"Barış süreçlerini canlandırmak" konferansı

- Sabancı Üniversitesi Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Çelik: - "Barış, topyekün bir plan olmalıdır. Müzakere sürecinde taraflar birden çok kere masayı terk edebilirler. Ama toplumlar barış sürecini sahiplenirler ve liderlere baskı yaparlarsa, masaya dönmek her zaman tekrar mümkündür" - Eski AB Açe İzleme Kurulu Başkanı Feith: - "Liderler bu işe kalbini, gönlünü vermezse, ciddi olmak istemiyorsa, acı sonuçları ve ülke içindeki siyasi tehditleri göremiyorsa, o zaman barış süreci tam pişmez, oturmaz, başarıyla sona eremez"

Google Haberlere Abone ol
"Barış süreçlerini canlandırmak" konferansı

İSTANBUL (AA) - Sabancı Üniversitesi Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayşe Betül Çelik, "Barış, topyekün bir plan olmalıdır. Müzakere sürecinde taraflar birden çok kere masayı terk edebilirler. Ama toplumlar barış sürecini sahiplenirler ve liderlere baskı yaparlarsa, masaya dönmek her zaman tekrar mümkündür. O yüzden inancı ayakta tutmak ve barış mücadelesini değişik seviyelerde sürdürmek gerekir." dedi.

Çelik, Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı (TESEV), Sabancı Üniversitesi ve Friedrich-Ebert-Stiftung Derneği Türkiye tarafından düzenlenen "Barış süreçlerini canlandırmak: Kolombiya, Filipinler, Endonezya Konferansı"nda,Türkiye'nin "Barış Süreci" ifadesini, Temmuz 2009'dan başlayıp Ocak 2013'te daha netleşerek yürütülen devlet-PKK-Öcalan görüşmeleriyle duyduğuna değinirken, formal barış sürecinin miladının, resmi olarak tanınmış bir diyalog süreciyle başladığını dile getirdi.

Dünyanın başka yerlerinde de devletlerin kendilerine karşı silahlanmış hareketlerle görüşmelerinin başarısının çoğunlukla müzakere/diyalog denilen yöntemle olduğunu belirten Çelik, "Tarafların görüşmesi, barış süreçlerinin önemli bir ayağıdır ama sadece bir ayağıdır. Barış, ancak birbirini düşman olarak görmüş her türlü kesimin tekrar konuşmaya başlaması, birbirini tanıması ve dinlemesiyle mümkün kılınabilir" dedi.

Çelik, barış süreçlerinin inişli çıkışlı, zor süreçler olduğuna işaret ederek, Guatemala'da tarafların konuşmaya başlaması ve anlaşmaya varması arasında geçen sürenin 10 yıl, Sudan'da 11 yıl olduğu örneklerini verdi ve her iki ülkede de tarafların "Geri dönemeyeceğimiz noktadayız" demesinin, sürecin son birkaç ayına denk düştüğünü anlattı.

Yıllarca husumet yaşamış tarafların bir gece aniden barışmaya karar vereceğini düşünmenin gerçekçi olmadığını vurgulayan Çelik, "Çatışma, aynı şeye bakıp farklı şeyler düşündüğümüz ve hissettiğimiz bir ortam oluşturur. Dolayısıyla bu farklı duygu, düşünce ve davranış biçimlerini anlamak ve onların altında yatan ihtiyaçları karşılamak gerekir. Bu da uzun soluklu bir süreçtir." dedi.

- "Konuşmanın önemi topluma anlatılmalı"

Çelik, çatışmalı sürecin, siyasi, sosyoekonomik, hukuki, güvenlik açısından ve ilişkisel pek çok sorun ürettiğini ve söz konusu sorunların farklı aktörlerle, farklı müdahalelerle çözülebildiğini belirterek, dünyadaki hiçbir sürecin, liderler konuşmaya başladığı an çözülmediğinin altını çizdi.

Müzakerelerin süreçlerini "müzakerelerin öncesi", "müzakere aşaması", "uygulama" olarak açıklayan Çelik, müzakerelerin başarısını etkileyen en önemli konuları, süreç başlamadan önce toplumun hazırlanması ve süreç boyunca karşılıklı toplumsal güvenin tesisi şeklinde sıraladı.

