"Çocuklar, istenmeyen davranışları ailesine söyleyebilmeli"

- Üsküdar Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Atasoy: - "DüBunlardan korkmamak, çözüm üretmek gerekir. Bu adamları teker teker yakalayarak hapse atmanın, asmanın da bir manası yok. Çünkü bir tane daha çıkar. Tıpkı uyuşturucu madde bağımlılığıyla mücadele gibi bunun önlemleri alınmalı" - " Çocuklara neresine dokunulacağı ya da dokunulmayacağını, kendisine istenmeyen davranışta bulunanları aileye söylemesinin öğretilmesi gerekir. Ailesiyle beraber olan çocuklar, anne, baba ya da ağabeyiyle çok rahat konuşabilmeli ve kendisine yönelik istenmeyen davranışlarda bulunanları rahatlıkla söyleyebilmeli. Bu davranışların ne olduğunu mutlaka öğretmek lazım"

Google Haberlere Abone ol
"Çocuklar, istenmeyen davranışları ailesine söyleyebilmeli"

İSTANBUL (AA) - FİKRİYE SUSAM UYAR - Üsküdar Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Sevil Atasoy, çocuk istismarının önlenmesine ilişkin, "Bunlardan korkmamak, çözüm üretmek gerekir. Bu adamları teker teker yakalayarak hapse atmanın, asmanın da bir manası yok. Çünkü bir tane daha çıkar. Tıpkı uyuşturucu madde bağımlılığıyla mücadele gibi bunun önlemleri alınmalı." dedi.

Üsküdar Üniversitesi Şiddet ve Suçla Mücadele Uygulama ve Araştırma Merkezi (ŞİDAM) Müdürlüğü de yapan Atasoy, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 1982'de İstanbul Üniversitesinde Adli Tıp Enstitüsünün kuruluşuna önayak olduğunu, burada 18 yıl müdür olarak görev yaptığını anımsattı.

Atasoy, 1990'ların başında ensest ve istismar konuları konuşulmayan, tabuyken bunu gündeme getirdiklerini anlatarak, istismarının sağlıklı insanlar tarafından yapılmadığını, mutlaka patolojik bir yanlarının kabul edilmesi gerektiğini vurguladı.

Bu kişilerin çocuklara ulaşabilecekleri yerlerde, işlerde çalışmayı tercih ettiklerini belirten Atasoy, şunları kaydetti:

"Bunlar öğretmen, antrenör, minibüs şoförü olur, öğrenci taşır. İstisnasız küçük çocuğa ulaşabileceği yerlerde çalışır. Bu nedenle kişiler işe alınırken mutlaka bunların geçmişinde bir şey var mı yok mu diye bakmak lazım. Türkiye'de henüz böyle geçmişe yönelik bir sicil araştırması yok. Üstelik 'Meydana çıkmasın aman müşterimiz azalır' gibi nedenlerle de kimi zaman da üstü örtülür. O insan başka bir iş yerine gönderilirken veya işten çıkarılırken bu gerçek de yazılmaz ve bu ortaya çıkmaz. Aynı şeyi Vatikan da yapıyor. Vatikan'ın din adamları dünyanın her yerinde bununla karşılaştı. Örneğin bunu alır, Londra'da çalışıyorsa, Brezilya da ucra yerdeki bir kiliseye atar ama oradaki erkek çocuk korusunda da adam yine aynı şeyi yapar. Böyle şeyler çok ortaya çıktı. Bunun üstünü örtmemek ve dışarı çıkarmak lazım. Utanılacak bir şey olmadığını ve bunların teker teker ayıklanmak zorunda olduğu ortaya çıkarılmalıdır."

- "Okul civarında böyle birisi oturuyor mu?"

Prof. Dr. Sevil Atasoy, bazı ülkelerin bu tip suç işlemiş olanlarla çalışmalar yaptığını ifade ederek, bu kişilerin cezaevinden çıktıktan sonra yerlerini bildiren açık olarak toplumla paylaşan bir takım internet sitelerinin bile kurulduğunu söyledi.

Atasoy, "Kim olduğunu, nerede oturduğunu bilirsiniz. Çok dışlayıcı ve bir daha hiçbir işe giremeyen, bazılarının da intiharla sonlandığı olaylar yaşamıştı dünya. Toplum baskısı bunu buraya kadar itmiştir. 'Evime kiracı alacaksam bunun daha önce çocuk istismarından yargılandığını bilmek istiyorum' diye soran insanlar var ve bu da açıklandı. Bazı ülkelerde 'Okul civarında böyle birisi oturuyor mu?' diye araştırılır." dedi.

Çocuk istismarının daha önce olmadığı, son zamanlarda arttığına ilişkin yargının da yanlış olduğunu ifade eden Atasoy, "Sadece ortaya çıkmaya başladı. Çünkü çocuk istismarı yapan kişiler tıpkı belli bir kanser türü, şeker hastalığı gibi ülkelere göre, yoğunlaşan 'Yani bu ülkede diyabet var diğerinde yok' diye bir şey yok. Bazı hastalıklar vardır, görülme sıklığı hemen hemen aynıdır. Pedofili de bana göre bir hastalıktır." diye konuştu.

Her ülkenin böyle sorunları olduğunu, ülkelerin buna bir çare bulması gerektiğini belirten Sevil Atasoy, şöyle konuştu:

"Dünya kadar uzmanımız var. Bunlardan korkmamak, çözüm üretmek gerekir. Bu adamları teker teker yakalayarak hapse atmanın, asmanın da bir manası yok. Çünkü bir tane daha çıkar. Tıpkı uyuşturucu madde bağımlılığıyla mücadele gibi bunun önlemleri alınmalı. Çocuklara neresine dokunulacağı ya da dokunulmayacağını, kendisine istenmeyen davranışta bulunanları aileye söylemesinin öğretilmesi gerekir. Bu sadece eve gelenler çocuklarla ilgili. Kimsesiz çocuklar için demiyorum. Kimsesiz çocuklar için devlet oraya birisini tayin ettiği zaman orayı çok iyi denetlemeli, o ayrı bir mesele. Ailesiyle beraber olan çocuklar, anne, baba ya da ağabeyiyle çok rahat konuşabilmeli ve kendisine yönelik istenmeyen davranışlarda bulunanları rahatlıkla söyleyebilmeli. Bu davranışların ne olduğunu mutlaka öğretmek lazım."

Çocuk istismarının dillendirilmesinin çok zor olduğunu, insanların bunu konuşmaya çekindiğini dile getiren Atasoy, gerçeklerden bir anlamda korkmamak ve bunların olabileceğini düşünmek gerektiğini bildirdi.

Üsküdar Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Sevil Atasoy, sözlerini, "Buna çare arıyorsam bu kimseyi özendirmez. Özendireceğinden korkuluyor Türkiye'de, 'İnsanların aklına kötü fikir düşürürüm' diye korkuluyor. Önlem almak için çare böyle bir problemin olduğunun varlığını bilmek gerekiyor. 'Bir hastalık ve bir sorun var, ben bu sorunu çözeceğim' diye bakmak lazım." diye tamamladı.

Yorumlar