İSO Kasım Meclis Toplantısı

- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Müezzinoğlu: - "Bir gün de olsa onun hakkının bir havuzda toplandığı, 3 aysa 3 ay, 20 yılsa 20 yıl, ama onun bildiği, hesaplayabildiği, yarın da istifade edebileceği, herkesin de nereye, ne kadar o havuza katkı sağladığını gördüğünü bildiği, şeffaf, sürdürebilir, güvenli bir yapıyı, fonu inşallah en kısa zamanda ki bu dönemde başarabilirsek, bu en temel reform alanlarımızdan birisi olacak" - "Kıdem tazminatının en çok mağdurunun işçiler olduğunu görüyorum. Sendikalarımız bu anlamda yalnız sendikal kitleyi kendi üyesi olan işçileri düşünerek biraz katı davranıyorlar. Halbuki şu anda bunu dışında kalan yüzde 85’lik bir oran, ‘kıdem tazminatı nedir? Bundan istifade edebiliyor mu?’ Bunu, işçi dostu olması gereken sendikalarımızın düşünmesi gerekir. Şu anda bakanlık olarak yapılan bir çalışmaya göre, kıdem tazminatından istifade etme oranı yüzde 16. Yüzde 64'ün hiç gündeminde yok. Peki bu yüzde 84’lük kitle alın terini oraya akıtmadı mı? 3-5 ay, sene oralarda çalışmadı mı?" - "Esnaf fonu kurma çalışmalarımızı başlattık. Küçük esnafımızın da iflas noktasında geldiğinde bir fonla, onları da o zor durumlarda işsiz aşsız kalmamalarıyla ilgili bir esnaf fonu çalışmasını da başlattık"

Google Haberlere Abone ol
İSO Kasım Meclis Toplantısı

İSTANBUL (AA) - Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, kıdem tazminatının en çok mağdurunun işçiler olduğunu belirterek, "O zaman bir gün de olsa onun hakkının bir havuzda toplandığı, 3 aysa 3 ay, 20 yılsa 20 yıl, ama onun bildiği, hesaplayabildiği, yarın da istifade edebileceği, herkesin de nereye, ne kadar o havuza katkı sağladığını gördüğünü bildiği, şeffaf, sürdürebilir, güvenli bir yapıyı, fonu inşallah en kısa zamanda ki bu dönemde başarabilirsek, bu en temel reform alanlarımızdan birisi olacak." dedi.

İstanbul Sanayi Odası (İSO) kasım ayı meclis toplantısına katılan Müezzinoğlu, çalışma hayatı ve iş dünyasının, büyük başarılara imza attıkları bir alan olduğunu söyledi.

Bundan sonra da sorunları azaltan bir süreç olacağını anlatan Müezzinoğlu, istihdama yönelik talepler bulunduğunu ve hükümet olarak en çok üzerinde durdukları konulardan birisi olduğunu belirterek, "İşsizlik oranının yüzde 11,3'e geldiği ve genç işsiz sayımızın her geçen gün arttığı bir ortam... Ayrıca, istihdama katılma talebi olan ciddi oranda kadınımız var. Onlar da istiyor biz de istiyoruz ancak bunun için de siyasi ve ekonomik istikrar ile güçlü bir büyümeyi başarmamız lazım. Bu yıl için büyümede tüm sorunlara rağmen yüzde 3’lük bir büyüme, 3,2 rakamını bekliyoruz ama esas başarmamız gereken yüzde 5’lerin üzerinde olan ve peş peşe yıllarca istikrarlı şekilde götürebileceğimiz bir süreçtir." diye konuştu.

Müezzinoğlu, ekonomi ve istihdamın bozulduğunda arkasından krizlerin geldiğini vurgulayarak, “Daha önce bunun örneklerini yaşadık. Şimdi sürdürülebilir ve geliştirilebilir yol planlarını, haritalarını beraber şekillendirmek istiyoruz. Masayı köşeli, dikdörtgen falan hiç düşünmedik. Yuvarlak düşünüyoruz. Bu masa hepimizin. Karar alırken, sorunları çözerken bunları beraber şekillendireceğiz. ‘Siz şu taraf biz bu taraf’ değiliz.“ şeklinde konuştu.

