"Sepette gıdanın payının yüzde 24 olması gerçekçi değil"

- Ekonomi Bakanı Zeybekci: - "Türkiye'nin 3 bin dolarlık kişi başına düşen milli geliri zamanında eğer gıdanın enflasyon sepetindeki payı yüzde 29'lar seviyesindeyse, bugün 9 bin 300-9 bin 500 dolar seviyesine gelmiş kişi başına düşen milli gelirimiz bu haldeyken enflasyon sepetindeki gıdanın payının yüzde 24 seviyesinde olmasını gerçekçi bulmuyorum" - "Yaş sebzenin de içinde olduğu gıda ürünlerinin spekülasyon amacıyla, yani mevsimsel etkilerinin çok fazla bir şekilde sepete yansıdığı... Böyle bir oranın çok daha dikkatli değerlendirilmesi gerektiğine inanıyorum" - "Sapmasız ve doğru sonuçlara ulaşmak için anket ve örneklem metodolojisinin gözden geçirilmesinde fayda olabilir" - "Enflasyonu açıklamak kolay. Enflasyonu açıkladığınız zaman oradaki yarım puanlık fazlalık, eğer bize faiz olarak, Türkiye'ye maliyet olarak geliyorsa, bunu sorgulamak da Ekonomi Bakanı'nın görevidir" - "(Türkiye Varlık ve Yatırım Fonu) Yaklaşık bir ay içinde her şeyin bitmesini öngörüyorum"

Google Haberlere Abone ol
"Sepette gıdanın payının yüzde 24 olması gerçekçi değil"

İSTANBUL (AA) - SÜMEYYE DALKILINÇ/ALİ ATAR - Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, "Türkiye'nin 3 bin dolarlık kişi başına düşen milli geliri zamanında eğer gıdanın enflasyon sepetindeki payı yüzde 29'lar seviyesindeyse, bugün 9 bin 300-9 bin 500 dolar seviyesine gelmiş kişi başına düşen milli gelirimiz bu haldeyken enflasyon sepetindeki gıdanın payının yüzde 24 olmasını gerçekçi bulmuyorum." dedi.

AA muhabirlerinin sorularını yanıtlayan Zeybekci, hükümetin enflasyon sepetindeki oranları, özellikle Ekonomi Bakanı'nın "enflasyon sepetindeki gıdanın ağırlığı yüzde 20 olsun" diye bir şey belirlemesinin ekonomi kurallarına aykırı olduğunu, böyle bir müdahalenin söz konusu olamayacağını, enflasyon sepetinde hangi ürünün yüzde kaç ile temsil edileceğinin anketlerle belirlendiğini söyledi.

Zeybekci, "Benim dikkat çekmek istediğim konu şu; Türkiye'nin 3 bin dolarlık kişi başına düşen milli geliri zamanında eğer gıdanın enflasyon sepetindeki payı yüzde 29'lar seviyesindeyse, bugün 9 bin 300-9 bin 500 dolar seviyesine gelmiş kişi başına düşen milli gelirimiz bu haldeyken enflasyon sepetindeki gıdanın payının yüzde 24 olmasını gerçekçi bulmuyorum." dedi.

Söz konusu tespitlerin anketle yapılacağını belirten Zeybekci, sapmasız ve doğru sonuçlara ulaşmak için anket ve örneklem metodolojisinin gözden geçirilmesinde fayda olabileceğini söyledi.

Zeybekci, yıl sonu itibarıyla enflasyon sepetindeki ağırlıkların güncelleneceğini ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Diğer taraftan şunu da söylemek istiyorum; benimle aynı milli gelir oranına sahip ülkelerden mesela Meksika'da gıdanın toplam sepetteki oranı yüzde 18 seviyesinde. Bulgaristan, Macaristan, Romanya'ya bakıyorum. Bunlar bana benzer ülkeler... Litvanya, Slovenya'ya bakıyorum. Buralarda da yüzde 18, yüzde 19, yüzde 20 aralığında... Türkiye olarak söylemeye çalıştığım şu; yaş sebzenin de içinde olduğu gıda ürünlerinin spekülasyon amacıyla, yani mevsimsel etkilerinin çok fazla bir şekilde sepete yansıdığı... Böyle bir oranın çok daha dikkatli değerlendirilmesi gerektiğine inanıyorum. Çok daha dikkatli analiz edilmesi gerekiyor.

