CHP TBMM Grup Toplantısı

- Genel Başkan Kılıçdaroğlu: (2) - "Bir Allah'ın kulu çıkıp bana belediye başkanlarının istifaya zorlanması, hukuki bir süreçtir desin" - "Devlet mafya yöntemiyle yönetilmeye başlandı. Devletin makamında oturan mafya yöntemine başvuramaz"

Google Haberlere Abone ol
CHP TBMM Grup Toplantısı

TBMM (AA) - CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Bir Allah'ın kulu çıkıp bana belediye başkanlarının istifaya zorlanması, hukuki bir süreçtir desin. Devlet mafya yöntemiyle yönetilmeye başlandı. Aileyi tehdit etmek, mafyanın yöntemidir. Mafya yöntemine başvuracaksan o koltuktan ayrılacaksın." dedi.

Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısında yaptığı konuşmada, rüşvetin bile dolarla alındığını, doların ruhlara işlediğini, doların yeşiline tapıldığını, ağacı kesip dolara saygı duyulduğunu savundu.

"CHP, AK Partili belediyeleri alırsa oradaki işçilerin işine son verir." propagandası yapıldığını belirten Kılıçdaroğlu, sadece AK Partili değil, hangi belediye olursa olsun CHP'li belediye başkanı o belediyeyi aldığında, hiç kimsenin ekmeğiyle oynamayacağını, görevine son vermeyeceğini bildirdi.

Kılıçdaroğlu, herkesin alın terine saygılı olduklarını, her evde tencere kaynamasını istediklerini vurgulayarak, "Niye işine son verelim? Propagandayı bu noktaya taşıdılar çünkü zemin altlarından kayıyor. O işçi kardeşlerime sesleniyorum, daha düne kadar senin inancını, kimliğini, yaşam tarzını siyasete malzeme ettiler. Biz senin alın terinin yanındayız. Bunların bir özelliği daha var fakirden alıp zengine vermek. Sözüm söz, aslanlar gibi sözüm söz; zenginden alıp fakire vereceğiz. Zenginden alacağız derken zorla değil, adaletle alacağız. Asgari ücretten vergi almayacağız." ifadesini kullandı.

CHP'li bütün belediyelerde asgari ücretin net en az bin 500 lira olduğuna değinen Kılıçdaroğlu, bunu, Türkiye'deki bütün belediye, fabrika, işyerlerinde hayata geçirmek istediklerini söyledi.

Kılıçdaroğlu, Rusya'ya önümüzdeki günlerde domates ihracatı olacağına işaret ederek, ancak Rusya'ya, "Sadece 4 firmadan alacaksın" denildiğini, bunu da Rusya'nın yaptığı açıklamadan duyduklarını belirtti.

Cumhuriyetin 94. yılını onurla kutladıklarını anlatan Kılıçdaroğlu, bugüne kadar millet olarak üç büyük devrimin altına imza attıklarını ifade etti. Kılıçdaroğlu, bunlardan birincisinin Cumhuriyeti kurmak, ikinci devrimin 1946'da kendi iradeleriyle çok partili hayata geçmek, üçüncü devrimlerinin sosyal devlet, sosyal demokrasi olduğunu vurguladı.

-"Demokrasiyi sadece sandıktan ibaret görüyor"

Kılıçdaroğlu, şimdi hep beraber 80 milyonun 4. devrimi gerçekleştirmek zorunda olduklarını ifade ederek, Cumhuriyeti eksiksiz, tam demokrasiyle taçlandırmak zorunda olduklarını aktardı.

Medya özgürlüğü, yargı bağımsızlığı, din ve vicdan özgürlüğü, kadın erkek eşitliği, siyasette ahlak kurallarının belirlenmesini, devlet yönetimde şeffaflık, eşit yurttaşlık, camiye, adliyeye, siyaset girmemesini, tek adam rejimi değil özgürlükçü parlamenter sistem istediklerini belirten Kılıçdaroğlu, siyasiler, vatandaşa hesap soruyorsa orada faşist bir yönetim, diktatörlük olduğunu savundu.

