"Kara propagandaya karşı mücadele edilmeli"

- İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Özgen: - "Kara propagandaya karşı delillerle ve zamanında açıklamalar vasıtasıyla mücadele edilmelidir. Dedikoduya mahal vermeyecek şekilde açık ve net olunmalıdır" - Medipol Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Özkır: - "Batı medyası özellikle de ana akım medya, Türkiye konulu haberlerde objektifliği ve gazeteciliğin temel ilkelerini bir kenara iterek olabildiğince öznel kaygılarla içerik üretiyorlar" - "Medya manipülasyonları karşısında Türkiye hem diplomatik yollarla hem de sivil toplum aracılığıyla elinden geleni yapması gerekiyor"

Google Haberlere Abone ol
"Kara propagandaya karşı mücadele edilmeli"

İSTANBUL (AA) - ETEM GEYLAN - Yabancı medya kuruluşlarında Türkiye'yle ilgili gerçek dışı haberlerde artışı değerlendiren uzmanlar, kara propagandaya karşı delillerle ve zamanında açıklamalar vasıtasıyla mücadele edilmesi gerektiğini bildirdi.

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Murat Özgen, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kara propagandanın, yalana dayalı gerçekleri tamamen gözden kaçıran ve karşısındakini karalamayı amaç edinen bir propaganda yöntemi olduğunu ifade etti.

Yalan ve gerçek dışı beyanla göz boyamanın kara propagandanın en çok kullandığı unsur olduğunu ifade eden Özgen, "Kara propagandanın kullanılma amacı karşısındakini tamamen yok etmeye ve bir daha eski haline dönmemesini sağlamaya yöneliktir." dedi.

Özgen, kara propaganda örneklerinin bu dönemde çok görülmesinin nedenini ise şöyle açıkladı:

"Toplumsal yapıyı oluşturan bireylerin bu dönemde daha sabırsız bir hal alması, sansasyonel haber ve oluşumların daha çok dikkat çekmesi nedeniyle bu dönemde kara propaganda daha yoğun biçimde görülmektedir. Amaçlanan medya vasıtasıyla etkinin daha da arttırılması ve rakibin kara propaganda vasıtasıyla tamamen yok edilmesi hedeflenmektedir. Çağımızın özelliği budur. İnsani duygular taşımayan kişiler bu özellikleriyle koşut uygulamaları gerçekleştirmektedirler. Ne yazık ki kötülük içselleştirilmiş ve adeta normal görülür hale gelmiştir. Sadece kötülük değil toplumun ahlak değerlerine aykırı olan gerçekler de medyanın normalleştirmesi sayesinde sanki uygun ve normalmiş gibi kabul edilir hale gelmiştir. Renkli basında bunun örnekleri çoktur. Bu yozlaşmaya neden olmak da kara propaganda sayılır. Çünkü topluma doğru olmayan bir hareket tarzı benimsetilmektedir. Kara propagandaya karşı delillerle ve zamanında açıklamalar vasıtasıyla mücadele edilmelidir. Dedikoduya mahal vermeyecek şekilde açık ve net olunmalıdır. Bunu yaparken de olaylara karşı iyi bir takip mekanizması ve entelektüel bir bakış açısı geliştirilmeli ve en az kara propaganda yapanlar kadar mesai harcamak gerekmektedir."

- "Türkiye'nin çıkarları doğrultusunda politika üretilmesini kabullenemiyorlar"

Medipol Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Yusuf Özkır da Türkiye'ye karşı kara propaganda örneklerinin geçmişi oldukça eskiye gittiğini anlattı.

Taksim Gezi Parkı olaylarından itibaren Batı medyasındaki Türkiye karşıtı söylemlerin daha açıktan yapılmaya başladığını dikkati çeken Yrd. Doç. Dr. Özkır, "Batı medyası özellikle de ana akım medya Türkiye konulu haberlerde objektifliği ve gazeteciliğin temel ilkelerini bir kenara iterek olabildiğince öznel kaygılarla içerik üretiyorlar." dedi.

Fetullahçı Terör Örgütü'nün 15 Temmuz'daki darbe girişimi konusundaki yorum ve haberlere dikkat çeken Özkır, şunları kaydetti:

"15 Temmuz darbe girişiminin Türk milleti tarafından püskürtülmesinden sonra biraz da intikam duygusuyla üretiliyor. Başta New York Times, The Guardian, Time, CNN, BBC, Washington Post, The Times ve Der Spiegel gibi yayın organlarında darbe girişimini destekleyecek türden onlarca yayına yer verildi. Normal şartlarda milli iradenin kendini kahramanca savunması karşısında şapka çıkartarak saygıyla eğilmesi gerekenler biraz da panik havasıyla daha yoğun şekilde gerçeğe ateş etmeye başladılar. Yoğunlaşan bu tür kara propagandanın arkasında hedefledikleri veya arzu ettikleri şeyin gerçekleşmemiş olması yatıyor. Onların istediği söyleyecek sözü olmayan, zayıf ve sadece Batı'ya bağımlı bir Türkiye. Kendi çıkarları dışında hareket edilmesine tahammül edemiyorlar. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın milletten aldığı güçle Türkiye'nin çıkarları doğrultusunda politika üretmesini bu yüzden kabullenemiyorlar. "

