Yargıtay 121 ülkeye FETÖ'yü anlattı

- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, 121 ülkenin yüksek yargı kurumlarına "FETÖ"yü ve 15 Temmuz darbe girişimini anlatan mektup gönderdi - Mektuptan: - "FETÖ/PDY, 40 yıl içinde yargı, mülkiye, emniyet ve Türk Silahlı Kuvvetleri kadroları arasına sızarak, kilit görevleri ele geçirerek bu girişimde bulunmuştur. Bu kişiler, ilkokul, ortaokul ve lise yıllarından başlayarak dershane, özel okul ve yurt adı altında 'ışık evleri' olarak adlandırılan evlerde bu örgütün kontrolünde yetiştirilmişlerdir. Buralarda yetişen kişilerin söz konusu kamu kurumlarının kilit birimlerinde görev almalarının sağlandığı gerek kendi ifadeleri gerek istihbarat çalışmalarıyla da doğrulanmıştır" - "Milletin güvenliğini temin için TSK'ya emanet edilen savaş uçağı, helikopter, silah ve mühimmat kullanılmak suretiyle talimatlarını Fetullah Gülen'den alan bu kişilerin bağlı olduğu devlet hiyerarşisinin dışına çıkarak kendi içinde bir paralel örgüt oluşturduğu da göz önüne alındığında Fetullah Gülen cemaatinin 'silahlı bir terör örgütü' olarak kabul edilmesi yaşamsal bir zorunluluktur" - "Terör örgütü hiyerarşisi içinde yer alan, bu terör örgütünün başı olan Fetullah Gülen'e bağlılık göstermekten çekinmeyen ve yargısal yetkilerini buradan aldıkları talimatlar doğrultusunda kullanan hakim ve Cumhuriyet savcılarının bağımsız ve tarafsız olarak mesleklerini icra etmekten ne kadar uzak oldukları izahtan varestedir"

Google Haberlere Abone ol
Yargıtay 121 ülkeye FETÖ'yü anlattı

ANKARA (AA) - Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, 121 ülkenin yüksek yargı kurumlarına "FETÖ"yü ve 15 Temmuz darbe girişimini anlatan mektup gönderdi.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Mehmet Akarca imzalı mektupta, "15 Temmuz 2016'da milli iradeyi, ülkenin birliğini, bütünlüğünü ve demokrasiyi hedef alan, silahlı kuvvetler içerisine sızmış bir grup hain tarafından gerçekleştirilen darbe girişiminin Türk siyasi tarihinde unutulmamak üzere yerini aldığı" belirtildi.

Darbe girişimi sırasında TBMM binası, Ankara Emniyet Müdürlüğü binası, Emniyet Müdürlüğü Özel Harekat Binası, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi ve diğer kamu binalarının hedef alındığı anlatılan mektupta, uçak ve helikopterlerden atılan bombalar ve tanklardan açılan ateşler sonucunda ölümlerin ve yaralanmaların yaşandığı bildirildi.

Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu "asker elbiseli/üniformalı teröristler" tarafından gerçekleştirilen bir terör eylemi niteliğindeki darbe girişimi sonrasında, devletin güvenliği ve bekasına tehdit oluşturan, devletin bütün kademelerine sızmış bu terör örgütüne karşı kapsamlı ve etkin bir mücadele başlatıldığına yer verilen mektupta, bu amaçla 22 Temmuz'dan itibaren 3 ay süreyle tüm yurtta "olağanüstü hal" ilan edildiği aktarıldı.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına ulaşan suç ihbarlarında örgütlenmenin ciddi olduğunun iddia edilmesi üzerine, örgütün varlığına dair yeterli somut deliller bulunması nedeniyle soruşturma başlatıldığı belirtilen mektupta, devlet kurumlarını ele geçirmek, anayasal düzeni yıkarak yerine otoriter, totaliter bir cemaat oligarşisi/zümre hakimiyetine dayanan devlet düzeni" kurmak ve hükümeti devirmeye teşebbüs suçlarından FETÖ/PDY ile ilgili örgütün elebaşı Fetullah Gülen'in aralarında bulunduğu 73 kişi hakkında 6 Haziran 2016'da hazırlanan iddianamenin Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edildiği anlatıldı.

