Dresden Fatih Camisi'ne saldırıya tepkiler

- Almanya İçişleri Bakanı Maiziere: - "Saldırıyı kınıyoruz. Ülkemizde böyle şeyler görmek istemiyoruz" - Saksonya Eyalet İçişleri Bakanı Ulbig: - "Patlayıcı, düşünce ifadesi olamaz aksine suçtur" - Almanya İslam Konseyi Başkanı Kızılkaya: - “Maalesef son yıllarda Müslümanları hedef alan sözlü ve fiziksel saldırılarda yükseliş trendi var. Bu da bizi endişelendiriyor” - DİTİB Dış İlişkiler Müdürü Dr. Altuğ: - “Bir insanın sadece dini kimliğinden ya da görünür dini kimliğinden dolayı şiddete maruz kalması, Almanya’da bu şekliyle çok nadir olan bir olay. Ancak son dönemde bu olaylar çok yoğunlaştı”

Google Haberlere Abone ol
Dresden Fatih Camisi'ne saldırıya tepkiler

BERLİN (AA) - Almanya'nın Saksonya eyaletinin Dresden kentindeki Fatih Camisi'ne önceki gece el yapımı patlayıcıyla yapılan saldırıya tepkiler sürüyor.

Almanya İçişleri Bakanı Thomas de Maiziere, İslam Konferansı'nda yaptığı açıklamada saldırıyı kınayarak, ''Ülkemizde böyle şeyler görmek istemiyoruz.'' dedi. De Maiziere, saldırıda tek sevindirici olanın kimsenin yaralanmaması olduğunu vurguladı.

Saksonya Eyalet İçişleri Bakanı Markus Ulbig saldırıya tepki göstererek, ''Patlayıcı düşünce ifadesi olamaz aksine bu suçtur.'' diye konuştu. Soruşturmanın en hızlı şekilde sürdüğünü belirten Ulbig, saldırı sonucu şoka giren din görevlisi Hamza Turan ve ailesinin korkularını hissettiğini dile getirdi.

Almanya İslam Konseyi Başkanı Ali Kızılkaya, AA muhabirine yaptığı açıklamada, son olarak Dresden’deki bir camiye el yapımı patlayıcı atılmasının, tehlikenin boyutlarını ortaya koyduğuna işaret ederek, “Maalesef son yıllarda Müslümanları hedef alan sözlü ve fiziksel saldırılarda bir yükseliş trendi var. Bu da bizi endişelendiriyor” ifadesini kullandı.

Alman makamlarından, yükselen islamofobi ve şiddet olayları karşısında önlem almalarını beklediklerini vurgulayan Kızılkaya, “Almanya’da dini kuruluşlara ve camilere saldırılar, din özgürlüğü açışından, Almanya’daki özgürlükler açısından, demokrasi açısından endişe vericidir. Bu konuda acil tedbirler alınması lazım. Alman makamlarının, Müslümanların da kendilerini güvende hissetmesini sağlaması lazım. Kurumlarıyla kuruluşlarıyla camileriyle güvende hissetmelerini sağlaması lazım.” şeklinde konuştu.

- Siyaset ve medyaya çağrı

İslamofobinin son dönemde yalnızca Almanya’da değil Avrupa genelinde yükselişte olduğunu belirten Kızılkaya, ırkçılık ve ayrımcılıkla mücadelede hükümetlere ve toplumun tüm kesimlerini büyük görev düştüğünü kaydetti.

Bu noktada siyaset ve medyaya da çok önemli görev düştüğüne işaret eden Kızılkaya, şöyle devam etti:

"Siyaset ve medyanın, dilini ve üslubunu gözden geçirmesi lazım, ön yargıları körüklememesi lazım. Çünkü görüyoruz Avrupa’nın her yerinde aşırı sağcı ırkçı partiler yükseliş gösteriyor. Bu endişe verici bir boyuta ulaştı. Merkezdeki kitle partilerinin de söylemlerini göçmenlerin ve Müslümanların aleyhine çevirmeleri çok sorumsuz bir davranıştır. Çünkü akıllı siyasetçilerin toplumun barışına katkıda bulunmaları gerekiyor, olayları ve ortamı yatıştırıcı açıklamalar yapması gerekiyor. Bu konularda endişelerim var.”

Almanya’da son dönemde oy oranını ciddi olarak arttıran aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) partisinin, yakın dönemde siyasetin önemli aktörlerinden biri durumuna gelebileceğini ifade eden Kızılkaya, AfD’nin yükselişinin, Avrupa genelinde aşırı sağcı trendin yükselmesinin bir parçası olduğunu söyledi.

Kızılkaya, "Yalnız Avusturya’da aşırı sağcı ÖVP, artık normal siyasi hayatın parçası haline geldi. Endişem bir gün Almanya’da da AfD’nin böyle bir noktaya gelmesi. Bunun olmaması için merkezdeki kitle partilerine büyük görev düşüyor. Popülizmden kaçınmaları, AfD’nin peşine takılmamaları gerekiyor. Tam tersine AfD’nin bu içi boş vaatlerini gerçekten boşa çıkartarak toplumsal barışı teşvik etmeleri gerekiyor. Göçmenlerin bir kazanım olduğunu, Almanya’nın kalkınmasına, geleceğine katkı sağladıklarını daha çok öne çıkarmaları gerekiyor.” dedi.

- "Saldırılar nitelik değiştirdi"

Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) Dış İlişkiler Müdürü Dr. Zekeriya Altuğ da AA muhabirine yaptığı açıklamada, Dresden’deki camiye son saldırının çok ciddi olduğunu söyledi.

