Erdoğan hekimleri kabul etti

- Cumhurbaşkanı Erdoğan:(1) - "(Hekimlere hitaben) Size kalkan elleri affetmek mümkün değil. Bunların teröristten hiçbir farkı yoktur. Bizim için teröristlerin konumu neyse bunların konumu da budur" - "Güneydoğuda bu teröristler okullarımızı bombalamadı mı, yakmadı mı? Hastanelerimizi yakmadı mı, bombalamadı mı? Sen tedavi olacaksın, senin yakınların tedavi olacak. 'Ben Kürtlerin temsilcisiyim' diyorsun ama geliyorsun benim Kürt vatandaşımın, Kürt kardeşimin tedavi olduğu hastaneyi yakıyorsun. Benim Kürt evladımın, Kürt kardeşimin okuduğu okulu yakıyorsun. Bunlar bu şekilde cani, vahşi. Bunların Afrin'de olanlardan ne farkı var?"

Google Haberlere Abone ol
Erdoğan hekimleri kabul etti

ANKARA (AA) - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, hekimlere hitaben, "Size kalkan elleri affetmek mümkün değil. Bunların teröristten hiçbir farkı yoktur. Bizim için teröristlerin konumu neyse bunların konumu da budur." dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Beştepe Millet Kültür ve Kongre Merkezi'nde Tıp Bayramı dolayısıyla hekimleri kabul etti.

Burada yaptığı konuşmaya tüm sağlık çalışanlarını selamlayarak ve 14 Mart Tıp Bayramı'nı tebrik ederek başlayan Erdoğan, "Kadınlar Gününde, 8 Mart'ta 'sadece 8 Mart Kadınlar Günü olmaz, 365 gün Kadınlar Günüdür, Anneler Günüdür' demiştik. Ben Tıp Bayramı için de 'her an Tıp Bayramıdır' diyorum. Çünkü nerede, ne zaman, hangi an doktora ihtiyacımızın olacağı belli mi? Değil. Öyleyse her an Tıp Bayramı." diye konuştu.

Tüm hekimlere, tıp fakültesinde geleceğin hekimlerini yetiştiren hocalara ve tüm sağlık çalışanlarına şükranlarını sunan Erdoğan, "Çünkü sizler eşrefi mahlukat olan, yaratılmışların en şereflisi olan insana verilebilecek en güzel hizmeti ifa ediyorsunuz, yerine getiriyorsunuz." ifadesini kullandı.

"Eski Yunan'da Hipokrat ve Galen gibi hekimlerin, kendi medeniyet coğrafyamızda İbni Sina ve El Razi gibi alimlerimizin temellerini attıkları tıp ilmi her dönemde insanlık için önemli olmuştur." şeklinde konuşan Erdoğan, Bursa'dan Kayseri'ye kadar Anadolu'nun her köşesinde rastlanacak şifahanelerin tıp ilminin uygulamalı merkezleri olarak faaliyet gösterdiklerini söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:

"Bizim medeniyetimizide tıp ilmiyle meşgul olmak, özellikle de Rabbimizin insan üzerinde tecelli eden hikmetlerine, mucizelerine de şahit olmak demektir. Bunun için bizim tıp alimlerimizin hepsi aynı zamanda dini ilimler alanında da eser vermiş gönül sultanlarıdır. Lokman Hekim hikayeleri bir yandan bu dünyada insanlara şifa sunmak için Allah'ın verdiği nimetlerin peşinde bitmeyen bir arayışı diğer yandan da ebedi aleme hazırlığın formüllerini anlatır. İbni Sina, günümüze gelen eserlerinin bir kısmı tıpla ilgiliyken asıl büyük yekunu ise felsefe, ahlak gibi diğer alanlara aittir. İnsan denen varlığı yakından inceleyip de onu yaratan Rabbimizi tefekkür etmemek zaten mümkün değildir."

"Varlığın bilme ne hacet küre-i alem ile / Yeter ispatına halk ettiğin bir zerre bile" şeklindeki dizeleri aktaran Erdoğan, "İnsanın o bir zerrede nasıl yaratıldığını Şinasi burada en güzel şekliyle ifade etmiş. Devasa dünyaya bakmaya gerek yok. İşte insanın yaratılışındaki o bir damla, bir nebze her şeyi anlatıyor." diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İyi bir doktor nasibine göre ya dini tümden reddedip dalalete kayar, ya da çok muttaki bir mümin olur. Bunun arası yoktur" denildiğini anımsatarak, "Çok açık, net her şey ortada. Hekimlik işte böylesine önemli bir meslek. Sizler icra ettiğiniz bu meslekle insan hayatına doğrudan dokunan, Rabbimizin o kişiye takdir ettiği hayatın kalitesini yükselten bir konumda bulunuyorsunuz. Çok önemli bir meslek gerçekten sizin mesleğiniz. Size kalkan elleri affetmek mümkün değil. Bunların teröristten hiçbir farkı yoktur. Bizim için teröristlerin konumu neyse bunların konumu da budur." değerlendirmesinde bulundu.

Hekimler başta olmak üzere sağlık çalışanlarının işlerini iyi yaptıklarında hastalar ve yakınlarından aldıkları duaların hiçbir maddi karşılıkla ölçülemeyeceğini söyleyen Erdoğan, "Dolayısıyla sadece şifa bulmalarına vesile olduğunuz insanlar için değil, kendi açınızdan da bereketli bir iş yapıyorsunuz. Ne dualar geliyor. Rabbim her birinizden ayrı ayrı razı olsun diyorum." ifadesini kullandı.

