Uluslararası Bilim ve Teknoloji Konferansı

- Cumhurbaşkanı Erdoğan: (1) - "Şimdi biz kendimiz, hem de devlet olarak değil, özel sektör olarak şu anda insansız hava aracımızı mühimmatlı olarak kullanmak üzere inşa ettik ve testler geçti. Bırakın testleri bunlar operasyonlarda şu anda iş görüyor. Bu noktaya geldik" - "Eksikliklerimizin de sorumluluklarımızın da farkındayız. Kendimizle birlikte 1,7 milyar nüfusa sahip İslam dünyasının, 300 milyonluk Türk dünyasının da umudu olduğumuzun bilincindeyiz" - "Amacımız, orta ve yüksek teknolojili ürünlerin ihracatımız içindeki payını iki katına çıkartarak, yüzde 50'nin üzerine taşımaktır. Türkiye'nin 500 milyar dolar ihracat hedefine ancak bu şekilde ulaşabileceğini biliyoruz"

Google Haberlere Abone ol
Uluslararası Bilim ve Teknoloji Konferansı

ANKARA (AA) - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Şimdi biz kendimiz, hem de devlet olarak değil, özel sektör olarak şu anda insansız hava aracımızı mühimmatlı olarak kullanmak üzere inşa ettik ve testler geçti. Bırakın testleri bunlar operasyonlarda şu anda iş görüyor. Bu noktaya geldik." dedi.

Erdoğan, Yeni Türkiye Stratejik Araştırma Merkezi tarafından Sheraton Otel'de düzenlenen "Uluslararası Bilim ve Teknoloji Konferansı"nın açılışına katıldı.

Konferansın açılışında konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türk milletinin, dün ilk günü geride bırakılan Hicri 1438 yılını tebrik ederek, "Bölgemizdeki Müslümanlar başta olmak üzere, tüm insanlığın gerçekten zor günler yaşadığı bir dönemde idrak ettiğimiz hicri yılbaşının hepimiz için daha güvenli daha huzurlu daha mutlu bir geleceğin müjdecisi olmasını temenni ediyorum." ifadesini kullandı.

Uluslararası Bilim ve Teknoloji Konferansı'nın başarılı geçmesini ve bütün insanlık için hayırlara vesile olmasını temenni eden Erdoğan, Türkiye'nin yanı sıra dünyanın 83 ülkesinden konferansa tebliğleri, görüşleri ve tartışmalarıyla katkı sağlayacak tüm bilim insanlarına teşekkürlerini iletti.

Konferansın düzenlenmesinde emeği geçenleri de tebrik eden Erdoğan, konferansın çerçevesini oluşturan bilim, teknoloji, sanayi, ekonomi, inovasyon, araştırma, geliştirme, nanoteknoloji ve enerji gibi alanların Türkiye için stratejik bir öneme sahip olduğunu vurguladı.

Bu anlayışla 2003 yılı başından itibaren, 14 yıla yakın süredir bilim ve teknoloji konusunu öncelikli konuların ilk sıralarına yerleştirdiklerini belirten Erdoğan, şunları söyledi:

"Başbakanlığım döneminde Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu'nun, ihmal edilen, adeta bir kenara atılan toplantılarını yılda iki defa yapmak suretiyle tamamına bizzat katıldım. Pek çok bilim ve teknoloji projesini şahsen himayeme alarak, süratli bir şekilde yürütülmesini sağladım. Bilim adamlarımızı, mühendislerimizi, teknisyenlerimizi, bu alanda çalışan girişimcilerimizi her fırsatta teşvik ettim, yanlarında bulundum. TÜBA ve TÜBİTAK gibi bilim kuruluşlarımızın faaliyetlerini daima destekledim ve önlerini açmanın çabası içinde oldum. Bilim ve teknoloji çalışmalarının teşviki konusunda yapılan düzenlemeleri özellikle destekledim, kapsamlarının genişlemesini temin ettim."

- "Eksikliklerimizin de sorumluluklarımızın da farkındayız"

Türkiye'nin son 14 yılda ortaya koyduğu büyük sıçramadan, bilim ve teknoloji alanına yapılan yatırımların önemli bir payı olduğuna dikkati çeken Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Esasen biz, ilme ve ilim erbabına çok büyük kıymet veren bir medeniyetin, kültürün mensuplarıyız. Gerek atalarımızın her biri, Cumhurbaşkanlığı forsumuzda birer yıldız olarak temsil edilen çeşitli devletleri kurdukları Orta Asya'dan Hindistan'a kadar uzanan geniş coğrafyada gerekse Anadolu ve Balkan bölgesinde, döneminin en büyük bilim, kültür, sanat merkezlerine ev sahipliği yapmış bir milletiz. Bizim medeniyet tarihimizde Ömer Hayyam'dan Farabi'ye, İbni Sina'dan El Cezeri'ye, İbni Haldun'dan Biruni'ye, Ali Kuşçu'dan Hezarfen Ahmet Çelebi'ye kadar farklı alanlarda dünya çapında isimler vardır.

