Yeni adli yıl açılış töreni

- Yargıtay Başkanı Cirit: - "(FETÖ/PDY'nin yürüttüğü) Bu tür eylem ve girişimlerin içinde olanlara da adaletten başka hiçbir borcumuz bulunmadığını güçlü biçimde vurgulamak isterim. Hakkında suç isnadı olan herkes gibi FETÖ/PDY terör örgütü üyeleri de adil, tarafsız ve bağımsız mahkemelerce iç hukuk ve uluslararası hukuka uygun şekilde yargılanmalıdırlar" - "Bu darbe girişiminden sonra uluslararası kuruluşların değerli temsilcilerinin iyi bir hukukçu gibi olayları kuşkuyla süzeceklerine ve soruna bütünsel bir bakış açısıyla yaklaşarak gerçekleri daha iyi anlayacaklarına inanıyorum"

Google Haberlere Abone ol
Yeni adli yıl açılış töreni

ANKARA (AA) - Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit, Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması'nın (FETÖ/PDY) yürüttüğü eylem ve girişimlere ilişkin, "Bu tür eylem ve girişimlerin içinde olanlara da adaletten başka hiçbir borcumuz bulunmadığını güçlü biçimde vurgulamak isterim. Hakkında suç isnadı olan herkes gibi FETÖ/PDY terör örgütü üyeleri de adil, tarafsız ve bağımsız mahkemelerce iç hukuk ve uluslararası hukuka uygun şekilde yargılanmalıdırlar." dedi.

Cirit, bu yıl ilk kez Cumhurbaşkanlığı Külliyesi içindeki Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen adli yıl açılış töreninde yaptığı konuşmada, geçen yıldan bugüne kadar hem Yargıtayda hem de Türk yargı sisteminde çok önemli değişiklikler gerçekleştirildiğini söyledi.

Bölge adliye mahkemelerinin 20 Temmuz 2016'da faaliyete geçtiğini, böylelikle üç dereceli yargı sistemi oluşturulduğunu belirten Cirit, yargının daha iyi işleyişinin temini için alternatif çözüm yöntemleri hususunda önemli ilerlemeler kaydedildiğini, Yargıtayın tüm kararlarının kamuoyu erişimine açıldığını anlattı.

Bununla birlikte olumsuz gelişmeler de yaşandığını dile getiren Cirit, "15 Temmuz 2016 tarihinde vuku bulan darbe girişimi devletin tüm kurumlarında olduğu gibi Türk yargısında da sarsıntı meydana getirmiştir. Bütün bunlara rağmen daha iyi işleyen bir adalet sistemine doğru güvenle, umutla ve emin adımlarla ilerleyebileceğimizi, kişisel ve kurumsal anlamda her türlü fedakarlığa hazır olduğumuzu, mazeret üretmeyerek daha çok çalışacağımızı, Türk halkının güvenine layık olacağımızı söylemek istiyorum." diye konuştu.

Devlet ve toplum olarak sorunların çözülebilmesi için insan sevgisi ve hoşgörüye dayalı tarihsel miras üzerinde demokratik değerlerin yükseltilmesi ve uzlaşı kültürünün geliştirilmesi gerektiğini ifade eden Cirit, "Mevlana Hazretleri'nin belirttiği gibi, 'Her birimiz tek kanatlı melekleriz. Bizler, ancak birbirimizi kucaklayarak uçabiliriz.' Birbirimizi daha iyi dinlememiz, daha çok bir araya gelmemiz, en azından çoğu teknik düzeyde olan pek çok sorunun kolaylıkla halledilmesini mümkün kılacak ve sorun çözme kapasitemizi geliştirecektir." değerlendirmesinde bulundu.

Cirit, teknik düzeydeki adalet sorunlarının çözümünün, bugün en çok ihtiyaç duyulan uzlaşı kültürünün oluşmasına ve demokrasinin de gelişmesine katkı sağlayacağını dile getirerek, "15 Temmuz 2016 darbe kalkışmasından sonra toplum olarak sergilediğimiz birlik ve beraberlik, hem devletimizin geleceği açısından hem de sorunlarımızı çözme kapasitesi açısından geleceğe yönelik inancımızı ve güvenimizi pekiştirmiştir." dedi.

Demokrasinin önündeki en önemli engellerden birinin terör olduğunun altını çizen Cirit, terörün öncelikle insanların en temel hakkı olan yaşama hakkını tehdit ettiğini vurguladı.

