'Tunus devriminin aktörleri "hayal kırıklıklarına rağmen umutlu'

- Devrim sırasında elini ağarmış saçlarına götürerek söylediği sözlerle sadece Tunus'ta değil pek çok Arap ülkesinde milyonların kalbini titreten Hafnavi: "Sadece özgürlük ve demokrasi için sokaklara çıkmıştık. Halk yıllardır zor toplumsal ve ekonomik şartlar altında eziliyordu. Bugüne geldiğimizde devrimin hedeflerinin ve kazanımlarının tam anlamıyla gerçekleşmediğini görüyoruz. Halk hala siyasi ve ekonomik krizlerin ortasında. Daha çok sabır ve mücadele gerekiyor" - İnsan hakları aktivisti ve blog yazarı Mehni: "Devrimden beklentiler, büyüktü. Ama içinde bulunduğumuz durum da zor, 6 yılda bu hedeflere ulaşmanın mümkün olmadığının farkındayız" - Tunus devriminde etkili blog yazarlarından Kelbi: "Zihnimde devrime dair güzel hatıralar var. Şu ana ait ise hayal kırıklığı" - Gazeteci ve blog yazarı Mansuri: "Gençlerin hayalleri ve konuşmaları parti masalarındaki siyasi projelerle uyuşmadı"

Google Haberlere Abone ol
'Tunus devriminin aktörleri "hayal kırıklıklarına rağmen umutlu'

TUNUS (AA) - YUSRA YUNİS - Tunus'ta 23 yıllık Zeynel Abidin bin Ali yönetimine son veren ve kısa sürede Ortadoğu ile Kuzey Afrika coğrafyasındaki birçok ülkeyi etkisi altına alan "Arap Baharı" sürecinin sembol isimleri, aradan geçen 6 yılın ardından "beklentilerinin tam anlamıyla gerçekleşmediğini ancak devrimden hala umutlu olduklarını" söyledi.

Devrimden önce kendi halinde insanlar iken 2010'un son günlerinde Muhammed Buazizi isimli üniversite mezunu bir seyyar satıcının tezgahına el konulması üzerine kendisini yakmasıyla başlayan devrim sürecinde, kendilerini dünyanın kaderini değiştiren olayların merkezinde bulan Ahmed el-Hafnavi, Lina bin Mehni, Riyad el-Kabi ve Emanullah el-Mansuri o günleri, yaşadıklarını, duygularını ve bugün gelinen noktada neler düşündüklerini AA muhabirine anlattı.

Arap Baharı'nın beşiği Tunus'ta, büyük değişikliklerin yaşandığı günlerde devrimin sembol yüzleri haline gelen bu isimler, "ülkenin halihazırdaki durumu nedeniyle bazı hayal kırıklıkları yaşadıklarını ancak devrimle tüm taleplerinin gerçek olacağına dair inançlarını yitirmediklerini" ifade etti.

- "Bu tarihi an için başımıza aklar düştü"

Tunus'ta henüz olayların tüm sıcaklığıyla devam ettiği günlerde elini ağarmış saçlarına götürerek, mahzun ama bir o kadar da umutlu bir yüz ifadesiyle söylediği, "Tunus'un gençleri! Bizim bu ülkeye veremediğimizi sizin verebilme fırsatınız var. Çünkü başımıza aklar düştü. Bu tarihi an için başımıza aklar düştü." sözleriyle sadece Tunus'ta değil pek çok Arap ülkesinde milyonların kalbini titreten Ahmed el-Hafnavi, "Bu cümleleri 15 Ocak 2011'de, Bin Ali'nin devrildiği günün ertesinde kurmuştum. Tunus halkı demokrasi ve özgürlüğün olduğu yeni bir güne uyandığında, bütün dünyaya bu çığlık ulaşmıştı". dedi.

