12 Eylül benzetmesi abartılı olmaz
Bakan çok özel yetkili, HSYK üyelerinin bağımsız görev yapması zor, üyeler üzerinde bakanın yetkileri artıyor.
Cumhurbaşkanı ve TBMM Başkanı’nın Anayasa değişikliğini işaret
ettiği, AB’nin kaygı duyduğu HSYK düzenlemesi kavgalı oturumların
ardından TBMM’nden geçti. Cumhurbaşkanı Gül’ün onayını bekleyen
düzenlemeye HSYK’dan sert tepki geldi. Cumhurbaşkanı Abdullah
Gül’ün HSYK’ya atadığı 4 isimden birisi olan Prof. Dr. Bülent
Çiçekli, “Adalet Bakanı çok özel yetkilerle donatılıyor. HSYK, özel
yetkili Bakan’a bağlı genel müdürlük haline geliyor. Bakan çok özel
yetkili, HSYK üyelerinin bağımsız görev yapması zor, üyeler
üzerinde bakanın yetkileri artıyor. 12 Eylül dönemi benzetmesi
abartılı olmaz. Yasa bu haliyle onaylanır, yürürlüğe girerse hukuk
devleti ve demokrasi büyük zarar görür” dedi. “Paralel Yapı,
Cemaat” iddialarına da cevap veren Çiçekli, “etiketlemeleri doğru
bulmam. İthamlar somut belgeye dayanmalı. Herkes Anayasa'ya ve
kanunlara göre görevini yapmalı, tüm Kurul üyelerinin aidiyeti bu
ülkeye ve Anayasa’yadır” diye konuştu.
Köşk kontenjanından HSYK üyesi olan Prof. Dr. Bülent Çiçekli, Adli
Kolluk Yönetmeliği’ne karşı çıkan 13 isim arasındaydı. Çiçekli, bir
ay önce yapılan değişiklikle 1’nci Daire üyeliğinden alınmıştı.
Değişiklikten bir gün sonra da soruşturma savcılarının görev ve
yetkilerinde değişiklik yapılmıştı. Çiçekli, gündemdeki HSYK odaklı
tartışmalara ilişkin Radikal’e konuştu:
HSYK da “vesayet” kurumu muydu?
Eski Kurul yapısı anomaliydi, Yüksek Yargı ve Kurul birbirini
seçiyordu. Mevcut yapı AB normlarına uygun, geniş tabanlı temsil
esasına dayanıyor. Arkasında güçlü halk desteği olan, büyük ölçüde
yürütmeden bağımsız bir yapısı var.
Niçin referanduma gidildi ve HSYK değişti?
Mevcut HSYK yüzde 58 gibi geniş halk desteğiyle kabul edildi.
Geçmiş HSYK ya getirilen eleştiriler vardı. Yargının işleyiş
sürecine kurul üzerinden etki edildiği algısıydı. Geçmişte Erzurum
Savcılarının yetkilerinin alınması olayı var (İlhan Cihaner olayı).
Yetkileri alınmıştı Kurul tarafından. Bu referandumu tetikleyen
olaydı. O dönemdeki iktidar bu olayı referandumu göze alacak kadar
ciddi bir olgu olarak gördü. Sayın Bozdağ’ın açık beyanları var.
Sadece savcıların yetkilerinin alınmasını bile yargıya ve devam
eden soruşturmalara açık müdahale olarak gördü.
HSYK’da çoğulculuk olmadığı söyleniyor?
Anayasa Mahkemesi'nin tek oyu iptal eden kararıyla sistem değişti.
Çoğulculuktan ziyade çoğunlukçu yapı oluştu. Bu elimizde olan bir
şey değil. Ama yine de Kurul geniş tabanlı temsil esasına uygun
olarak oluştu ve bu durum gerek ülkemizde gerekse yurtdışında
hukukçular tarafından takdirle karşılandı.
Üyeler birbirini tanıyor muydu?
