Arınç: Dil devrimi medeniyetle bağımızı koparmamalıydı

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Türkiye'de yapılan dil devrimi ve inkılabının Türkiye'nin geçmişi ile bağını kopardığını söyledi. Arınç, "Elbette Türkçe'nin yaygınlaştırılması, öğrenilmesi, resmi dil olması bir tercihtir....

Google Haberlere Abone ol
Arınç: Dil devrimi medeniyetle bağımızı koparmamalıydı

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Türkiye'de yapılan dil devrimi ve inkılabının Türkiye'nin geçmişi ile bağını kopardığını söyledi. Arınç, "Elbette Türkçe'nin yaygınlaştırılması, öğrenilmesi, resmi dil olması bir tercihtir. Ama buna geçerken geçmişimizde 600 küsur sene bizi dünyada tek başımıza hakim kılan ve bugün bile ziyaret ettiğimiz ülkelerin her birinde o döneme ait büyük eserlerin keyifle, zevkle izlediğimiz bir medeniyetle bağımızı koparmamız lazım." dedi.

Başbakan Yardımcısı Arınç, Bursa Hayrat Vakfı'nın düzenlediği Osmanlıca Türkçesi kursiyerlerine sertifika programına katıldı.

Programda konuşan Arınç, "Ahmet Hüsrev Altınbaşak Efendi Hazretleri benim ismen duyduğum, yaş itibariyle kendisini göremediğim mübarek bir insandı. Üstad Bediüzzaman Hazretleri'nin en yakın yol arkadaşlarından, iman ve Kuran hizmetinde bulunan mübarek bir insandır. 1977 yılındaki vefatından önce bu hizmetler için güzel bir vakıf kurmuş. Bugün Kur'an-ı Kerim ve Osmanlı Türkçe'sini güzel biçimde öğretiyorlar. Bu kardeşlerimizin hizmetleri yeni değil. Ben de eskiden Manisa'da ve başka yerlerde basit imkanlarla Osmanlıca'yı öğretmeye çalışan, Kur'an-ı Kerim harfleriyle yazmaya gayret eden kardeşlerimi hatırladım. Barınacak bir yerleri bile yoktu. Basit, küçük, külüstür, derme çatma imkanlarla ama hiç vazgeçmeden Allah'ın rızasının burada olduğunu bilerek çalışır ve hizmet ederlerdi. Şimdi gün geldi o zaman horlanan, hatta ret edilen, küçük görülen insanların hizmetleri Milli Eğitim Bakanlığı ile işbirliği halinde binlerce, on binlerce insanımıza öğretiliyor." şeklinde konuştu.

TÜRKİYE'DE DİL DEVRİMİ, DİL İNKILABI OLDU

Osmanlıca Türkçesi'ni öğrenmenin medeniyete sahip çıkmak gibi olduğunu ifade eden Arınç, "Türkiye'de dil devrimi, dil inkılabı oldu. Bütün devrimler yapıldı zamanlarını biliyorsunuz; 25'lerde, 26'larda, 27'lerde, 28'lerde... Bunları tartışacak noktalarda değiliz, bunlar yapıldı. Ama ben büyüklerimizden hatırlarım, mesela bir kaç tanesi şöyle bir söz söylerlerdi biz o zaman anlayamamıştık. Ben '1928'den beri ümmiyim' derdi. Kelli felli, okumuş yazmış adamlar, ilim erbabı 28'den beri ümmiyim demek ne demektir. Bu şudur 'dil inkılabı olduktan sonra geçmişle olan bağlarımız tamamen kesildi'. Öyle olmaması lazımdı. Elbette Türkçe'nin yaygınlaştırılması, öğrenilmesi, resmi dil olması bir tercihtir. Ama buna geçerken geçmişimizde 600 küsur sene bizi dünyada tek başımıza hakim kılan ve bugün bile ziyaret ettiğimiz ülkelerin her birinde o döneme ait büyük eserlerin keyifle, zevkle izlediğimiz bir medeniyetle bağımızı koparmamız lazım. Kütüphanelerde cilt cilt kitaplar var. Çok önemli kitaplar, çok önemli eserler elinize alıp okuyamıyorsunuz. Neden o dille bağımız kesilmiş, size yabancı geliyor. Halbuki medeniyet orada, zenginlik orada. Her kütüphanemizde on binlerce ciltlik eserlerin bulunduğunu biliyoruz. Bugün kaçımız onları eline alıp içerisinde bir sayfa okumak durumunda kalabiliyor. Utanıyoruz, üzülüyoruz, sıkılıyoruz. Sonra bu iş o kadar azaldı ve zor bir noktaya geldi ki Osmanlıca uzman bile bulamaz olduk. Arşivlerde çalıştıracak insan bulamıyoruz." ifadelerini kullandı.