Dünü ve bugünüyle devrimi değerlendiren Hafnavi şunları belirtti:

"Sadece özgürlük ve demokrasi için sokaklara çıkmıştık. Halk yıllardır zor toplumsal ve ekonomik şartlar altında eziliyordu. Bugüne geldiğimizde devrimin hedeflerinin ve kazanımlarının tam anlamıyla gerçekleşmediğini görüyoruz. Halk hala siyasi ve ekonomik krizlerin ortasında. Daha çok sabır ve mücadele gerekiyor."

Hafnavi ayrıca güçlü sivil toplum kuruluşlarının olduğu bir ortamda özgürlükler için endişe etmeye gerek kalmayacağını da dile getirdi.

- "Ümitsizliğe düşmeden, fedakarlıktan kaçınmadan devrim sürecini tamamlamamız gerekiyor"

İnsan hakları aktivisti ve blog yazarı Lina bin Mehni ise Tunus'taki devrim yürüyüşünün hala devam ettiğini, yaşanan gel-gitlerin bazı kesimlerde ümitsizliğe yol açtığını, bu yüzden geri çekilenler olduğunu, bazılarının ise bu süreçte siyasi partilere ve sivil toplum kuruluşlarına katıldığını anlattı.

Çocukluğundan itibaren okumaya ve özellikle de yazmaya düşkün olduğunu, yazdıklarını 2007'de internette bir blogda topladığını anlatan Mehni, "Babam, Habib Burgiba döneminde siyasi tutukluydu. Rejimin baskı hikayeleriyle büyüdüm. Ülkemi doğusundan batısına tanıma fırsatı buldum. O zaman resmi makamların süslü hitaplarının Tunus halkı gerçeğini farklı göstermekten başka bir işe yaramadığını fark ettim." diye konuştu.

Devrim sonrasında yaşanan gel-git halinden fazla etkilenmediğini ifade eden Mehni, hala blogundan yazılar yazmaya, cezaevleri ve okullar için düzenlenen hayır kampanyalarına destek vermeye devam etiğini söyledi.

Mehni, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Devrimden beklentiler büyüktü. Ama içinde bulunduğumuz durum da zor, 6 yılda bu hedeflere ulaşmanın mümkün olmadığının farkındayız. Dünyadaki devrimlerin tarihine bakıldığında devrimcilerin taleplerinin gerçekleşmesinin on yıllar aldığını görüyoruz. Ben, Tunus'taki dönüşüme yürekten inanıyorum. Her ne kadar bazıları pişman olsa, bazı gerilemeler vuku bulsa da. Tüm bunlar görüşlerimizi ifade etmemize engel değil. Ümitsizliğe düşmeden, fedakarlıktan kaçınmadan devrim sürecini tamamlamamız gerekiyor."

Devrim günlerinde onu en çok etkileyen anılarından da bahseden Mehni, "2010 yılının Aralık ayıydı. Henüz olayların başındaydık. Sidi Bu Said'de düzenlenen gösteriler sırasında öldürülen Nizar es-Selimi'nin evindeydik. Olaylar, yaşananlar ve ölümlerden çok etkilenmiştim. Fotoğraf çekemiyor, görüntü alamıyordum. Şehidin annesi ise fotoğraf çekmemiz konusunda ısrar ediyordu. Yaşananları iletmemi, dünyanın orada olanlara tanık olmasını istiyordu." ifadelerini kullandı.

Mehni ayrıca aynı tarihlerde Kasrin kentinde "Bu kadar kan yeter" yazılı dövizlerin taşındığı bir gösteride, polislerin elleri tetikte silahlarını göstericilerin yüzüne doğrulttuğu sahneyi hayatı boyunca unutamayacağını dile getirdi.

- "Devrime dair güzel hatıralar, şu ana ait ise hayal kırıklığı"

İnternet ve sosyal medyanın gücünün açıkça hissedildiği Arap Baharı'nın ilk ayağı olan Tunus devriminde etkili bir diğer blog yazarı Riyad el-Kalbi ise devrim günlerinde yaşadığı coşkunun yerini şu an hayal kırıklığı aldığını ifade etti.

