'Suç ortakları sadece dışarıdan gördüğümüz aktörler değil'

- Karatay Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mazhar Bağlı: - "(Cinsel istismarda 15 yaş kuralının iptali) Türkiye bugüne kadar töre ve namus cinayetleri de dahil olmak üzere kan davaları, taciz, cinsel istismarla ilgili bütün konularda Avrupa'nın istediği standartlarda kanuni düzenleme yapıyor zaten. Türkiye, Avrupa'dan ve dünya standardından bağımsız, bunların dışında yeni bir düzenleme yapıyor değildir. Burada bir kumpas ve tezgah var" - "Bütün bunlar bize şunu gösteriyor, bu darbe planlı bir şekilde hazırlanıyordu. Bunun suç ortakları da sadece dışarıdan gördüğümüz aktörler değil. Görmediğimiz başka aktörlerin de var olduğunun farkına varıyoruz" - "Avrupa konsorsiyumu ve Amerika'nın bu işin arkasında olduğunu, bunlarla birlikte hareket ettiklerini, bunun için gerekli altyapıyı hazırladıklarını, darbe olduktan sonra da 'demokrasinin yanındayız' beyanatını Suudi Arabistan'dan ve İran'dan sonra vermiş olmaları, aslında bu konuda tek söz bile söyleme haklarının olmadığının göstergesi"

Google Haberlere Abone ol
'Suç ortakları sadece dışarıdan gördüğümüz aktörler değil'

İSTANBUL (AA) - ÇİĞDEM PALA - Karatay Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mazhar Bağlı, Batı ülkelerinin, cinsel istismarda 15 yaş kuralının iptalini farklı değerlendirmesine ilişkin, "Türkiye bugüne kadar töre ve namus cinayetleri de dahil olmak üzere kan davaları, taciz, cinsel istismarla ilgili bütün konularda Avrupa'nın istediği standartlarda kanuni düzenleme yapıyor zaten. Türkiye, Avrupa'dan ve dünya standardından bağımsız, bunların dışında yeni bir düzenleme yapıyor değildir. Burada bir kumpas ve tezgah var." dedi.

Prof. Dr. Mazhar Bağlı, Anayasa Mahkemesinin kararının Batı'da, "15 yaşından küçük çocuklara yönelik cinsel istismar serbest bırakıldı" şeklinde yansıtılmasına yönelik AA muhabirine yaptığı değerlendirmede, bir darbenin altyapısını hazırlamak ve o darbeden sonra yapılacak yargılamaların suç unsurlarını oluşturmak adına yürütülen bir takım çalışmalar olduğunun bilindiğini söyledi.

Bunun bir örneğinin de Mısır'da görüldüğünü ifade eden Bağlı, ülkede yerel bir mahkemenin 9 yaşından büyük kızlarla evlenilebileceğine karar verdiğini anımsatarak, şöyle konuştu:

"Çarşıda tek başına dolaşan kızların ve kadınların muz almalarını yasakladı. Gündemle hiç alakası olmayan konularla ilgili kararlar aldı yerel mahkeme. Mursi'yi devirdikten sonra en fazla üzerinde durdukları konular bunlar oldu. Mursi'nin gitmesi gerektiğini, antidemokratik bir yapı olduğunu söylerken, bu tür referanslara başvurdular. Belki Mursi'nin ve toplumun büyük bir kısmının da haberi yok. Burada da çok benzer bir şey, Anayasa Mahkemesi çok daha sonra uygulanacak ve nasıl alındığını çok iyi bilmediğimiz bir karar aldı."

- "Bu darbe planlı bir şekilde hazırlanıyordu"

Bağlı, aynı konu hakkında İsveç Dışişleri Bakanı Margot Wallström'ün Twitter hesabından, Türkiye'nin bu kararı iptal etmesi gerektiği yönünde tweet attığını dile getirdi.

Mısır'da yapılan darbeye ve Türkiye'deki darbe girişimine kimlerin destek verdiğine bakıldığında birbiriyle uyuştuğunu aktaran Bağlı, şöyle devam etti:

"Abdullah Öcalan İmralı görüşme notlarının tamamında hükümeti ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı Mısır gibi olmakla tehdit ediyor. Eğer PKK'nın koyduğu tezgaha uygun hareket etmezse, sonunun böyle olacağıyla tehdit ediyor. Bütün bunlar bize şunu gösteriyor, bu darbe planlı bir şekilde hazırlanıyordu. Bunun suç ortakları da sadece dışarıdan gördüğümüz aktörler değil. Görmediğimiz başka aktörlerin de var olduğunun farkına varıyoruz. Avrupa konsorsiyumu ve Amerika'nın bu işin arkasında olduğunu, bunlarla birlikte hareket ettiklerini, bunun için gerekli altyapıyı hazırladıklarını, darbe olduktan sonra da 'demokrasinin yanındayız' beyanatını Suudi Arabistan'dan ve İran'dan sonra vermiş olmaları, aslında bu konuda tek söz bile söyleme haklarının olmadığının göstergesi. Bütün sahtekarlıklar ve yalan haberlerle daha sonra ortaya çıkmış olan demokratik direnci kırmak adına, 'diktatörlük gidecekti' gibi bir takım ifadelerle bunu da gölgelemek istiyorlar."