Çelik, "Barış, yıllarca düşmanlaştırdığınız kesimle insani bir düzlemde konuşma sürecidir. O yüzden yıllarca 'hain, düşman, terörist' dediğiniz kesimi toplum nezdinde insanlaştıran bir dil benimsemeli ve konuşmanın önemini topluma anlatmalıdır." diye konuştu.

Süreçte liderlerin barış dilini kullanmasının ve barış sürecine yönelik iradeyi desteklemesinin altını çizen Çelik, durum olumsuza doğru evrildiğinde özellikle toplumsal liderlerin, sivil toplum, medya, akademi alanındaki liderlerin taraflara sağduyu çağrısı yapması ve onları tekrar masaya çağırmasının önemli olduğunu söyledi.

Ayşe Betül Çelik, barışın, çatışmada taraf olmuş ya da öteki olarak görülen kişiler, kurumlar ve grupların birbirlerine karşı psikolojik yaklaşım, tutum ve davranışlarında bir değişiklik içermesi gerektiğini vurgulayarak, şöyle konuştu:

"Barış, 'öteki' olarak görülen grupla yeni bir ilişki kurma biçimi geliştirmektir. Dahası bu daha eşit kurulan ilişkinin kurumsal olarak koruma altına alınması ve siyasi kültürün dışlayıcı ve ayrımcı olmayan yeni bir dil üretmesi gerekir. Barış, topyekün bir plan olmalıdır. Müzakere sürecinde taraflar birden çok kere masayı terk edebilirler. Ama toplumlar barış sürecini sahiplenirler ve liderlere baskı yaparlarsa, masaya dönmek her zaman tekrar mümkündür. O yüzden inancı ayakta tutmak ve barış mücadelesini değişik seviyelerde sürdürmek gerekir."

- Sivil toplumun önemi

Açe Barış ve Demokrasi Okulu Yönetim Kurulu Başkanı ve Özgür Açe Hareketi Eski Müzakerecisi Nur Djuli de Endonezya'da Açe örgütü ile hükümet arasındaki barış sürecine ilişkin bilgi verdi.

İmzalanan mutabakat zaptıyla kanlı çatışmanın sonlandırıldığına değinen Djuli, sürecin 10 yıldır devam ettiğini, imzalanan metinde uygulanan konuların sayısının, uygulanmayanlardan daha fazla olduğunu anlattı.

Djuli, barış sürecinde sivil toplum liderlerinin durumu yatıştırması, ajite etmemesi ve şiddetlendirmeyecek şekilde tarafları ikna etmeye, sahada da fiilen ne olduğunu paylaşmaya çalışması gerektiğini belirterek, sürecin topluma anlatılmasında bilgilendirme ve anlayış eksikliğinin farklı yorumlara yol açtığını ve uygulamayı zorlaştırdığını diye getirdi.

- "Bazen dışarıdan bazı etkiler katalizör görevi görebilir"

Avrupa Barış Enstitüsünde Üst Düzey Diplomatik Danışman, Eski Belçika ve AB Açe İzleme Kurulu Başkanı Pieter C. Feith ise ülkelerdeki çatışmalarda uluslararası toplumun tam zamanında müdahale etmesi gerektiğini, geç kalındığında çatışmanın çok ilerleyebileceğini dile getirdi.

Endonezya'daki barış sürecinin tsunamiden hemen sonra başladığına değinen Feith, "Öngörülmeyen boyutlarda bir doğal afet yaşandı. İnsanların yaptığı felakete, silahlı çalışmaya son verme konusunu gündeme getiren doğal afetti, katalizör oldu bu. Barış olmadan uluslararası toplum oraya, doğal afete yardım güçlerini yollayamıyordu. Bazen dışarıdan bazı etkiler, katalizör görevi görebilir. Türkiye, Suriye ile komşu, Suriye'de büyük bir felaket, silahlı çalışmanın neden olduğu büyük boyutlarda sorunlar var. Bunun sonuçları sınır ötesine, bütün bölgeye yayılıyor. Bu da siyasi liderler için düşünme ve sonuçlara varma açısından bir itici güç olabilir." diye konuştu.

Feith, barış sürecinin, liderlerin siyasi iradesine bağlı olduğunu belirterek, "Bu konuda hiç şüphe yok. Liderler bu işe kalbini, gönlünü vermezse, ciddi olmak istemiyorsa, acı sonuçları ve ülke içindeki siyasi tehditleri göremiyorsa, o zaman barış süreci tam pişmez, oturmaz, başarıyla sona eremez." dedi.

Yorumlar