'Akif memleketin cami ve okulun iyi işletilmesiyle kurtulacağına inanır'
Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretim Üyesi Yrd.
Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve
Edebiyatı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Bedri Aydoğan, Mehmet Akif
Ersoy’un, şiirlerinde mekân olarak cami ve okulu övüp öne
çıkardığını söyledi. Akif’in, memleketin bu iki kurumun iyi
işlemesiyle kurtulacağına inandığını belirten Aydoğan, onun "Fatih
Camisi" şiirinde çocuklara camiyi sevdiren, son derece hoşgörülü
bir tutum içinde olduğunu kaydetti: “Çocukların camide oyun
oynamasına bile izin verir. Amin Alayı, Hasta ve Küfe şiirlerinde,
okuma arzusu içindeki çocukları anlatır. 'Hasta' şiirindeki çocuk
okuyacak, hem kendisini hem de kardeşini kurtaracaktır. Bu nedenle
çok çalışmış, kendine dikkat edememiş ve vereme yakalanmıştır.
'Küfe'de, okuma arzusunda olan çocuğun, babasının ölümüyle hamallık
yapmak zorunda kalmasına gösterdiği isyan yansıtılır.”
ÇÜ Ramazanoğlu Konağı Kültür Merkezi’nde düzenlenen Cumartesi
Konferansları'nın bu haftaki misafiri Yrd. Doç. Dr. Aydoğan,
“Mehmet Akif Ersoy'un Şiirinde Mekan, Zaman ve Vatan” konusunu
anlattı. Millî şairin, okul ve caminin karşısına olumsuz iki mekân
olarak kahvehane ve meyhaneyi çıkardığını da söyleyen Bedri
Aydoğan, “Akif, bu iki mekândan nefret etmektedir. Meyhane üzerinde
bir şiirinde dururken kahvehaneyi birçok şiirinde tekrar tekrar ele
alır. Kahveyi kişileştiren Akif, onu dilenci kılığında bir caniye,
yol kesen haramiye benzetir. Kahve, insanın bütün gününe kıyan bir
avcıdır. Akif, kahveyi frengiden daha tehlikeli bulur. ‘Mahalle
kahvesi hâlâ niçin kapanmamalı?/ Kapansın elverir artık bu perde
pek kanlı!’ diyerek, doğunun en kanlı yarası olarak nitelediği bu
mekânın kapanmasını ister.” şeklinde konuştu.
Mehmet Akif’in, 1915’te cephede savaşan askerlere "Korkma" diye
seslendiğini, bu cephenin kaybedilmesinin felaket olacağını
söylediğini ve onları yüreklendirip sonsuz inancını dile
getirdiğini ifade eden Aydoğan, şöyle devam etti: “Akif, varlık
nedeni yurdunu birinci planda tutar. Yaşadığı dönemde yurdu ağır
yaralıdır. "Süleymaniye Kürsüsünde" şiirinde işaret edildiği gibi
‘hasta adam’ olarak görülmektedir. Akif bunu kabul etmez, hastanın
dirileceğine hep inanır. Vatanın içine düştüğü duruma ilişkin
tespitler yapar ve kurtuluş önerilerinde bulunur. İlk ve son
kitapları dışarıda tutup arada kalanların tarihine bakarsak, zamanı
belirlemiş oluruz. Bu Osmanlı’nın en bunalımlı, en darda olduğu
zamandır. İşte Mehmet Akif, Osmanlı Devleti’nin en darda olduğu
zamanda, dar anlamda İstanbul’u, geniş manada ülkeyi mekan olarak
ele alan bir şiir yazmıştır. Bu ülke ve vatan, aynı zamanda tüm
Müslüman âlemini temsil etmektedir, çünkü Osmanlı, tek bağımsız
İslam devletidir. İçinde bulunduğu seri savaşlarda yenilmesi, İslam
âleminin de son kalesinin yıkılması anlamına gelecektir.”
Mehmet Akif'in, devlet ve yönetimdeki çöküşüne ilişkin tespitlerini
"Süleymaniye Kürsüsünde" başlıklı şiirine yansıttığını dile getiren
Yrd. Doç. Dr. Aydoğan, “İyi bir iş, iyi bir görünüş söz konusu
değildir. Milletin geleceği, iki üç kuklacının eline kalmıştır. Üst
yönetime ek olarak askeriye ve ilmiye sınıfı da tümden bozulmuştur.
Adaletsizlik almış yürümüş, liyakate dayalı bir seçim kalmamıştır.
Okuması az, yazması hiç olmayan hırsız çeteleri, devletin ve
ülkenin yönetimini ele geçirmiştir. Hocaların ilgisiz, kayıtsız,
halkın son derece vurdumduymaz bir halde olduğunu gören Akif,
hükümeti halk için biçilmiş kaftan görür. Tencere yuvarlanmış,
kapağını bulmuştur. İşte Akif, bu zamanda vatanın durumunu ele alır
şiirlerinde. Herkesi uyarmayı bir görev bilir. Bu görevi, en kutsal
bir mekan olan camide yapmaktadır. Bu tespitleri yapan, Süleymaniye
Camisi'nde vaaz veren, güngörmüş, bilge bir hocadır.” dedi.
Programın sonunda katılımcılar, toplu halde İstiklâl Marşı okudu.
CİHAN
Yorumlar