Üyeler farklı kaynaklardan geliyor. İdari, adli yargıdan gelen,
Cumhurbaşkanı'nın atadıkları, Yüksek yargıdan gelenler…
Cumhurbaşkanımızın atadığı 4 üyeden ikisini aynı fakültede dönem
arkadaşı olduğumuz için tanıyorum, seçildiklerini ise atama sonrası
öğrendim. Diğer üyeleri seçilmeden önce tanımıyordum.
HSYK niye çok tartışılıyor Yüksek Yargı Kurumları, kuvvetler
ayrılığının güvencesi olarak vardır. Yargının diğer kuvvetlerden
bağımsızlığını sağlayan en önemli enstrüman kendi kendini yönettiği
bağımsız kurul yapısının mevcudiyetidir. HSYK, yargı üzerinde
önemli bir kurum. Kıymetli pırlanta gibi herkes sahibi olmak
istiyor. Bu nedenle kurulun bağımsızlığı, farklı kaynaklardan
üyelerin geliyor olması, çoğulculuğu öngören sistemin olması
önemli.
HSYK'da değişikliğe gerek var mı?
Uygulaması yeni, arkasında halk desteği olan 3 yıl önce yapılan
Anayasa değişikliğiyle oluşan kurulun yapısını değiştirmeyi
gerektirecek objektif, hukuki nedenler yok. AB ve uluslararası
normlara uygun. Sayın Cumhurbaşkanımız da zaten bu hususu sanıyorum
Taha Akyol’un programında açıkça söylemişti. Kurulun üyelerinin
çoğunun hâkim ve savcılar tarafından yapılan seçimle gelmesi
önemli. Mutlaka bir değişiklik yapılacaksa Kurulda yürütmenin
baskın olmamasını sağlayan düzenlemeler düşünülmeli. Yine Kurulun
tüm kararlarına karşı yargı yolu açılması hususu da
düşünülmeli.
Yargıda “Paralel yapı” veya “Cemaat yapılanması” var
mı?
İnsanları kategorize edip, belirli kompartımana koymak, etiketlemek
doğru değil. Paralel ya da cemaat gibi atıflar, ithamlar somut
bilgi, belgeye dayanan iddialar değil. Birey olarak insanlığın
ferdi olmak, bu ülkede yaşayan bir yurttaş olmak ötesinde başka bir
aidiyeti ortaya koymayı çok doğru bulmuyorum. Benim için önemli
olan yurttaş olarak bu ülkeye aidiyet, demokrasi ve hukuk
çerçevesinde görev ve sorumlulukları yerine getirmektir. Dünya
görüşleri farklı olabilir. Bunda tek başına bir zarar görmüyorum.
Bunu işlerine ne ölçüde yansıtıp yansıtmadıkları önemli. Eğer
işlere yansıyorsa, hukukun dışına çıkılıyorsa bunlar sorgulanmalı.
Yanlış uygulama var ise de üzerine kesinlikle gidilmeli. Diğer
türlü somut deliller olmaksızın insanları etiketlemek son derece
yanlış. Yargı ve mensupları yıpratılmamalı. Fişlemeler, cadı avları
olmamalı.
HSYK düzenlemesi tehlikeli mi?
Demokrasinin geldiği aşama, hukuk devletinin (ağır aksak da olsa)
kavuştuğu standartlar, Kopenhag kriterleri açısından ciddi manada
geriye dönüş olacağı endişesindeyim. Adalet Bakanı, özel yetkili
bakan oldu. Kurul ona bağlı genel müdürlük haline geldi. Hakim ve
savcı şikayetlerine soruşturma izni verip vermemek bakanın iki
dudağı arasında. Hangi üye, hangi dairede çalışacak yetkisi de
bakana bırakılıyor. 3'ncü Dairenin soruşturma fonksiyonu
sıfırlanıyor ve bir manada iptal ediliyor.