Bu anket çalışmaları sorgulanmalı. Yani o ülkelerde yüzde 18-20, maksimum yüzde 21 iken, bende neden yüzde 24? Ondan sonra sivri biber fiyatları arttı, enflasyona etkisi 0,30... Bunun Türkiye'ye faiz olarak maliyeti var. Bunu söylemeye çalışıyoruz. Yöntemi konusunda kesinlikle tartışma yok. Yöntem böyle olacak. Anketlerle belirlenecek bunlar. Ama anketlerin sonuçları dünyadaki gelişmelere uymuyorsa, yani bana benzeyen ülkelerde yüzde 18-21 aralığındaysa, benim de anketi sorgulamam gerekiyor."

- "Ekonomi dünyasının bunu ciddi şekilde tartışması gerektiğine inanıyorum"

Nihat Zeybekci, ankette herhangi bir revizyon olup olmayacağı konusunun Türkiye İstatistik Kurumunun (TÜİK) uzmanlık alanı olduğunu bildirdi.

"3 bin dolarlık milli gelirdeyken gıdanın enflasyon sepetindeki payı yüzde 29 iken, bugün 9 bin 500 dolara gelmişim ama oran yüzde 24" diyen Zeybekci, bunu matematik anlamında sorguladığını, ekonomi dünyasının bunu ciddi şekilde tartışması gerektiğini söyledi.

Mevsimsel ve spekülatif etkilerden etkilenen bu sepetin daha sağlıklı, daha reel noktaya çekilmesiyle ilgili gerekli hassasiyetin gösterilmesi çağrısında bulunan Zeybekci, "Çünkü bunun maliyetini millet olarak biz ödüyoruz. Enflasyonu açıklamak kolay. Enflasyonu açıkladığınız zaman oradaki yarım puanlık fazlalık, eğer bize faiz olarak, Türkiye'ye maliyet olarak geliyorsa, bunu sorgulamak da Ekonomi Bakanı'nın görevidir." diye konuştu.


- "Türkiye Varlık Fonu'ndan beklentilerimiz son derece yüksek"

Ekonomi Bakanı Zeybekci, Türkiye Varlık ve Yatırım Fonu ile ilgili kanunun çıktığını, 9 Eylül 2016'da Cumhurbaşkanı'nın onayı ile de Resmi Gazete'de ilan edildiğini hatırlatarak, kanuna göre Türkiye Varlık ve Yatırım Şirketi'nin kurulması, bunun için Bakanlar Kurulu kararının çıkması gerektiğini, son çalışmaları yaptıklarını, ilk fırsatta bunun Bakanlar Kurulu kararı olarak onaylanması işleminin gerçekleşeceğini kaydetti.

Her kurulacak varlık fonu ile ilgili kendi içinde de şirket ana sözleşmesinin ilan edileceğini belirten Zeybekci, şu anda hukuki olarak hiçbir engelin bulunmadığını, yaklaşık bir ay içinde her şeyin bitmesini öngördüğünü, daha sonra Türkiye Varlık ve Yatırım Fonu'nun faaliyet göstermeye başlayacağını, buna ek olarak dünya piyasalarında diğer fonlarla temasa geçeceğini bildirdi.

Bir Rus yatırım fonu ile iyi niyet anlaşması olarak bir milyar dolarlık bir iş birliğine de gidileceğini belirten Zeybekci, "Gerek Suudi Arabistan gerekse diğer ülkelerdeki yatırım fonlarıyla da böyle şeylere çok hızlı bir şekilde başlayacak zaten... Onun için Türkiye Varlık ve Yatırım Fonu'ndan beklentilerimiz son derece yüksek." dedi.

Zeybekci, Türkiye Varlık ve Yatırım Fonu'nun Eximbank üzerinden ihracatçıyı, Kalkınma Bankası üzerinden de yatırımcıları destekleyen birçok görevi üstleneceğini ifade ederek, fondan yabancıya pay satışı olmayacağını söyledi.

