Aktif Eğitim Sen: Sözlü sınav, tasfiye ve kıyımların işareti

Aktif Eğitim Sen Genel Başkan Yardımcısı Osman Öztürk, yeni yasaya göre; öğretmen adaylarının, objektif olmadığı gerekçesi ile öğrencilere bile uygulanmayan sözlü sınavla alınacak olmasının, bürokratik kademelerde yüzlerce eğitimcinin maruz kaldığı tasfi.

Google Haberlere Abone ol
Aktif Eğitim Sen: Sözlü sınav, tasfiye ve kıyımların işareti

Aktif Eğitim Sen Genel Başkan Yardımcısı Osman Öztürk, yeni yasaya göre; öğretmen adaylarının, objektif olmadığı gerekçesi ile öğrencilere bile uygulanmayan sözlü sınavla alınacak olmasının, bürokratik kademelerde yüzlerce eğitimcinin maruz kaldığı tasfiye ve kıyımlara on binlercesinin daha ekleneceğinin işareti olduğunu söyledi. Öztürk, "Göreve yeni başlayan öğretmenlere uygulanan adaylık eğitimlerinin niteliği artırılmalı ancak kadroya geçişte yapılması öngörülen sözlü sınav uygulaması iptal edilmelidir.” dedi.

Aktif Eğitimciler Sendikası (Aktif Eğitim Sen) Muş Şubesi, sendikanın çalışmalarını ve tanıtımı amaçlı bir değerlendirme programı düzenledi. Muş İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Konferans Salonu’nda düzenlenen programa Aktif Eğitim Sen genel başkan yardımcıları Osman Öztürk ve Yusuf Gül de katıldı. Aktif Eğitim Sen Muş İl Temsilcisi Bayram Ali Dalkes’in açılış konuşmasını yaptığı programda, Milli Eğitim Bakanlığı’nın yeni yasa tasarısı eleştirildi.

Aktif Eğitim Sen Genel Başkan Yardımcısı Osman Öztürk de sendikanın misyonunun; eğitim çalışanlarının ekonomik ve sosyal haklarını geliştirmek, mesleki gelişimlerinin ve yükselmelerinin önündeki engelleri kaldırmak, yenilikçi, bilimsel ve nitelikli bir eğitim ortamı oluşturmak, birlikte çalışma kültürünü kazandırmak, tüm mücadelesini hukuk zeminden çıkmadan yapmak, bu amaçla hak ve hukukun bilincinde paylaşımcı bir eğitim çalışan kültürünü yaşatmaktır. Sendika olarak, kültür dünyamızın zenginliklerini bünyesinde barındırmayı ve ülke genelinde tüm eğitimcileri ötekileştirmeden Akif Eğitimciler Sendikası çatısı altında buluşturmayı hedeflemekteyiz.” diye konuştu.

“ADAY ÖĞRETMENLERİN GELECEĞİ KEYFİ UYGULAMALARA EMANET”

Öztürk, en az dört yıllık fakülteyi bitirdikten sonra KPSS’yi kazanarak atanan öğretmen adaylarının, tasarıda kriterleri net olarak çizilememiş performans değerlendirmesine tabi tutulacak olmaları, ardından -objektif olmadığı gerekçesi ile öğrencilere bile uygulanmayan sözlü sınava alınacak olmaları, bürokratik kademelerde yüzlerce eğitimcinin maruz kaldığı tasfiye ve kıyımlara on binlercesinin daha ekleneceğinin işareti olduğunu söyledi.

Öztürk, “Adaylığının birinci yılında başarısız olan öğretmenlerin ikinci yıl bir başka ilde görevlendirilmesi uygulamasının bir cezaya dönüşebilecek olması, göreve yeni başlayan öğretmenlere baskı yapılmasına ve mesleki heyecanlarının yok olmasına neden olacaktır. Göreve yeni başlayan öğretmenlere uygulanan adaylık eğitimlerinin niteliği arttırılmalı ancak kadroya geçişte yapılması öngörülen sözlü sınav uygulaması iptal edilmelidir.” diye ifade etti.

