Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Mezuniyet Töreni

- Cumhurbaşkanı Erdoğan: (1) - "Bugünlerde birileri yine şahsımla alakalı olarak 'diploması vardı, yoktu' diye bir tartışma başlattılar. Kayıt olduğum, okuduğum ve mezun olduğum okul ortada, sınıf arkadaşlarım ortada. Ayrıca üniversite yönetimi resmi açıklamayı yaptı. Tüm bunlara rağmen birileri hala ısrarla bu meseleyi köpürtmeye devam ediyor. Ne yaparsanız yapın, eşek ölür kalır semeri, insan ölür kalır eseri. Biz eserle ortadayız" - "Bugün artık Türkiye'de siyasette, bürokraside ve ticarette kriter, hangi seçkin gruba mensup olduğun değil, hangi birikime sahip olduğundur. Gerekli eğitime ve kabiliyete sahip olan herkesin önünde tüm kapılar sonuna kadar açıktır"

Google Haberlere Abone ol
Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Mezuniyet Töreni

İSTANBUL (AA) - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Bugünlerde birileri yine şahsımla alakalı olarak 'diploması vardı, yoktu' diye bir tartışma başlattılar. Kayıt olduğum, okuduğum ve mezun olduğum okul ortada, sınıf arkadaşlarım ortada. Ayrıca üniversite yönetimi resmi açıklamayı yaptı. Tüm bunlara rağmen birileri hala ısrarla bu meseleyi köpürtmeye devam ediyor. Ne yaparsanız yapın, eşek ölür kalır semeri, insan ölür kalır eseri. Biz eserle ortadayız." dedi.

Erdoğan, Yahya Kemal Beyatlı Kültür Merkezi'nde düzenlenen Marmara Üniversitesi (MÜ) İlahiyat Fakültesi 2015-2016 Akademik Yılı Mezuniyet Törenindeki konuşmasında, MÜ'nün kendisi için ayrı bir yerinin olduğunu ifade etti.

İmam hatip mezunlarını üniversitelere almadıkları dönem olduğu için imam hatibi bitirdikten sonra Eyüp Lisesi'nden fark dersleri verdiğini dile getiren Erdoğan, daha sonra Aksaray İktisadi ve Ticari İlimler Yüksekokulu'na başladığını, dönemin sıkıntılı şartlarında okuldaki eğitim hayatının uzadığını, 1981'de mezun olduğunu, mezuniyetten 1 yıl sonra 1982'de okulunun adının Marmara Üniversitesi'ne dönüştürüldüğünü anlattı.

Erdoğan, Marmara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Emin Arat'ın sınıf arkadaşı olduğuna değinerek, MÜ'nün nüvesini oluşturan okulların geçmişinin, 1883'e, Hamidiye Ticaret Mekteb-i Alisi'ne kadar gittiğini söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ben de böylesine köklü bir eğitim kurumu olan Marmara Üniversitesi'nin mezunu durumundayım. Bugünlerde birileri yine şahsımla alakalı olarak 'diploması vardı, yoktu' diye bir tartışma başlattılar. Emin Bey'e dedim ki 'Şu künyeyi bir karıştır da oradan arşivden çıkar. Şunları yayımlayacak mısın, kendilerine gönderecek misin ne yapacaksan yap da... Çünkü bunlar benim söylediklerime hiçbir zaman zaten inanmadılar, inanmayacaklar. Siz rektör olarak bunlara gönderirseniz, belki inanırlar'. Kayıt olduğum, okuduğum ve mezun olduğum okul ortada, sınıf arkadaşlarım ortada. Ayrıca üniversite yönetimi resmi açıklamayı yaptı. Tüm bunlara rağmen birileri hala ısrarla bu meseleyi köpürtmeye devam ediyor. Ne yaparsanız yapın, eşek ölür kalır semeri, insan ölür kalır eseri. Biz eserle ortadayız." diye konuştu.