Teftiş Kurulu Bakana bağlanıyor. Geçmişte AB kriterleri açısından
bu durum eleştirildiği için Teftiş Kurulu HSYK ya bağlanmıştı.
Şimdi demokratik bir geri dönüş yaşanıyor. Bir facia daha var. Yasa
ile beraber HSYK’nın kapısına nerdeyse kilit vuruluyor. Şoförden,
genel sekreterine kadar personelin görevlerine son veriliyor. Böyle
bir tasarrufun hukuk devletinde izahı yok. Şu an yapılmak istenen
bazı düzenlemelerin 12 Eylül dönemiyle kıyaslanması abartı
olmaz.
Köşk'ten veto mu bekliyorsunuz?
Demokratik hukuk devleti için bağımsız, tarafsız yargı şarttır.
Bunun için de Kurulun da bağımsız, tarafsız olması gerekir. Kurul
üyeleri mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatına göre görev
yapabilmelidir. Yasama üzerinde etkin olan yürütmenin, yargı
üzerinde de gücü artırılırsa, kuvvetler ayrılığı büyük zarar görür.
Check-balance dengesi kalmaz. HSYK düzenlemesine baktığımızda bu
anlamda çok sıkıntılı maddeler içeriyor.
15 Ocak HSYK Genel Kurulunda kartlar yeniden karıldı. 1.
Dairede 2 üye değişti. 1 gün sonra da yeni dairenin ilk işi
soruşturmaların yürütüldüğü savcıları herhangi talep, soruşturma
olmaksızın görev yerlerini değiştirmek oldu. Ne düşünüyorsunuz?
Yapılan değişiklikler yargıya müdahale mi?
Yargıda adil olmak kadar adil görünmeniz de önemli. Kamuoyunda
gördüğüm kadarıyla böyle bir algı oluştu. Edindiğim izlenime göre
hakim savcıların, hukukçuların önemli bir kısmı savcı, hakim ve
polis tayinlerini soruşturmaya, yargıya müdahale olarak
değerlendiriyor. Elinizde ciddi bir delil olmadan, soruşturma
yapılıp disiplin yönüyle değerlendirilmeden böyle bir tasarrufta
bulunmak doğru olmaz. Yukarıda da söylediğim gibi 2010 yılında
Erzurum’da bazı savcıların özel yetkileri Kurul tarafından
alındığında hükümetin bir çok yetkilisi, çok sayıda hukukçu bunun
yargıya açık müdahale olduğunu, soruşturmaların engellenmek
istendiğini söylemişti. En ağır tepki verenlerden biri de bugünkü
Bakanımız Sayın Bozdağ’dı. Yanlış hatırlamıyorsam "yargıya yapılan
bu müdahaleden utanç duyuyorum" demişti.
Haklarında herhangi bir soruşturma ve disiplin cezası olmadan,
talepleri de olmaksızın, kışın ortasında yapılan bu tasarruflar en
başta HSYK 1. Dairesi'nin kendi açıkladığı prensip kararlarına ve
yerleşik uygulamalarına aykırıdır.
İzmir ve Adana başsavcıları, aynı zamanda 1. Daire üyesi olan
Adalet Bakanlığı müsteşarının kendilerini arayarak devam eden
soruşturmalara müdahale ettiği gerekçesiyle tutanak düzenliyor ve
Kurul'a gönderiyor; Müsteşar ise Daire'nin gündeminde olmamasına
rağmen onların görevden alınmasını teklif ediyor ve kendisi de
toplantıda oy kullanarak bu kişilerin görev yerleri değiştiriliyor.
Bu durumu, en azından tarafsızlık ilkesi açısından doğru
bulmuyorum.
Yargı, talimatla hükümete operasyon mu yapmak
istedi?