Geçmişte sözlü saldırılar, cami binalarına zarar verme gibi eylemlerle karşı karşıya kaldıklarını ancak artık doğrudan insan hayatını tehdit eden saldırıların görüldüğünü belirten Altuğ, “Dresden’de yaşam tehlikesi de oluşturabilecek bir saldırı düzenlendi. Kolay atlattık. Allah'a şükür insan kaybı olmadı.” diye konuştu.

Almanya genelinde son dönemde Müslüman vatandaşlara, mültecilere karşı saldırıların yükselişe geçmesinden endişeli olduklarını ifade eden Altuğ, saldırıların son dönemde nitelik değiştirdiğine dikkat çekti.

Altuğ, “Saldırılarda özellikle Müslümanların kesinlikle Almanya’ya ait olmadığı düşüncesi öne çıkıyor Bir hafta kadar önce bir trende, başörtülü iki bayana fiili saldırı yaşandı. Bu daha önce hiç görülmemiş bir olay. Bir insanın sadece dini kimliğinden ya da görünür dini kimliğinden dolayı şiddete maruz kalması, Almanya’da bu şekliyle çok nadir olan bir olay. Ancak son dönemde bu olaylar çok yoğunlaştı.” dedi.

Siyasetçilerin oy kaygısıyla popülist, göçmen karşıtı açıklamalar yapmasının, aşırı sağı cesaretlendirdiği uyarısında bulunan Altuğ, islamofobinin, aşırı sağcı tehdidin tartışılmasını istedi.

Medyada, Müslümanların potansiyel tehlike gibi gösterilmesine son verilmesi çağrısı yapan Altuğ, şunları kaydetti:

“Bu konular ciddiye alınmalı ve daha büyük vakalar yaşanmadan, Allah korusun bir insan kaybı yaşanmadan, genel bir toplumsal tartışmaya dönüşmeli. Almanya’da biz Müslümanlar üzerindeki tartışmanın şeklinin ve yönteminin değişmesi gerektiğini düşünüyoruz. Çünkü AfD’ye oy kaybetmemek düşüncesiyle şu anda Müslümanlar adeta hedef tahtasına oturtuluyor. Bu da aşırı grupların antipatilerinde haklı oldukları düşüncesini körüklüyor. Ayrıca zaman zaman sanki bir toplumsal kabul olacağı varsayımıyla şiddete dönüşebiliyor.”​

DİTİB'ten yapılan yazılı açıklamada da son bir haftada 3 camiye saldırıda bulunulduğu, bu saldırıların Almanya'daki Müslüman toplumunu endişeye sevk ettiği aktarılarak, ''Mabetlere yönelik saldırı ve şiddet eylemlerinin her türlüsünü kararlılıkla, nefret ve şiddetle kınıyoruz. Saldırıların faillerinin Alman Emniyet birimlerince en kısa sürede kanun önüne çıkarılacağını ümit ediyor, böylesine menfur olayların bir daha tekrarlanmamasını diliyoruz.'' ifadelerine yer verildi.

- "Artan ırkçı saldırıları artık görmezlikten gelemez"

Yeşiller Partisi'nden Federal Meclis üyesi (Bundestag) Özcan Mutlu da Dresden kentindeki ırkçı bombalı saldırıları şiddetle kınadığını belirterek, ''Özellikle bir caminin hedef seçilmesi toplumsal barışa ve tüm dinleri koruyan anayasamıza karşı yapılmış hain bir saldırıdır. Federal hükümet Almanya'da son yıllarda ciddi şekilde artan ırkçı saldırıları artık görmezlikten gelemez. Irkçı saldırılar ve İslam düşmanlığı toplum için büyük tehdit teşkil etmekte. Sayın (Angela) Merkel'in bu konuda sessiz kalması artık kabul edilemez.'' diye konuştu.

Almanya Türk Toplumu da Dresden'deki saldırıyı kınadı. TGD Eş Başkanı Gökay Sofuoğlu ülkede Müslümanlara nefretin alarm seviyesinde olduğu ifade ederek, bu saldırının ırkçı grupların ne kadar tehlikeli davranabileceğini gösterdiğini kaydetti.

- "Tehlikeli kısır döngü söz konusu"

İslam Toplumu Milli Görüş (IGMG) Genel Sekreteri Bekir Altaş, yaptığı yazılı açıklamada, saldırıları şiddetle kınadıklarını ve bunların bir an önce aydınlatılmasını talep ettiklerini bildirerek, açıklamasına şöyle devam etti:

“Dresden’deki bombalı saldırılar şiddetin artık en uç noktaya ulaştığının göstergesidir. Patlamanın etkileri bütün Almanya’da hissedilmiştir. Bu saldırılar Saksonya eyaletindeki sağcı şiddet eylemlerinin senelerden beri örtbas edilişinin ve ciddiye alınmayışının sonucudur. Politikacılar bu sağcı şiddetin sebeplerini araştıracaklarına, bizzat kendileri bu saldırgan güruhun sloganlarını kullanarak ucuz hesaplar peşinde koşmaktadırlar. Burada telafisi mümkün olmayan ve tehlikeli kısır döngü söz konusudur. Siyasilerin de emniyet birimlerinin de bu saldırıların adını koymaktan geri durduklarını ve ‘terör’ kelimesini bilinçli olarak kullanmadıklarını görüyoruz. Burada açık bir çifte standart mevcuttur. Zira kısmen de olsa ‘İslami’ bir kontekst söz konusu olduğunda durum tamamen değişmektedir. Bu çifte standartlı tutum siyasilere ve emniyet birimlerine güvenin azalmasına katkı sağlamaktadır.''

Emniyet birimlerinden bu gibi saldırıları eksiksiz ve hızlı şekilde aydınlatmasını beklediklerini aktaran Altaş, aydınlatılmayan her saldırının, saldırganları güçlendireceğini ve halkın hukuk devletine güvenini sarsacağını vurguladı.


Yorumlar