Eğer siyasiler halka hesap veriyorsa orada tam anlamıyla demokrasi bulunduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, bunları yaptıkları zaman Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün söylediği "Cumhuriyet fazilettir" sözüne anlam kazandırmış olacaklarını bildirdi.

Bazılarının, demokrasiyi sadece sandıktan ibaret gördüğünü iddia eden Kılıçdaroğlu, "Bazıları 'sandıktan çıktık, bundan sonra ne istersem yaparım, istediğimi asarım, keserim...' Bunlardan biri 23 Nisan'da 'Oturdun koltuğa, istediğini as, istediğini kes...' çocuğa söylediğine bakın. Ama demokrasi kültürü yoksa, dayak, baskıcı kültürden gelmişse aynı dayağı ve baskıyı topluma yansıtmak istiyor." ifadesini kullandı.

Kılıçdaroğlu, Cumhuriyeti tek adam rejimini, biat kültürünü yıkarak, eşit yurttaş oldukları inancıyla kurduklarını vurguladı. Kılıçdaroğlu, 1921, 1924 ve 1982 anayasası dahil bütün anayasalarda egemenliğin millete ait olduğunun yer aldığını anımsatarak, "Egemenlik sarayların, sarayda oturanların değil egemenlik milletindir. Hiç kimse bunu unutmasın." dedi.

-"Makara tersine sarıldı"

Herkesin, milli iradenin ne olduğunu gayet iyi bilmesi gerektiğini vurgulayan CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, katılımcı, güçlü, tam, çoğulcu, özgürlükçü demokrasi derken 20 Temmuz'da OHAL ilanıyla bir darbe yaşadıklarını savundu.

Katılımcı, çoğulcu bir demokrasiyi nasıl yakalarız diye mücadele ederken 20 Temmuz darbesiyle makaranın tersine sarıldığını öne süren Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

"15 Temmuz darbe girişiminde bulunanların hebasının sorulması gerekirken, asıl hesap vermesi gereken, 'Ne istediniz de vermedik' diyenlerdir. Devletin kozmik odasını, namusunu, haysiyetini, şerefini götürüp terör örgütüne teslim etmediler mi? Gitmişler Kastamonu'daki gaziyle uğraşıyorlar. Devletin namusunu terör örgütüne teslim eden bir iktidar nasıl iktidar olabiliyor. Onlar halkın değil sarayın iktidarıdır."

Kılıçdaroğlu, anayasa değişikliğiyle 20 Temmuz darbesinin hukuksal altyapısının, tek adam rejiminin anayasal altyapısının oluşturulmaya çalışıldığını iddia etti. Kılıçdaroğlu, 12 Eylül darbe döneminde ne varsa daha fazlasının 20 Temmuz'dan sonra ülkeye getirildiğini söyledi.

-"Nüfusun yüzde 41'i, seçtiği belediye başkanlarıyla yönetilmiyor"

Artık KHK'ya da gerek kalmadığını savunan Kılıçdaroğlu, seçimle gelen Başbakan'a kulağından tutup, "İstifa edeceksin" denildiğini, el pençe divan istifa ettiğini belirtti.

Kılıçdaroğlu, vatandaşın seçtiği belediye başkanlarını da çağırıp, "İstifa edeceksin, yoksa gereğini yaparız." denildiğini öne sürerek, 101 belediye başkanının KHK ile görevlerinden alındığını söyledi.

Nüfusun yüzde 41'inin kendi seçtiği belediye başkanları tarafından yönetilmediğini belirten Kılıçdaroğlu, bunun ancak darbe dönemlerinde olduğunu ileri sürdü.

