Milli Savunma Bakanı Canikli: (2)

- "(Mattis ile görüşmesi) PYD/YPG'yi, PKK'dan ayırabilecekleri, hatta PKK'ya karşı savaştırabilecekleri şeklinde açıklaması oldu. Biz de bunun mümkün olmadığını, gerçekçi ve rasyonel bir hareket olmayacağını ve hiçbir zaman ve YPG ve PYD'nin PKK yapılanmasından ayrılmasının mümkün olmadığını hele PKK ile savaştırılmalarının, mücadele ettirilmelerinin mümkün olmadığını da Mettis'e ilettik" - "PYD/YPG terör örgütünün DEAŞ'le yakın iş birliği içinde olduğu ve bazı DEAŞ unsurlarını Zeytin Dalı Harekatı'nda Türkiye'ye karşı kullanmaya çalıştığını, kullandığını tespit ettiğimizi Mattis ile paylaştık. Deyrizor'da, Afrin'de ve Münbiç'te, hapishanelerde PYD/YPG'nin elinde bulunan DEAŞ'lı teröristleri bize karşı savaşmaları karşılığında serbest bıraktığını söyledik ve belgelerini de doyurucu, inandırıcı bir şekilde kendisi ile paylaştık"

Google Haberlere Abone ol
Milli Savunma Bakanı Canikli: (2)

BRÜKSEL (AA) - Milli Savunma Bakanı Nurettin Canikli, ABD Savunma Bakanı James Mattis'in, "PYD/YPG'yi, PKK'dan ayırabilecekleri, hatta PKK'ya karşı savaştırabilecekleri" şeklinde açıklaması olduğunu aktararak, "Biz de bunun mümkün olmadığını, gerçekçi ve rasyonel bir hareket olmayacağını ve hiçbir zaman ve YPG ve PYD'nin PKK yapılanmasından ayrılmasının mümkün olmadığını hele PKK ile savaştırılmalarının, mücadele ettirilmelerinin mümkün olmadığını da Mattis'e ilettik." dedi.

Canikli, NATO Karargahı'nda, basın mensuplarına, Savunma Bakanları Toplantısı ve ikili görüşmelerine yönelik açıklamalarda bulundu, soruları cevapladı.

Canikli, ABD Savunma Bakanı James Mattis'in kendisinden aldığı bilgilerin ardından nasıl bir değerlendirme yaptığının sorulması üzerine, "Gelinen an itibarıyla PYD/YPG'nin PKK'nın organik bir parçası olduğu konusunda hiçbir tereddüt ve şüphe kalmamıştır. Bütün yönleriyle ortaya konmuş ve belgelenmiştir." diye konuştu.

Bu hususu, yine belgelerle birlikte Mattis'e ilettiğini, YPG/PYD ile PKK arasındaki organik ilişkiyi bütün açıklığıyla ortaya koyan bütün doküman ve bilgileri bir kere daha kendisiyle paylaştığını belirten Canikli, "Ayrıca Amerikan yetkililerin ve resmi makamlarının da YPG/PYD'nin bir terör örgütü olduğu, PKK'nın Suriye milislerinden ibaret olduğu şeklindeki açıklamalarını ve yayınlarını da kendisine hatırlattım. Özellikle CIA'nın online yayın organında PYD ve YPG terör örgütü, PKK'nın Suriye milisleri olarak tanımlanmakta, çok açık ve net bir şekilde. Amacının da Suriye'nin kuzeyinde otonom bir siyasi yapılanma olduğu belirtilmektedir." dedi.

- YPG/PYD'yi PKK'ya karşı savaştırma önerisi

ABD'nin terör örgütleriyle değil müttefiki Türkiye ile müşterek çalışması gerektiğini, doğru yöntemin bu olduğunu Mattis'e ilettiğini bildiren Canikli, Mattis'in yaklaşımına ilişkin de PYD/YPG'yi, PKK'dan ayırabilecekleri, hatta PKK'ya karşı savaştırabilecekleri şeklinde açıklaması olduğunu kaydetti.

Canikli, şöyle devam etti:

"Biz de bunun mümkün olmadığını, gerçekçi ve rasyonel bir hareket olmayacağını ve hiçbir zaman ve YPG ve PYD'nin PKK yapılanmasından ayrılmasının mümkün olmadığını hele PKK ile savaştırılmalarının, mücadele ettirilmelerinin mümkün olmadığını da Mattis'e ilettik. Çünkü örgüt kendisi zaten aynı yerden yönetiliyor ve aynı amaç için terörist faaliyetlerine devam ediyorlar. Dolayısıyla bunun eşyanın tabiatına aykırı olduğunu biz kendileriyle paylaştık. Böyle bir şeyin olmasının mümkün olmadığını, gerçekçi, rasyonel olmadığını çok net bir şekilde de söyledik. Fakat onlar da böyle bir kabul var, öyle söyleyeyim. Yani PYD/YPG'yi PKK'dan ayırabilecekleri ve bizim açımızdan bu anlamda tehlike ve tehdit olmaktan uzaklaştırabilecekleri şeklinde bir kabulleri var ama biz bunun olmasının mümkün olmadığını düşünüyoruz ve bu kanaatimizi kendileriyle paylaştık."