“DÖNÜŞÜM DEĞİL ANAYASA İHLALİ”

Dershanelerin dönüşümünü gündeme getiren Genel Başkan Yardımcısı Öztürk, şunları ifade etti: “Ortaöğretime veya yükseköğretime giriş sınavlarına hazırlık niteliğindeki öğretim faaliyetlerinin bakanlık gözetiminde açılabilecek çeşitli kurslar listesinden çıkartılarak yasaklanması, Anayasamızın 48. Maddesinde yer alan “Herkes dilediği alanda çalışma ve sözleşme haklarına sahiptir. Özel teşebbüsler kurmak serbesttir.” hükmü ve 42. maddesinde yer alan “Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz”, “Eğitim ve öğretim kurumlarında sadece eğitim, öğretim, inceleme ve araştırma ile ilgili faaliyetler yürütülür. Bu faaliyetler her ne suretle olursa olsun engellenemez.” hükümlerine aykırı olarak, öğrencilerin akademik gelişimlerine katkı sunacak eğitimlere katılma özgürlüklerini ellerinden almaktadır. Uluslararası bilim sınavlarında ülkemizin akademik başarıları istenilen düzeyde değilken bu uygulama, eğitimde diğer ülkelerle aramızdaki uçurumu daha da arttıracaktır. Ayrıca, bu uygulama, bir üst öğrenime geçişte yapılan merkezi sınav sisteminin halen devam ediyor olması, bölgesel farklılıklar ve öğretmen açığı gibi nedenlerle eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanamamış olması nedeniyle velilerin, çocuklarının akademik düzeylerini arttırmak için başka arayışlar içerisine girmesine sebep olacak, özel derslere olan talebi arttıracak ve merdiven altı dershaneciliği tetikleyecektir. Öğrencilerin akademik gelişimlerine katkı sunmak amacıyla kurulan etüt eğitim merkezlerinin 12 yaş ve altındaki öğrencilere yönelik olarak faaliyet gösterecek şekilde yeniden düzenlenmesi söz konusu yaş grubunun üzerinde olan öğrencileri mağdur edecektir. Eğitim hakkı ve teşebbüs hürriyetini engellemesi nedeniyle anayasamız ve devlet olarak tarafı olduğumuz uluslararası hukuka aykırı bu anlamsız düzenlemeden derhal vazgeçilmelidir. Yüzbinlerce insanı ilgilendiren düzenlemeler, milletin talep ve beklentileri doğrultusunda, hakkaniyet ilkelerine uygun olarak yapılmalıdır.”

"ATAMA BEKLEYEN 300 BİN KİŞİ NE OLACAK?"

Öztürk, 'Öğretmen İstihdam Projeksiyonları Stratejileri Projesi' ile 2023 yılına kadar olan süreçte öğretmen arz ve talebini izlenebilir duruma getirdiğini iddia eden Milli Eğitim Bakanlığı'nın, halen atama bekleyen yaklaşık 300 bin öğretmen adayı varken dershanelerde çalışan on binlerce öğretmenin atamasının yapılacağını söylemesinin gerçekçi görülmediğini ifade etti. Öztürk, şöyle devam etti:

"Ayrıca, MEB’in yaptığı sözlü sınavlardaki keyfi uygulamaların tartışıldığı bir dönemde MEB bünyesinde istihdam edilecek dershane öğretmenlerinin sözlü sınava tabi tutulacak olmaları, keyfi uygulamaların artarak devam edeceği, dershanelerin zorla dönüştürülmelerine karşı çıkan kurumlarda çalışan öğretmenlerin MEB tarafından cezalandırılabilecekleri endişesini artırmaktadır. Dönüşüme tabi olan kurumların öğrencilerine yapılacak devlet desteğinin net olarak ifade edilmemiş olması sistemin sürdürebilirliğini tartışılır hale getirmektedir. Kaldı ki yıllardır devlet okullarının temel ihtiyaçlarının karşılanması için gerekli olan ödeneği göndermeyen bakanlığın dönüşüm programına tabi kurumların öğrencilerine devlet desteğini hangi kaynaktan sunacağı merak konusudur.

Aslında burada temel sorun, anılan düzenlemelerin kimlerin faydasına ve nelerin karşılığında yapıldığının net olarak açıklanamamış olmasıdır. Niyet milletin faydası ise bunun milletten gizli ve millete rağmen yapılması mümkün değildir. Millete rağmen ısrar edilmesi halinde 'küçük bir müdahalenin birkaç nesli ilgilendirdiği' eğitime yapılan usulsüz müdahalelerle ülkemizin yarınları karanlığa mahkum edilmiş olacaktır. Kaldı ki tasarının kamuoyunda tartışılmaya başlanması bile eğitim çalışanları arasında ötekileştirmelerin başlamasına, bakanlık merkez ve taşra teşkilatlarında çalışma barışının bozulmasına ve toplumun huzursuz olmasına yetmiştir. Aktif Eğitim-Sen olarak milletin vekillerini milletin menfaatlerini koruma, talep ve beklentilerini karşılama konusunda göreve davet ediyoruz.”



CİHAN

Yorumlar