Anayasa Mahkemesi'nden Sebahat Tuncel kararı

Anayasa Mahkemesi, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eşbaşkanı Sebahat Tuncel hakkında verilen yurt dışı yasağının hak ihlaline sebep olmadığına hükmetti.

Google Haberlere Abone ol
Anayasa Mahkemesi'nden Sebahat Tuncel kararı

Anayasa Mahkemesi, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eşbaşkanı Sebahat Tuncel hakkında verilen yurt dışı yasağının hak ihlaline sebep olmadığına hükmetti. Seçme-seçilme ve siyasi faaliyete bulunma hakkının ihlal edilmediğine karar veren Yüksek Mahkeme, seçme seçilme ve siyasi faaliyette bulunma haklarının mutlak olmadığı, meşru amaçlarla sınırlandırılabileceğine dikkat çekti.

    Tuncel'in bireysel başvurusuna yönelik ret kararının gerekçesi, Resmi Gazete'nin bugün sayısında yayımlandı. Anayasa Mahkemesi, Tuncel'in silahlı terör örgütü PKK üyesi olmak suçundan 8 yıl 9 ay hapse mahkum olduğu davada hakkında verilen yurt dışı yasağının hak ihlali olup olmadığına karar verdi.

    Masumiyet karinesinin ihlal edildiği iddialarını açıkça dayanaktan yoksun bulan Anayasa Mahkemesi, seyahat özgürlüğünün ve eşitlik ilkesinin ihlal edildiği iddialarını ise konu bakımından yetkisiz olduğunu açıkladı.

    Adalet Bakanlığı ise Anayasa Mahkemesi'ne gönderdiği görüşünde Tuncel'in 8 yıl 9 ay hürriyeti bağlayıcı ceza ile mahkum edildiğini hatırlatarak mahkeme tarafından tutuklanma yerine daha hafif olan yurt dışına çıkış yasağı konulduğunu ve bu tedbirin parlamentoda yasama faaliyetlerine katılmasına engel olmadığını belirtti. Tuncel hakkında uygulanan tedbir ile siyasal katılım hakkına getirilen sınırlamanın ölçülü olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiğini kaydetti.

    Yasama yetkisinin sahibi olan parlamento ve onu oluşturan milletvekillerinin anayasal sınırlar içeresinde toplumda var olan farklı siyasi görüşlerin temsilcilerinden olduğunun dile getirildiği gerekçede, serbest seçimlerle halkın adına karar alma yetkisi verilen milletvekillerinin asli görev alanın parlamento olduğu, sahip oldukları görev alanının üstün, kamusal yarar ve önem içerdiği vurgulandı.

    Gerekçede, "Seçilmiş milletvekillerinin yasama faaliyetlerini yerine getirmelerini engelleyecek ölçüsüz müdahaleler halk iradesiyle oluşan siyasal temsil yetkisini ortadan kaldıracak seçmen iradesinin parlamentoya yansımasını önleyecektir." değerlendirmesinde bulunuldu.

    Seçme seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakları mutlak olmayıp meşru amaçlarla sınırlandırılabileceğinin anlatıldığı gerekçede, "Anayasa kanun yolu ile hakkın sınırlanabileceğinin kabul etmiş olmaktadır. Anayasa'nın 67. maddesinde öngörülen özgürlüklere yönelik sınırlamaların da bir sınırının olması gerektiği açıktır. Temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasında Anayasa'nın 13. maddesindeki ölçütler göz önüne alınmak zorundadır." denildi.

    Seçilme siyasi faaliyette bulunma hakkına getirilen sınırlamaların denetiminin Anayasa'nın 13. maddesinde yer alan ölçütler çerçevesinde ve Anayasa'nın 67. maddesi kapsamında yapılması gerektiğine dikkat çekildi. AİHM'in de bu hakların sınırlandırılabileceğinin kabul ettiği hatırlatıldı.

    Gerekçede, söz konusu sınırlamaların yasama organının seçiminde halkın görüşlerinin serbestçe açıklanmasının ve bu anlamda belli kişilerin veya grupların ülkenin siyasal hayatına katılmalarının engelleyici söz konusu hakkın özünü zedeleyecek ve etkisini ortadan kaldırılacak ölçüde olmaması ve öngörülen amaçla orantılı olması gerektiğinin belirttiği ifade edildi.

    Mahkûmiyet kavramının işlendiği kanıtlanan bir suç sebebiyle suçluluğun belirlenmesini ifade ettiğinin dile getirildiği gerekçede, "Mahkumiyete karar verilmiş olmakla isnat olunan suçun işlendiği bundan failin sorumlu olduğunu sübuta erdiği kabul edilmekte ve bu nedenle sanık hakkında hürriyeti bağlayıcı cezaya veya para cezasına hükmedilmektedir. Mahkûmiyetle kişinin kuvvetli suç şüphesi altında bulunma hali sona ermektedir Bu açıdan mahkûmiyet kararın kesinleşmiş olması ayrıca gerekmez. Bir koruma tedbiri niteliğindeki yurt dışına çıkamamak kararı nedeniyle başvurucunun mahkûmiyet kararından sonraki süreçte yurt dışına çıkamamasından ibaret müdahalenin demokratik toplumun gereklerine aykırı olmadığı gibi başvurucunun milletvekilliği görevlerini yapabilmesi nedeniyle amaçlanan hedefler açısından da ölçüsüz olduğu söylenemeyecektir." ifadelerine yer verildi. CİHAN

Yorumlar