- "Batı'nın maskesi düştü"

Türkiye'ye yönelik darbe girişimi sırasında üç aktörün maskesinin düştüğünü dile getiren Bağlı, şunları anlattı:

"Genel anlamda Batı'nın maskesi düştü. Hangi maskesi? Doğu toplumlarına, az gelişmiş ülkelere, insan haklarından uzak olduğu söylenen ülkelere, sürekli bunun üzerinden 'Demokrasi standardınızı yükseltin', 'İnsan haklarına riayet edin', 'Özgürlüklerin önünü açın' diye propaganda yapıyorlardı, 'Biz de bunun teminatıyız' diye söylüyorlardı. Bu darbe girişiminden sonra takındıkları tavır, artık bunun bir maske olduğunu ve bu maskenin Türkiye'deki insanların darbe karşısında durmasıyla düştüğünü ve bundan dolayı da Türkiye'ye karşı özel bir kin ve öfke duyduklarını söyleyebiliriz."

Cinsel istismar, taciz ve çocuk pedofili ile ilgili düzenlemelere, bütün kanunları kuşatan bir üst kanun gibi bakmak gerektiğini ifade eden Bağlı, "Bu, toplumun çok hassas olduğu ve günümüzde titizlikle riayet edilmesi gereken bir düzenlemedir. Anayasa Mahkemesinin, TBMM'nin üzerinde çalışmasını istediği konu, üzerinde konuşulması gereken bir şey olarak ortaya konmuş ama benim gördüğüm bu alanlardaki düzenlemelere sadece hukuki bir perspektifle bakmanın yetmeyeceğidir. Bunun içerisine toplumsal bir boyut katmak gerekiyor. Anayasa Mahkemesinin buna riayet etmesi gerekiyor. Hukukçular çoğu zaman bu konularda işin teknik kısmına bakıyorlar. İşin sosyolojik boyutu ihmal ediliyor kısmen." diye konuştu.

- "Hükmün tekrar gözden geçirilmesi gerekir"

Bağlı, Anayasa Mahkemesinin aritmetiğinin değiştiğini ve bu hükmün tekrar gözden geçirilmesi gerektiğini ifade ederek, şöyle devam etti:

"Orada var olan iki üye, FETÖ üyeliği sebebinden dolayı ve FETÖ ile ilgili yargılamalarda hukuka uygun değil, FETÖ'nün çıkarlarına ve talimatlarına uygun hareket ettiklerinden dolayı üyelikten çıkarıldılar. Dolayısıyla şu an var olan aritmetiğin, bu konuyla ilgili nasıl bir işleyişe sahip olacağını söylemek çok kolay değil. Bu mevzular, Avrupa Birliğinin ya da başka ülkelerin Türkiye'den isteyip de Türkiye'nin geri kaçtığı mevzular değil. Eğer böyle bir durum varsa bile çok rahatlıkla üyelik müzakerelerimiz devam ediyor Avrupa Birliği ile. Avrupa Konseyi ve Viyana Komisyonu üyesiyiz. Bunların tamamı Türkiye ile oturulup konuşulabilir konulardır.

Zira Türkiye bugüne kadar töre ve namus cinayetleri de dahil olmak üzere kan davaları, taciz, cinsel istismarla ilgili bütün konularda Avrupa'nın istediği standartlarda kanuni düzenleme yapıyor zaten. Türkiye, Avrupa'dan ve dünya standardından bağımsız, bunların dışında yeni bir düzenleme yapıyor değildir. Burada bir kumpas ve tezgah var. Bu tezgah, darbe sonrası yargılamalar için gerekli altyapıyı oluşturacak bir mekanizmaydı. Bu açık bir biçimde görüldü. Hala devam ettirmeleri, onların sahtekarlıklarının, üçkağıtçılıklarının, dürüst olmayan düşüncelerinin deşifre edilmesidir. Bundan biraz sinirlenmişlerdir, kızmışlardır."

Anayasa Mahkemesi, Türk Ceza Kanunu'nun, çocuğun cinsel yönden istismarını düzenleyen 103. maddesinin birinci fıkrasındaki "15 yaşını tamamlamamış her çocuğa karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranışın cinsel istismar sayılacağına" ilişkin hükmü iptal etmişti.




Yorumlar