Türkiye'de, 27 bin 592 kişi organ nakli bekliyor

- ONKOD Başkanı Dr. Çınar: - "Ülkemizdeki sıkıntının esas kaynağı, kadavradan organ temini yeterli düzeyde olmadığı için nakillerin yüzde 80'inin canlıdan yapılmak zorunda olunmasıdır. Bu durum canlıdan nakil şansı olmayan binlerce hastamızın her yıl hayatını kaybetmesine sebep olmaktadır. Yapılan bağış çalışmaları, özellikle bu hastalarımızın hayata tutunmasına vesile olabilmek adına yürütülmektedir" - "Bekleme listelerine bakıldığında Türkiye'de ekim 2017 itibarıyla 21 bin 577 kişi böbrek, 920 kişi kalp, 2 bin 102 kişi karaciğer, 63 kişi akciğer, 283 kişi pankreas, 2 bin 647 kişi kornea beklemektedir. Bu listeye her yıl 3 bin 500 ila 4 bin kişi eklenmekte, son dönem organ yetmezliği yaşayan birçok hasta hayatını kaybetmektedir"

Google Haberlere Abone ol
Türkiye'de, 27 bin 592 kişi organ nakli bekliyor

İSTANBUL (AA) - HATİCE ŞENSES - Organ Nakli Koordinatörleri Derneği (ONKOD) Başkanı Dr. Yavuz Selim Çınar, Türkiye'de kadavradan organ temininin yeterli düzeyde olmadığını, bu nedenle nakillerin yüzde 80'inin canlıdan yapıldığını belirterek, "Bu durum canlıdan nakil şansı olmayan binlerce hastamızın her yıl hayatını kaybetmesine sebep olmaktadır. Yapılan bağış çalışmaları özellikle bu hastalarımızın hayata tutunmasına vesile olabilmek adına yürütülmektedir." dedi.

Çınar, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türkiye'de organ bağışının istenilen oranlarda olmamasına rağmen, son yıllarda başta Sağlık Bakanlığı olmak üzere, birçok profesyonel sivil toplum kuruluşu, paydaş üniversite ve aynı amaç doğrultusunda çalışan diğer kuruluşların, yerel ve ulusal çalışma yürüterek bağış oranlarına yükselen bir ivme kazandırdığını söyledi.

Bu çalışmaların bağış oranlarına yansıdığını ancak istenilen, arzu edilen duruma gelinmesi için daha fazla çalışmaya, toplumsal farkındalık oluşturmak adına daha uzun bir yol katedilmesine ihtiyaç duyulduğunu aktaran Çınar, şöyle konuştu:

"Türkiye, cerrahi olarak bakıldığında organ naklinde, Avrupa'nın, hatta dünyanın en ileri ülkelerinin başında yer almaktadır. Son 10 yıl içerisinde özellikle canlıdan nakil cerrahi başarısı, dünya standartlarında sonuçlar vermektedir. Yetişmiş cerrahi nakil ekiplerinin başarısı dünyanın önde gelen ülkeleriyle aynı ölçüdedir. Ülkemizdeki sıkıntının esas kaynağı, kadavradan organ temini yeterli düzeyde olmadığından, nakillerin yüzde 80'inin canlıdan yapılmak zorunda olunmasıdır. Bu durum canlıdan nakil şansı olmayan binlerce hastamızın her yıl hayatını kaybetmesine sebep olmaktadır. Yapılan bağış çalışmaları özellikle bu hastalarımızın hayata tutunmasına vesile olabilmek adına yürütülmektedir."

- "Ülkemizdeki bağış oranları çok düşük"

Dr. Yavuz Selim Çınar, toplumsal olarak her alanda sivil toplum örgütleriyle iş birliklerinin geliştirilmesinin ve daha geniş kitlelere ulaşılarak farkındalık oluşturulmasının büyük önem taşıdığını dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Geçtiğimiz yıl Türkiye'de 1998 kişiye beyin ölümü tanısı konmuş ancak vefat eden bu kişilerin sadece 563'ünün yakınları organ bağışına onay vererek başka yaşamlara umut olmuşlardır. Vefat eden bu kişilerin organlarıyla toplamda 780 kişi böbrek, 388 kişi karaciğer, 68 kişi kalp ve 22 kişi akciğer nakli olarak sağlığına kavuşmuştur. Diğer taraftan bakıldığında yine 2016'da ülkemizde 2 bin 634 kişi böbrek naklini, 1003 kişi ise karaciğer naklini canlı donörden, yani bir yakınının organlarıyla nakil olmayı başarabilmiştir. Buradaki rakamlardan da anlaşılacağı üzere ülkemizdeki bağış oranları maalesef hala çok düşük oranlarda seyretmekte, hastalarımız hayata ancak sağlıklı olan başka bir yakınının organıyla tutunabilmektedir. Bekleme listelerine bakıldığında tüm Türkiye'de ekim 2017 itibarıyla 21 bin 577 kişi böbrek, 920 kişi kalp, 2 bin 102 kişi karaciğer, 63 kişi akciğer, 283 kişi pankreas, 2 bin 647 kişi kornea beklemektedir. Bu listeye her yıl 3 bin 500 ile 4 bin kişi eklenmekte, son dönem organ yetmezliği yaşayan birçok hasta hayatını kaybetmektedir."

- "Dünyada organ nakillerinin yüzde 80'i kadavradan"

Dünyada organ nakillerinin yüzde 80'inin kadavradan yapıldığını, Türkiye'de ise bu oranın tam tersine olduğunu vurgulayan Çınar, "Birçok çalışma olmasına rağmen bunlar daha geniş platformlara taşınarak bu oranların dünya standartlarına getirilmesi önem taşımaktadır." dedi.

Çınar, bu alanda özellikle Sağlık Bakanlığı'nın öncülük ettiği çalışmalarda özveriyle görev yapan sağlık profesyonellerinin yanı sıra, sivil toplum kuruluşlarının da katkılarıyla önümüzdeki yıllarda bu oranların istenilen seviyelere geleceğinin inancını taşıdıklarını kaydetti.

Bu anlamda her alanda, mecrada, talep edilen her platformda eğitimler vermeye, toplumsal bilinç oluşturmak için çalışmaya gayret edilmesi gerektiğine işaret eden Çınar, "Ülkemizin her bir köşesindeki noktaya kadar ulaşarak bu konunun önemini anlatmalıyız." ifadelerini kullandı.

Yorumlar