Terör olgusunun, insan hakları ve demokrasiler için tehdit oluşturduğunu belirten Cirit, bir insanlık suçu olan teröre karşı bireylerin, kurumların ve tüm devletlerin birlikte mücadele etmelerinin bir zorunluluk olduğunu dile getirdi.

Bugün bazı devletlerin çıkarları için doğrudan veya dolaylı olarak teröre destek verdiklerinin bilinen bir durum olduğunu ifade eden Cirit, terörle mücadelede bütün devletlere görev düştüğünü, devletlerin özellikle silah ve mühimmatın terör örgütlerinin eline geçmesini önleyici tedbirler alması gerektiğini kaydetti.

- "Bu silahların bir gün kendilerine çevrilebileceğini bilmeliler"

Cirit, teröre destek veren ülkelerin bu silahların bir gün kendilerine çevrilebileceğini bilmeleri gerektiğini dile getirdi.

Bugün terörün acısını derinden yaşayan Türkiye'nin bunun üstesinden gelecek güce fazlasıyla sahip olduğunu vurgulayan Cirit, "Sabırlı ve hoşgörülü Türk milletinin sabrının bir sınırı olduğu da unutulmamalıdır" diye konuştu.

15 Temmuz'da, milli birlik ve bütünlüğe, demokrasiye, insan haklarına, hukuk devletine, insanı insan yapan tüm evrensel ve ortak değerlere yönelik olarak FETÖ/PDY terör örgütü tarafından gerçekleştirilen hain saldırıyı kınayan Cirit, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu saldırı, sadece ülkenin yönetimini ele geçirmeye yönelik bir darbe olarak nitelendirilemez. 15 Temmuz 2016 tarihinde vuku bulan eylem, polisin polisle, askerin askerle ve askerin polis ve vatandaşla sonu gelmeyen bir çatışma içine girmesi sonucunu doğurabilecek bir saldırıdır. Öyle bir çatışma ortamı ki savaş uçakları, helikopterler ve tanklar kullanılarak girişilecek ve bir anda ülkenin kan gölüne dönmesine neden olabilecek bir eylemdir. Türkiye'nin 40 yıl geçse dahi bitmeyecek iç çatışmalar ve kardeş kavgaları içinde Cumhuriyetin getirdiği tüm birikimlerin yok sayılması sonucunu doğurabilecek bir eylemdir. Kamu düzeninin belki de bir daha geri gelmemek üzere bozulmasını hedefleyen bir eylemdir. Bu bir darbe değil, Türkiye Cumhuriyeti'nin bölünmesini, yok edilmesini, Afrika ve Ortadoğu'nun bazı küçük devletlerinde örnekleri görüldüğü üzere her gün onlarca kişinin öldüğü bir can pazarına dönüştürülmesini amaçlayan bir saldırıdır. Devlet ve millet olarak bu saldırıyı çok iyi tahlil edemezsek, içeriden veya dışarıdan hangi kaynaktan gelirse gelsin bu hain örgütün tüm destekçilerini etkisiz hale getiremezsek, gelecekte de benzer saldırılarla yüzleşmek zorunda kalabiliriz."

Cirit, 15 Temmuz darbe girişiminin batılı dostlar tarafından zamanında ve güçlü şekilde kınanmamasının hayal kırıklığı yarattığını da belirterek, "Çok kıymetli batılı dostlarımız ve insan haklarını korumayı kendilerine görev edinmiş uluslararası kuruluşlar, nazik ziyaretlerinde FETÖ/PDY terör örgütünü kast ederek 'Silahsız terör örgütü olur mu?' diye bizlere soruyorlardı. Ben de şimdi kendilerine nazikçe sormak istiyorum; 'Türk demokrasisinin tecelligahı olan Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni bombalayan modern savaş uçakları, masum sivillere ateş eden savaş helikopterleri ve vatandaşları ezen tanklar silah değil midir? Ya da bunları silahtan saymayan bir hukuk düzeni dünyada var mıdır?" ifadelerini kullandı.

