FETÖ'nün "çatı iddianamesi" mahkemeye gönderildi (8)

- İddianameden: - "Gülen ve örgütünün ABD'nin emrinde olduğu ve CIA tarafından kullanıldığı çok açıktır. Mesela CIA ajanları, öğretmen gibi değişik ülkelerdeki Gülen okulları üzerinden devletlere sızmakta ve istihbari bilgi toplamaktadır. ABD himayesi olmadan Gülen, Pensilvanya'da kalamaz ve bu işten çıkarı olmayan ABD onu ülkesinde barındırmaz" - "Erzurum'da büyümüş, yarım ilkokul mezunu bir vaizin Türkiye genelinde kendisine bağlı binlerce taraftar bulması, kabul edilebilir olmakla birlikte, bu şahsın dünya genelinde sayıları binleri bulan kurum kuruluşu yönlendirmesi ve devleti ele geçirmeye çalışması, ne kadar zeki olduğu iddia edilse de çok güçtür" - "Din ve Allah ile aldatılarak Türkiye'nin saf insanından toplanan himmet paraları, örgüt tarafından ABD'deki kiliselere bağışlanmakta, senatör ve başkan seçimlerine bol bağış yapılarak maddi destek verilmektedir" - "Örgüt mensupları bir dönem düşman saydığı ayrılıkçı siyaseti ve terör örgütünü oy vererek desteklemiştir. İşin en korkunç yanı ise polis, hakim, savcı ve askerlerin oy kullandığı sandıklardan örgütün desteklediği siyasi partiye çıkan oyların nispetidir. Bunun karşılığında FETÖ'nün elde ettiği kazanç ise bölgedeki okul, yurt, şirket, dershane gibi yerlere bölücü örgütün dokunmaması olmuştur"

Google Haberlere Abone ol
FETÖ'nün "çatı iddianamesi" mahkemeye gönderildi (8)
ANKARA (AA) - Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının, "Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY)" ile ilgili "çatı iddianamesinde", "Fetullah Gülen ve örgütünün ABD'nin emrinde olduğu ve CIA tarafından kullanıldığı çok açıktır. Mesela CIA ajanları öğretmen gibi değişik ülkelerdeki Gülen okulları üzerinden devletlere sızmakta ve istihbarı bilgi toplamaktadır. ABD himayesi olmadan Gülen, Pensilvanya'da kalamaz ve bu işten çıkarı olmayan ABD onu ülkesinde barındırmaz." ifadeleri kullanıldı.
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilen iddianamede, FETÖ ile uluslararası teşkilat, yabancı devlet ve istihbarat servisleri ilişkisine de değinildi.

Türkiye'deki her darbenin veya sosyal siyasi operasyonun mutlaka dış desteği olduğu savunulan iddianamede, yabancı ülkelerin istihbarat servislerinin, dünya çapında örgütlenen aşırı ihtiraslı FETÖ'yü keşfettiği ve Türkiye'ye karşı kullandığı bildirildi. Örgütün kullandığı gizlilik tekniklerine bakıldığında, örgütün bir ya da birkaç devletin istihbaratının şemsiyesi altında olduğunun anlaşıldığı ifade edilen iddianamede, Türkiye'de kendisini cemaat niteleyen dini gruplar bulunduğu ancak hiçbirinde kod isim kullanma, telefonların 3 ayda bir değiştirilmesi gibi talimatlar olmadığını vurgulandı.

"Erzurum'da büyümüş yarım ilkokul mezunu bir vaizin Türkiye genelinde kendisine bağlı binlerce taraftar bulması kabul edilebilir olmakla birlikte, bu şahsın dünya genelinde sayıları binleri bulan kurum kuruluşu yönlendirmesi ve devleti ele geçirmeye çalışması, ne kadar zeki olduğu iddia edilse de çok güçtür" değerlendirilmesinin yer aldığı iddianamede, "bu örgütün arkasında küresel ölçekte politik çıkarları ve stratejik oyunları bulunan başka devasa yapılanmaların olduğu" öne sürüldü.

Gülen'in yurt dışına çıkmasıyla Türkiye'deki örgütün yönetimine, Türkiye ile sorunu olan devletler ve istihbarat örgütlerinin de katıldığı, Türkiye ile ABD, İsrail ve diğer güçlü ülkelerin sorun yaşadığı her olaydan sonra Gülen'in Türkiye'yi haksız gören açıklamalar yaptığı aktarılan iddianamede, CIA'da bir dönem Türkiye İstasyon Şefi olarak görev yapmış, eski CIA Başkan Yardımcısı Graham Fuller'in, Gülen'in ABD'den ikamet izni alabilmesi için referans olduğu ve "Türkiye ve Arap Baharı" isimli kitabında da Gülen kuruluşlarını bol bol methettiğine dikkati çekildi.