Maalesef Batı'nın bilim ve teknolojide çok büyük ilerlemeler kaydettiği bir dönemde bilhassa son 200 yılda biz farklı meselelerle uğraşmaktan bu alanları ihmal ettik. Eksikliklerimizin de sorumluluklarımızın da farkındayız. Kendimizle birlikte 1,7 milyar nüfusa sahip İslam dünyasının, 300 milyonluk Türk dünyasının da umudu olduğumuzun bilincindeyiz. Bunun için son devletimiz Türkiye Cumhuriyeti'nin 100. kuruluş yıl dönümü olan 2023 için kendimize diğer alanlarla birlikte bilim ve teknolojide de çok önemli hedefler belirledik."

- "Türkiye en az 10 küresel markaya sahip olmalı"

2002 yılında araştırma ve geliştirme harcamalarının milli gelir içindeki payının sadece binde 5 olduğunu hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Biz bu oranı önce yüzde 1 seviyesine çıkarmayı başardık. Aslında hedefimiz ilk etapta 2002'de bunu yüzde 2'ye çıkarmaktı. 2023 yılına kadar milli gelirden Ar-Ge'ye ayrılan payı yüzde 3'e çıkarmayı planlıyoruz. Hedef bu." dedi.

Bu oranın yüzde 4'e çıkarılması talebine ilişkin, "Tabii ki nurun ala nur olur." ifadesini kullanan Erdoğan, "Amacımız, orta ve yüksek teknolojili ürünlerin ihracatımız içindeki payını iki katına çıkartarak, yüzde 50'nin üzerine taşımaktır. Türkiye'nin 500 milyar dolar ihracat hedefine ancak bu şekilde ulaşabileceğini biliyoruz. İnovasyon kültürünü hem kurumsal hem de bireysel alanda köklü bir şekilde yerleştirmek mecburiyetindeyiz. Geçtiğimiz 13 yılda teknoparklarımızın sayısını 2'den 63'e çıkardık. İki tane teknoparkta ne olur? Burada teknoparklarla üniversiteyle bir defa bütün üretimi iç içe koymak suretiyle burada bir sıçramayı meydana meydana getiriyor." değerlendirmesini yaptı.

- "Sağ olsun bu komşular bizi mal sahibi yaptı"

Araştırma geliştirme merkezlerinin sayısının 243'e çıkarıldığını ancak bunun hedeflenilen sayıda olmadığını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin ilk etapta, dünya çapında tanınan en az 10 küresel markaya sahip olması gerektiğini vurguladı.

Erdoğan, dünyanın en iyi üniversitelerine, en başarılı bilim insanlarına, en yenilikçi şirketlerine, en üretken araştırma geliştirme merkezlerine sahip olmadan bunun sağlanamayacağına işaret ederek, konuşmasına şöyle devam etti:

"İnşallah önümüzdeki dönemde bilim ve teknoloji alanındaki çalışmalarımızı daha da yoğunlaştırarak hedeflerimize ulaşacağımıza inanıyorum. İşte şu anda savunma sanayisinde attığımız adımlar ortada. Hamdolsun. Bizler bir basit tüfek yapamıyorduk. Bu durumdaydık. Şu anda bu halloldu. MİLGEM halloldu, kendi gemilerimizi üretiyoruz ama eksiğimiz var. Sadece geminin tasarımı, inşası yetmiyor. İnşasının dışında artık biz bunun makinesini de üretir hale gelmeliyiz. Şimdi onun üzerinde yoğunlaştık. Ama biz burada çok önemli bir şeyi başardık. Artık Türkiye insansız hava aracını mühimmatlı olarak üretir hale geldi. Bunu başardık. Yani uluslararası camiadan, Amerika'dan bir insansız hava aracı istiyorsun, paranla alıyorsun. Amerika'dan aldığımız cevap, kongreden geçmedi. Hep bununla karşılaştık. Bu bir değil iki değil. Ya biz stratejik ortak değil miyiz? Biz en son İsrail'den almıştık 10 tane. Arıza yapar, tamirini yaptıramazsın. Bunları hep yaşadık. Ama sağ olsun bu komşular bizi mal sahibi yaptı. Şimdi biz kendimiz, hem de devlet olarak değil özel sektör olarak, şu anda insansız hava aracımızı mühimmatlı olarak kullanmak üzere inşa ettik ve testler geçti. Bırakın testleri bunlar operasyonlarda şu anda iş görüyor. Bu noktaya geldik."

(Sürecek)

Yorumlar