Erzincan Ağır Ceza Mahkemesinin de 16 Haziran 2016'da biri Cumhuriyet savcısı 3 sanık hakkında, "FETÖ/PDY terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek, yalancı gizli tanıklık yapmak, hürriyeti tahdit" suçlarından mahkumiyet kararı verdiği, bu kararda, örgütün yapısı, amacı ve stratejilerinin ayrıntılı şekilde açıklandığı bildirildi.

- "Kilit görevleri ele geçirerek bu girişimde bulunmuştur"

Darbe soruşturması kapsamında tutuklanan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ın yaveri Levent Türkkan'ın ve Danıştay Hakimi Ebubekir Başel'in örgüte ilişkin itiraflarına yer verilen mektupta, şu ifadeler kullanıldı:

"Örgütün, başta adliye olmak üzere devlet kurumlarına yerleştirdiği binlerce kişinin adı ve TC kimlik numaralarını içeren bilgilerin değişik şifreleme yöntemiyle örgüt tarafından saklandığı da bilinmektedir.

Söz konusu darbe girişimini planlayan ve uygulayan FETÖ/PDY, 40 yıl içinde yargı, mülkiye, emniyet ve Türk Silahlı Kuvvetleri kadroları arasına sızarak, kilit görevleri ele geçirerek bu girişimde bulunmuştur. Bu kişiler, ilkokul, ortaokul ve lise yıllarından başlayarak dershane, özel okul ve yurt adı altında 'ışık evleri' olarak adlandırılan evlerde bu örgütün kontrolünde yetiştirilmişlerdir. Buralarda yetişen kişilerin söz konusu kamu kurumlarının kilit birimlerinde görev almalarının sağlandığı, gerek kendi ifadeleri gerek istihbarat çalışmalarıyla da doğrulanmıştır.

Nitekim, 15 Temmuz olaylarının hemen sonrasında düzenlenen operasyonlarla darbe girişimine katılan değişik rütbedeki askerler yakalanmış ve alınan ifadelerinde söz konusu darbe emrinin ABD'nin Pensilvanya eyaletinde ikamet eden Fetullah Gülen tarafından verildiğini, eylemlerini FETÖ/PDY hiyerarşisi içindeki emir komuta zinciri ile gerçekleştirdiklerini açıkça belirtmişlerdir."

Mektupta, örgütün amacının, Türkiye'de devletin bütün anayasal kurumlarını, adli, mülki ve idari yapısını ve güvenlik birimlerini ele geçirmek ve aynı zamanda uluslararası düzeyde büyük ve etkili bir siyasi ve ekonomik güç haline getirmek olduğunun, FETÖ/PDY elebaşı Fetullah Gülen'in video konuşmalarında da ifade edildiği belirtildi.

- "Devlet içinde devlet modeli"

FETÖ/PDY örgütünün, mevcut sistemi yıkmak yerine, sistemin tüm kılcal damarlarına kendi örgüt mensuplarını yerleştirerek, "devlet içinde devlet modeline" uygun bir örgütlenme ile devlete alternatif bir sistem kurmayı hedeflediği anlatılan mektupta, nihai hedefin ülkede laik, demokratik, hukuk devletini yıkarak şeriata dayalı bir rejim getirmek olduğu vurgulandı.

Adı geçen örgüt tarafından faaliyetlerini finanse etmek amacıyla, banka, finansal kurum, vakıf, özel okul, dershane ve hastane adı altında örgüte mali destek sağlayan birçok özel şirket kurulduğu bilgisine yer verilen mektupta, demokratik ortamın sağladığı imkandan yararlanarak faaliyet gösteren bu şirketlerin gelirlerinin yanı sıra, örgüt üyelerinden toplanan aidatlar, örgüt üyesi olan ya da örgüte sempati duyan iş adamları ve kamu görevlilerinin maaşlarından bağış adı altında alınan "himmet paraları"nın da örgütün finans gelirlerinin önemli bir kısmını oluşturduğu anlatıldı.

15 Temmuz olaylarında örgüt üyelerinin çoğunluğunun TSK, emniyet ve yargı kurumlarına sızdığının, silah taşıma yetkisine sahip ve gerektiğinde bu silahları kullanabilen kişiler olduğunun açıkça ortaya çıktığına işaret edilen mektupta, şu tespitlere yer verildi:

"Milletin güvenliğini temin için TSK'ya emanet edilen savaş uçağı, helikopter, silah ve mühimmat kullanılmak suretiyle talimatlarını Fetullah Gülen'den alan bu kişilerin bağlı olduğu devlet hiyerarşisinin dışına çıkarak kendi içinde bir paralel örgüt oluşturduğu da göz önüne alındığında Fetullah Gülen cemaatinin 'silahlı bir terör örgütü' olarak kabul edilmesi yaşamsal bir zorunluluktur.