Kalbi, "Zihnimde devrime dair güzel hatıralar var. Şu ana ait ise hayal kırıklığı." dedi.

Yazılarını "Şirin Baba" takma adıyla yayımlayan Kalbi, devrimin en güzel günlerinin aslında Aralık 2010'da yaşandığını dile getirdi. Herkesin evinde, bilgisayarlarından düşüncelerini ifade ettikleri o zamanları hatırladıkça mutlu olduğunu belirten Kalbi, "Zayıf ve güçsüzdük. Bin Ali rejiminin medyasına karşı elimizdeki küçük bir cihazdan başka bir şeyimiz yoktu." ifadelerini kullandı.

O yıllarda baskı ve haksızlığın her türünün hakim olduğu bir rejim altında yaşamayı daha fazla sürdüremeyecekleri bir noktaya geldiklerini kaydeden Kalbi, sosyal medya ve internet dışında bir silahları olmadığını aktardı.

Kalbi, şunları söyledi:

"6 yıl öncesine göre bugün durum daha farklı. Artık devrimciler ile baskıcı rejim arasında çekişme yok. Bugün ise halihazırdaki rejimin bir parçası olan siyasi ve ideolojik taraflar var. Başka bir türün yönetimle çekişmesine tanık oluyoruz.".

- "Devrime inancımız bitmedi"

Gazeteci ve blog yazarı Emanullah el-Mansuri de gelinen son aşamada mevcut olumsuzluklara rağmen devrime olan inançlarının bitmediğini belirtti.

Mansuri, devrim sürecine gelene kadar yaşadıklarını şu sözlerle anlattı:

"Gazeteciliğe 2007'de henüz 21 yaşında başladım. 14 yılını hapiste geçirdikten sonra rejimin devam eden zulmünü, polis gözetimi altında tutulmasını ve herhangi bir iş yapmasına izin verilmeyişini protesto etmek için 33 günlük açlık grevi yapan babamın sesini duyurmak, kamuoyu oluşturmak için uğraşıyordum."

14 Ocak 2011 sonrasında ise devrimci gençlerin siyasetten uzak tutulduğunu kaydeden Mansuri, "Gençlerin hayalleri ve konuşmaları parti masalarındaki siyasi projelerle uyuşmadı." dedi.

Mansuri, "Söz konusu durum öfke, hayal kırıklığı ve siyasetten soğumaya neden oldu. Tabii bu, devrime olan inancımızın bittiği anlamına gelmiyor. Devrime inancımız bitmedi. Gençlerin birçoğu, basın ve sivil toplum kuruluşlarının bünyesinde siyaset ve medya tecrübelerini artırmaya çalışıyor. Gelecekteki siyasi kararları alacak kişiler olduklarına inanıyorlar." diye konuştu.

Devrim günlerine dair hatıralarından da söz eden Mansuri, Susa kentindeki çatışmaları unutamadığını belirterek, Kasrin'de bir günde 13 gencin öldüğü haberini aldığında yaşadığı üzüntünün ise tarifsiz olduğunu anlattı.

- Tunus devrimi nasıl oldu?

Tunus'ta sebze meyve sattığı arabasına el konulan üniversite mezunu seyyar satıcı Muhammed Buazizi'nin 17 Aralık 2010'da yönetime tepkisini ifade etmek için kendisini yakmasının ardından patlak veren gösteriler, 23 yıldır iktidarda olan Zeynel Abidin bin Ali'nin 14 Ocak 2011'de ülkeyi terk etmesiyle sonuçlanmıştı.

Arap Baharı olarak isimlendirilen halk ayaklanmalarına, Tunus'un ardından birçok Arap ülkesi de sahne olmuştu.

Yorumlar