“Beşar Esad sıradan bir öğrenciydi“
Suriye Yüzme Milli Takımının 25 yıl antrenörlüğünü yapan Mısri, Beşar Esed’e de hocalık yaptığını belirterek, "Beşar sıradan bir öğrenciydi" dedi
Suriye Yüzme Milli Takımının yıllarca antrenörlüğünü yapan Şevket el- Mısri, Beşar Esed’e de hocalık yaptığını belirterek, "Beşar, sıradan bir öğrenciydi." dedi.
AA muhabirine konuşan Mısri, ülkesinde savaş başlamadan önce
yıllarca yüzme sporuyla profesyonel düzeyde ilgilendiğini ve
Suriye’nin ileri gelenlerine de eğitmenlik yaptığını belirtti.
Uluslar arası başarılar elde eden yüzücüler yetiştirdiğini anlatan
Mısri, pek çok devlet yöneticisi ve ailesini çalıştırdığını, Beşar
Esed’in de onlardan biri olduğunu kaydetti. “Beşar sıradan bir
öğrenciydi” diyen Şevket el-Mısri, Türkiye’de yaşadığını, Türk
yüzücülüğüne de katkı sağlamak istediğini ifade etti.
DÜNYA ÇAPINDA YÜZÜCÜLERİ EĞİTTİ
Mısır'ın başkenti Kahire'de 1977'de Beden Eğitimi Yüksek
Enstitüsü'nde yüksek lisans yapan, Almanya'da 2 yıl boyunca bu
sahada eğitim alan ve fizik tedavi ve eğitim dallarında
araştırmaları bulunan Mısri, hobi olarak başladığı yüzmede
kendisini geliştirdiğini, Halep'te Yüzme Federasyonu'na üye
olduktan sonra eğitmenliği seçtiğini aktardı. Mısri, önce Halep
sonra Suriye şampiyonu olduğunu ve ülkesini uluslararası seviyede
temsil ederek pek çok başarıya imza attığını kaydetti.
25 yılı aşkın Suriye Milli Takımı antrenörlüğü yaptığını söyleyen
Mısri, yetiştirdiği yüzücüler arasından Hişam el-Mısri'nin 1993
Akdeniz Oyunları'nda Fransız, Yunan ve İtalyan yüzücüleri geride
bırakarak bin 500 metrede altın madalya kazandığını, 1994'te
Japonya'nın Hiroşima şehrinde düzenlenen müsabakalarda ise yine bin
500 metrede altın madalya kazanarak Asya Şampiyonu olduğunu
belirtti.
Kardeşi Bessam’ın da hocalığını yapan Mısri, Bessam Mısri’nin
1981'de İtalya'da Capri-Napoli Maratonu'nda birinci olduğunu, Manş
Denizi'ni (Fransa ile İngiltere arasında) yüzerek geçtiğini ve
altın madalya kazandığını, oğlu Naim'in ise Çin'de düzenlenen 2001
Asya Şampiyonası'ndan altın madalyayla döndüğünü hatırlattı.
Suriye'ye ilk yüzme eğitim okulunu inşa eden kişi olduğunu belirten
Şevket Mısri, Beşşar Esed ve kardeşi Basil'in de çocukken ondan
yüzme eğitimi aldıklarını ifade etti.
TÜRKİYE'NİN YÜZMEDEKİ DERECESİNİ YÜKSELTMEK
İSTİYOR
Mısri, Suriye'de 2010 yılındaki son yüzme kursunda yaklaşık 3 bin
çocuğa eğitim verildiğini bunlardan 300'ünün yüzücü olmayı
seçtiğini ve sadece 30'unun profesyonel olarak bu spora devam
ettiğini vurgulayarak, olayların çıkmasının ardından, 3 yıl önce
Halep'i terk ederek Türkiye'ye geldiğini anlattı.
Türkiye'nin yüzmede başarılar elde ettiğine ancak bunların Akdeniz
ya da dünya olimpiyatları seviyesinde olmadığına işaret eden Mısri,
"Türkiye Yüzme Federasyonu ile özellikle uzun ve orta mesafe
yarışlarında dereceyi yükseltmek amacıyla işbirliği yapmak istedim
ancak bu alanda hizmet etme şansını yakalayamadım." diye
konuştu.
Mısri, Türkiye Yüzme Federasyonu ile birlikte çalışmasının önündeki
engelin mülteci konumunda bulunması olduğunu, Türk vatandaşlığına
geçmesi durumunda antrenörlüğe alınabileceğini kaydetti. Mısri
ayrıca, İstanbul'daki bir havuzda Suriyeli ve Türk çocuklara
eğitmenlik yapma fırsatının kendisine tanınmasını istedi.
SU İLE TEDAVİ YAPIYOR
Suriyeli eski yüzücü Şevket el-Mısri bir başka uzmanlık alanı olan
fizyoterapistlik yoluyla geçimini sağlıyor. Mısri, fizyolojik
faktörlerden istifade ederek geliştirdiği su içinde tedavi
yöntemiyle hasta ve yaralılara umut olmaya çalışıyor.
Mısri, insan bedeninin suyun içinde yer çekiminin etkisinden belli
oranda kurtulduğunu ve elektromanyetik dalgalardan uzaklaştığını
belirterek, "Yüzücülükle uğraşıyor olmam, her seviyede kendimi
geliştirme isteğim ve fizyolojik faktörlerden istifade etme fikri
su içinde tedavi yönetimini geliştirmemi sağladı." dedi.
İnsan vücudunun suyun içinde ana rahmindeki gibi kozmik radyasyon
ve diğer fiziksel etkilerden uzakta doğal bir gelişme sergilediğini
ifade eden Mısri, su içinde tedavi yönetiminin sadece kemik ve
iskelet yapısındaki yaralanmalara değil, kalp hastalıklarına da iyi
geldiğini söyleyerek, "Kalp, karadayken organlara kan pompalamak
için 120 mm Hg kan basıncına ihtiyaç duyarken suda bu işlemi
gerçekleştirmek için bir şeye ihtiyaç duymaz. Bu faktör, efor
harcamadan şifa bulmayı kolaylaştırıyor. Karada insan vücudunun
ağırlığı, bir arabayı yokuş yukarı sürüyormuş suda ise yokuş aşağı
itiyormuş gibi olur." diye konuştu.
Yorumlar