Türkiye'nin bu tür medya manipülasyonlarına karşı diplomatik yollarla ve sivil toplum aracılığıyla elinden geleni yapması gerektiğine işaret eden Özkır, Türkiye, bir şekilde, Batı'da oluşan bu medya kampanyası ve lobi faaliyetlerine karşılık verecek şekilde dışarıdaki çalışmalarını yeniden gözden geçirmek zorunda olduğunu kaydetti.

Özkır, şöyle konuştu:

"Medya olgusu kendinden mülhem bir şey değildir. Medya güç parametreleri içinde üretilen bir içeriğe sahiptir. Ülkelerin siyasi, ekonomik ve kültürel yapılarıyla doğrudan ilişkilidir. Kemal İnat’tan ilhamla söylersek Türkiye diplomasi alanında daha aktif bir pozisyon almalı ve dış politikasındaki çeşitliliği üst seviyeye çıkartacak alternatifler üretmelidir. Diplomasiyle koşut şekilde yeni dönemin gözde kavramsallaştırmasıyla söylersek kamu diplomasisi alanına yatırım yapılmalı ve kalıcı işlere imza atacak sağlam bir ekip kurulmalıdır. Hem geleneksel medyayı hem de hem de dijital medyayı etkin şekilde kullanabilecek böylesi bir ekiple Batılı medya organlarının ve kurumlarının ihtiyacı olan bilgi, hızlı ve doğru kaynaklardan muhataplarına ulaştırılabilir. Kamu diplomasisi aynı zamanda kurumlar arasında işbirliğini sağlayarak üretilen içeriğin dışarıyı daha kapsamlı ve organize bir şekilde aktarılmasını sağlayabilir."

- "Türkiye, yurtdışında yaşayan Türkleri örgütlemeli"

Kamu diplomasisinin daha etkin olabilmesi için yurtdışında görev yapan TİKA ve Yunus Emre Enstitüsü gibi kurumların daha dinamik ve üretken hale getirilebileceğini belirten Özkır, şöyle devam etti:

"Yabancı gazetecilerin ülkemizdeki haber kaynakları neredeyse belirli kesimlerle sınırlıdır. Vakti zamanında kurulan bu ilişkiler, ilgili kişilerin Türkiye’deki siyasi pozisyonları doğrultusunda şekil almaktadır. Dolayısıyla yabancı gazetecilerin haber kaynaklarını çeşitlendirecek bir iletişim ağı kurulmalıdır. Yurtdışına okumaya veya dil öğrenmeye gönderilen akademisyenlerin ve öğrencilerin yabancı medyaya yazı yazması veya yazılan olumsuz yazıların altına gerçekleri anlatacak yorumlar yazması konusunda teşvik edilmesi ve cesaretlendirilmesi gerekiyor. Yurtdışında yaşayan Türklerin örgütlenmesi konusunda nedense beklenen adımlar bir türlü atılamıyor. Halbuki 3-4 milyon Türkün yaşadığı Almanya örneğinden bakıldığında bile sayıca çok daha az olan Türkiye karşıtı marjinal sol hareketin ve PKK’ya yakın grupların kamuoyunun belirlenmesinde daha etkin oldukları görülüyor. Bu gruba FETÖ diasporası da dahil edilebilir. Türkiye, yurtdışında yaşayan Türkleri örgütleyerek bu çarkı kırmak zorundadır."

Kamuoyunu etkileyebilmenin en iyi yollarından birisi düzenli bilgi akışını sağlama ve bilgi kanallarını sürekli açık tutma olduğunu dile getiren Özkır, sözlerini "Çünkü bu yapılmadığında, kamuoyuna bilgi akışını sağlayan gazeteciler bu açığı gidermek için farklı kanallardan bilgi almaya başlarlar. Dolayısıyla Türkiye’deki yabancı medya temsilcilerinin düzenli şekilde bilgilendirilmesi gerekiyor. Hem siyasetin üst kademesi tarafından hem de ilgili alt kademe kurumlar bu konuda yabancı gazetecilerle daha sık bir araya gelebilirler. En önemli konulardan birisi de Türkiye’nin devlet olarak kamu diplomasisi alanına yatırım yapması ve küresel rekabeti kurallarına göre yapacak şekilde bütçe ayırması ve istihdam politikası geliştirmesi gerekiyor." diye tamamladı.

Yorumlar