- "Bunların üzerinde çok mazlum ahı var"

Türkiye'de "Çamur at, tutmazsa izi kalır" mantığıyla işleyen bir yalan, iftira mekanizması olduğunu dile getiren Erdoğan, şunları anlattı:

"Ülkenin en zor döneminde bin bir sıkıntıya göğüs gererek, üniversiteye gitmişim, tüm zorluklara rağmen bitirmişim, bunların umurunda değil. Aynı şeyi yavrularımız çekmedi mi? Aynı şeyi yavrularımız çekti. Benim dört evladımın dördü de imam hatip mezunu. Oğullarım hep katsayıyla mücadele verdiler. Kızlarım hem katsayıyla hem başörtüsü meselesiyle mücadele verdiler. Öz yurdunda garipsin öz vatanında parya. Kızlarımız ülkemizde okuyamadı ya. Niye okuyamadı? Başörtüsünden dolayı. Gittiler yurt dışında başörtüsüyle okudular Hale bak. Buralardan şimdi nerelere geldik."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 28 Şubat döneminde 600 bin olan imam hatip öğrenci sayısının, 60 bine düştüğünü, olayın sadece başörtüsüyle bitmediğini, katsayı çarpanının konulduğunu belirterek, "Niye? 'Sizden olsa olsa ancak mutfakta kap yıkayıcısı, tarlada sürücü olur'... Sen doktor, avukat, mühendis olmayacaksın. Sen bu ülkede dinamik yerlerde bulunan birileri olmayacaksın. Aynı şeyi erkek evlatlarımız için yaptılar. İstersen Boğaziçi Üniversitesi'ni tuttur, istersen Harvard'ı tuttur, nereyi tutturursan tuttur, oraya katsayıyı koymuş, eksi 2 çarpanıyla koymuş." dedi.

İmam hatiplerde 1 milyon 260 bin öğrencinin bulunduğunu dile getiren Erdoğan, "Bunların hepsi aşıldı, aşılıyor. Çünkü bunların üzerinde çok mazlum ahı var" ifadesini kullandı.

Erdoğan, salondaki gençlere, "Soruyorum sizlere. O ikna odalarında o zulmü yapanlar nerede? Hepsi kayıp. Ama o zulmettikleri, haklarını aldılar ve şu anda onlar yola devam ediyorlar." şeklinde seslendi.


- "Demokratik iktidarlar milletin söz hakkını güçlendirmek için çalıştı"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bütün zor şartlardan sonra siyasetin içerisinde katettiği mesafeyle İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğunu, 12 yıla yakın Başbakanlık görevini yürüttüğünü hatırlatarak, şimdi Cumhurbaşkanlığı görevinde bulunmasının takdiri ilahi ve azmin de neticesi olduğunu söyledi.

Kişisel hikayesinin bu ülkedeki her bireyin çalıştığı, mücadele ettiği zaman nerelere gelebileceğinin "en çarpıcı" örneği olduğunu vurgulayan Erdoğan, "Tayyip Erdoğan'ın Kasımpaşa'nın o dar sokaklarından çıkıp, ülkenin en üst makamlarına kadar gelebilmesi, eleştirilecek değil, aslında takdir edilecek bir durumdur" dedi.

Erdoğan, Türkiye'nin Osmanlı'nın son döneminden bu yana elitist zihniyetten çok çektiğini, ülkenin bürokratik makamlarını da ticari köşe başlarını da bir avuç seçkin azınlığın dışında kimsenin hakkı görmeyenlerin devrinin artık kapandığını söyledi.

Milletin 1950'de Demokrat Parti'ye bu nedenle sahip çıktığını dile getiren Erdoğan, "Sadece Ezan-ı Muhammediyeyi aslına döndürdü diye Merhum Menderes'e ve arkadaşlarına bizim milletimiz sahip çıktı. Dedi ki 'Ezanı böyle okutamazsınız. Menderes, arkadaşları işte bu atılan adımın hürmetine iktidar oldular. Bütün bu adımlar yanında Demokrat Parti iktidarını izleyen dönemlerdeki darbeler seçkinlerin hakimiyetini tahkim etmek, demokratik iktidarlar ise milletin söz hakkını güçlendirmek için çalıştı. Bilhassa rahmetli Özal'la birlikte Anadolu'nun ücra köşelerinden çıkıp gelen ve bizim gibi 1960'lı ve 1970'li yılların zor şartlarında yetişen kuşaklar, bürokraside ve ticarette söz sahibi olmaya başladılar. Ama asıl devrim hiç şüphesiz 2000'li yıllarda yaşandı. Bugün artık Türkiye'de siyasette, bürokraside ve ticarette kriter, hangi seçkin gruba mensup olduğun değil, hangi birikime sahip olduğundur. Gerekli eğitime ve kabiliyete sahip olan herkesin önünde tüm kapılar sonuna kadar açıktır."

(Sürecek)

Yorumlar