Türk-Rus 18. Dönem İş Konseyi Toplantısı

- DenizBank Genel Müdürü Ateş: - "Türk lirası üzerinde bir döviz baskısı yok. Döviz kıtlığına münhasıran, 'dövize olan ilgi artığı için kur yükseliyor' diyemeyiz" - "150 milyar doların üzerinde hane halkının tuttuğu bir döviz tevdiat hesabı var. Çok sağduyulu, belli yükselişlerde zaten satıyor. Aşağı düştüğü zaman TL'den dövize geçiyor" - "Netice itibarıyla devletin ve bankaların açık pozisyonu yoktur. Hane halkı artıdadır. Döviz borçlusu ve açık pozisyonu olan sadece özel sektörden bahsedebiliriz. Onların bir bölümü turizm, görünmeyen kalemler, ihracat gibi zaten döviz gelirleri olan firmalardır" - "Biz şu anda talebi olan müşterilerin, 72’i aya kadar uzatmalarını ve taksitlendirmelerini yapıyoruz. Tabii ki ekonomiye belli bir hız kazandırır"

Google Haberlere Abone ol
Türk-Rus 18. Dönem İş Konseyi Toplantısı

İSTANBUL (AA) - DenizBank Genel Müdürü Hakan Ateş, Türk lirası üzerinde bir döviz baskısı olmadığını belirterek, "Döviz kıtlığına münhasıran, 'dövize olan ilgi artığı için kur yükseliyor' diyemeyiz." dedi.

Türk-Rus 18. Dönem İş Konseyi Toplantısı'nın ardından Ateş, basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

Ateş, ticarette Türk lirası ve ruble kullanılmasına ilişkin soru üzerine, "Türk lirası ve ruble ile ticaretin nasıl geliştirileceğine bakacağız. Son 3 yılda 300-500 milyon dolar ticaret gerçekleşti. Bunun önemli bir bölümüne DenizBank olarak aracılık ettik." ifadelerini kullandı.

Yaş sebze ve meyvenin ruble karşılığı satılıp, karşılığının tahsil edilebildiğini belirten Ateş, rublelerin sonra Türk lirasına herhangi bir valör kaybına yol açmaksızın alış satış farklarına zarar vermeksizin değiş tokuşunu yaptıklarını dile getirdi.

Ateş, şunları kaydetti:

"Geçtiğimiz hafta IMF toplantıları kapsamında Washington'da bulunduğum sırada TCMB Başkanı Murat Çetinkaya ile bu konuda kısa bir sohbetimiz oldu. Yardımcısı Emrah Şener de bu konuda yakından ilgili. Ruble üzerinden reeskont kredisi üzerinde belli bir çalışmaları olduğunu kendisi ifade etti. Bunlar sonuçlanmadığı için kamunun açıklamasını bekleyeceğiz. Böylelikle ruble yükümlülük yaratılıp karşılığında da turisti gelen otel rubleyi tahsil edip ruble kredi borcunu ödeyebilir. Yaş meyve ve sebzede bu anlamda kredilendirilen müstahsil aynı zamanda ruble tahsilatıyla bu yükümlülüğünü kapatabilir.

Banka olarak ne yapılabileceğimize bakıldığında, şu anda yaptıklarımızı daha geniş çapta yapma düşüncesi içerisindeyiz. Bu tabii bir ruble pozisyonu tutmayı gerektiriyor. Yaş meyve ve sebze satışını kredili veya kredisiz ruble üzerinden kabul edecek olan ve bunu anında Türk lirasına çevirebilecek bir ortam. Tabii turistler, onlara vade imkanı sunma gibi bir çalışmamız var. Ruble cinsinden vadelendirilmiş olarak ödeyebilir mi? Burada Sberbank'tan da yararlanacağız."

Rusya Federasyonu'nun büyük bir coğrafya ve önemli bir nüfusa sahip olduğunu aktaran Ateş, (iki ülke arasında) yaş meyve, sebze, tarımsal ve tekstil ürünlerinin ihracında elde edilen payın büyütülmesi amaçlandığını söyledi.

Genel Müdür Ateş, iki ülke ne zaman birbirine yakınlaşsa kazandığını, bu sürecin artarak devamını beklediklerini ifade ederek, "DenizBank ve Sberbank olarak bunu ne kadar kolaylaştırabileceğimize bakıyoruz." dedi.