Artık bu konuda çok sıkıntılar çekildiğini anlatan Arınç, şunları söyledi: "Biz kimiz? Nereden geldik? Nereye gidiyoruz? Bizi geçmişte biz yapan değerler nelerdi? Bu güzel eserlerde ne anlatılıyor? Biz bunlardan ne anlayacağız? Hiç merak etmiyor musunuz? Bir İngiliz, Hintli için böyle bir durum yok. Kendi dilini çok iyi öğrenip, muhafazakar etmiş, hem de İngilizlerin sömürgeci devirlerinde bile İngilizce'nin hakimiyetini dahil kendi dilini de mutlaka öğrenilmesini şart koşmuş. Bir yerden bir yere inkılap ederden, onu gerici veya irticai unsur olarak göstermek sadece bizim ülkemizde yaşadığımız garabetlerden birisi."

KENDİ DİLİMİZDE ÇOK GÜDÜKLEŞTİK

Osmanlıca ve Arapça'nın öğrenilmesi gerektiğini vurgulayan Arınç, "Kim buna imkan ve fırsat buluyorsa, bizim bu zengin dilleri öğrenmemiz lazım. Ama Osmanlıca Türkçesi bizim bununla yazıldı. Türkçe de çok zengin, Arapça, İngilizce, Fransızca zengin bir dil. Kendi dilimizde çok güdükleştik. Türkçe mesela bu zamanın gençlerinin konuştuğu kelimeler bir kaç yüzü geçmez. Neredeyse SMS mesajlarındaki gibi konuşmaya başladık. Nbr, slm, falan, filan. Bu bize yakışmıyor. Zengin dilimizin kelimeleri eş anlamlı bile olsa nerede, nasıl kullanacağını bilmemiz lazım. Bir kültürün en önemli 3 öğesi, unsuru var. Dil, din ve tarihtir. Dilini, dinini ve tarihini bilmeyen bir nesil Allah korusun bir ülkeyi ileriye götüremez. Toplumsal barışı sağlayamaz, ilim erbabı artmaz, fikir erbabı artmaz. Argo kelimelerle konuşmaya başlayan bir nesil köklerinden kopmaya başlamıştır. Biz böyle bir nesli ülkemizi nasıl teslim edeceğiz. O açıdan ısrar ve ihlasla o işe devam ederseniz hayırlı bir iş olur" açıklamasını yaptı.

Şimdi 15-20 tane seçmeli ders olduğunun altını çizen Bülent Arınç, sözlerini şöyle tamamladı: "Ama bunların içerisinde Osmanlı Türkçesi de çok önemlidir. Bunu öğrenmek, seçmeli ders yapmak eskiden olsaydı 'vay gericiler, vay yobazlar, laiklik elden gitti, bu mülteciler yine başını kaldırdı' diye başımızın etini yerlerdi. Ama şimdi böyle bir şey söyleyecek durumda olsa 'bunun aklından zoru var' deyip başka türlü bakarlar. Şimdi artık bir dil öğrenmenin gericilik, yobazlık değil ilim tahsil etmiş olduğunu herkes çok iyi biliyor. Bir lisan bir insandır. Ne kadar dil bilirseniz o kadar sizin şahsiyetiniz ve kişiliğiniz artıyor. Çok şükür bu yanlış zihniyet pılını, pırtını topladı bu ülkeden çekti gitti. O yüzden ben içinizde 900 kardeşimizin sertifika aldığını duydum ve şüphesiz olarak bir kaç arkadaşınıza sembolik olarak verilecek" şeklinde konuştu.

Konuşmaların ardından Arınç ve protokol kursiyerlere sertifikalarını verdi. CİHAN

Yorumlar