FETÖ'nün Belçika ve ABD'deki lobi şirketlerine para aktardığı, ABD seçim kampanyalarında cömert bağışlar yaptığı, senatörleri "gezi" adı altında Türkiye'ye getirip etkinliğini gösterdiği anlatılan iddianamede, FETÖ'nün sözcüsü konumundaki Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Başkan Yardımcısı'nın, Almanya'nın İstanbul Başkonsolosluğunda görevli Alman İstihbarat Servisi görevlileriyle İstanbul'da 15 Ocak 2014'te görüştüğü, ayrıca İsrail'in İstanbul Başkonsolosluğu yetkilileriyle sıkı irtibatı olduğu belirtildi.

İddianamede, şunlar kaydedildi:

"İnzivaya çekilen din adamı olduğunu iddia eden Gülen, neden bir İslam memleketinde değil de Amerika'da uzun süre yaşadığını açıklayamamaktadır. Herkes sevdiği ile birliktedir. Yurt dışında okullar ve eğitim kurumları açıp daha sonra birçok alanda ticari faaliyet yürüten Gülen, evrensel düşüncelere uyumlu olarak ve küresel güçlerin emrinde örgütünü yönetebilmektedir. Yabancı ülkelerden destek alabilmek için onlara şirin ve iş birliği içinde görünmüştür. Bu nedenle AB, ABD ve İsrail adına ve istihbarat örgütlerine çalıştığı, CIA ajanı olduğu, onlara istihbarat sağladığı iddiasını doğrulayan birçok delil bulunmaktadır.

Gülen'i, ABD'de CIA korumaktadır. Onu ziyarete gelenlerin vize problemi çözülmektedir. Gülen ve örgütünün ABD'nin emrinde olduğu ve CIA tarafından kullanıldığı çok açıktır. Mesela CIA ajanları öğretmen gibi değişik ülkelerdeki Gülen okulları üzerinden devletlere sızmakta ve istihbari bilgi toplamaktadır. ABD himayesi olmadan Gülen Pensilvanya'da kalamaz ve bu işten çıkarı olmayan ABD, onu ülkesinde barındırmaz. Yine Gülen, 'Kim ne derse desin, ABD'ye biz bir şey demeyelim' diyerek bağlılığını göstermiştir. ABD'den yeşil kart alabilmek için mahkemeye Gülen'in 50 milyar dolarlık mal varlığı olduğunu beyan ettiği iddia edilmektedir. Her yeşil kart sahibi gibi o da Amerikan çıkarlarına uygun hareket edeceği ve onların istediklerini yapacağına söz vermiştir. Onların işine gelecek şekilde hareket etmeyi kabul ederek bilfiil uygulamıştır. FBI resmi sitesinde, iş birliği içinde oldukları gruplar arasında Fetullah Gülen örgütü de sayılmaktadır. Din ve Allah ile aldatılarak Türkiye'nin saf insanından toplanan himmet paraları, örgüt tarafından ABD'deki kiliselere bağışlanmakta, senatör ve başkan seçimlerine bol bağış yapılarak maddi destek verilmektedir."

ABD'nin senatör ve devlet adamlarının gezi masraflarının karşılandığının savunulduğu iddianamede, "Bunlar karşılığında örgütün üst düzey sorumluları ve örgüt üyelerine ABD tarafından vize kolaylığı sağlanmaktadır. Bu bilgiler bütün olarak, Fetullah Gülen ve cemaatinin yabancı devletler ve istihbarat teşkilatlarının elinde oyuncak olduğunu, Allah rızası yerine onların rızasının geçtiğini, devlete karşı onların çıkarlarını savunduğunu, dini bir özelliğinin ve ilgilerinin olmadığını, örgütün insanları kandırıp din ile aldatarak kullandığını apaçık ortaya koymaktadır." şeklindeki değerlendirmeler paylaşıldı.

- "FETÖ-PKK ilişkisi"

İddianamede, Gülen ve örgütünün önce PKK'ya karşı mücadele verdiğini savunduğu, 2007 sonrasında hem Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) hem de PKK'ya karşı vurulan darbelerde inisiyatif alarak, devlet içerisinde vazgeçilemez bir konum elde etmek istediği ve özellikle PKK karşısında, polis, yargı, eğitim, istihbarat gibi unsurları kullanarak "savaş aracılığıyla devlet kurumları içerisinde derinlik elde etmek" istediği bildirildi.

Örgütün, PKK'ya karşı mücadele görünümü altında, uzun yıllardan beri sızmak ve ele geçirmek istediği TSK'yı, emri altına aldığı öne sürülen iddianamede, FETÖ'nün, 17 Aralık 2013 sonrasında bu stratejisinden vazgeçtiği, terör örgütü PKK ve bunun uzantısı yapılanmaların en büyük savunucularından biri oluverdiğine işaret edildi.