ATM'lerden ruble kabul edip ruble ödeme yapabildiklerini anlatan Ateş, "Sberbank'ın 100 milyonun üzerinde kartı var. Hiçbir komisyon almaksızın işlemlerini yapıyoruz. Bütün turistik alanları ATM'lerle örmüş durumdayız. Konut kredilerinde yardımcı oluyoruz. Amaç tekstil ürünü, yaş meyve sebze, tur operatörleri ve otel ayağında neler yapılabileceğinin üzerinde duruyoruz." değerlendirmesinde bulundu.


- "Türk lirası üzerinde bir döviz baskısı yok"


Hakan Ateş, dolar/TL'deki yükselişe ilişkin soru üzerine, dünyada da paritedeki hareketin çok önemli olduğunu belirterek, "Döviz sepetini izlememiz çok daha sağlıklı. Doların avro karşısında değerlenmesi var. Sepet olarak baktığınızda yükselme doğru ama bu gelişmekte olan ülke ekonomileriyle paralel giden bir konu." diye konuştu.

Bir taraftan da ABD Merkez Bankasının (Fed) yönlendirilmesiyle giden faiz artış beklentileri olduğunu anımsatan Ateş, şöyle devam etti:

"Dolar ve avronun durumu bir gün bir konuşmayla yumuşuyor, bir konuşmayla sertleşiyor. Ancak TL açısından baktığınızda bankacı olarak, Türk lirası üzerinde bir döviz baskısı yok. Döviz kıtlığına münhasıran, 'dövize olan ilgi artığı için kur yükseliyor' diyemeyiz. Kaldı ki hemen 15 Temmuz’un arkasından 11 milyar dolar bir satış oldu. Geçtiğimiz dönemde de tekrar 2 milyar doların üzerinde bir satış var. Bugün 150 milyar doların üzerinde hane halkının tuttuğu bir döviz tevdiat hesabı var. Çok sağduyulu, belli yükselişlerde zaten satıyor. Aşağı düştüğü zaman TL’den dövize geçiyor.

Netice itibarıyla devletin ve bankaların açık pozisyonu yoktur. Hane halkı artıdadır. Döviz borçlusu ve açık pozisyonu olan sadece özel sektörden bahsedebiliriz. Onların bir bölümü turizm, görünmeyen kalemler, ihracat gibi zaten döviz gelirleri olan firmalardır. Diğer bölümü de havalimanı, hidroelektrik santrali gibi dövize endekslenmiş büyük yatırım yapanlardır. Spekülatif olanı çok cüzidir. Cari açığın GSYH'nin yüzde 4’e düşmesi çok yönetilebilir bir seviye. 2009’da yüzde 9,6’yı görmüştü. Şimdi yüzde 4’ler seviyesinde. Enerji fiyatları da düşük gidiyor. Ülkenin geneline baktığımızda, hem cari açık hem bütçe açığı hem de kamu borçlanması çok önemsiz düzeydedir. Bu dönemsel oynamadır.”

Tüketici kredilerinde taksit sayılarının artırılmasının ekonomiye etkisine ilişkin soruya Ateş, şu yanıtı verdi:

"Biz şu anda talebi olan müşterilerin, 72’i aya kadar uzatmalarını ve taksitlendirmelerini yapıyoruz. Tabii ki ekonomiye belli bir hız kazandırır. Yaşanan olaylardan dolayı büyüme hedefleri yüzde 4'lerden yüzde 3,2'ye getirildi. Bu oran düşük görülebilir ama dünya geneline baktığımızda azımsanamayacak bir büyümedir. 2017'den itibaren de özlemimiz olan yüzde 5’'erin üzerine çıkarak yeteri kadar iş yaratacak bir ekonomi olacak.

2014-2015 arasına baktığımızda iş yaratma kapasitemiz 20 milyondan 28 milyona çıkmıştır. ABD’lilerin çok önemsediği iş katılım süreci bizde halen yüzde 85’ler düzeyinde. Endişelenecek bir konu yok. İş kanunlarında yapılan değişiklikler de iş piyasalarını biraz daha rahatlanıp biraz daha istihdamı artırıcı yönde etkisi yapacak. Bankaların manivela görevi gören makro ihtiyati tedbirlerdeki gevşeme de peş peşe geliyor. Şu an itibariyle onun etkilerini de görmeye başladık zaten."

Yorumlar