Kılıçdaroğlu, şu görüşlere yer verdi:

"Bir Allah'ın kulu çıkıp bana -hukukçu da istemiyorum- belediye başkanlarının istifaya zorlanması, hukuki bir süreçtir desin. KHK ile bir yetki almışsın, darbenin gereğini yapıyorsun. Kendi belediye başkanlarını çağırıp istifa et, etmezsen gereğini yapacağım deyip tehdit ediyorsun. Şantaj ve tehdidin kullanıldığı bir hukuk düzeni var mıdır dünyada. 21. yüzyılın dünyasından söz ediyorum. Bunların hiçbirisi çağdaş bir demokraside karşılaşacağımız bir tablo değildir.

Balıkesir Belediye Başkanı bir basın toplantısı yaptı, 'Kendi adıma söyleyeyim yolsuzluğumuz, usulsüzlüğümüz, başarısızlığımız, FETÖ bağlantımız yok. Fakat ailemize, evimize kadar ulaşan baskılar, tehdide varan müdahaleler var. Bu katlanacak durum olmanın ötesine geçti.' sözü çok önemli. Şimdi ben demokrasi, millet, milli irade lafını ağzından eksik etmeyen sarayda oturan zata sesleniyorum: Bir kişinin ailesini hangi ahlaki gerekçeyle suçlarsın ve o ailenin üzerine baskı kurarsın. Hangi ahlaktan yararlanıyorsun, hangi din, hangi iman, hangi kanun, hangi anayasa. Sen bir belediye başkanının ailesine, her türlü baskıyı nasıl yapıyorsun. Dün parti sözcümüz 'faşist diktatör' deyince beyefendi çok alınmış. Bir belediye başkanı bırakın, onun ailesiyle uğraşmak bizatihi zaten faşist diktatörlüğün gereğidir. Devlet mafya yöntemiyle yönetilmeye başlandı. Racon kesiyor, kimin raconunu kesiyorsun? Bu yöntem kimin yöntemidir, aileyi tehdit etmek, mafyanın yöntemidir. Devletin makamında oturan mafya yöntemine başvuramaz. Mafya yöntemine başvuracaksan o koltuktan ayrılacaksın, sen o koltuğu hak etmiyorsun. Böyle bir rezalet, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde görülmemiştir. Böyle bir rezalet olabilir mi? Belediye başkanını bırakıp, ailesi ve çoluk çocuğuyla uğraşıyorsun. Sende ahlak, vicdan, iman, din yok mu? Senin hangi değer yargın var, sen hangi değere inanıyorsun? Ailenin bizim için ne kadar kutsal olduğunu biliriz. Adamla kavga ediyorsun, aileden, çoluk çocuktan ne istiyorsun?"

-"Hodri meydan"

Kılıçdaroğlu, demokrasinin namusunu korumak amacıyla yerel seçimler için 17 ay beklemeyip, erken yerel seçim yapma çağrısında bulunduğunu, "hodri meydan" dediğini anımsattı. Kılıçdaroğlu, "Erdoğan, AK Parti'nin Genel Başkanı sana açıkça milletin önünde hodri meydan diyorum." ifadesini kullandı.

Erdoğan'ın, kendisini televizyonlardan gayet yakından izlediğini aktaran Kılıçdaroğlu, çünkü kendisi dışında bakanların, partililerin ona cesaret edip doğruları söyleyemediğini öne sürdü. Bu nedenle Erdoğan'ın kendisini dinlediğini savunan Kılıçdaroğlu, dinlemesinde de yarar olduğunu, ülkenin, devletin, hükümetin yararına olduğunu belirtti.

Kılıçdaroğlu, Erdoğan'ın, "Ne zamandan beri erken seçim demokrasinin namusu oldu. Önce sen namus kavramını öğren de meydana çık." dediğine işaret ederek, "Sevgili Erdoğan, tarafsız davranacağım diye namusun ve şerefin üzerine TBMM çatısı altında yemin ettin. Ben sana 50 kez sordum, sen namus ve şereften ne anlıyorsun diye. Ben sana cevap vereyim, önce şu diplomanı bir göster." dedi.

(Bitti)

Yorumlar