"Terör örgütleri konsorsiyumuyla karşı karşıyayız"

- Yeni Yüzyıl Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hacısalihoğlu: - "Terör örgütlerinin tahterevalli biçiminde birbirlerine kuyruklarının bağlı olduğunu görmemiz lazım. FETÖ de dahil bir terör örgütleri konsorsiyumuyla karşı karşıyayız" - “Esas itibariyle terörün oksijeni medyadır. Sonuçta bütün bu sorunun içinde saklı olan şey terör örgütünün propaganda dilini toplumsal bir niteliğe dönüştürmek ve bununla ilgili gerçeğin üzerini örtebilmek" - Prof. Dr. Şen: - "Toplatacaksın, suç işlenebilir, faillerini bulacaksın, devletsin sen. Sen bunlara yol vermeyeceksin. O zaman ABD de DEAŞ’ın yayınlarına izin versin. Veriyor mu? Vermiyor bildiğim kadarıyla" - "Yazıyla, çiziyle birçok suçu işletebilirsiniz. İnsanları sokağa indirebilirsiniz, insanlara silah kullandırabilirsiniz, terör örgütünü meşrulaştırmaya çalışabilirsiniz. Burada önemli olan hangi niyetle, kastla yazdığınız"

Google Haberlere Abone ol
"Terör örgütleri konsorsiyumuyla karşı karşıyayız"

İSTANBUL (AA) - MURAT EĞİLMEZ - Yeni Yüzyıl Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yaşar Hacısalihoğlu, terörü "şirin" gösterme çabasında olan kitap, dergi ve diğer yayınların, aynı odağın görünen yüzünün propaganda dili olduğunu ifade ederek, "Esas itibariyle terörün oksijeni medyadır. Sonuçta bütün bu sorunun içinde saklı olan şey terör örgütünün propaganda dilini toplumsal bir niteliğe dönüştürmek ve bununla ilgili gerçeğin üzerini örtebilmek." dedi.

Prof. Dr. Hacısalihoğlu, AA muhabirinin sorularını yanıtladı. Terörün kriminal olmasının ötesinde ekonomi politik ve jeopolitik bir kavram olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Hacısalihoğlu, şöyle konuştu:

"Bu bağlamda Türkiye’nin son 14 yıldır aldığı mesafe, önce milli savunma sanayinde yerlilik oranını artırması, sonra katma değeri yüksek ürün bandına geçiş hedefi, IMF vesayetinden kurtulması, çevresiyle ilgilenmesi, soğuk savaşın o blok bağımlılığının ortadan kalktığının farkına varması, çıkarları söz konusu olduğunda herkesle ilişki kurabilecek öz güvene sahip olması ciddi rahatsızlık uyandırdı.”

Uluslararası sistemin, devletler arası bir bilek güreşi arenası, bir av sahası olduğuna işaret eden Prof. Dr. Hacısalihoğlu, dolayısıyla küresel sistemi ellerinden tutanların statükocu olduğunu, sistemin bozulmaması için her türlü yolu denediklerini, bazen rasyonelliği de kaybettiklerini ifade etti.

- “Muhataplarımızı kaybettik”

Prof. Dr. Hacısalihoğlu, 15 Temmuz sonrasında ABD’nin merkez kuvvetler komutanlığının, ulusal istihbarat konseyi başkanın “Muhataplarımızı kaybettik” açıklamasının aynı zamanda işte bu rasyonelliğin de kaybı olduğunu kaydetti.

Bütün bunlar bir arada düşünüldüğünde terörün bir görünen, bir görünmeyen yüzü olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Hacısalihoğlu, "O görünen yüzünde bir propaganda dilinin kullanılması gerekiyor. Bunun bir siyasetin içine nüfuz etmesi aslında o bize siyasetçi gibi görünüyor, sivil hayatın, demokratik yaşamın parçası gibi görünüyor ama arkasında asıl tetiğin namluları var ve onunla bu işin yürüdüğünü görüyoruz. Nitekim öyle oldu. Hendek tercihi nereden çıktı ve ne kullanıldı, 14 yaşında çocukların boyları kadar silahlar ellerine tutuşturuldu, hendeklerde hedefe onlar yerleştirildi. Burada özellikle devletin güvenlik güçlerinin çocuklar öldürüyor propagandası açsından da bu bir işlev üstlendi.” değerlendirmesinde bulundu.