Böyle bir organizasyon ve operasyon söz konusu ise ne şekilde,
nasıl yapıldığına yönelik bilgi ve delillerin ortaya konulması
gerekir. Normalde bahsetmiş olduğumuz kişiler sıradan özel şahıslar
değil. Bunlar kamu görevi yürüten uzun yıllar geçmiş başarıları bu
göreve gelmiş kişiler. Şuna inanmıyorum: bir savcının önüne gelen
dosyada yeterli delil olmadan sırf bir yerlerden talimat alarak
soruşturma başlatacağına inanmak istemem. Varsa böyle bir durum
bunun somut delillerle ortaya konması halinde hem Kurulun hem diğer
yargısal mercilerin üzerine düşeni yapacağından endişem
yoktur.
Tırların durdurulması yanlış mıydı?
Bir Cumhuriyet Savcısı ihbarlarla alakalı soruşturma başlatır,
yetkilerini kullanabilir. MİT Kanunu’nun 26’ncı maddesi suç
soruşturması başlatıldığında MİT personeli olduğunun tespit sonrası
işleyecek süreci gösterir. Suçun ortaya çıkarılması, suç konusunun
tespitine yönelik muafiyet sağlamamaktadır. Aksi yorum kimseye
tanınmayan tam bir dokunulmazlık zırhı sağlar. Örneğin, MİT
görevlilerinin görev sınırları içerisinde hareket edip etmediğini
nereden bileceksiniz? Araç içerisinde uyuşturucu da taşınıyorsa
bunu nasıl bilebilirsiniz? Suç ihbarı varsa savcı görevini yapmak
zorunda. Aramasını yapar, durumu tutanakla tespit eder, MİT
personelinin karıştığı bir suç olduğunu düşünüyorsa soruşturma için
Başbakanlık'tan izin ister.
Soruşturma dosyaları kapanacak mı?
17-25 Aralık, İstanbul-İzmir soruşturmalarında sisteme girmiş
delilerin, bilgi ve belgelerin ortadan kaybolacağını, bunların
geçersiz hale getirileceğini düşünmüyorum. Bununla birlikte bu
soruşturmaları başlatan, belli noktaya getirmiş savcıların görevden
alınarak yerlerine hiçbir aşamasında bulunmamış başka savcıların
getirilmesi soruşturmaların sıhhatini, adil olmasını
etkileyecektir. Kamuoyu nezdinde de soruşturmalara müdahale
yapıldığı algısını pekiştirecektir.
17 Aralık soruşturmasına “1 savcı yürütmesin, dosyalar kapsamlı”
diye 3 savcı ilave edilmişti. Şu an gelinen noktada o soruşturmayı
esas olarak yürüten savcıdan dosya alınmış durumda. Soruşturmayı
sonradan dosyada görevlendirilen, hakkında disiplin cezası bulunan
bir savcı yürütüyor.
HSYK üyeliğinizle ilgili tartışmalara ne
diyeceksiniz?
Bu konu o zaman da Cumhurbaşkanımızın hukukçuları tarafından
incelendi. Yüksek öğrenim kurumunda hukuk dallarında en az 15 yıl
çalışmış olma ve atama zamanında öğretim üyesi olmak yeterli
görüldü. Atanmamda herhangi bir yasal eksiklik ve noksanlık söz
konusu değildir. Konunun bu aşamada yeniden gündeme getirilmesinin
kasıtlı olduğunu düşünüyor ve Sayın Cumhurbaşkanımızın bu konudaki
takdirine karşı da şık bulmuyorum.
Savcı ve hâkimlere tazminat düzenlemesi geliyor, ne
dersiniz?
İktidar, doğru bir şekilde çekingen yargı olmasın, bağımsız ve
tarafsız olarak rahat karar versin diye kendisinin getirdiği
düzenlemeden bugün geriye gidiyor. Hele de yürütmenin memurlarına
karşı açılacak tazminat davalarının devlete karşı açılması
düzenlemesini getirirken bunu yapmasını doğru bulmuyorum. Hakim ve
savcılar özveri ile görev yapıyorlar, şartlar daha da
zorlaştırılmamalı.
Yorumlar