Aktif Eğitim-Sen 2 ayda, 21 bin 600 üyeye ulaştı
Eğitim dünyasının yeni sendikası Aktif Eğitimciler Sendikası (Aktif Eğitim-Sen) Başkanı Osman Bahçe, kurulalı 2 ay gibi kısa bir süre olmasına rağmen üye sayılarının 21 bin 600'e ulaştığını açıkladı.
Eğitim dünyasının yeni sendikası Aktif Eğitimciler Sendikası
(Aktif Eğitim-Sen) Başkanı Osman Bahçe, kurulalı 2 ay gibi kısa bir
süre olmasına rağmen üye sayılarının 21 bin 600'e ulaştığını
açıkladı. Şubat ayı sonuna kadar üye sayısını 35 bine çıkarmayı
hedeflediklerini belirten Bahçe, siyasî ve ideolojik hesaplar
yapmadan eğitimin ve eğitim çalışanlarının problemlerine odaklanan
bir sendika olduklarını söyledi.
Eğitim çalışanlarının yoğun talep ve beklentileri sonucu 22 Kasım
2013 tarihinde kurulan Aktif Eğitimciler Sendikası (Aktif
Eğitim-Sen), eğitim çalışanları arasında beklenen ilgiyi gördü.
Sendika kuruluşunun üzerinden geçen 2 ay gibi kısa bir sürede 21
bin 600 üyeye ulaştı. Sendika Başkanı Osman Bahçe çalışmaları,
hedefleri ve gündemdeki konularla ile ilgili Cihan Haber Ajansı’na
açıklamalarda bulundu. Kasım 2013’te kurulan ve Ocak 2014’ten
itibaren üye kabulüne başlayan sendikanın 62 ilde temsilcilik
düzeyinde teşkilatlanmasını tamamladığını belirten Bahçe, kısa süre
içerisinde 12 ilde şube açmak üzere kolları sıvadıklarını kaydetti.
Kurulalı 2 ay gibi kısa bir süre olmasına rağmen üye sayılarının 21
bin 600'e ulaştığını kaydeden Bahçe, Şubat ayı sonuna kadar üye
sayısını 35 bine çıkarmayı hedeflediklerini vurguladı. Milletin tüm
bireyleriyle paydaşı olduğu Milli Eğitim Bakanlığı’nın eğitimi
milli bir mes’ele olarak ele alıp değerlendirmesi gerektiğini
vurgulayan Bahçe, “Milli Eğitim son yıllarda siyaset dünyasının
varlığını ispat ve güç gösterisi için kullandığı yap-boz tahtası
haline gelmiştir. Bakanlık, dershanelerin halka rağmen
-dönüştürülme kılıfıyla- kapatılmaya çalışılması, fişleme
iddiaları, tasfiye ve kıyımlar, tayin ve terfilerin liyakat yerine
sadece siyasi/sendikal referanslarla yapılması, milletin kabulü
aranmadan ‘ben yaptım oldu’ mantığıyla bir gecede yapılan köklü
sistem değişiklikleri gibi tartışmalı uygulamalarıyla tartışılır
hale gelmiştir. Şu an Bakanlar Kurulu üyelerince imzalandıktan
sonra TBMM’ye sevkedilen tasarı ‘dershanelerin kapatılması
tartışmalarıyla’ gündemde yer alsa da aslında dikkatleri
dershaneler tartışmasına yoğunlaştırsa da daha ziyade yapısal
değişiklikler ile sübjektif uygulamaları getirmektedir.” diye
konuştu.
TEMEL SORUN YAPILAN DÜZENLERİN KİME HİZMET EDECEĞİNİN NET OLARAK
İFADE EDİLEMEMESİ
Taslağın eğitimin paydaşlarının ve meslek kuruluşlarının katkısı
talep edilmeden hazırlandığını ifade eden Bahçe, “Tasarının
yasalaşması halinde hangi amaca ve kime hizmet ettiği milletçe
anlaşılamayan dershanelerin dershane sahiplerine, öğrencilere ve
velilere rağmen dönüştürülmesi/kapatılması ve sonrasında dönüşecek
dershanelere sunulacak teşvik ve fırsatların “istediğime
veririm-istediğime vermem” keyfiliğiyle yanlış uygulamaları
alkışlayanlara ödül veya eleştirenlere ceza olarak
kullanılabilecektir. Öğretmen atamalarında bir yıllık adaylık
dönemi sonunda yapılacak mülakat sınavı ile keyfi ve illegal
uygulamaları legal hale getirecektir. Okul ve kurum yöneticilikleri
müktesep hak olmaktan çıkarılarak siyasi vesayetin ölçüsüz
baskılarına ve suiistimaline açık dörder yıllık vekalet
uygulamasına dönüştürülecektir. Tecrübe ve birikimin zirvesinde
olmalarına rağmen kendi istekleri dışında “şahsa bağlı müşavirlik
kadrosu” adı altında “havuz problemi” olarak sistemin dışına
itilmiş onlarca kıymetli bürokrat varken bunlara ilave olarak
merkez ve taşra teşkilatlarında görevli mevcut bürokratlardan pek
çoğunun da “Şahsa bağlı müşavirlik kadrosu” adlı “havuz”a
gönderilmeleri gibi içerik ve usul bakımından iyi niyetle telifi
mümkün olmayan uygulamalar hayata geçirilecektir. Ayrıca insan
kaynakları, ekonomik imkanlar ve moral değerlerin daha verimli
kullanılmasını sağlayabilmek için MEB denetim sisteminin tek çatı
altında birleştirilmesi, bakanlık merkez teşkilatında bazı
birimlerin kapatılması ve bazı yeni birimlerin ihdas edilmesi MEB
gibi büyük bir yapıda içerik olarak gayet normal sayılabilecek ve
temelde faydalı adımlar olmakla birlikte, bu adımların usul
açısından devleti aile şirketi haline dönüştürecek yanlı ve yanlış
uygulamaların yanında yem olarak kullanıldığı algısının
oluşturacaktır.” şeklinde konuştu.
Temel sorunun anılan düzenlemelerin kimin hayrına, faydasına
yapıldığının net olarak ifade edilememesi veya tam olarak
anlaşılamaması olduğunu hatırlatan Bahçe şunları söyledi; “Bu
düzenlemelerin yapılması milletin iyiliğini, hayrını düşünmekten
kaynaklanıyorsa yanlış anlaşılmamak için konunun paydaşlarıyla yani
milletimizle birlikte yapılmalıdır, zira millete iyilik millete
rağmen ve milletten gizli yapılamaz. Millete rağmen yapmaya
kalkanlar da en küçük bir müdahalenin birkaç nesli ilgilendirdiği
eğitimle, usulsüz olarak oynamanın ülkenin yarınlarını
‘başarısızlığa’, ‘yokluğa’ mahkum etmek olduğunu ve bunun bir
bedeli olduğunu bilmelidir.”
CİHAN
Yorumlar