Zeybekci, "Ama ürettiği fonlardan, gayrimenkullerin değere dönüştürülmesi, lisansların, patentlerin veya diğer projelerin menkul değere dönüştürülmesiyle, gerek Borsa İstanbul'da gerekse diğer dünya piyasalarında böyle bir satış var. Türkiye Varlık ve Yatırım Fonu'nun payını satması gibi bir şey söz konusu değil. Ama faaliyetleri ile ilgili ürettiği tüm enstrümanların satışı olabilir." şeklinde konuştu.


- "Türkiye'de kurla ilgili yaşanan gelişmeler tam anlamıyla spekülatif"


Gerek Uzak Doğu gerek Orta Doğu gerekse Avrupa'daki finans merkezlerinde Türkiye Varlık ve Yatırım Fonu'nun tanıtımlarını yapacaklarını, merak edenlere şimdiden bilgi verebildiklerini ifade eden Zeybekci, fonun hiçbir zaman kur veya yabancı dövizle ilgili müdahale görevi görmeyeceğini vurguladı.

Zeybekci, "Kaldı ki ben kurdaki oynamalarla ilgili 2014'ün Ocak ayından bugüne kadar şunu söyleyegeldim; dokunmamak lazım, müdahale etmemek lazım. Piyasa kendi dengesini mutlaka bulacaktır." ifadelerini kullandı.

Türkiye'nin kurla ilgili bir spekülatif baskı yaşaması veya bununla ilgili bir manipülasyondan dolayı zarar görmesi için hiçbir sebep olmadığını vurgulayan Zeybekci, şu görüşleri dile getirdi:

"Türkiye'nin borçları ve varlıklarını yan yana koyduğumuz zaman varlıklarının borçlarından daha fazla olduğunu, Merkez Bankası ve Hazine anlamında baktığımız zaman mükellefiyetler anlamında, hemen hemen dış borçlar anlamında sıfır noktasında olduğunu görecek olursak, böyle bir endişenin asla ve asla yerinde olmadığını, dolayısıyla böyle bir müdahalenin de olmaması gerektiğine hep beraber karar veririz. Burada müdahale anlamında elinde hem kanuni hem de teknik olarak yetki ve güç olan tek kurum Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB). TCMB'nin de müdahale etmesine bugüne kadar kesinlikle karşı oldum. Böyle şeylerde piyasanın kendi dengesini kendisinin bulması lazım. Çünkü şu anda Türkiye'de kurla ilgili yaşanan bu gelişmeler tam anlamıyla spekülatif. Bu, Türkiye'nin veyahut coğrafyanın veyahut dolar endeksini oluşturan diğer para birimlerinin dolar karşısındaki değer kayıpları ile ilgili kırılgan frekansların olabildiğince uzatılarak aradan rant devşirmeye çalışanların girişimleri... Onun için böyle bir endişeyi taşımıyorum. Bırakın Varlık Fonu'nu, TCMB'nin dahi müdahale etmesini doğru bulmuyorum."

- "(Rusya'ya ihracat) Muhtemelen yüzde 40'lar seviyesinde aşağıda olacak"

Nihat Zeybekci, Rusya ile ilişkilere değinirken, temmuzda başlatılan süreçte, ihracat anlamında Kasım 2015 öncesi döneme bir an önce gelmek istediklerini ifade ederek, Rusya ile turizmin önündeki engellerin kaldırıldığını, ancak Türk şirketlerinin önündeki bazı engellerin hala devam ettiğini söyledi.

Zeybekci, "Rusya ile ilişkiler olumsuz şekilde devam etseydi, yıl sonu itibarıyla buraya 2016 ihracatı 2015'e göre yaklaşık yüzde 70 daha aşağıda olacaktı. Ama bu kadar aşağıda olmayacak, muhtemelen yüzde 40'lar seviyesinde aşağıda olacak. 2017 yılından ümitliyiz. O güne kadar bütün problemlerin bitmesini istiyoruz." şeklinde konuştu.

Yorumlar