İşçi ve işveren mahkemeleriyle ilgili sorunlara da değinen Müzzinoğlu, şunları kaydetti:

"Bu anlamda Adalet Bakanlığımızla yaptığımız çalışmaları büyük oranda son aşamaya getirdik. Hangi sorun olursa olsun işçi ve işveren arasında güçlü kriterleri belli olan bir arabuluculuk müessesesi inşallah kuracağız. Arabuluculuk müessesesinden sonra hangi taraf iş mahkemesine gitmek istiyorsa yine gidecektir. Bu mahkemeler hem iş yükünü azaltacak hem de işçi işveren sorunlarını daha erken, daha kolay çözüme katkı sunacaktır. Her insan hakkını arayabilmeli ama adaletsizlik ve fırsatçılık bu işin ruhunu ve özünü bozmamalı. Adalet her iki tarafa lazım. Ne işveren işçisiz ne de işçi işverensiz olabilir. Bakanlık olarak esas rolümüzü adil bir hakemlik rolü olarak görüyoruz. Sağ ve sol ayağın uyumlu şekilde yürümesi olarak görüyoruz. Sağ ayaksız güçlü bir sol ayağımın olmasının çok bir anlamı yok. Sıçraya sıçraya gidebileceğim mesafe 100 metredir. Ama ikisi de sağlıklıysa oradan kalkar, buraya sağlıklı şekilde gelebilirim. Bizim sendikal anlayışımızda işveren anlayışımızı da işveren-işveren çalışan arasındaki hukuku da duygu bağını da güçlendirmemiz lazım. Herkes birbirine güvenebilmeli. Hakkını aramadaki kapılar açık olmalı ama hak ararken fırsatçılık olmamalı. Bir iş yerinden ayrılan 10 yıl sonra dava açıyor olabilmesini kazanılmış hak olarak görmeye devam eder ve bunu normal olarak, ‘hadi böyle devam etsin. Bu işçi için geri adımdır’ olarak görmeye devam edersek, o zaman en büyük kayıp, işverenden ziyade işçiye olur. Niye? İşveren ‘ben biraz daha küçüleceğim, daha tedbirli çalışacağım.’ der. ‘Daha cesur adımlar atmayacağım’ der. Dolayısıyla istihdamın önündeki yığılmalar artar. Halbuki bizim bir taraftan da işverenin öz güvenini artıran, cesaretlendiren, dünya ile rekabette yanında olan bir yapıda olmalıyız."

Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, dünyada ve Türkiye’de olağan dışı gelişmeler yaşandığını anımsatarak, bunun yanı sıra var olan realitelerin de hesaba katılması gerektiğinin altını çizdi.

- İş sağlığı ve güvenliği konusu

İş sağlığı ve güvenliği konusunun temel sorunlardan birisi olduğunu anlatan Müezzinoğlu, şöyle devam etti:

"Siirt’te 16 genç evladımızı kaybettik. Burada iş sağlığı ve güvenliği asla vazgeçmeyeceğimiz bir konu başlığı. Bunu, ‘Kural koyduk. Denetledik. Ceza kestik…’ Bu, işin bir ayağı. Bunu bir kültürel, eğitim sürecine dönüştürmemiz lazım. Karşılıklı mükellefiyet ve sorumluluklarımızın bilincini yerine getirmemiz lazım. Şimdi iş kazalarını, maden kazalarını, olduğu zaman konuşuyoruz ama bugün iş sağlığı ve güvenliği konusunda kültürümüzdeki sorunları konuşmadığımız, kültürel değişimi sağlamadığımız sürece bakanlık olarak çok ceza kesen, denetim yapan oluyoruz. Sonra da 'Onları tahsil edebiliyor muyuz? Onları tahsil edersek işveren batacak mı kalacak mı?' diye muhakeme yapacağımız bir süreci uzun süre götürürüz ki bu doğru ve sürdürülebilir değil. O nedenle iş sağlığı ve güvenliği konusuna eğitim ve kültürel değişime sahip çıkmamız lazım. Çalışan da o anlamda bilinçli ve duyarlı olmalı. Bu bir kültür. Burada bizim kültürel bir zaafiyetimiz ve sorunumuz var. Ev kazaları hiç konuşulmuyor. Niye? İşte kader vesaire. Tüm bunlar bizim yetişme tarzımızdaki eksiklikler ve zaafiyetler. Aynı zaafiyet çalışanımızda da var. Ceza kesmekle sorunu çözemiyoruz."

Müezzinoğlu, bu konudaki sorunların tüm paydaşlar tarafından ortaklaşa çözülebileceğini vurguladı.