İddianamede, örgütün, önce Mart 2014'teki yerel seçimler, ardından Cumhurbaşkanlığı ve en sonra da 7 Haziran ve 1 Kasım 2015'teki genel seçimlerde terör örgütü PKK ile irtibat kurduğu, bu örgütün siyasi kanadını oluşturan partiye destek verip, birlikte hareket ettiği aktarılarak, şu ifadelere yer verildi:

"Örgüt mensupları bir dönem düşman saydığı ayrılıkçı siyaseti ve terör örgütünü oy vererek desteklemiştir. İşin en korkunç yanı ise polis, hakim, savcı ve askerlerin oy kullandığı sandıklardan örgütün desteklediği siyasi partiye çıkan oyların nispetidir. Bunun karşılığında FETÖ'nün elde ettiği kazanç ise bölgedeki okul, yurt, şirket, dershane gibi yerlere bölücü örgütün dokunmaması ve şiddetin hedefi haline getirmemesi olmuştur. Bölücü örgüt ile FETÖ aynı hedefe karşı savaş verdiklerini fark ederek ittifak haline gelmişlerdir. Türkiye'de istihbaratın haber elemanlarının kimliğini açıklayarak FETÖ kadroları, terör örgütlerine dolaylı destek sağlamış, kimliği açıklanan istihbarat birimlerinin haber elemanları, hayatları korumasız olarak terör örgütü ile karşı karşıya bırakılmıştır. Bu istihbarat zafiyetini FETÖ, devletin terör örgütlerine karşı bir zafiyeti gibi algılatmaya çalışmıştır. Terör örgütlerinin kullanması mümkün bilgileri Fetullahçı kadrolar dile getirip basın yayın organları ile yayınlamışlardır. Bu bilgileri kullanıp devleti zorda bırakmışlar ve dış ülkelere de aynı bilgileri verip Türkiye'yi sıkıştırmaları için istihbarat sağlamışlardır. Cumhuriyet gazetesinde MİT tırları haberi FETÖ'nün ihanetinin utanç verici bir belgesidir."

FETÖ'nün, Türkiye'nin DAEŞ'e destek verdiği algısını yayıp, bu iddiasını ispat için MİT'in insani yardım tırlarında arama yapmaya kalkıştığı iddia edilen iddianamede, örgütün, Dışişleri Bakanlığındaki gizli Suriye toplantısını da dinleyip servis ettiği hatırlatıldı.

- "Eş başkan Fetullahçı ekibin elinde ve evinde yetiştirildi"

Gülen'in, örgütüne "Her yerde olmalısınız. Her yerde değilseniz, hiçbir yerde değilsinizdir" diyerek bütün terör örgütlerine de girilmesi talimatı verdiği vurgulanan iddianamede, her terör örgütünde Fetullahçı yapılanmanın bu emir gereğince oluşturulduğu anlatıldı. Bölücü örgütün şehir yapılanmasında Fetullahçı birçok kimsenin görev aldığı kaydedilen iddianamede, "Siyasi kanat için eş başkan Fetullahçı ekibin elinde ve evinde yetiştirilmiştir. FETÖ yöneticilerinden Ekrem Dumanlı'nın gizlice arka kapıdan girip bir belediye başkanıyla görüşmesi sonrasında seçimlerde bölücü örgütün siyasi kanadını desteklemişlerdir." değerlendirmeleri yapıldı.

İddianamede, "FETÖ'nün imamları tarafından yönetilen Bugün, Zaman ve Millet gazetelerindeki köşe yazıları üzerinde 2013-2015 aralığında inceleme yapıldığına" dikkati çekilerek, şu ifadeler kullanıldı:

"Buna göre, FETÖ basınının 17 Aralık 2013'ten önceki dönemde hükümeti ve devleti, PKK bölücü terör örgütüne karşı yeterli mücadele etmemekle suçladıkları, ülkenin bölünmenin eşiğinde olduğunu, örgütün bitirilme aşamasına gelindiği anda hükümetin Çözüm Süreci'ni başlattığını, bu süreçte örgütün yeniden yapılandığını, çözüm sürecinin başarılı olamayacağını savundukları, Çözüm Süreci'ni engellemek için basın yayın üzerinden kamuoyu oluşturmaya yönelik faaliyetler yürüttükleri tespit edilmiştir. Aynı FETÖ basını 17 Aralık 2013'ten sonra bu defa bölücü terör örgütü ile iş birliği yapıldığını gösteren yayınlar yapmaya başlamışlardır. FETÖ gazeteleri ve basın yayın organlarında Türkiye Cumhuriyeti devletini ortak düşman görerek karşılıklı iş birliği içerisinde bölücü terör örgütü gibi açıklama yaptıkları, köşe yazıları yazıldığı, bölücü terör örgütünün lehine analizler yapıldığı, birbiriyle çelişen, kamuoyunu yanıltmaya yönelik siyasi yayınlar yapıldığı, örgütün öz yönetim çağrısını FETÖ'nün yazarlarının da kabul ettiği ve övdükleri, bölücülük propagandası yapıldığı, PKK'nın meşru savaş yöntemini benimseyen bir ülke ordusu gibi gösterilmeye çalışıldığı, örgütün siyasi uzantılarının işlediği suçların örtülmeye çalışıldığı, örgüt faaliyetlerinin meşrulaştırıldığı, devlete karşı terör örgütüyle düşmanlık yapılması konusunda birlikte hareket edildiği tespit edilmiştir."

(Sürecek)

Yorumlar