PKK ve YPG'nin Suriye Demokratik Güçleri (SDG) içerisinden tamamen temizlenmesi, ayıklanması gerektiğini, YPG ve PYD'nin, SDG içerisinde de dominant bir yapıya sahip ve belirleyici olduğunu Mattis'e söylediklerini, o konuda da Mattis'in "SDG'nin şu anda daha çok Arap unsurlar tarafından yönetildiğini" ifade etmesi üzerine kendilerinin de bu tespitlerini paylaştıklarını bildirdi.

Canikli, şunları kaydetti:

"SDG'nin tamamen PYD/YPG yani PKK tarafından yönetildiğini, kontrol edildiğini ve diğer unsurların aslında göstermelik olduğunu tamamen belirleyici faktörün orada YPG ve PYD terör örgütü olduğunu ve dolayısıyla SDG'nin esasında PKK'nın kontrolünde ve PKK'nın bir unsuru olduğunu kendisiyle çok net bir şekilde paylaştık. Beklentimizin de terör örgütleriyle iş birliği yapmak değil tamamen müttefiki ile yani Türkiye Cumhuriyeti devleti ile birlikte çalışmak olduğunu, doğru yöntemin bu olduğunu kendilerine ifade ettik."

Canikli, Mattis ile görüşmesinde ayrıca DEAŞ ile mücadele konusunun da gündeme geldiğini bildirdi.

Mattis'e, NATO ittifakı içerisinde DEAŞ'la doğrudan kendi silahlı kuvvetlerini ileri sürerek, mücadele eden tek ülkenin Türkiye olduğunu, Bab operasyonu ile Fırat Kalkanı Harekatı ile bunun gerçekleştirildiğini anlattığını aktaran Canikli, ABD dahil diğer ülkelerin ise doğrudan DEAŞ ile mücadelede kendi silahlı unsurlarını devreye sokmayıp aracılar vasıtasıyla başta silahlı unsurlar üzerinden DEAŞ'la mücadele yürüttüğünü ifade ettiğini anlattı.

Bu nedenle Zeytin Dalı Harekatı'nın hiçbir şekilde DEAŞ ile mücadeleye zarar vermeyeceğini, olumsuz yönde etkilemeyeceğini ve dikkati dağıtmayacağını paylaştığını dile getiren Canikli, Fırat Kalkanı Harekatı'nda DEAŞ ile son derece güçlü, etkin bir mücadele yapıldığını ve mücadelenin halen de sürdüğünü vurguladığını söyledi.

Canikli, "Ayrıca PYD/YPG terör örgütünün DEAŞ ile yakın iş birliği içerisinde olduğu ve bazı DEAŞ unsurlarını şu an gerçekleştirdiğimiz Zeytin Dalı Harekatı'nda Türkiye'ye karşı kullanmaya çalıştığını, kullandığını tespit ettiğimizi Sayın Mattis'le paylaştık. Deyrizor'da, Afrin'de ve Münbiç'te, hapishanelerde PYD/YPG'nin elinde bulunan DEAŞ'lı teröristleri bize karşı savaşmaları karşılığında serbest bıraktığını söyledik ve bunun belgelerini de bilgilerini de doyurucu, inandırıcı bir şekilde kendisi ile paylaştık." ifadelerini kullandı.

Nurettin Canikli, "Pentagon'un 2019'da PYD-YPG için ayırdığı 550 milyon dolarlık bütçe gündeme geldi mi?" sorusuna, bunun, terörle mücadele için ayrılan bir kaynak olarak düşünüldüğünü ve planlandığını söylediklerini ifade etti. Canikli, şöyle devam etti:

"Ve bunu SDG üzerinden, çünkü onların tezi DEAŞ ile mücadeleyi SDG yapıyor, kendileriyle birlikte, SDG'ye DEAŞ ile mücadelesi için aktarılan kaynak olarak görüyor. Ama tabii bu kaynağın SDG içerisinde dominant unsur olan PYD-YPG terör örgütü tarafından kullanıldığı ve DEAŞ ile mücadele için değil ağırlıklı olarak Türkiye'deki saldırı ve eylemleri için Türkiye'ye karşı saldırı ve eylemleri için kullanıldığını ve kullanılacağını ifade ettik ve sürekli de bunu hatırlatıyoruz kendilerine."

- "Genel Sekreter'in açıklamaları son derece olumlu"

NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg'in, "Türkiye'nin orantılı ve ölçülü bir biçimde karşılık vermesini bekliyoruz" açıklamasına ilişkin sorusu üzerine Canikli, Stoltenberg'in açıklamalarının son derece olumlu olduğunu vurguladı.