Artık 90’lı yılların Türkiyesi’nin bulunmadığını, kerim devlet anlayışının egemen olduğunu, Kürt kimliği üzerinde baskının ortadan kalktığını ifade eden Prof. Dr. Hacısalihoğlu, şunları söyledi:

“Barış süreci işliyordu. Erdoğan, 'yeter ki şu kan dursun diyerek risk aldı, düne kadar devletin bebek katili dediği terörün başındaki zatla gerekirse görüşelim’ dedi, ne oldu, izin vermediler. Terör örgütlerinin tahterevalli biçiminde birbirlerine kuyruklarının bağlı olduğunu görmemiz lazım. FETÖ de dahil bir terör örgütleri konsorsiyumuyla karşı karşıyayız. Devletin milletiyle bütünleştirmek zorundayız. 15 Temmuz gecesi yaşadığımız o büyük küresel saldırının püskürtülmesinde, küçük bir cep telefonu ekranından yürekli bir sesin geniş halk kitleleriyle buluşması orada bir millet refleksinin devletiyle bütünleşerek istikrarına sahip çıkma haliydi.”

- “İkinci faza sokmaya çalışıyorlar”

15 Temmuz gecesi darbe girişimiyle başaramadıklarını, şimdi terör örgütleriyle, onların uzantılarıyla yapmaya çalıştıklarını vurgulayan Prof. Dr. Hacısalihoğlu, “Bugün geldiğimiz noktada bir ikinci faza sokmaya çalışıyorlar. Yani bugün HDP operasyonu yaşadık. 7 Haziran seçimlerine Türkiyelilik projesiyle girdiler. Ne güzel siyaset yap, bunu namlunun ucuyla yapamazsın. Ciddi anlamda oy oranı almıştı HDP. Ne kadar kıymetliydi, ne oldu? Ondan sonraki dil değişti, süreç sokaklara insanları davet eden, çatışmayı, şiddeti davet eden bir dile dönüştü. Esas olan şey bizim için o yörenin halkıdır. Terörün nerede odaklanıp hangi konuyu istismar istediğini saptayarak orada her türlü sorunu gidermek zorundayız." dedi.

Bin 100 akademisyenin altında imzasının olduğu iddia edilen bildiriyi terör belgesi olarak niteleyen Prof. Dr. Hacısalioğlu, şöyle devam etti:

"O bildiriyi okuyorsunuz, PKK yazsa o kadar yazardı zaten. Saray gladyosu savaşı, Kürt halkı kıyıma uğratılmıştır falan... Aynen o bildiride de bu cümleler vardı. Allah aşkına devlet Kürt halkına bir katliam mı yapmaktadır bugün? İşte bunun altına o akademisyen namusu, bilim namusu taşıması gereken insanlar imza attılar. Şimdi buna biz ne diyeceğiz, bu terör belgesiydi elbette. Bir Fransız, bir ABD akademisyen kitlesi diyecek ki ‘Ya bu ülkede işte DEAŞ’a karşı mücadele ediliyor, ama aslında öyle bir şey yok. Büyük bir halka katliam yapılıyor, bunu şiddetle reddediyoruz. Böyle bir şey mümkün mü? Bu terör belgesi olarak tarif edilir, hukuki işlem yapılır.”

- “Tamamen algı operasyonu”

“Kürt olmak benim suçum değil, Ermeni olarak doğmak benim suçum mu?” kabilinden mesajlarla teröristi şirin gösteren romanların, makalelerin yayımlanmasının terörü başka bir kılıf altında meşrulaştırmaya çalışan bir çaba olduğunu anlatan Prof. Dr. Hacısalihoğlu, bunun tamamen algı operasyonu olduğunu vurguladı.

Prof. Dr. Hacısalihoğlu, “Doğrudan barışı kurşunlamadır, ülkenin geleceğine ipotek koymadır, yerli değildir bu davranış. Bu toprağın inancına, bereketine, kültürüne sımsıkı sarılan bir insanın davranış biçimi değildir. Tamamen küresel baronların terör örgütlerinin propaganda tekniğidir. Maalesef bunların uzantısı olup boyunlarına kement geçirilenlerin akademisyen gibi, siyasetçi gibi, gazeteci gibi görünmesine aldanmayın.” dedi.

Kapı eşiklerinde fısıldayarak, “Korkuyorum, çok endişeliyim, nereye gidiyor bu ülke?” söylemiyle panik ve endişe yaymaya çalışanların da Türkiye’nin geleceğinin yönetilmez hale getirilmesi, giderek yaşanılmaz bir ülke kimliğine dönüştürülmesi amacını taşıyanlar olduğunu belirten Prof. Dr. Hacısalihoğlu, sözlerini şöyle tamamladı:

“Bu da oyunun bir parçası. Yani Fransa’da bombalar patladı, iki 6 ay uzatılarak olağanüstü hal koşulları yaşandı. Hiç duydunuz mu Fransız aydınlarının yeri göğü inlettiklerini? Türkiye 15 Temmuz’da hiçbir batı ülkesinin yaşamadığı, belki de yaşamasının mümkün olmadığı bir şey yaşadı. Yani meclis bombalandı, insanların üzerine tanklar sürüldü, mermiler yağdırıldı. Bunu bile milletin iradesine yapılmış açık bir saldırıdır diyemeyenlerin eliyle tarif yapamayız. Bu topraklar çok ihanet görmüştür ama sonuçta kazanan hep Anadolu insanı olmuştur.”