Değerli hukukçu meslektaşlarımca da kabul edileceği üzere, böylesi hukuk ve demokrasi karşıtı amaçlarla yola çıkan, silahlı güç kullanarak kendini devletin üzerinde egemen kılmak isteyen bir terör örgütü hiyerarşisi içinde yer alan, bu terör örgütünün başı olan Fetullah Gülen'e bağlılık göstermekten çekinmeyen ve yargısal yetkilerini buradan aldıkları talimatlar doğrultusunda kullanan hakim ve Cumhuriyet savcılarının bağımsız ve tarafsız olarak mesleklerini icra etmekten ne kadar uzak oldukları izahtan varestedir.

Son gelişmeler üzerine, laik, sosyal ve demokratik hukuk devletinin bir gereği olarak HSYK tarafından bu örgütsel yapı ile bağlantılı olduğu tespit edilen hakim ve Cumhuriyet savcıları ile yüksek yargı mensupları hakkında başlatılan soruşturmalar ilgili makamlar tarafından yasal çerçevede titizlikle yürütülmektedir."

- "Sürecin sonuna kadar takipçisiyiz"

Mektupta ayrıca, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, demokratik çoğulcu devlet yapısının ve hukukun üstünlüğünün hakim kılınması yolunda gösterilen her türlü mücadelenin yanında olduğu, devletimizin ve ülkenin varlığını yok etmeye kast etmiş hainlerin adalet karşısında en kısa sürede hak ettikleri karşılığı bulması amacıyla yürütülen ve yürütülecek adli ve idari süreci sonuna kadar takip edeceği bildirildi.

Bu konuda bir kısım yerli ve yabancı medya organları da kullanılmak suretiyle yapılan mücadeleyi akamete uğratmak amacıyla menfi algı operasyonlarının yapıldığının üzüntüyle gözlemlendiği belirtilen mektupta, şu ifadeler yer aldı:

"Bundan dolayı, konuyla ilgili olarak ihtiyaç duyulabilecek doğru bilginin başsavcılığımız, Anayasa Mahkemesi Başkanlığı, Yargıtay Başkanlığı, Danıştay Başkanlığı ile soruşturma yapan adli ve idari makamlar, barolar veya bu örgütün etkisi altında olmayan sivil toplum örgütlerinden edinilmesi mümkün olup, örgüt kaynaklı veya destekli kurum ve kuruluşların yanlı açıklamalarına itibar edilmemesi beklenmektedir. Değerli muhataplarımızın bizlerin demokrasi, temel insan hakları ve hukukun üstünlüğünü egemen kılma amacıyla başlattığımız bu haklı mücadelemize ve bu kapsamdaki yardım taleplerimize kayıtsız kalmayacakları ümidiyle göstereceğiniz destekler için şimdiden teşekkürlerimi bildiririm."

Mektubun, ABD'nin başta Pensilvanya olmak üzere tüm eyaletlerine de gönderildiği, mektupla ilgili pek çok ülkeden olumlu geri dönüşler olduğu belirtildi.

Öte yandan, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Mehmet Akarca, katıldığı uluslararası toplantılarda da muhataplarına FETÖ'yü bire bir anlatma fırsatı buldu.

Son olarak İrlanda'nın başkenti Dublin'de düzenlenen ve 92 ülkeden 550'nin üzerinde yargı mensubunun katıldığı Dünya Savcılar Birliği Toplantısı'nda yabancı yargı mensuplarıyla görüşme fırsatı bulan Akarca, savcılarla bire bir yaptığı görüşmelerde FETÖ'yü ve darbe girişimini anlattı.

Savcılara Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca bu konuda hazırlanan broşürler de dağıtıldı. Bazı ülke temsilcilerinin bu bilgilendirmenin kendileri için çok faydalı olduğunu belirterek, ülkelerindeki siyasilere de dağıtmak üzere bu broşürlerden talep ettiği öğrenildi.

Yorumlar