2008-2013 yılları arasında gündemin ön sıralarında yer alan davalardaki ihlallerin adalet sisteminin rutin işleyişinden kaynaklanan münferit hatalardan ayrı şekilde değerlendirilmesi gerektiğini dile getiren Cirit, şunları söyledi:

"15 Temmuz 2016 tarihli darbe girişiminden çok net şekilde anlaşıldığı üzere, o dönemde FETÖ/PDY terör örgütü tarafından sahte belge ve dijital delil üretilmiş, gizli tanıklık, yasa dışı dinleme ve yasa dışı teknik takip gibi koruma tedbirleri aracılığıyla hukuk bir silah gibi kullanılmış, Emniyet ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin komuta kademesi adeta diri diri toprağa gömülmüş, boşalan kadrolara da söz konusu darbe girişimini gerçekleştiren terör örgütü militanları yerleştirilmiştir. Bu şekilde, çok sayıda ve iç hukukun en temel kuralları ihlal edilerek yapılan adli işlemlerin, başta ifade özgürlüğü ile adil yargılanma hakkı olmak üzere temel insan haklarını ihlal ettiği Türk mahkemelerinin yanında, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından dahi tespit edilmiştir. Maalesef söz konusu uluslararası kuruluşlar, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin ilgili kararlarındaki tespitleri yeteri kadar dikkate almamışlardır. Bu darbe girişiminden sonra uluslararası kuruluşların değerli temsilcilerinin iyi bir hukukçu gibi olayları kuşkuyla süzeceklerine ve soruna bütünsel bir bakış açısıyla yaklaşarak gerçekleri daha iyi anlayacaklarına inanıyorum. Bu noktada, bu tür eylem ve girişimlerin içinde olanlara da adaletten başka hiçbir borcumuz bulunmadığını güçlü biçimde vurgulamak isterim. Hakkında suç isnadı olan herkes gibi FETÖ/PDY Terör Örgütü üyeleri de adil, tarafsız ve bağımsız mahkemelerce iç hukuk ve uluslararası hukuka uygun şekilde yargılanmalıdırlar."

- Hukuk devletinde hukukun üstünlüğü

Hukuk devletinde hukukun üstünlüğünün ancak kuvvetler ayrılığı ilkesinin tam olarak uygulanması ile gerçekleşeceğinde kuşku bulunmadığını söyleyen Cirit, sağlıklı, demokratik bir yönetimin, bu üç kuvvetin birbirinden bağımsız ve ahenkli çalışmasıyla mümkün olacağına işaret etti.

Cirit, devleti ve toplumu derinden etkileme potansiyeli taşıyan ve özellikle yargı alanında yapılması düşünülen anayasal ve yasal değişiklikler hakkında, bu değişikliklerden en çok etkilenecek kurumlardan biri olan Yargıtayın da görüşünün alınmasının çok faydalı olacağına inandığını dile getirdi. Hakim bağımsızlığı ve tarafsızlığı vurgusu yapan Cirit, şöyle konuştu:

"Her türlü cemaat-cemiyet çıkarının toplum çıkarının yerine ikame edilmesi, hukukun bireysel veya grupsal ihtiraslara feda edilmesi, tarihten bugüne kadar hiçbir medeni hukuk düzeninin hoş görmediği bir anlayıştır. Böyle bir anlayışı koruyacak ya da savunacak bir hukuk ilkesi ya da kuralı bulunmamaktadır. Herkesçe bilinmelidir ki 'Adalet arayanın elleri temiz olmalıdır.' İradelerini ipotek altına aldıran hakimlerin, yetkilerini belli odakların amaçları doğrultusunda ve hukuksal kılıflar altında bir silah gibi kullanılmasının yanlışlığını anlamak veya anlatmak için kural aramaya ya da hukukçu olmaya da gerek yoktur. Böyle bir anlayışın, toplumsal barış ve hukuk düzenine yönelik oluşturduğu tehdidin boyutlarını anlamak için biraz mantık, biraz vicdan, biraz da ahlak sahibi olmak yeterlidir."

-"Milli etik kurallara ihtiyaç var"

Hakimlere yönelik "BM Bangalor Yargı Etiği İlkeleri" ve savcılara yönelik "Budapeşte Etik ve Davranış İlkeleri" mevcut ise de bu evrensel prensipler çerçevesinde ülkenin kültürüne ve ihtiyaçlarına göre şekillendirilecek daha detaylı milli etik kurallara da ihtiyaç bulunduğunu ifade eden Cirit, Yargıtayda bu konuda yürütülen proje ile yüksek mahkeme üyelerine ilişkin etik kuralların oluşturulacağını kaydetti.