Millet olarak ülkeyi kahramanlıklar ve fedakarlıklar üzerinde kurduklarını ve hala da aynı şekilde yaşattıklarını vurgulayan Erdoğan, bu tablonun önemli bir parçasını da hekimlerin ve sağlıkçıların kahramanlıkları ve fedakarlıklarının oluşturduğunu söyledi.

Konuşması öncesinde Zeytin Dalı Harekatı'nda görev yapan Uzman Doktor Eren Usul'un yaptığı konuşmayı ve yine bölgedeki UMKE ekiplerinin konuşmalarını videodan dinlediklerini anımsatan Erdoğan, "Şu anda onlar cephedeler, arazideler. Yani bir taraftan Mehmetimiz savaşırken onlar da arka planda bütün o Mehmetimizin tedavisi için hazır kıta bekliyorlar." dedi.

Balkan Savaşı'nda, Birinci Dünya Savaşı'nda ve İstiklal Harbi'nde hekimlerin yaptıkları hizmetlere ilişkin bazı ayrıntıların gözler yaşarmadan dinlenebilmesinin mümkün olmadığını dile getiren Erdoğan, askerlerin o günlerin zor şartlarında sadece düşmanın silahlarıyla değil çok daha sinsi ve öldürücü olan hastalıklarla da mücadele ettiklerini söyledi.

Çanakkale Savaşında şehit düşen Mehmetçik'in yarısı kadarının cephe gerisinde hastalıktan hayatını kaybettiğini ifade eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Sarıkamış'ta askerimizin düşmanları arasında karşı tarafın ordusu neredeyse üçüncü sırada yer alıyordu. Çünkü ilk sırada soğuk ve hastalık vardı. Benim dedem de orada donarak öldü. Sarıkamış'ta karın altından çıkarılan askerlerimizden bazılarının üstlerinin çıplak olduğu görülür. Çünkü ayaklarındaki çarıklar bile bunların yoktu, üstleri de çıplaktı. Tüfekleri, ona sarılmış o şekilde donarak şehit olmuşlardı.

Halbuki normal şartlarda donma tehdidi altında olan bu askerlerin sıkı sıkıya giyinmiş olması beklenir. Ama şimdi, elhamdülillah askerlerimiz cephede her türlü şartlarda, koşullardaki donanıma haiz giysileriyle arazideler. Ne gerekiyorsa yapıyoruz ve yapacağız. Çünkü onlar bu vatan için canı feda, fedayı can ediyorlar."

Tifüs hastalığının yol açtığı ateşin çok şiddetli olduğunu ve Mehmetçiklerin o soğukta üstlerindekileri de çıkartmak zorunda kaldıklarını söyleyen Erdoğan, tifüs başta olmak üzere hastalıklarla mücadele eden sağlık personelinin de en az askerler kadar büyük tehdit yaşadığını ifade etti.

Hastalıklara karşı zor şartlar altında üretilen aşı ve ilaçlarla yürütülen mücadelenin film ve romanlara konu olacak kadar fevkalade olduğuna işaret eden Erdoğan, şunları söyledi:

"Mesela Balkan Savaşı'nda cephede görevli bir doktorumuzun icat ettiği basit ama çok etkili serumun hikayesi bunlardan biridir. Yüksek ateşli tifüs hastalarından kanın ısıtılarak birtakım işlemlere tabi tutulmasıyla elde edilen bu serum, sağlam kişilerin hastalıktan korunmasını temin ediyordu. Bu serum önce gönüllü hekimler üzerinde denenmiş, sonra da tüm askere uygulanmıştır. Irak cephesinde güvenmedikleri için bu serumu kullanmayan Alman askeri danışmanlar ile kendi doktorları hayatlarını kaybetmişlerdir. Hekimlerimize itimatları tam olan Kazım Karabekir başta olmak üzere kendi subaylarımız ve askerlerimiz ise sapasağlam görevlerine devam etmişlerdir."

Filistin cephesindeki hekimlerin sadece kendi askerlerine ve bölge halkına değil, esir edilen İngiliz askerlerine de çok iyi baktıklarını, bu nedenle Alman ve Avusturyalı yaralıların kendi hastanelerinden kaçıp Hilali Ahmer çadırlarına sığındıklarını anlatan Erdoğan, "Osmanlı bölgeden çekildikten sonra gelen düşman güçlerinin ilk işi bu hastaneleri yakmış olmasına herhalde hayatın bir cilvesi olarak bakmak gerekir. İşte farkımız bu. Şu anda da böyle değil mi? Yine böyle." diye konuştu.

Benzer fedakarlıkların pek çok örneğinin, terörle mücadele döneminde sınırların içinde ve dışında bulunduğunu vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:

"İşte Güneydoğu'da bu teröristler okullarımızı bombalamadı mı, yakmadı mı? Hastanelerimizi yakmadı mı, bombalamadı mı? Sen tedavi olacaksın, senin yakınların tedavi olacak. 'Ben Kürtlerin temsilcisiyim' diyorsun ama geliyorsun benim Kürt vatandaşımın, Kürt kardeşimin tedavi olduğu hastaneyi yakıyorsun. Benim Kürt evladımın, Kürt kardeşimin okuduğu okulu yakıyorsun. Bunlar bu şekilde cani, vahşi. Bunların Afrin'de olanlardan ne farkı var? PYD/YPG, biz hep ne diyoruz? 'Ey Amerika bak, bunlar PKK'nın ta kendisidir', 'PKK'yı terör örgütü olarak tanıyorum' diyorsun, ama senin askerin, subayın PYD'ye Amerika'nın kokartını takıyor ve onunla kol kola, yan yana benim askerime karşı savaşıyor. Geri adım yok, sonuna kadar."

(Sürecek)

Yorumlar