Stoltenberg'e teşekkür eden Canikli, şu yanıtı verdi:

"Bugüne kadar bizim burada terörle mücadelemizi en iyi anlayan isimlerden bir tanesi. O açıdan Genel Sekreter'e bir kez daha teşekkür ediyoruz. İkili görüşmemizde benzer değerlendirmeler yaptı. Tabii bu 'orantılı kullanılması' ifadesi, genel bir ifade. Yani bütün görüşmelerde, buna benzer bütün çalışmalarda gündeme gelir ve söylenir. Bir temenni ifadesidir. Biz kendisine zaten ayrıntılı bilgi verdik. Ayrıca son oturumda da yine NATO üyelerine de aynı şekilde bilgi verdik ve özellikle sivil zaiyat konusundaki TSK'nin ve Türkiye'nin hassasiyetini aktardık. Somut örnekler, olaylar da var ve onları da paylaştık kendileriyle. Sivil zaiyat olmaması için gösterdiğimiz o samimi yaklaşımı ve hassasiyetin bir örneği olarak cumartesi günü yaşanan bir hadisenin örneğini verdim. Dolayısıyla o anlamda Sayın Genel Sekreter de Zeytin Dalı operasyonuyla ilgili hiçbir olumsuz değerlendirme söz konusu değil. Elbette NATO Genel Sekreteri olarak böyle bir çatışma ortamında o genel beklentiler ya da talepler olarak, onları gündeme getiriyor. Onun ötesinde onu başka şekilde yorumlamamak gerekiyor kesinlikle. Yani öyle bir durum var, öyle bir tablo var, orantısız güç kullanılıyor. O nedenle ikaz ediliyor değil. Öyle bir durum kesinlikle söz konusu değil. Çünkü bütün bu konudaki Sayın Genel Sekreterin görüş ve kanaatlerini bildiğimiz için genel bir temenni."

Canikli, diğer ülkelerin de benzer şeyleri söylediğine dikkati çekerek, şu değerlendirmede bulundu:

"Sınır güvenliğinizi sağlamak noktasında terörle mücadele etmek noktasında hakkınızdır. Meşru müdafaa hakkınızdır. Bunu yapacaksınız. Ama bu yapılırken, şunlara, şunlara da dikkat edilsin gibi genel birtakım temenniler gündeme getiriliyor. Onu, o çerçevede düşünmek ve değerlendirmek gerekiyor. Yoksa Zeytin Dalı harekatına ilişkin olarak üç gündür yaptığımız görüşmelerde, özel görüşmelerde, hiçbir ülkeden bu konuda, bu harekatın durdurulması ya da o anlama gelebilecek bir talep olmadı. Onu anlatabildiğimizi düşünüyoruz. Yani Türkiye olarak, bütün olarak bütün dünyaya bu harekatın haklılığını iyi anlatabildik. Anlattığımızı düşünüyoruz ve bu anlamda psikolojik üstünlüğün de Türkiye'de olduğunu görüyoruz."

Özellikle terör örgütünün Batı kamuoyuna yönelik yanlış bilgilendirme çabaları olduğunun altını çizen Canikli, "Yalan yanlış üzerine kurulu, manipülasyon üzerine kurulu ciddi bir dezenformasyon çalışması oldu." dedi.

Ancak bu girişimleri anında deşifre ederek, düzelterek, dünya kamuoyuyla paylaştıklarının altını çizen Canikli, "Bu da son derece önemli. Onun da aslında görüşmelerde izlerini görüyoruz. Çünkü yaptığımız harekatın tamamen toprak bütünlüğümüzü korumaya yönelik bir harekat olduğunu, terörle mücadele harekatının veya mücadelenin bir parçası olduğunu herkes aşağı yukarı görüyor. Bunu net olarak söyleyebiliriz." ifadesini kullandı.

Canikli, Mattis ile görüşmesine ilişkin ayrıca şu değerlendirmeyi yaptı:

"Biz Amerika'ya ve Sayın Mattis'e, YPG-PYD'nin PKK'ya karşı ondan ayrıştırılması ve hatta mücadele etmesi konusunda bir politikayı önerince, bunun gerçekçi olmadığını, bunun hayata geçirilmesinin mümkün olmadığını, PKK'nın bir parçası olduğunu ve orada yapılması gerekenin YPG ve PYD'nin tamamen SDG'nin dışına çıkartılması ve ABD'nin de hiçbir şekilde bundan sonra bir ilişkiye girmemesi, PYD ve YPG ile bu ilişkiyi sonlandırması... Bunun ancak doğru çözüm ve doğru yöntem olacağını kendilerine ifade ettik. PKK'ya karşı mücadelemizde Amerika'nın desteğinin artacağını, ABD, Mattis'in ifadesiyle bize aktardı."

(Bitti)

Yorumlar