini hatta deprem bölgesinin Ankara ile olan irtibatının bir süre yapılamadığını belirtti. Hastanelerin ve kamu binalarının o dönemde afet planlarının bulunmadığını belirten Ceylan, "Belki de yaşadığımız olumsuzlukların en önemli sebeplerinden biri bu plansızlığımızdı." dedi.

Sağlık ve barınma anlamında da plansızlığın öne çıktığını belirten Ceylan cesetlerin buz pateni pistinde toplandığını, toplanan cesetlerin kime ait olduklarının bilinmediğini anlattı. Kimliklendirmenin o dönemde yapılmadığını hatırlatan Ceylan, "İnsanlar yakınlarını bakarak bulmaya çalışıyordu. Bu belki de çekilen acıyı kat be kat artıran bir durumdu." dedi. Profesyonel yardım ekiplerinin olmayışının o dönem büyük sorun oluşturduğunu belirten Ceylan, enkazların başında koordineli bir şekilde yardım ekiplerini görmediklerini kaydetti.

BİLGİ KİRLİLİĞİNE DİKKAT!

Deprem bölgesinde yığınlar halinde gıda ve giysi dağları oluştuğunu ancak bunların ya hava şartları nedeniyle bozulan gıdalar, ya da koordinasyonsuzluk nedeniyle ihtiyaç sahiplerine ulaşmayan eşyalar olduğunu belirten Ceylan, "İnsanlar göndermişler , yardım etmişler ama bunlar ne şekilde organize edilecek. Kelimenin tam anlamıyla bir karmaşa söz konusuydu." şeklinde konuştu.

Ceylan, o dönemde ölü sayısının bazı gazeteler tarafından abartılı olarak 45 bin olarak verildiğini ve bu bilgi kirliliğinin bir süre devam ettiğini belirterek resmi rakamlara göre vefat eden kişi sayısının hiç bir zaman 20 bini aşmadığını ifade etti. Beklenmeyen salgın hastalıklara karşı her alanın insektisidle spreylenmesi gibi bazı gereksiz uygulamalar yapıldığını da belirten Ceylan, "Başka yerlerde kolera salgını olabilirdi ama Türkiye'de kolera salgının en az olabileceği yer orasıydı. Çünkü depremden önce altyapısı o bölgenin çok iyi durumdaydı.Salgın beklemiyorduk ama hep böyle bir salgın çıktı söylentileri vardı. Biliyoruz ki 17 Ağustos depreminden sonra büyük salgın çıkmadı." dedi. Yanlışlar yanında çok doğru hareketlerin de yapıldığını anlatan Ceylan, insanların toplu olarak yardımlaşması, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin yaptığı yardım çalışmalarının bu konuya örnek olduğunun altını çizdi.

25 Haziran'a kadar devam edecek kongrede Kazakistan, Türkmenistan, Kırgızistan, Azerbaycan, K.K.T.C olmak üzere 6 ülkeden katılımcılar yer alıyor. Askeri tıp alanında işbirliğinin amaçlandığı kongre olağanüstü durumlarda ve afetlerde sağlık hizmetleri desteği ana temasını taşıyor.

CİHAN

Yorumlar