Hukuk eğitimi sorunlarına da değinen Başkan Cirit, hukuk fakültelerinde lisans eğitiminin beş yıl olması, birinci sınıflarda hukuk sosyolojisi, hukuk felsefesi, hukuk tarihi ve Türkçe dilbilgisi ve gramer derslerinin zorunlu olarak okutulmasının adli kalitenin artırılması bakımından yararlı olacağına inandığını dile getirdi.

Yargının yıldan yıla aktarılan değişmez sorunlarının başında, yargı mercilerinin baş etmekte zorlandıkları ağır iş yükünün geldiğini söyleyen Cirit, ilk derece mahkemeleri, bölge adliye mahkemeleri ve temyiz mahkemelerinin, giderek artan ve ağırlaşan iş yükü altında olduklarını anlattı.

İsmail Rüştü Cirit, "Bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçirilmiş olması, Yargıtayın iş yükünün azalması ve gerçek fonksiyonu olan içtihat mahkemesi niteliğine kavuşması Türk yargısının işini kolaylaştıracak mıdır? Şüphesiz kolaylaştıracaktır. Ancak açıkça ifade etmem gerekir ki yargının tüm sorunlarını çözmeye yetmeyecektir. Zira, ülkemizde tüm uyuşmazlıklar ciddi bir sınırlamaya tabi olmaksızın yargıya taşındığından bu düzenlemeler de ilk derece mahkemeleri ve bölge adliye mahkemelerinin üzerlerine gelmeye devam edecek olan iş yükünü maalesef engellemeyecektir." diye konuştu.

Yargı sisteminde adil ve etkin bir filtreleme sistemi bulunmadığını belirten Cirit, etkin filtreleme sistemi kullanılarak daha basit nitelikteki bir kısım davaların yargı dışında çözülmesinin sağlanmasının kaçınılmaz zorunluluk olduğuna işaret etti.

Başkan Cirit, yargıya ilişkin tüm kurumların bütünsel bir bakış açısıyla değerlendirilmesi yapılmadan, gerçek anlamda bir yargı reformundan söz etmenin mümkün olamayacağını söyledi.

Yargının iş yükünü azaltmak için alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerinin önemine değinen Cirit, alternatif çözüm yollarının etkin şekilde kullanılması ve uyuşmazlıkların ekonomik, çabuk ve tatmin edici şekilde çözülmesi yargı reformunun temel amaçlarından birisi olması gerektiğini vurguladı.

Son yıllarda yargıda yapılan ve yapılmaya devam edilen köklü değişiklikler, üye sayısındaki önce artış ve sonra da azalışlar, bölge adliye mahkemelerinin kurulması ve tetkik hakimleri ile Yargıtay Cumhuriyet savcılarının bölge adliye mahkemelerine tayin edilmelerinin, Yargıtayın çalışma şeklini ve işleyişini çok derinden etkilediğini anlatan Cirit, özellikle son yıllarda art arda gelen kanun değişikliklerinin de Yargıtay Kanunu'nun sistematiğini ve uyumunu bozduğunu kaydetti.

- Yeni Yargıtay binası

Yargıtayın mali ve fiziksel imkanlarının yetersizliğini anlatan Cirit, bu sorunların çözümü için Yargıtayın idari ve mali yapısının günün ihtiyaçlarına uygun olarak baştan aşağıya yenilenmesi amacıyla yoğun bir çalışma yaptıklarını kaydetti. Cirit, İncek'te yapılacak yeni binanın temelinin bu yıl içinde atılmasının, binanın 2018'de bitirilmesinin planlandığını bildirdi.

İsmail Rüştü Cirit, yeni hizmet binasının, Yargıtayın fiziksel koşullarından kaynaklanan sorunları kesin şekilde çözeceğine inandığını belirterek, "Bu konudaki ilgi ve duyarlılıklarının devamı dileğiyle Sayın Cumhurbaşkanımıza ve Hükümetimize teşekkürü bir borç biliyorum." dedi.

Bu arada, 2016-2017 yeni adli yılın açılış töreni ilklere sahne oldu. Yargıtayın ev sahipliğinde genellikle bir otelin konferans salonunda düzenlenen tören, bu yıl Cumhurbaşkanlığı Külliyesi içindeki Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi'nde yapıldı. Törende ilk kez Cumhurbaşkanı da konuşma yaptı.

Yargıtay Başkanlığınca her yıl TBMM'de düzenlenen kutlama kokteylinin de bu yıl terörle mücadelede yaşanan can kayıpları nedeniyle iptal edildiği duyuruldu.

Yorumlar