Asgari ücretin geçen yıl istihdamın tamamına belirli bir yük getirdiğini ifade eden Müezzinoğlu, bunun işverene getirdiği yükün büyük bölümünü hükümet olarak üstlendiklerini, önümüzdeki yıl da bütçe çerçevesinde yüklenmeye devam edeceklerini ve bu konuda bütçe ve ekonomik istikrarı bozmayacak tüm düzenlemeleri birlikte alacaklarını ifade etti.

Müezzinoğlu, nitelikli işçi konusunda yapılan çalışmalara değinerek, "Uluslararası İş Gücü Genel Müdürlüğü kuruldu. Artık başvuran yabancı çalışanların 15 gün içinde neredeyse çalışma izinleri ve oturma izinleri verilmiş olacak. Diploma denkliği gündeme geldiğinde bir ay içinde tüm çalışma izinlerini tamamlayacak. İster ülkesinde gelmeden, başkonsolosluk ve büyükelçilik aracılığıyla, elektronik müracaatla yapabilecekler. Yönetmeliği de tamamladık. Son şeklini verip de yayınlayamadık bakanlıkta olamadığım için ama önümüzdeki hafta inşallah o da gelecek." ifadelerini kullandı.

- Kıdem tazminatı çalışmaları

Sağlık Bakanı Müezzinoğlu, kıdem tazminatının işçilerin en önemli sorunlarından olduğunu dile getirerek, şöyle devam etti:

"İşveren bunu ne kadar az konuşursa o kadar kendi lehine. Çünkü işveren sadece biriktiği zaman görüyor ama o zaman neticede bütçesinde değerlendiriyor. 10 yıl sonra, ‘falan işçiye ödemem gereken şu kadar para var’ diyor ama o 10 yılda da o anlamda herhangi bir kuruş, kıyıya koymuşluğu yok. Dolayısıyla o parayı kendi yatırımında, istihdamında, günlük çalışmasında kullanmış oluyor. Burada önemli olan kimin kazanıp, kaybettiği değil, doğrunun ne olduğudur. Olması gereken doğruyu, çalışanın hakkıysa şayet, bu hakkı işvereni de karşısına ne çıkacağını bilmediği bir süreçte değil, belirsizliğin minimum olduğu bir yönetim olmalı. Şimdi, ‘Bu ay benim şu alanda her çalışanım için bir miktar ödemem lazım.’ Bu da nasıl diğerlerini ödüyorsa, bunu da ödeyecek. Hesabını kitabını ona göre yapacak. Bu nedenle kıdem tazminatının en çok mağdurunun işçiler olduğunu görüyorum. Sendikalarımız bu anlamda yalnız sendikal kitleyi kendi üyesi olan işçileri düşünerek biraz katı davranıyorlar. Halbuki şu anda bunun dışında kalan yüzde 85’lik bir oran, ‘kıdem tazminatı nedir? Bundan istifade edebiliyor mu?’ Bunu, işçi dostu olması gereken sendikalarımızın düşünmesi gerekir. Şu anda bakanlık olarak yapılan bir çalışmaya göre, kıdem tazminatından istifade etme oranı yüzde 16. Yüzde 64'ün hiç gündeminde yok. Peki bu yüzde 84’lük kitle alın terini oraya akıtmadı mı? 3-5 ay, sene oralarda çalışmadı mı? O zaman bir gün de olsa onun hakkının bir havuzda toplandığı, 3 aysa 3 ay, 20 yılsa 20 yıl, ama onun bildiği, hesaplayabildiği, yarın da istifade edebileceği, herkesin de nereye, ne kadar o havuza katkı sağladığını gördüğünü bildiği, şeffaf, sürdürebilir, güvenli bir yapıyı, fonu inşallah en kısa zamanda ki bu dönemde başarabilirsek, bu en temel reform alanlarımızdan birisi olacak.”

Bu konuda bazen karamsar olduğunu anlatan Müezzinoğlu, çünkü 1975’te iş kanunuyla ilgili yapılan bir yasal düzenlemeye, “kıdem tazminatı fonu kurulmalıdır” diye yasaya cümle konulduğunu ancak o günden bu yana henüz bunun çözülemediğini dile getirdi.

Bakan Müezzinoğlu, yeni bir çalışma içinde olduklarını açıklayarak, “Esnaf fonu kurma çalışmalarımızı başlattık. Küçük esnafımızın da iflas noktasına geldiğinde bir fonla, onları da o zor durumlarda işsiz aşsız kalmamalarıyla ilgili bir esnaf fonu çalışmasını da başlattık." bilgisini verdi.

Müezzinoğlu, konuşmasının ardından bir süre üyelerin sorularını cevapladı.

Yorumlar