- "Toplatacaksın, devletsin sen"

Basın hürriyetinin sınırları bulunduğunu, buna kitap yazmanın da dahil olduğunu belirten Anayasa uzmanı Prof. Dr. Ersan Şen ise Terörle Mücadele Kanunu’nun 7. Maddesi’ndeki düzenlemeye göre terör örgütünün eylemlerini, yöntemlerini, yaptıklarını veya yapacaklarını övücü yazıların, yorumların terör örgütünün propagandasını yapmaya girdiğini söyledi.

Terörü öven, şirin gösteren nitelikteki kitap ya da her ne olursa olsun yayınların toplatılması gerektiğini belirten Prof. Dr. Şen, “Toplatacaksın, suç işlenebilir, faillerini bulacaksın, devletsin sen. Sen bunlara yol vermeyeceksin. O zaman ABD de DEAŞ’ın yayınlarına izin versin. Yazabiliyor mu ABD’de bir yazar çizer, ‘DEAŞ aslında iyi işler yapmıştır, işte bunlar topraklarını, dinini savunuyor' diye. Var mı öyle bir özgürlük? Fransa ceza verdi işte. Bir karikatürisit midir, komedyen midir nedir, birtakım fikir ürünleri nedeniyle ceza aldı. Eleştirmek ile bir örgütü övmek herhalde bir yazı okunduğunda ayrılabilecek unsurlardır. Sen oturup da Lice’de, orada, burada yapılanları meşru göstermeye, oradaki direnişi haklı göstermeye, bunlar topraklarını savunuyorlar, Türk silahlı kuvvetlerinin, emniyet güçlerinin burada ne işi var dersen o zaman attığın adım yanlış olur. “ dedi.

Bu tip yayınların düşünce özgürlüğü, açıklama hürriyeti kapsamında sayılamayacağını vurgulayan Prof. Dr. Şen, şunları söyledi:

“Yani bir sorunu ortaya koyabilirsiniz, devletin belki hatalarını ortaya koyarsınız, ama bu asla bir terör örgütünün ki orada terör örgütünün olduğu, devletin kuvvetlerine silah çektiği, ateş ettiği, orada çözüm süreci adı altında yapılandığı, orayı terörize ettiği noktasında onların o hareketlerini, suç teşkil eden eylemlerini övecek, meşru kılacak açıklamaları basın hürriyeti adı altında hukuka uygun olduğunu savunamazsınız.”

“Ölen gençleri hendeklere mahkum edenlere bakmak lazım.” gibi ifadelerle, orada yapılan eylemleri, silah kullanmayı, kalkışmayı meşru gösteren, öven değerlendirmelerin, terör örgütü propagandası olduğunu vurgu yapan Prof. Dr. Şen, suçluyu da suçu da övmenin ayrı birer suç olduğunu kaydetti.

- “Yazı, çiziyle insanları sokağa indirebilirsiniz”

Bir makalede, yazıda veya kitapta göstere göstere terör örgütü propagandası yapılmasının basın hürriyeti adı altında kılıflandırılamayacağının altını çizen Şen, “Yazıyla, çiziyle birçok suçu işletebilirsiniz. İnsanları sokağa indirebilirsiniz, insanlara silah kullandırabilirsiniz, terör örgütünü meşrulaştırmaya çalışabilirsiniz. Burada önemli olan hangi kastla yazdığınız. Yani suç işleme kastınız var mı yok mu? Onu nereden anlayacaksın, şahsın konuşmalarından, yazısından. Yani çıkıp 'PKK şöyle doğru yapmıştır, memleketini savunmuştur, Kürtleri savunmuştur, az bile yapmıştır' dersen bu suç olmayacak mı?" dedi.

Prof. Dr. Şen, "Suç ve suçlu tespit edilmiş olacak. PKK böyle bir yer. Abdullah Öcalan’ı övemezsin, suçlu o çünkü. Onun dışında terör örgütü olduğu tespit edilmiş bir yapılanmanın hareketlerini, yöntemlerini meşru göstermeye çalışamazsın, övemezsin, halk nazarında onları iyi gösteren açıklamalar yazılar yazamazsın.“ değerlendirmesini yaptı.

Yorumlar